Futbol denildiği zaman aklınıza ilk olarak ne geliyor? Tutkunu olduğunuz renkler mi heyecanı her daim diri tutan efsanevi maçlar mı yoksa bu oyunu olduğundan daha güzel hale getiren usta oyuncular mı? Aslına bakılırsa futbolu bu denli güzel yapan en önemli husus, farklı farklı olguların başarı ile harmanlanmış olmasında yatıyor. Sonuçta; her mevkinin kendine göre efsaneleri, saygı duyulan isimleri mevcut. Ancak içlerinde bir bölge var ki; gerek oyuna katkısı, gerekse liderlik vasıfları ile diğerlerinin önüne geçiyor. Evet, futbolu bu denli güzel bir spor haline getiren 10 numaralardan bahsediyoruz.
10 numara, spor literatürüne yerleşmiş bir kalıp. Forvet arkasında oynayan, oyunu yönlendiren, öldürücü pasları ile rakiplerine korku salan 10 numaralar için, sahanın maestrosu yakıştırmasını rahatlıkla yapabiliriz. Her ne kadar modern futbolda 10 numaraların önemi git gide tartışma konusu olsa da onlar ülkemizde popülaritesini hala korumakta. Buradaki en büyük pay ise Türkiye’ye gelmiş ve ülke futbolunun kaderini değiştirmiş usta ayaklarda! Tabii ülkemizde forma giymiş 10 numaralar denildiği zaman, geçmişe gitmemek de kaçınılmaz. Baba Hakkı’dan, Metin Oktay’a, Lefter’den, Sergen’e kadar bu formayı hakkıyla terletmiş ve kulüplerinin simge ismi olmuş birçok efsanemiz mevcut.
Yerli efsanelerimize saygı duruşumuzu yaptıktan sonra gelelim yazımızın asıl konusuna. Malum, kulüplerimiz her daim hücumu yönlendirecek bir lidere ihtiyaç duymuştur. Yerli oyuncu yetiştirme konusunda da bir takım problemlerimiz olduğu için rotanın Avrupa olması kaçınılmaz. Üç büyüklerden, Anadolu kulüplerine kadar birçok takım, her yıl onlarca yıldızı astronomik ücretlerle transfer ediyor. Gelen oyunculardan bazıları başarıyı yakalayamıyor, bazıları ise adını efsaneler arasına yazdırıyor.
Pekala, kim bunlar? Takımlarını başarıdan başarıya koşturan yahut transferiyle büyük ses getiren futbolcular? İşte, taraflı-tarafsız herkesin takdirini kazanmış, ülkemizde forma giyen en iyi yabancı 10 numaralar huzurlarınızda.
17 Aleksandar Aleksandrov (Kocaelispor, İstanbulspor, Kayserispor, Konyaspor, MKE Ankaragücü)
2000’lerin başında Türkiye’nin yolunu tutan Bulgar yıldız Alex Yordanov, bir dönemin aranan 10 numaraları arasındaydı.
2001 yılında Kocaelispor’a transfer olarak ülkemize adım atan Yordanov, özellikle nokta atışı pasları ve uzaktan gönderdiği füzelerle hafızalara kazınmıştır. Kocaelispor’un 2002 Türkiye Kupası Finali’nde Beşiktaş’ı 4-0 yenerek kupayı müzesine götürdüğü maçta da sahada olan Yordanov, kulübün efsaneleri arasına adını yazdırmayı bilmiştir.
Kocaelispor’da ortaya koyduğu başarılı performans ile bir anda dikkatleri üzerine çeken Yordanov, bir sonraki sezon İstanbulspor’a transfer olmuştur. Nitekim o dönem futbola yaptığı yatırımla dikkat çeken İstanbulspor’un en önemli isimlerinden olan futbolcu, 3 sezon boyunca kaldığı kulüpte harikulade bir performans ortaya koymuştur. Sonrasında ilerleyen yaşı ve aldığı kilolar neticesinde bir türlü tutunamayan Yordanov, buna rağmen ülkemizin unutulmayan 10 numaralarından biri olarak hafızalarda yer etmiştir.
Özellikle Sergen Yalçın’ı andıran oyun stili ile dikkat çeken ve İstanbulspor günlerinde ortaya koydukları ile unutulmazlar arasına giren Yordanov, Anadolu kulüplerinin gördüğü en değerli maestrolardan biri olarak hatırlanmaktadır.
16 Alyaksandr Hleb (Konyaspor, Gençlerbirliği)
Yıldızı Arsenal’de parladıktan sonra Barcelona’ya transfer olan Hleb, esasen ülkemize gelmiş en kariyerli futbolculardan biri.
1981 Belarus doğumlu olan usta ayak, özellikle hızlı koşuları ve akla dayalı oyun tekniği ile yıldızı erken yaşta parlayanlardan. Arsenal gibi gençlere önem veren bir kulüpte tutunabilen hatta ve hatta takımın öne çıkan futbolcularından biri olan Hleb, 2008 yazında ise 17 Milyon € karşılığında İspanyol devi Barcelona’nın yolunu tuttu. Arsenal’deki performansından uzak bir görüntü çizen futbolcu için, düşüş dönemi tam olarak da bu tarihlerde başlamaktaydı. Stuttgart, Birmingham ve Wolsfburg’ta kiralık olarak oynadıktan sonra ülkesinin yolunu tuttu. Tarihler 2014’ü gösterdiğinde ise Hleb için bambaşka bir maceraya atılma vaktiydi.
