
Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim’in ani istifası, ABD’nin uluslararası finans kurumu için yeni bir lider seçilmesindeki etkisi ile ilgili uzun süredir devam eden endişeleri yeniden gün yüzüne çıkardı. Çünkü Dünya Bankası liderlerini her zaman ABD seçmişti ve Donald Trump’ın kendi görüşlerini paylaşan birini seçmesi, uzmanlara göre organizasyonun ününü ve iklim değişikliği programını tehlikeye atabilirdi.
Zaten Jim Yong Kim’in istifa ederek özel bir altyapı şirketine geçeceğini duyurması da 6 yıllık kurum başkanının Trump’la anlaşamamasına yorulmuştu. Nitekim eski ABD Başkanı Barack Obama tarafından atanan Kim, görev süresinin sona ermesine 3 yıldan uzun bir süre varken istifa etmişti.
Konuyla ilgili yakın kaynaklar da istifanın Kim’in kendi rızasıyla yapıldığını ve Trump yönetimi tarafından zorlanmadığını söylemişlerdi.Fakat pek çok kişi Koreli-Amerikalı liderin, Trump yönetimi ile çevre politikaları hakkında yaşadığı temel görüş ayrılıkları nedeniyle istifa ettiğini iddia etmişti. Örneğin kömür, iki ismin fikir ayrılığı yaşadığı en büyük alanlardan biriydi. Trump hükümeti Amerikan kömürünü teşvik etmek isterken Kim’in liderliği altındaki Dünya Bankası kömür gücüne desteği sonlandırmıştı.
Sonuçta, Dünya Bankası başkanları her zaman ABD Hazine Bakanlığı’ndaki üst düzey rakamlarla her zaman yakın ilişkiler içinde bulunmuştu. Dünya Bankası’nın en büyük hissedarı olan Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkeleri arasında bankanın liderliğini bölmelerine izin veren bir anlaşma vardı ki eleştirmenler uzun süredir bu düzenlemeye karşı çıkıyordu.
Dünya Bankası ve IMF’de sert reformu savunan İngiltere merkezli hükümet dışı organizasyon Bretton Woods Project’ten Miriam Brett de bu görüşü tekrarladı. Miriam Brett Twitter’dan; “IMF ve Dünya Bankası’nın liderlik seçiminin erkeklere ait anlaşması, bankanın başkanının Amerikalı olması gerektiğini söylüyor. Kesinlikle bu eski anlaşmayı demokratik bir seçim ile değiştirmenin zamanı geldi.” ifadeleriyle paylaşım yaptı.
ABD Hazine Bakanlığı’nın eski bir yetkilisi ve IMF’de eski bir ABD temsilcisi olan Sobel; “Dünya Bankası, Amerikalı ya da Avrupalı olmayan bir başkan atarsa bu bankanın küresel duruşunu artırır ve bölgeciliğe karşı yönelişini azaltır” dedi. Çin’in kredi vermesinin çok taraflı finansmanı zorlaştırdığını kaydeden Sobel, Dünya Bankası’nın bu konuda Pekin’e karşı güvenilir bir alternatif olarak görülmesi gerektiğini anlattı.
“Donald Trump tarafından atanan bir başkan Dünya Bankası’nın çalışmalarına güçlü bir muhafazakar gündemi getirmeyi denerse, kurum yakında güvenilirliğini kaybedebilir” diyen McCawley, organizasyonun son yıllarda daha çok ulusun özel sermaye piyasalarına yönelmesi nedeniyle ülkelere fon sağlamadaki rolünü yitirmeye başladığını belirtti.
Nihayetinde Beyaz Saray’ın Dünya Bankası başkanlığı için tartışmalı bir aday ortaya koymasının, Washington ile uluslararası toplum arasında çatışmalara yol açabileceği vurgulandı.
İlaveten bu, Dünya Bankası’nın iklim değişikliği konusundaki tutumunu da değiştirebilirdi. Avustralya merkezli bir çevre savunması girişimi olan Market Forces’un yöneticisi Julien Vincent de; “Trump’ın iklim değişikliği hakkındaki görüşlerini destekleyen herhangi bir atama Dünya Bankası için felaket olur” dedi.