
Dünyanın en büyük iki ekonomisine sahip olan Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasındaki çekişme bir türlü bitmek bilmiyor. Bu iki ülke geride bıraktığımız iki yıllık zaman zarfında çok ciddi bir ticaret çekişmesine girmiş ve bu durum küresel ticaret ağına da sirayet etmişti. Yapılan sayısız müzakerelerden sonra Ocak ayında birinci aşama anlaşması yapıldı.
Birçok kişi bu anlaşmanın çok uzun soluklu olmayacağını ve en ufak bir problemde bozacağını düşünüyordu. Nitekim son haftalarda yaşadığımız gelişmeler anlaşmanın bozulmasına sebep olmasa da eli kulağında dedirtiyor.
ABD Başkanı Donald Trump ve kurmayları tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgınının Çin tarafından bilerek çıkarıldığını iddia etmişti.
Bu suçlama iki ülke arasında gerilimin fitilini ateşleyen ilk gelişme olurken hemen ardından Çin’in Hong Kong yönelik çıkardığı ulusal güvenlik yasası tansiyonu iyice artırdı. ABD, Çin’i çeşitli yaptırımlarla tehdit ederken, Çin domuz eti ve soya fasulyesi alımını durdurduğunu açıkladı. Son olarak da aşı sürecine dair bir tartışma yaşandı.
ABD’li Cumhuriyetçi senatör Rick Scott, Çin’in aşı çalışmalarını sabote ettiğini söyledi.US senator says there is evidence China is attempting to "slow down or sabotage" development of Covid-19 vaccine https://t.co/Ny7aFR0TJ9
— BBC News (World) (@BBCWorld) June 7, 2020
Scott, Pazar günü BBC’de yer alan habere göre Çin’in Batı’nın aşıya sahip olmasını istemediğini söyleyerek, “Elimizde Çin’in Covid-19 aşı sürecini sabote ettiğine dair belgeler var.” şeklinde net bir iddiada bulundu. Coronavirüsle enfekte kişi sayısı dünya genelinde 7 milyonu aştı. 406 bin insan ise bu virüs nedeniyle yaşama veda etti.
Çin’in aşı konusunda Avrupa’nın ve Amerika’nın başarılı olmasını istemediğini belirtti. Kendileri veya bir başkasının aşıyı bulmaları halinde dünya ile paylaşacağını fakat komünist Çin’in kimseyle paylaşmak istemeyeceğini dile getirdi.
Ortaya atılan bu iddia üzerine Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying, ABD’den ortaya atılan iddia üzerine bağlantılı kanıtlar istedi. Chunying, basın toplantısında pandemi sürecinde Çin ve diğer Asyalılara karşı ırksal istismarın arttığını dile getirdi.
Birçok Asyalının günlük işlerinde haksızlık ile karşı karşıya kaldığını ve saldırıya uğradığını söyleyen Chunying, bazı ırkçı graffiti çalışmalarının Sydney ve Melbourne gibi Avustralya şehirlerinde görüldüğünü açıkladı. Avustralya İnsan Hakları Komisyonu verilerine göre bu yılın ilk çeyreğinde Asyalı şikayetlerinin %25’inin ırkçılık sorunlarından kaynaklandığı bilgisini paylaştı.
New South Wales eyaletinde yılın ilk dört ayında 241 ırkçılık şikayeti alındığını belirten bakan sözcüsü, bu raporların yeterince ikna edici olması gerektiğini aktardı.
Çin hükümetinin her zaman vatandaşlarına kendi güvenliklerine bakmaları mesajı verdiklerini söyleyen Chunying, “Avustralya tarafını da sorunla yüzleşmeye ve Avustralya’daki Çinlilerin güvenliğini ve haklarını korumak için somut önlemler almaya çağırıyoruz.” şeklinde açıklamada bulundu.
Morgan Stanley baş ekonomisti Chetan Ahya, ABD ile Çin’in birinci aşama anlaşmayı bozmak istemeyeceğini düşünüyor.
CNBC’de yer alan değerlendirmesine göre Ahya, iki ülke arasında gerilimin son haftalarda iyice artmasına rağmen Ocak ayında yapılan anlaşmaya devam edileceğini tahmin ediyor. Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında yaşanan bu çekişme yatırımcıları ve uluslararası ticaret yapan herkesi endişeye boğuyor.
Washington yönetiminin şu an ekonomiye odaklandığını belirten Ahya, yeni bir ticaret savaşına çok fazla olasılık vermiyor. OCBC Araştırma Başkanı Tommy Xie, Trump’ın Çin’e daha fazla ABD ürünü alması için zaman tanımak isteyip istemeyeceğinin önemli olduğunu dile getirdi. ABD ile Çin arasındaki ticaret hacmi yaşanan tüm gerilimlerin etkisiyle büyük oranda darbe aldı.