Sinema tarihinin son yirmi yılına adını altın harflerle yazdırmış bir sanatçı o. Gerek birçoklarının imrenen gözlerle baktığı yeteneği, gerekse milyonları peşinden sürükleyen yakışıklılığıyla modern zamanların en popüler ikonlarından biri. Evet, oynadığı her filmle gönülleri fetheden ve ismi duyulduğu her an yürekleri pır pır eden Brad Pitt’ten bahsediyoruz.
Kötü filmi yok denecek kadar az olan ve özel hayatındaki karakteristik duruşuyla da dikkatleri üzerine çekmeyi başaran Brad Pitt, her daim spot ışıklarını üzerinde hisseden bir oyuncu. Dilerseniz, en iyi Brad Pitt filmleri hangileri göz atalım ve onu daha yakından tanıyalım.
- Brad Pitt Kimdir?
- En İyi Brad Pitt Filmleri
- Thelma & Louise (1991)
- A River Runs Through It (Bizi Ayıran Nehir-1993)
- True Romance (Çılgın Romantik-1993)
- Interview with the Vampire: The Vampire Chronicles (Vampirle Görüşme-1994)
- Legends of the Fall (İhtiras Rüzgarları-1994)
- Seven (Yedi-1995)
- Twelve Monkeys (12 Maymun-1995)
- Sleepers (Kardeş Gibiydiler-1996)
- Seven Years in Tibet (Tibet’te Yedi Yıl-1997)
- Fight Club (Dövüş Kulübü-1999)
- Snatch (Kapışma-2000)
- Spy Game (Casus Oyunu-2001)
- Ocean's Eleven (2001)
- Troy (Truva-2004)
- Mr. & Mrs. Smith (Bay ve Bayan Smith-2005)
- Babel (Babil-2006)
- The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford (Korkak Robert Ford'un Jesse James Suikastı-2007)
- The Curious Case of Benjamin Button (Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi -2008)
- Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi – 2009)
- The Tree of Life (Hayat Ağacı-2011)
- Moneyball (Kazanma Sanatı-2011)
- World War Z (Dünya Savaş Z-2013)
- Fury (2014)
- Allied (Müttefik-2016)
- War Machine (2017)
Brad Pitt Kimdir?
1963 yılında Oklahoma’da dünyaya gelen Brad Pitt, biraz sürüncemeli geçen çocukluk yıllarından sonra 1982’de Missouri Üniversitesi’nde Gazetecilik bölümü okumaya başladı. Burada güzel günler geçirdiğini her daim dile getiren Brad’in aklında ise hep aktörlük vardı. Bu nedenle mezun olmasına kısa süre kala okulu bırakıp, Hollywood’a yerleşmiştir. Burada oyunculuk dersi almış ve şoförlükten animatörlüğe kadar birçok geçici iş yapmıştır.
Karizma kelimesinin vücut bulmuş hali olan Brad Pitt, kariyerinin başında birkaç küçük rolde yer aldıktan sonra, adını asıl duyuracağı proje olan Thelma&Louise’de yer aldı. Her ne kadar bu filmde çok kısıtlı bir süre ekranda gözükse de yakışıklılığı ve düzgün fiziği ile ilgi odağı olmayı başardı. Nitekim bu rol sonrası People Magazin dergisi onun için “Dünyanın En Seksi Adamı” yakıştırmasını da yapmıştır. Artık Brad Pitt için geriye tek bir seçenek kalıyordu: Zirveye çıkmak!
O her ne kadar yakışıklılığı ile nam salmış olsa da yeteneğini daha efektif bir şekilde ortaya koyacağı projelerde yer almak istiyordu. Nitekim Pitt bu nedenle, 90’lı yıllarda birçok farklı rolde yer almıştır. Bu da esasen onun şimdilerde, ne denli büyük bir yetenek olduğunu anlamamız konusunda en sağlam temeli oluşturmaktadır.
Brad Pitt, oyunculukta başarısını bir maddi olarak aldığı geri dönüşle de taçlandırmaktaydı. Esasen bu da onun, çok sevdiği sinemaya daha fazla para yatırmasına ön ayak oldu. The Departed, The Big Short, 12 Years a Slave gibi birçok Oscar ödüllü filmin yapımcılığını üstlendi. O artık her yönüyle, sinemanın yaşayan duayenlerinden biri haline gelmişti. Brad Pitt, her ne kadar yapımcı kimliği ile Oscar ödülünü kucaklasa da aktör kimliği ile ödül konusunda şanssız olanlardan. Twelve Monkeys filmindeki performansıyla Golden Globe’a uzanmış olsa da başarılı aktörün henüz Akademi heyeti tarafından taçlandırıldığını ne yazık ki göremedik.
Brad Pitt’i özel yapan hususların başında şüphesiz ki karşı konulamaz cazibesi geliyor. Bu da onun özel hayatını magazinsel bir hadise olmasını kaçınılmaz bir süreç haline getirmektedir. İlk evliliğini Jennifer Aniston ile yapan ve güzel oyuncuyla yaklaşık beş yıl birlikte olan Pitt, boşanma sonrasında ise Angeline Jolie ile yeni bir aşka yelken açmıştır. Nitekim Pitt-Jolie ilişkisinin, son yılların en spektaküler ilişkisi olduğunu söyleyebiliriz. Gerek edindikleri çocuklar, gerek ekran önündeki harikulade duruşları, gerekse son yıllarda vuku bulan ihanet haberleri, onların her daim gündemde olmasına olanak sağlamıştır.
