
Yavaşlayan bir küresel ekonomi ve düşük enflasyon, dünyanın dört bir yanındaki merkez bankalarının finansal uyaranları piyasalardan ve bankacılık sisteminden yavaş yavaş geri çekmeyi planladığı düşünülüyor. Rolün geri çekilmesi, önümüzdeki aylarda ekonomiyi, piyasaları, konut ve otomobil gibi sektörleri destekçi yönde reaksiyona sebep olabilir.
Merkez Bankası, mesajlarını yakın zamanda yeni bir teşvik başlatmak yerine sıkılaştırma adımlarında durma yönünde yönlendirdi. Bunun nedeni, küresel ekonominin yavaşlamasının durdunluğa doğru yol alabileceğine dair şüpheler olarak görüldü.
Çarşamba günü FED, son zamanlarda yurtdışındaki zayıflığın ve siyasi belirsizliğin ABD büyümesinde beklenenden daha keskin bir yavaşlamaya yol açıp açmadığını görmek için faiz oranlarında değişikliğin gerekli görüldüğü düzlemlerde gerçekleşebileceğine dair sinyaller vermişti.
Fed Başkanı Jerome Powell, yetkililerin oranları sabit tutmaya karar vermesinden sonra, “Risklerin bir süre bizimle olacağını düşünüyoruz.” dedi. Ani değişimin bir başka belirtisinde, yetkililer daha önce ek oran artışlarına işaret eden politika açıklamalarındaki tüm ifadeleri kaldırdı.
Politika Faizlerinde Değişikliğe Gitmeyen Ülkeler
Güney Kore, Malezya ve Endonezya’daki merkez bankaları 2018’deki yükselişten sonra bu ay faiz oranlarını değiştirmedi. Geçtiğimiz haftaki toplantıda, Japonya Merkez Bankası enflasyon tahminlerini düşürerek aktif alımlarını ve negatif politika faizini göz önünde bulundurmadığını belirtti.
Bu arada Çin Merkez Bankası’nın, işletmelere kredi vermek için birkaç adım attığı duyuruldu. Küresel ekonomide yavaşlama sinyallerinin ardından küresel güçlerden olan Çin’in reel sektöre yönelik bu tutumu dünya genelinde olumlu bir reaksiyona yol açabilecek aksiyon olarak değerlendirilebilir ancak yansıması bir vade gerektirmekte.
Ekonominin ABD ve emtia piyasalarına duyarlı olduğu Kanada’da, Merkez Bankası Ocak ayındaki oranlarını %1.75 seviyesinde sabit tuttu. (Geçen Ekim ayına kadar bir yıldan biraz fazla bir süre içinde dört kat artırıma gidilmişti.) İngiltere Merkez Bankası’nın önümüzdeki hafta toplantısında faiz oranını %0.75’te bırakması bekleniyor ve gelecekteki artışlar Brexit’in ne kadar sorunsuz ilerlediğine rölatif değişiklikler gösterebilir.
Avrupa Ekonomisine Dair Görünüm Negatif Olabilir
Geçen hafta Avrupa Merkez Bankası, Avrupa ekonomisinin değerlendirmesindeki sonuçlarını düşürmüştü. Faiz oranlarını daha uzun süre tutabilecekleri veya bankalara taze kredilerin verilebileceğini vaat olarak içeren yeni bir teşvik kapısı aralamıştı. Pazartesi günü ECB Başkanı Mario Draghi, Aralık ayında sona eren dev tahvil satın alma programını yeniden başlatmanın bir seçenek olduğuna değinmişti.
Küresel olarak, Brexit ve ABD-Çin ticaret anlaşmazlığı dahil olmak üzere sorunlu noktaların çözülerek politika yapıcılara bu yılın ilerleyen artış oranlarıyla yeniden başa çıkmaları için yer verdi. İşsizlik, dünyanın birçok yerinde düşük ve ücretler artmakta. Bu da hane halkı harcamalarına destek sağlamaktayken, şirketler tarafında global ekonomik daralmanın negatif etkisi yer yer görülmekte.
Bu senaryoda bu yıl, Federal Rezerv’in 2015 yılının sonlarında tek bir artışın ardından, Çin’deki keskin bir yavaşlama endişesiyle tetiklenen pazar düzeltmesini izlediği 2016 yılı tekrarına dönebileceği düşünülebilir. (O yılın sonunda oranındaki artış devam etmişti.) FED Başkanı Powell’ın, 4 Ocak’ta yapılan bir panelde 2016’daki analojiyi yükselterek, piyasaları dağıtmak istediğinde ABD Merkez Bankası’nın oranları yükseltmek için önceden belirlenmiş bir yol izlemesinden çekiniyor olabileceği düşünülüyor.
Küresel Ekonomi 2016’ya Kıyasla Zayıflamış Olma İhtimali Taşıyor
Küresel ekonominin üç yıl önceye göre daha zayıf olma riski var. ABD, Çin ve Avrupa’nın yavaşlamasıyla birlikte, faiz oranlarını artırma ve tahvillerini önemli ölçüde azaltma penceresini çoktan kapatmış olabilir. (Bu ayki Uluslararası Para Fonu (IMF) raporunda, Avrupa ve Asya’daki zayıflığa işaret edilerek 2019 küresel ekonomik büyüme tahmini %37’den %3.5’e düşürülmüştü.)
Cornerstone Macro’dan Roberto Perli; ekonomi desteklemiyorsa, sıkılaştırma döngüsünde olunamayacağını ifade etmişti. Avrupa ve Japonya’da yıllık enflasyon oranı, merkez bankacılarının optimal gördüğü oranın %2 seviyesinin altında ve daha fazla düşebilecek bir duruşta değerlendiriliyor.
Avrupa ve Japonya’da, negatif faiz oranlarının devam etmemesi durumunda tahvil getirilerinin düşük kalması muhtemel olarak görülmekte. Şimdilik faiz oranlarındaki izlenen politikaya ek olarak, FED daha önce düşündüğünden daha büyük bir tahvil portföyü izlemekte.
Rajan’ın Bakışı, Japonya ve Avrupa’nın Negatif Oranları
Hindistan Merkez Bankası’nı 2013’ten 2016’ya kadar yöneten Raghuram Rajan, “Para politikasının koordine edilmesi ve sıkılaştırılması zayıf bir ekonomi üzerinde etkili olabilir, bu bağlamda bu sıkılaştırmanın ertelenmesi teşvik edici bir etkiye sahip olabilir.” dedi.
Mevcut duraklama tam bir durma noktasına gelirse, Federal Rezerv (FED), en iyi uzun vadeli faiz oranlarını azaltmak ve ABD ekonomisinin düşmesi durumunda harcama ve yatırımı teşvik etmek için büyük merkez bankaları arasında en iyi donanıma sahip görülmekte.
Öte tarafta, FED’in politika faiz oranı yıllık enflasyon oranının sadece yarısına tekabül etmekte. Buna karşılık, Avrupa ve Japonya’daki negatif oranlar, merkez bankalarına daha az ihtiyaç duymakta, ancak bir kriz durumunda gerekirse büyük miktarda kamu ve özel borçlanmalara gidilmesi veya bankalara fonlama konusunda desteklerde bulunulmakta. Kredi Avrupa’da zaten çok ucuz, bu yüzden ne kadar teşvik sağlanabileceği belirsiz görülmekte.
Bir sonraki süreçte ekonomik bir krizden bahsedilecek olası senaryoda merkez bankalarının göreli bu mütevazı politikalardan vazgeçip, piyasalarca alışılmadık argüman kitlerini devreye sokabileceği gündeme gelebilir.