
Koronavirüs gelişmeleriyle çalkalanan dünya gündemi, şu sıralar ABD ve Çin arasındaki gerginliğe odaklandı. Çin, başta ABD’nin karşı çıktığı Hong Kong’un özerkliğini bitiren yasayı Perşembe günü onayladı. ABD tarafından savrulan onca yaptırım tehdidine ve karşı çıkmalara rağmen bildiğini okuyan Çin iplerin gerilmesine fırsat verdi.
ABD tepkileriyle Hong Kong’un yanında olduğunu hissettirse de onaylanan yasanın ülkedeki siyasi özgürlüğü bitirecek derecede güçlü olduğu belirtilmişti. Ayrıca yasaya tepki yalnızca ABD’den değil, dünya genelindeki çoğu ülkeden geldi. Öyle ki liderlerin çoğu Hong Kong’un yanında olduğunu söyledi.
Dün Başkan Trump Çin’in ABD’ye milyarlarca dolar zarar verdiğini öne sürmüş ve bu gerekçeyle Hong Kong’un ABD nezdindeki özel statüsünün kaldırılacağını duyurmuştu. Konuşmasında şu ifadeler dikkat çekti;
Bugün Çin cephesinden ABD’nin Hong Kong için attığı adımlara ilginç bir eleştiri geldi. ABD’nin Hong Kong’a tanınan bazı ayrıcalıkları bitireceğini açıklaması üzerine bu hamleler Çin tarafından “başarısızlığa mahkum” olarak nitelendirildi.
“Hong Kong meselelerine ve büyük ölçüde Çin’in iç işlerine müdahale etmeye dönük bu hegemonik davranış, Çin halkını korkutmayacaktır ve başarısızlığa mahkumdur.” denildi.
Çin’i Hong Kong’un idari özerkliğine ve özgürlüğüne zarar vermekle suçlayan Trump, bu sayede Hong Kong’un yeterince özerkliğe erişmiş bir ülke olmadığının görüldüğünü söyledi;
Genel olarak çelişkili açıklamalarıyla gündem olan Trump, ülkesinin Hong Kong’un özerkliğini tehlikeye atanların yaptırımlarla karşı karşıya kalacağını duyurmuştu. Diğer taraftan önceki konuşmasında ise ülkeye tanınan ayrıcalıkların bitirileceğini zaten ifade etmişti. Dolayısıyla karar sürpriz olmadı.
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Hong Kong’ta özerkliğin tamamen son bulduğunu belirtmiş ve oranın özerk olduğunu iddia edenleri mantığa aykırı olmakla suçlamıştı. Buna ilişkin kanıtlar olduğunu da belirten Pompeo son sözü Trump’tan bekliyordu ki kendisinin kararı gecikmedi.