En İyi Brad Pitt Filmleri
Yakışıklı oyuncuyu daha yakından tanıdıktan sonra, dilerseniz onun dillere destan filmografisine geçiş yapalım. Her filmi başyapıt olmaya aday Brad Pitt’i muadillerinden ayıran yegane husus, özenle seçtiği senaryolardır. Nitekim onun kötü olarak adlandırabileceğimiz filmler neredeyse bir elin parmaklarını geçmemektedir. O zaman gelin başarılı aktörün çektiği en iyi ve unutulmaz filmlere hep birlikte göz atalım. Brad Pitt, huzurlarınızda…
Thelma & Louise (1991)
Özgürlüğe yelken açmış iki kadının hikayesi olan Thelma&Louise, aynı zamanda Brad Pitt’in dikkatleri üzerine çektiği ilk film olarak da bilinmektedir.
Thelma&Louise, çılgın bir hafta sonu için kendilerini yollara vurur. Ancak oldukça masumane başlayan bu yolculuk, henüz ilk dakikalarında kontrol dışı gelişen bir cinayeti de beraberinde getirir. Artık tatil ve kafa dinlemek için yola koyulan bu iki kadın, birer kanun kaçağıdır ve gizlenmek durumundadırlar. Birer kaçak olarak yollarına devam eden bu iki kadının, otostop çeken J.D.’yi yanlarına alması ise onlara daha ilginç tecrübeler tattıracaktır.
Ateşli bir kovboy olan J.D.’ye hayat veren Brad Pitt, gerek hikaye olan etkisi gerekse ekrandaki harikulade duruşu ile filmin en çok dikkat detaylarından biri olarak öne çıkmaktadır. Nitekim 90’lı yılların en iyilerinden olan ve kült mertebesine ulaşmış bu film, Brad Pitt’in yükselişini de birebir etkileyen en önemli proje olmuştur.
Blade Runner, Allien gibi hali hazırda dahi güncelliğini koruyan bilim kurgu başyapıtların altına imzasını atan Ridley Scott’un yönetmen koltuğunda oturduğu filmin başrollerinde ise Susan Sarandon ve Geena Davis yer almaktadır. Özellikle feminist anlatısıyla dikkat çeken Thelma ve Louise, ölmeden önce izlenmesi gereken filmler listesinde de üst sıralarda yer almaktadır.
A River Runs Through It (Bizi Ayıran Nehir-1993)
Thelma&Louise’te kısa ama öz performansıyla dikkatleri üzerine çeken Brad Pitt, ilk başrol tecrübesi için artık hazırdı. Usta sinemacı Robert Redford’un yönetmen koltuğunda oturduğu A River Runs Through It, sade anlatısını Brad Pitt’in karizmatik duruşuyla destekleyen bir film olarak hatırlanmaktadır.
Gerçek bir hayat hikâyesinden esinlenilen film, Norman ve Paul adındaki iki kardeşin büyüme hikâyesine odaklanıyor. Papaz olan babalarının gölgesinde, balık tutmanın inceliklerini öğrenerek büyüyen bu iki kardeş, yıllar geçtikçe de birbirlerinden uzaklaşmaktadır.
Özellikle Norman’ın üniversiteyi şehir dışında okuması ve Paul’un da gazeteci olmasıyla evden uzaklaşması, aile bağlarının git gide zayıflamasına neden olmuştur. Ancak günün birinde Norman’ın geri dönüşü, kardeşlerin de asıl büyüme hikayesini başlatan hadise olacaktır.
Brad Pitt’in başrolü ve Craig Sheffer ile paylaştığı film, adıyla müsemma bir şekilde nehrin ayırdığı iki kardeşin öyküsünü merkezine almaktadır. Durağan anlatısına rağmen sadeliği ile insanın içine işleyen A River Runs Through It ilk dönem Brad Pitt’in filmlerinin de en dikkate değer işlerinden olarak öne çıkmaktadır.
True Romance (Çılgın Romantik-1993)
Sert o ama bir o kadar da dinamik bir film izlemek istiyorsanız, kavurucu sıcağı ile arz-ı endam eden True Romance tam da size göre! Senaryosunu efsanevi sinemacı Quentin Tarantino’nun kaleme aldığı film, onun nevi şahsına münhasır kişiliğinden kesitleri huzurlarımıza getiriyor ve tadına doyulmaz bir seyirlik haline bürünüyor.
Alabama, doğum günü için Clarence’e hediye olarak gönderilen bir telekızdır. Olaylardan bihaber şekilde bu güzel kadına âşık olan Clarence ise, işin doğrusunu öğrendiğinde Alabama’yı bu hayattan çekip çıkarmak ister. Nitekim Alabama’da bu sektöre yeni girmiş ve yaptığı işten pişmanlık duymaktadır. Geriye tek bir seçenek kalmıştır: Clarence’in, Alabama’nın patronu Drexl ile konuşup, anlaşması. Clarence, Drexl’in yanına gittiğinde ise silahlar patlayacak ve işler iyice çığırından çıkacaktır. Nitekim Clarence’in kaçarken, Alabama’nın eşyaları diye yanına aldığı çantanın da ağzına kadar uyuşturucu ile dolu olması olayların tuzu biberi olacaktır.
Kanlı ve fazlasıyla romantik bir suç filmi olan True Romance, aksiyon tutkunlarının kaçırmaması gereken türden bir iş. Nitekim filmi izlerken anbean adrenalin seviyenizin tavan yaptığını hissedecek ve bu muazzam anlatıya karşı hayranlığınızı gizleyemeyeceksiniz.
Yönetmenliğini Tony Scott’un yaptığı ve Christian Slater ve Patricia Arquette’in başrolleri paylaştığı filmde, Brad Pitt ise umarsız bir uyuşturucu müptelası olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle onun, kendisine biçilen kısıtlı süre zarfında ortaya koyduğu performans, adeta 68 kuşağının hippilerini hafızlara getirmektedir.
