
Dünya ekonomisi yavaşlarken resesyon endişeleri de haliyle artıyor. Geçmişte yaşanan durgunluklarda, hızla büyüyen gelişmekte olan piyasalar küresel ekonomiyi kurtarmaya yardımcı olmuştu.
Ancak tarihin bu seferinde kendini tekrar eden bir şey var, o da güçlü ABD doları. Küresel büyüme yavaşlarken ve ABD ekonomisi zayıflık belirtileri gösterirken, yatırımcılar paralarının artacağı yerleri arıyorlar.
Güney Kore, Brezilya veya Hindistan gibi gelişmekte olan piyasalar yatırım yapmak için daha riskli olsa da çoğu zaman Almanya veya ABD gibi gelişmiş ülkelerden daha hızlı büyür.Ayrıca ihracata dayalı olma ve genellikle emtia fiyat hareketlerine bağlı olma eğilimindedirler. Finansal krizi izleyen durgunlukta Çin yurtiçi harcamaların artmasıyla yaklaşık yüzde 9 oranında büyüyerek küresel ekonomiye destek vermişti.
Bank of America stratejisti David Hauner de bir notunda; “Çin olmadan küresel büyüme 2009’da olumsuz olurdu” diyerek durumu açıkladı. Ancak son 10 yılda koşullar değişti ve Çin muhtemelen bu kez parlayan zırhlı şövalye olmayacak.
Bununla birlikte ABD ekonomisi de yavaşlıyor ve on yıl öncesine kıyasla çok daha fazla kaldıraçlı hale geldi.ABD doları güçlü kaldığı sürece de gelişmekte olan diğer piyasaların adım atması ve küresel bir durgunluğun önlenmesine yardımcı olmaları zor olacak. Gelişmekte olan ekonomiler dolar cinsinden borçlanma eğilimindedir. Ve bu ülkeler, borçlarını daha pahalı hale getirebilecek güçlü bir dolara karşı özellikle savunmasızdır.
Daha zayıf bir ABD doları ise bu zorlamayı hafifletebilir ve gelişmekte olan pazarların daha hızlı büyümesini sağlayabilir, hatta belki de dünyayı küresel bir büyüme durgunluğundan uzak tutar.
Gerçi FED’in oranları düşürmesi doların zayıflamasına yardımcı olabilir ancak kurum şimdiye kadar tam bir aciliyetle ya da Trump’ın istediği kadar hızlı şekilde hareket etmedi.Hauner da; “Gelişmekte olan piyasalar bu krizde dünyayı kurtarmaya yardımcı olabilir ancak bu daha zayıf bir ABD doları ve dolayısıyla çok daha güvercin bir Fed gerektirir” dedi. Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupalı akranları gibi gelişmiş ülkeler, ultra düşük faiz politikalarının aslında herhangi bir büyümeyi teşvik etmediğinden endişe duyuyor.
Japonya bunun en iyi örneği oldu ve yatırımcılar şimdi Avrupa’nın Japonlaşması hakkında konuşuyor. ABD ekonomisi rakiplerinden daha hızlı büyüse de büyüme hala yavaşlıyor. Kaldı ki Amerika’nın para biriminin gücüyle ilgili şikayetler de bu yıl kayda değer seviyede arttı. Trump’tan Demokratik başkan adayı Elizabeth Warren’a varana kadar birçok eleştirmen, güçlü para biriminin ABD mallarını küresel pazarda daha az rekabetçi hale getirdiğini savundu.