
2021 için geri sayım başlamışken geçtiğimiz yıl içinde olup bitenlerin küresel ekonomiyi ve insanlığı nasıl etkilediği düşünülüyor. Sonuçta 2020 başladığında küresel ekonomi kesintisiz büyümenin 10. yılına girmişti ki çoğu ekonomist ve hükümet yetkilisi bunun 21. yüzyılda kükreyen yirmiler formunda devam etmesini bekliyordu.
Ancak iki ay içinde, ilk olarak Aralık 2019’da Çin’de tespit edilen gizemli yeni bir virüs dünya çapında hızla yayılmaya başladı ve bu beklentileri yerle bir ederek nesiller içindeki en dik küresel durgunluğu tetikledi.
Uluslararası Para Fonu, küresel ekonominin bu yıl %4,4 oranında küçüleceğini tahmin ederken bu dünyanın en son mali krizle karşı karşıya kaldığı 2009’daki %0,1’lik bir daralmayla kıyaslanıyor.
Dünyanın pek çok yerinde hükümetin zorunlu olarak kapatılması ve gerekli olmayan faaliyetler, Büyük Buhran’dan bu yana görülmemiş bir işsizlik dalgasını açığa çıkardı.
Ancak işsizlik seviyeleri dünya genelinde dramatik bir şekilde değişkenlik gösterdi. Çin gibi bazı ülkelerde, COVID-19 enfeksiyon seviyeleri, katı ancak nispeten kısa kilitlenmeler yoluyla etkili bir şekilde bastırıldı ve bu da işsizlik oranlarının düşük kalmasına izin verdi.
Kaldı ki 2020’de pozitif büyüme açıklaması beklenen Çin, diğer ülkelerin aksine hızlıca toparlanarak hem üç hem de dördüncü çeyrekte pozitif GSYİH verisi açıkladı.
Almanya gibi diğerleri, işlerin kurumasına rağmen işçileri şirket bordrolarında tutmak için hükümet destekli programlar uyguladılar. Brezilya ve Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere başka yerlerde ise virüsün kontrolsüz yayılması ve hükümetin sağlık ve ekonomik tepkileri, yaygın iş kayıplarını körükledi.
Amerika Birleşik Devletleri’nde sadece Mart ve Nisan aylarında yaklaşık 22 milyon kişi işsiz kaldı ve işsizlik oranı %15’e yaklaştı. Çoğu ekonomist de işgücü piyasalarının pandemi öncesi döneme benzeyen bir şeye dönmesinin bir yıl veya daha uzun sürmesini beklediğini söyledi.
Öte yandan salgın, ihracat hacminin aniden Mart ve Nisan aylarında yaklaşık on yılın en düşük seviyesine inmesiyle küresel ticarete büyük bir darbe indirdi.
O zamandan bu yana toparlanmaya büyük ölçüde, ihracatta yıldan yıla artış gösteren başlıca ekonomiler arasında tek başına duran Çin liderlik etti. Emsalsiz düzeydeki hükümet teşviki birçok ekonomiye daha da büyük zarar vermeyi engelledi, aynı zamanda hükümetler tarafından biriktirilen küresel bir bağımsız borç dağına da eklendi.
Bu da finansal bir krizin dünyanın başa çıkması gereken bir sonraki kriz olup olmadığı hakkında soruları gündeme getirdi. Bununla birlikte, tarihsel olarak düşük faiz oranlarının yüzde sıfır civarında ve bazen de yüzde sıfırın altında seyretmesi, G7 ekonomileri için borç maliyetlerinin 1970’lerden bu yana en düşük seviyede olduğu anlamına geldi.
Tüketici harcamaları ise çoğu beklentilerin üzerinde seyretti ki birçok ekonomide perakende satışlar yıldan yıla, bazı durumlarda 2019 sonunda olduğundan daha fazla arttı.
Son verilere göre perakende satışlar farklı ülkelerde farklı seyretti. Bazı piyasalarda veri düz kaldı hatta bazılarında pandemi öncesi seviyeleri aştı. Tüm bu hükümet harcamalarının bir başka doğrudan etkisi, dünyanın birçok yerinde tüketiciler arasında tasarruflarda yaşanan artış oldu. Gelişmiş ekonomilerdeki devlet desteği ödemeleri, hanehalkı banka hesaplarını doldurdu ve özellikle salgının ilk günlerinde tüketicilerin düşüşe geçmesiyle, tasarruf oranları yükseldi.
2020’nin ikinci yarısında düşmeye başlasa da pandemi öncesi seviyelerin çok üzerinde kaldı. Bazı ekonomistler, bunu, COVID-19 aşılarının daha geniş bir toparlanmaya izin verdiği ve tüketicilerin daha özgürce hareket etmeye ve harcamaya başlamasına izin verdiği 2021 ve sonrasında ekonomik bir toparlanmayı tetikleyeceğini öngördü.