Interview with the Vampire: The Vampire Chronicles (Vampirle Görüşme-1994)
Sıra dışı bir vampirle tanışmaya ve harikulade yazılmış bir kompozisyona tanıklık etmeye hazır mısınız? İnsanın bam teline dokunan ve doğru kurgulanmış dramatik yapısıyla dikkat çeken film, zevkle izleyeceğiniz dakikaları da beraberinde getiriyor.
Louis yeni kaybettiği karısının üzüntüsünü yaşayan ve hayata küsmüş bir adamdır. Onun günün birinde karizmatik vampir Lestat ile tanışması ise, Louis’in değişecek hayatının habercisidir.
Nitekim Lestat, bu genç adamı vampir olmaya ikna etmiş ve onu bir kan emici haline getirmiştir. Ancak ne var ki Louis bir türlü bu duruma alışamamakta ve insanların kanını emmeyi reddetmektedir. Tabii ki Lestat’ın bu durumu çözüme kavuşturmak içinse harikulade bir planı vardır!
Brad Pitt’in hayatının baharında vampir olmaya karar veren Louise’e hayat verdiği film, şüphesiz ki geniş ve şöhretli oyuncu kadrosu ile dikkat çekiyor. Tom Cruise, Antonio Banderas, Christian Slater ve Kirsten Dunst gibi isimlerin başrolü paylaştığı filmin yönetmenliğini ise Neil Jordan üstlenmektedir.
Legends of the Fall (İhtiras Rüzgarları-1994)
Savaşın gölgesinde vuku bulan bir aşk hikâyesini konu alan Legends of the Fall, aile olabilmenin önemine verdiği ehemle dikkat çekiyor.
1900’lerin başına, Amerika’ya uzanıyoruz. Albay William Ludlow, üç oğlu ile birlikte Montana yakınlardaki bir kasabada yaşamaktadır. Bu sürede patlak veren Birinci Dünya Savaşı, Ludlow’un üç oğlunun da savaşa katılma isteğini beraberinde getirecektir.
Ludlow ailesi için savaşın acı tarafı ise hiç uzak değildir. Nitekim kardeşlerin en küçüğü Samuel ölmüş ve onun nişanlısı Susannah’ta hüzünlü bir şekilde arkada kalmıştır. Ancak bu genç kadının yalnızlığı, ilginç hadiseleri de beraberinde getirecektir.
Yer yer dram tarafı fazlasıyla ağır basan Legends of the Fall, Brad Pitt’in tüm endamıyla karşımıza çıktığı özel filmlerinden biri. Nitekim o, adeta hüznü gözlerinde yaşayarak ne denli yetenekli olduğunu da bir kez daha ortaya koymuştur. Yönetmenliğini Edward Zwick’in yaptığı, Anthony Hopkins, Brad Pitt, Aidan Quinn ve Julia Ormond’un başrolleri üstlendiği Legends of the Fall, ailece izlenebilecek savaş filmleri arasında yer alıyor.
Seven (Yedi-1995)
Usta yönetmen David Fincher’ın dünya sinemasına armağan ettiği Seven, yedi ölümcül günahın peşinden giden bir seri katili konu alıyor.
İncil’e göre; insanoğlunun işleyebileceği yedi ölümcül günah vardır. Bunlar, kibir, açgözlülük, şehvet düşkünlüğü, kıskançlık, oburluk, yıkıcılık ve tembelliktir. İşte Seven, bu günahları işleyenleri öldürmeyi kendine adet edinmiş bir seri katilin yakalanma sürecine odaklanıyor. Morgan Freeman ve Brad Pitt’in iki dedektifi canlandırdığı film, polisiye sevenler için bulunmaz bir Hint kumaşı niteliği taşıyor. Keza filmin bir an olsun düşmeyen temposu ve anbean akıl bulandırın bulmacısı da seyir zevkini yukarıya taşıyan etmenler.
Brad Pitt’in başrolde yer aldığı film, şüphesiz ki onun adını dosta düşmana duyurduğu yapım olarak da bilinmektedir. Özellikle usta yönetmen David Fincher ile ilk defa bu filmde çalışması, ona sonrasında birçok farklı ve kült mertebesine ulaşacak projenin de kapılarını açmıştır.
Usta işi senaryosu ve çarpıcı finali ile hala hafızlardaki yerini koruyan Seven, türünün öncü ve en özel örneklerinden biri olarak da anılmaktadır.
Twelve Monkeys (12 Maymun-1995)
Sinema tarihinin unutulmaz yapımlarından biri olan Twelve Monkeys, zamanda yolculuğu başköşesine oturtmuş, distopik bir film olma özelliği taşımaktadır.
İnsanlığın soyu, dünyayı esir almış bir virüs yüzünden tehlikededir. Yaklaşık 5 milyar kişi hayatını kaybetmiş, geriye kalanlar ise yeraltında kurdukları sığınaklarda yaşam mücadelesi vermektedir. Bu sırada çalışmalar sürdüren bir grup bilim insanı, zamanda geriye gidebilecekleri bir cihaz icat ederler.
Amaç, zamanda yolculuk yaparak virüsü en baştan yok etmektir. Bunun için eski mahkum James Cole’un gönüllü olması ve geçmişe gitmesi ise beraberinde birçok karmaşık ve içinden çıkılması zor hadiseyi izleyenlerine sunacaktır.
Anlatısıyla hayranlık uyandıran ve herkesi karanlık atmosferine doğru çekmeyi vadeden Twelve Monkeys, şüphesiz ki en bilindik distopik filmlerden bir tanesi. Yönetmen Terry Gilliam’in ilmik ilmik işlediği senaryosuyla hafızlara yer eden film, aynı zamanda başrolde yer Bruce Willis ve Brad Pitt’in insanüstü performansı ile de unutulmazlar arasına adını yazdırmıştır.
Sleepers (Kardeş Gibiydiler-1996)
Yakın bir geçmişte ülkemizde yayınlanan Suskunlar’a da ilham kaynağı olan Sleepers, dokunaklı hikâyesi ile muadillerinden ayrılan, sürükleyici bir film olarak karşımıza gelmektedir.
Cehennem Mutfağı adındaki bir semtte büyüyen dört arkadaş, istemeden işledikleri suç neticesiyle ıslahevine düşerler. Onların henüz çocuk yaşta hükümlü sıfatı giymeleri ise, onların hayatını ebediyen değiştiren hadise olacaktır. Islahevi günlerinde türlü işkencelere maruz kalan bu dört arkadaş aynı zamanda gardiyanlar tarafından taciz edilecek ve bunun travmasını tüm hayatları boyunca yaşayacaktır. Aradan geçen on yıl sonunda ise hepsi farklı yollara gitmeye çalışırken, hayat onların önüne intikam fırsatını sunacaktır. Artık ıslahevinde yaşananların öcünün alınma vaktidir!
Dört küçük çocuğun, ıslahevinden koca birer adam olarak çıkışını konu alan Sleepers, anbean beraberinde getirdiği gözyaşı ile de farklı bir yerde konumlanmaktadır. Nitekim bunu ajite etmeden yapmayı başaran film, izleyenlerinin de bam teline dokunarak etkileyiciliğini iki katına çıkarmayı bilmektedir.
Brad Pitt’in kurnaz bir savcı yardımcısına hayat verdiği Sleepers, tüm zamanların en iyi yazılmış senaryolarından biri. Çocukken yaşanan travmaların, insanları ne denli başka hayatlara sürüklediğinin en realist anlatısını taşıyan filmin yönetmen koltuğunda ise usta sinemacı Barry Levinson oturmaktadır.
Seven Years in Tibet (Tibet’te Yedi Yıl-1997)
Bir olgunlaşma ve insanın kendini tanıma hikâyesi olan Seven Years in Tibet, dikkat kaybına mahal vermeyen, sürükleyici ve bir o kadar da düşündürücü bir film olarak izleyenlerini selamlamaktadır.
Avusturyalı dağcı Harrer’ın amacı Himalayalara tırmanmaktır. Bu sırada İkinci Dünya Savaşı kapıya dayanmış ve Harrer da rehin düşmüştür. Bir şekilde kaçmayı başaran dağcı, Lhassa kentine ulaşır ve burada kutsal lider Dalai Lama ile tanışır. Bu dakikadan itibaren her iki bireyin de gelişim sürecine odaklanan film, bir yandan da merkezine aldığı Budizmle izleyenlerine oldukça özgün bir tat sunmayı başarmaktadır.
Özellikle genç yaştaki Dalai Lama’yı merkezine alması hasebiyle dikkat çeken film, durağan gibi görünen hikayeden üst düzey bir anlatı çıkarmasıyla fark yaratıyor. Çin’in Tibet’e uyguladığı zulmü de gerçekçi bir şekilde resmeden film, bu yönüyle de dokunaklı bir anlatı olmayı başarıyor. Yönetmenliğini Jean-Jacques Annaud’un yaptığı Seven Years in Tibet, Brad Pitt filmografisinin, kıyıda köşede kalmış en leziz filmlerinden biri olarak da öne çıkmaktadır.
Fight Club (Dövüş Kulübü-1999)
Yeryüzünün en popüler filmi nedir diye sorsak, birçoklarının ortak cevabının Fight Club olacağı aşikâr. Nitekim gerek hikâyesiyle, gerek karakteriyle gerekse vadettiği alt metinle bir başyapıt hüviyetinde seyreden film, tarihin de en iyilerinden biri olarak anılmaktadır.
Monotonluktan şikâyet eden ve uyku problemi çeken Jack, tesadüf eseri Tyler Durden adında gizemli bir adamla tanışır. Ne var ki Jack’in Tyler ile tanıştıktan sonra hayatı bambaşka bir yöne doğru kayacaktır. Bunlardan en önemlisi ise Fight Club’un temelini atmak olacaktır. Tabii tüm bunlar yaşanırken Jack’in grup terapisinde tanıştığı Marla ile olan yakınlaşması da onu hayata bağlayan yegane unsur olacaktır. Jack, Marla ve Tyler üçlüsünün gizemli ama bir o kadar da sürükleyici hikâyesini anlatan film, dinamizminden ödün vermeyen ve sürprize açık yapısıyla fark yaratmayı başarmaktadır.
Kapitalist sisteme, kendi bildiği yoldan bir eleştiri getiren Fight Club, aynı zamanda direnmenin de vücut bulmuş hali olarak izleyenlerini selamlamaktadır. Özellikle Tyler ve Jack’in arkadaşlığının güçlenmesiyle anlatısını zirve noktasına ulaştıran film, her daim ortalarda dolaşan şiddet öğeleri ile de tadından yenmez bir seyirlik halini almaktadır.
Chuck Palahniuk’in aynı adlı hikâyesinden sinemaya uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda ise usta sinemacı David Fincher oturmaktadır. Brad Pitt ve Edward Norton’ın adeta tek vücut olarak ortaya koydukları performansla hafızlara kazınan film, pasifizmi yerle yeksan eden anlatısıyla da her daim sevenlerinin başköşesinde oturmaya devam edecektir.
Snatch (Kapışma-2000)
İlk filmi Lock, Stock and Two Smoking Barrels ile otoritelerden tam not alan ve kara mizaha çalan anlatısıyla fark yaratan Guy Ritchie’nin ikinci uzun metrajı Snatch, İngiliz mizahının tüm absürt yönlerini bünyesinde barındırmasıyla fark yaratmaktadır.
Çalınan bir elmas ve arka sokaklarda cereyan eden kaçak boks organizasyonları… Birbirinden bağımsız gibi görünen bu iki olayın yollarının kesişmesi ise kaotik birçok hadiseyi beraberinde getirecektir. Eğlenceli bir suç filmi olma özelliği taşıyan Snatch, aynı zamanda içinde barındırdığı aksiyon öğeleri ile de öne çıkmaktadır.
Dinamik, sürükleyici ve özgün olarak nitelendirebileceğimiz film, şüphesiz ki başrolünde yer alan isimlerle dikkat çekiyor. Özellikle Brad Pitt’in hayat verdiği İngiliz Çingene Mickey, filmin mizah tarafına fazlasıyla katkı sağlıyor. Aynı zamanda aksiyon sinemasının aranan isimlerinden Jason Statham’ın filmdeki varlığı da Snatch’e değer katan yegane hususlardan biri.
Yakın zamanda dizisi ile tekrardan gündem olan Snatch, eşi benzerine az rastlanacak türden bir kara mizah örneği olarak karşımıza gelmektedir. Özellikle karmaşık ama bir o kadar da ilgi çekici kurgusu ile dikkat çeken film, bir yandan gülmek bir yandan da adrenalin seviyesini yukarılara çekmek isteyenler için bulunmaz bir Hint kumaşı niteliğinde.
Spy Game (Casus Oyunu-2001)
Aksiyon sinemasının başarılı yönetmenlerinden Tony Scott imzalı Spy Game, casusluğu merkezine alan ve dost olabilmenin önemine eğilen dinamik bir film olarak karşımıza gelmektedir.
Nathan ve Tom uzun yıllar beraber görev yapmış, beraber nice operasyona katılmış iki CIA ajanıdır. Günün birinde Nathan’ın emekliliği geldiğinde ise, dostu Tom için görev başına dönme zorunluluğu doğar. Eğer Nathan, köşesine çekilirse dostu Tom, esir alındığı Çinliler tarafından idam edilecektir.
Artık Nathan için geriye tek bir seçenek kalmıştır: Ülkesinin dahi ölüme terk ettiği Tom’u kurtarmak adına, kendisini ateşe atmak! Bu dakikadan itibaren temposunu anbean katlayan Spy Game, adrenalin seviyesini zirveye çıkaran duruşuyla da takdir toplamayı başarmaktadır.
Usta sinemacı Robert Redford’un Brad Pitt ile birlikte başrolü paylaştığı film, bir yandan bünyesinde barındırdığı politik eleştiri ile dikkat çekerken, diğer yandan da dostluğa verdiği değerle öne çıkmaktadır. Özellikle Nathan ve Tom’un usta-çırak ilişkisinden harikulade bir anlatı sunmayı başaran film, aksiyon öğeleri ile birlikte de tadına doyulmaz bir seyirlik halini almaktadır.
Ocean’s Eleven (2001)
Tarihin en stil sahibi soygununa tanıklık etmeye hazır mısınız? Aksiyonu, ince ince işleyen senaryosu ile birçoklarının sevgilisi olmayı başaran ve sonrasında bir seri halini alan Ocean’s Eleven, vasat geçen devam filmlerine oranla harikulade anlatısıyla karşımıza geliyor.
Danny Ocean, hapishaneden yeni çıkmış eski bir soyguncudur. Ancak onun durulmaya hiç mi hiç niyeti yoktur. O, tarihin en büyük kumarhane soygununu yapmak adına kolları sıvar. Bunun için eski ortağı Rusty ile temasa geçen Danny, 11 kişilik bir ekip kurmaya karar verir.
Hedefte ise Terry Benedict isimli acımasız bir adamın Las Vegas’taki üç kumarhanesi vardır. Danny ve arkadaşları, imkânsızı mümkün kılmaya çalışacak ve üst düzey bir şekilde korunan bu üç kumarhaneyi de aynı anda soymaya kalkacaktır!
Aksiyon sinemasının medar-ı iftiharı niteliğindeki Ocean’s Eleven, sürükleyici senaryosu ve stilize atmosferiyle muadillerinden ayrılmayı başarmaktadır. Yönetmenliğini Steven Soderbergh’in üstlendiği filmin başrollerinde ise George Clooney, Brad Pitt, Julia Roberts gibi popüler isimler yer almaktadır.
Troy (Truva-2004)
Bu topraklarda yaşayanların oldukça aşina olduğu bir hikâyeyi merkezine alan Truva, tarihsel bir gerçeklikten türeyen harikulade bir savaş filmi olarak izleyenlerini selamlamaktadır.
Truva prensi Paris, Isparta Kraliçesi Helen’i kocasını terk etmeye ve kendisi ile birlikte Truva’ya gelmeye ikna eder. Karısının Truvalılar tarafından ele geçirildiğini düşünen Menelaus’un, kardeşi Agamemnon’dan destek istemesi ise başlayacak büyük savaşın habercisidir. Aşil önderliğindeki Yunan orduları, Hektor komutasındaki Truva’nın karşısına dikilecek ve tarihin akışını değiştiren büyük savaşın başlangıcını yapacaktır.
İktidar hırsıyla bezeli bir savaş filmi olan Truva, iki kahraman askeri merkezine alarak anlatısını da güçlendirmeyi hedeflemektedir. Özellikle Brad Pitt’in Aşil rolünde ortaya koyduğu performansla unutulmazlar arasına adını yazdırdığı film, şüphesiz ki milenyum sonrası üretilmiş en keyifli savaş filmlerinden biri olarak da güncelliğini korumaktadır. Yönetmenliğini Wolfgang Petersen’in yaptığı filmin başrollerinde ise Brad Pitt’e Eric Bana, Orlando Bloom ve Diane Kruger eşlik etmektedir.
Mr. & Mrs. Smith (Bay ve Bayan Smith-2005)
Angelina Jolie ve Brad Pitt ikilisinin tanışmasına vesile olan Mr.& Mrs. Smith, kendine has komediyi içinde barındıran bir aksiyon filmi olarak arz-ı endam etmektedir.
John ve Jane, rutin evliliğe sahip bir çifttir. Ancak onlar bu rutinliğin altında büyük bir sır saklamaktadır. İkisi de, işinin ehli birer kiralık katildir. Günün birinde ise birbirlerini öldürmek için kiralanmaları, içinden çıkılmaz karmaşık hadiseleri beraberinde getirecektir. Aksiyon ve mizahın harikulade bir bileşimi olarak karşımıza gelen Mr. & Mrs. Smith, romantizmle bezeli macerasıyla seyir zevkini yukarılara taşımayı başarmaktadır.
Yönetmenliğini Doug Liman’ın yaptığı film, yormayan aksine eğlendiren bir “İzle, geç filmi” olarak hafızlarda yer etmiştir. Angeline Jolie ve Brad Pitt’in uyumuyla taçlanan film, şüphesiz ki onların ekran cazibesiyle de albenisini yukarılara çekmektedir.
Babel (Babil-2006)
Babil Olayı, Eski Ahit’te yer alan ve tüm dünyadaki dillerin neden farklı farklı olduğunu konu alan bir hadisedir. İşte, bu ilginç durumdan ismini alan film, dünya üzerindeki iletişimsizliğini merkezine almıştır. Babil aynı zamanda, yaşanan tüm hadiselerin de çorap söküğü misali birbirine bağlı olduğunu resmeden sıra dışı bir öyküye sahip.
Turist olarak Fas’a giden Amerikalı bir çift, çocuklarını Meksikalı bakıcılarına emanet etmiştir. Tüm bu olaylar yaşanırken kulakları duymayan bir Japon kız da hayatın zorluklarına karşı tek başına göğüs germeye çalışmaktadır. Ancak dünyanın farklı coğrafyalarında vuku bulan bu üç hikayeyi birbirine bağlayacak bir olay gelişecektir!
Dünyanın bambaşka noktalarında, farklı olaylar yaşayan kahramanlarımızı birbirine bağlayan en önemli hadisede içinde bulundukları iletişimsizlik durumudur. Farklı dillerin esiri olmuş kahramanlarımız, Tanrı’nın Babil Olayı’ndan sonra insanoğlunu cezalandırmasının farklı bir boyutunu hissetmektedirler. Tüm bunlara ek olarak, Japonya’da yaşanan bir hadisenin, Fas’a turistik geziye gitmiş bir çiftin hayatını nasıl etkilediğine de parantez açan Babil, sürprizlere açık yapısıyla da fark yaratmaktadır.
Son yıllarda Birdman ve Revenant filmleri ile adını tüm yer küreye duyuran Alejandro González Inarritu’nun yönetmen koltuğunda oturduğu filmin başrollerini ise Brad Pitt, Cate Blanchett ve Gael Garcia Bernal gibi isimler paylaşmaktadır.
The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford (Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikastı-2007)
Western soslu dramatik bir film olma özelliği taşıyan Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikastı, uzun ismine oranla oldukça akıcı ve sürükleyici bir anlatıyla karşımıza gelmektedir.
Robert Ford, bir dönemin efsanevi kanun kaçağı Jesse James’in çetesine katılır. Jesse’i kendisine idol olarak gören Robert, en az onun kadar sağlam bir silahşör olmayı hedeflemektedir. Tam da bu süre zarfı içerisinde Jesse’nin büyük bir soygun planlaması, Robert’u olayların tam merkezine yerleştirir. Bu dakikadan itibaren heyecan dolu hadiselerin etrafına örülü dramatik bir hikayeyi izleyenlerine servis eden film, dokunaklı yapısıyla da takdir toplamaktadır.
Esasen film ile ilgili çıkarımları adını duyduktan sonra yapmak dahi mümkün. Bu yönüyle, “Spoiler’ı isminde barındıran film” unvanını rahatlıkla verebileceğimiz Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikastı, buna rağmen kendisini zevkle izleten bir western filmi olarak huzurlarımıza gelmektedir. Brad Pitt’in başrolü Casey Affleck ile paylaştığı filmin yönetmen koltuğunda ise Andrew Dominik yer almaktadır.
The Curious Case of Benjamin Button (Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi -2008)
Dramatik, sıra dışı ve özgün… Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi, adıyla müsemma bir şekilde alışılmışın dışındaki bir hayatı izleyenlerine aktarıyor.
Birinci Dünya Savaşı sonlarında New Orleans’ta saatçilik yapan bir adam, savaşa gidenleri geri getirmek adına tersine akan bir saat icat eder. Bu saat, kimseyi geri getirmez ancak Benjamin Button adındaki bir mucizenin doğmasına vesile olur. Nitekim Benjamin, anne karnından çıktığında 80 yaşındadır ve hayat saati geriye doğru akacaktır. Artık onun sürprizlere açık ilginç hayatı başlamıştır.
Bir kitap uyarlaması olan Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi, özgün senaryosuyla ilk anda dikkatleri üzerine çekiyor. Üstüne üstlük, David Fincher gibi sinemanın dahilerinden birinin yönetmen koltuğunda oturması, filmin seyir zevkini de maksimum düzeye çıkaran en önemli detay. Özelikle Fincher’ın unutulmaz filmlerinden başrolü emanet ettiği Brad Pitt ile uyumu, filmi tadından yenmez bir haleti ruhiye içine yerleştirmektedir.
Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi – 2009)
Efsanevi yönetmen Quentin Tarantino ile Brad Pitt’i buluşturan film olma özelliği taşıyan Inglourious Basterds, sert ama bir o kadar da seyir zevki yüksek bir İkinci Dünya Savaşı hikâyesini merkezine almaktadır.
Bir yanda ailesi Almanlar tarafından öldürülen ve Paris’te kendisine yeni bir hayat kurmak zorunda kalan Shosanna, diğer yanda ise Hitler’e suikast planlayan Yahudi Teğmen Aldo Raine. Savaşın gölgesinde yaşam mücadelesi veren bu iki isminde tek bir amacı vardır; Nazilerden intikam alabilmek. Onların intikam planının, aynı gece aynı mekanda gerçekleşecek olması ise birbirinden ilginç ve vurucu hadiseyi beraberinde getirecektir.
Olayların sonuca kavuşacağı bölüm olarak bir sinema salonunu merkezine alan Tarantino, bu vesileyle Nazi dönemi ortaya çıkan propaganda filmlerini de kendi bildiği yoldan eleştirmektedir. Film tüm bunları yaparken, eğlencesinden zerre ödün vermeyen tavrıyla da dikkatleri üzerine çekmektedir.
Quentin Tarantino’nun tarihinin akışını değiştirerek, Adolf Hitler’den intikam aldığı film olarak da bilinen Inglourious Basterds, başrolde yer alan Brad Pitt ve ona Hans Landa rolünde eşlik eden Christoph Waltz’un destansı performanslarıyla hafızlara kazınmıştır.
The Tree of Life (Hayat Ağacı-2011)
Şiirsel sinemanın yaşayan efsanelerinden olan Terrence Malick’in yönetmen koltuğunda oturduğu The Tree of Life, minimalist anlatısıyla dikkat çeken bir film.
Terrence Malick’in varoluş sancısına, doğanın görselliğini temel alarak eğildiği filmi en kaba tabirle bir baba-oğul ilişkisi olarak tanımlayabiliriz. Ailenin büyük oğlu Jack’in babasıyla bir türlü rayına oturtamadığı ilişkisi, onu devamlı bir sorgulama sürecine itmektedir.
Onun 1950’lerden modern zamanlara dek uzanan hayat hikâyesi, beraberinde doğa ile ilgili birçok çıkarımı da yapmamızı mümkün kılmaktadır. Nitekim yönetmen bu süre zarfı içerisinde, evrenin varoluşundan kıyamet gününe dek süregelen birçok hadiseyi, sembolik bir şekilde resmederken, adeta görüntüyle yazılmış bir şiiri de izleyenlerine sunmaktadır.
Harikulade bir görüntü yönetiminin eseri olan The Tree of Life, özellikle düşünsel sinemayı sevenlerin kaçırmaması gereken bir iş. Her bir anı değerli, her bir sekansı hayatın içinden olan film, Terrence Malick’in neden efsanevi bir yönetmen olduğunu anbean hatırlatıyor ve bu yönüyle de takdir topluyor. Başrollerini Brad Pitt ve Sean Penn’in paylaştığı film, insan-Tanrı ilişkisine doğanın muazzam görselliği çerçevesinde eğilen bir başyapıt olarak da hafızlara kazınmıştır.
Moneyball (Kazanma Sanatı-2011)
İnanılan değerlerin peşinden gitmeyi defaatle öğütleyen Moneyball, sıfırdan bir takım yaratan sıra dışı bir yöneticinin hikâyesini merkezine almaktadır.
Billy Beane, metotları pek de tasvip edilmeyen bir beysbol yöneticisidir. Ancak onu özel yapan yegane husus ise, inandığı değerlerin peşini asla bırakmamasıdır. Keza Billy, kısıtlı bir bütçeyle yoktan bir takım yaratmaya çalıştığında da birçoklarını karşısında bulacaktır. Ancak o yılmayacak ve devasa bütçelerle mücadele eden rakiplerinin karşısına, yılmayan ve kazanmak için varını yoğunu ortaya koyan bir takım çıkaracaktır.
Billy Beane’in sıra dışı ama bir o kadar da değerli hikayesini barındıran Moneyball, şüphesiz Brad Pitt’in ayaklara yere sağlam basan performansıyla daha da keyifli bir hal almaktadır.
2005 yılında çektiği Capote ile adını duyuran Bennett Miller’in yönetmen koltuğunda oturduğu filmin başrollerinde ise Brad Pitt, Jonah Hill ve Philip Seymour Hoffman gibi tanınmış simalar yer almaktadır. Bir biyografi hikayesini olabilecek en realist ve dokunaklı bir şekilde izleyenlerine aktaran Moneyball, sporu seven yahut sevmeyen herkesi bam telinden vuracak, motive edici filmler arasında yer alıyor.
World War Z (Dünya Savaş Z-2013)
Zombilerin dünyayı istilasına karşı dimdik duran bir Brad Pitt portresi görmeye hazır mısınız? World War Z, sinema tarihinin en popüler alt türlerinden biri olan zombi dünyasına farklı bir boyut getiren, aksiyonuyla bünyelere ilaç etkisi yaratan, harikulade bir seyirlik olarak karşımıza gelmektedir.
Birleşmiş Milletler çalışanı olan Gerry Lane eşi ve çocukları ile birlikte mutlu hayat süren bir aile babasıdır. Sıradan başlayan bir gün, ailesiyle birlikte trafikte sıkışıp kalan Gerry bir şeylerin ters gittiğini fark etmiştir. Bu, dünyayı ele geçirmekte olan zombi istilasından başka bir şey değildir!
Dünyayı ikiye ayıran ve zombiler ile insanların savaşını izleyicisine aktaran World War Z, bir an olsun düşmeyen temposu ile adrenalin seviyesini doruk noktasına çıkarmayı vadediyor.
Brad Pitt’in hem yapımcı hem de başrol olarak arz-ı endam ettiği World War Z, şüphesiz ki son yılların en popüler zombi filmleri arasında yer alıyor. Bundaki aslan payı hiç kuşku yok ki, başrolde harikalar yaratan Brad Pitt’e ait. Aynı zamanda çizdiği farklı zombi portresiyle de muadillerinden ayrılan film, ekran başına geçenlere oldukça keyifli dakikalar armağan etmesiyle fark yaratıyor.
Fury (2014)
Yakın dönemin ses getiren savaş filmlerinden olan Fury, İkinci Dünya Savaşı son günlerinde vuku bulan bir kahramanlık hikayesini merkezine almaktadır.
Çavuş Wardaddy, kendisiyle birlikte beş kişilik bir ekibi komuta etmektedir. Bu beş asker, Almanya’da savaşın ortasında kalmış son Amerikan askerleridir. Cephaneleri azdır ve tek gaileleri bulundukları bu bölgeden sağ salim bir şekilde kurtulabilmektir. Bu beş askerin, heyecan ve aksiyon dolu 24 saatini konu alan Fury, Çavuş Wardaddy ve komutasındaki askerlerin kahramanlık hikayesiyle seyir zevkini yukarı taşımayı başarmaktadır.
Tarihin en kanlı savaşının, farklı bir anlatısını izleyenlerine sunan Furry, sırtını dayadığı yalnızlık kavramından da sonuna kadar beslenmektedir.
Yönetmenliğini David Ayer’ın yaptığı ve karanlık bir savaş filmi olarak tanımlayabileceğimiz filmin başrollerinde ise Brad Pitt, Shia LaBeouf, Logan Lerman ve Michael Pena gibi isimler yer almaktadır.
Allied (Müttefik-2016)
İkinci Dünya Savaşı sırasında vuku bulan ve sonrasında şiddetlenen bir casusluk hikayesini izleyenlerine sunan Allied, başrolünde yer alan popüler isimlerle dikkat çeken bir film.
Geçtiğimiz yıl vizyona giren Allied, Yarbay Max Vatan ile Fransız direnişçi Marianne Beausejour’ın Kasablanka’daki bir operasyon neticesindeki tanışmasını merkezine almaktadır. Burada Nazi subaylarına karşı başarılı bir operasyon gerçekleştiren bu ikili, savaş bittiğinde ise Londra’ya yerleşip yeni bir hayata yelken açmışlardır.
Evlenen ve bir de çocuk sahibi olan bu ikilinin ne var ki geçmiş yakasını bırakmayacaktır. Nitekim aradan geçen birkaç yıl sonucunda Marianne’nin Alman casusu olduğu iddiası Yarbay Max Vatan’ı, büyük bir bilinmezliğin içine doğru sürükleyecektir. Bu dakikadan itibaren izleyenlerini büyük bir zihin bulmacasının içine bırakan Allied, ilk yarısındaki temposunu ikinci yarısındaki dramatik atmosferiyle süsleyecektir.
Brad Pitt ve Marion Cotillard’ın başrolü paylaştığı filmin yönetmenliğini ise Forrest Gump, Back to the Future gibi kült filmlerle tanıdığımız Robert Zemeckis üstlenmektedir. Yer yer düşen temposuna rağmen, finaline doğru vuku bulan dramatik yapı, filmi dokunaklı bir haleti ruhiye içine yerleştirmekte ve seyir zevkini de yukarılara taşımaktadır.
War Machine (2017)
Hali hazırdaki son Brad Pitt filmi olma özelliği taşıyan War Machine, aynı zamanda son zamanların popüler platformu Netflix’in de orijinal filmi olarak karşımıza gelmektedir.
Amerika’nın Afganistan işgaline eğlenceli bir dille eğilen War Machine, Ortadoğu topraklarına ayak basan General Glen McMahon’un keyifli hikayesini odak noktasına almaktadır. McMahon, mesleğinde efsane halini almış bir askerdir. Gittiği her yerde büyük başarılara imza atan bu askerin yeni durağı ise Afganistan’dır. Onun yegane görevi, buradaki düzeni sağlamak ve bozulan dirliği rayına oturtmaktır. Tabii bu McMahon’un sandığından da daha zor olacaktır.
Brad Pitt’in harikulade oyunculuğu ile izleyenlerine keyifli dakikalar armağan eden War Machine, her ne kadar üst düzey bir film olmasa dahi, dişe dokunur bir popcorn sinema örneği olarak huzurlarımıza gelmektedir. Özellikle Netflix’in yaptığı orijinal filmler içerisindeki, en büyük bütçeli proje olma özelliği taşıyan War Machine, sıkmadan kendini izletebilen, hiciv öğelerinden son raddede beslenen bir “İzle,geç filmi” olarak meraklılarını beklemektedir.