Ocak 2014’te Konyaspor’un yolunu tutan Hleb, her ne kadar ustalık döneminden uzak bir görüntü çizse de, adıyla dahi birçok taraftarı tribüne çekmeyi başarmıştır. Konyaspor’dan sonra transfer olduğu Gençlerbirliği’nde nispeten daha iyi bir performans sergileyen Hleb, geçtiğimiz yaz ise BATE Borisov’a transfer olarak Türkiye defterini kapatmıştır. Özellikle ligimizin marka değerine yaptığı pozitif katkıyla hafızlarda yer eden Hleb, her ne kadar Arsenal günlerini bir daha yakalayamasa dahi, beyefendi kişiliği ile takdir toplamayı başarmıştır.
15 Rodrigo Tabata (Gaziantepspor, Beşiktaş)
Tabata için yakın dönemin en çok tartışılan isimlerinden biri desek, hata etmiş olmayız. Nitekim Gaziantepspor’da ortaya koyduğu başarılı performans sonrası Beşiktaş’a transfer olan Brezilyalı futbolcu, Kara Kartal’da bekleneni verememiş ve eleştirilere maruz kalmıştır.
Gaziantepspor’a 2008 yılında transfer olan Tabata, özellikle gol bölgelerindeki efektif duruşuyla bir anda dikkatleri üzerine çekmiştir. Muadillerine oranla gol ortalaması epey yüksek olan maestro, böylelikle büyük takımların da radarına girmiştir. Dönemin Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli’nin, “Bir 10,5 numara istiyorum” söylemlerinin ardından takıma transfer olan Tabata, artık kendini daha büyük bir savaşın içinde bulmuştur.
Gaziantepspor günlerini mumla aratan performansı ile saç baş yoldurtan Tabata, büyük takımda var olmanın baskısını ne yazık ki kaldıramamıştır. Ancak onun ne denli büyük bir yeteneği bünyesinde barındırdığı ise tartışılmaz bir gerçek. Keza Beşiktaş sonrası transfer olduğu Katar’da geçirdiği başarılı günlerde bunun en büyük göstergesi.
14 Mirosław Szymkowiak (Trabzonspor)
Trabzonspor taraftarlarının Hami Mandıralı sonrası tanıklık ettiği en net 10 numara olan Mirosław Szymkowiak, özellikle duran toplardaki meziyeti ile ön plana çıkan bir isim.
1976 Polonya doğumlu olan Szymkowiak, Wisla Krakow günlerinde gösterdiği başarılı performans ile Avrupa kulüplerinin dikkatini çekmiştir. Bu süre zarfı içerisinde yeniden yapılanmaya giden ve zirveye oynayacak bir takım kurmak isteyen Trabzonspor’un da radarına takılan maestro, 2,5 Milyon € bonservis bedeli ile Karadeniz ekibinin yolunu tutmuştur. 2005-2006 sezonunda gösterdiği başarılı performans ile Trabzonsporlu taraftarların sevgilisi olan Szymkowiak, 25 maçta forma giyerken 5 golün de altına imzasını atmıştır.
2006 Dünya Kupası’nda da boy gösterdikten sonra sakatlık problemleri yaşayan Polonyalı yıldız, bu nedenle de futboldan erken yaşta kopmuştur. Trabzonspor forması giydiği 2007 yılında, henüz 31 yaşındayken emeklilik kararı almıştır.
Forma giydiği kısa sürede yaptığı katkı ve işine olan sadakati ile dikkat çeken Szymkowiak, duran toplardaki becerisi ve uzaktan çektiği şutlarla ligimizin gördüğü en iyi 10 numaralardan biri olarak hafızalarda yer etmiştir.
13 Sasa İlic (Galatasaray)
Galatasaray taraftarlarının yakinen tanıdığı bir isim olan Sasa İlic, sırtına geçirdiği 22 numaralı forması ve beyefendi kişiliği ile hafızlarda yer etmiş bir futbolcudur.
Galatasaray’a 2005 yılında Partizan’dan transfer olan İlic, esasen dönemin iddiasız transferlerinden biridir. Ancak onun gelişi, fırtına öncesi sessizliği andırmaktadır. Keza iki sezon boyunca Galatasaray forması giyen Sırp oyuncu, her ne kadar gösterişten uzak bir oyun sergilese de takıma yaptığı pozitif katkıyla unutulmazlar arasına adını yazdırmayı bilmiştir.
Duran toplardaki başarısı, takım oyununa olan yatkınlığı ve en önemlisi golü koklayan duruşu ile bir anda taraftarların sevgilisi olmayı başaran İlic, oyuna olan saygısıyla muadillerinden ayrılmaktadır. Antrenmanlardaki çalışma azmiyle parmak ısırtan Sırp yıldız, şimdilerde 39 yaşında olmasına karşın hala Partizan’da forma giymekte ve takımın en önemli isimleri arasında yer almaktadır.
12 Felipe (Galatasaray)
Lucescu’nun ardından Fatih Terim’i yeniden takımın başına getiren Galatasaray yönetimi, geçmiş başarıları tekrar kazanabilmek için düğmeye basmıştır. Bunun için Terim’in listesindeki isimler özenle seçilmiş ve takıma kazandırılmıştır. Şüphesiz bunlar içindeki en heyecan verici isim ise Brezilya’da yaptıkları ile adından söz ettiren Felipe idi. Nitekim bu transferin bir diğer özelliği de Hagi sonrası ilk defa bir oyuncunun 10 numaralı Galatasaray formasını sırtına geçirecek olmasıydı.
2002 yazında Galatasaray’ın yolunu tutan Felipe, esasen birçok Avrupa kulübünün iştahını kabartan bir futbolcuydu. Galatasaray’ın o dönem söz sahibi olan duruşu ve Fatih Terim’in onu ısrarla istemesi, Felipe’nin sarı kırmızı renklerle yolunun kesişmesine olanak sağladı. Nitekim yaptığı spektaküler hareketlerle bir anda taraftarın dikkatini çeken Brezilyalı futbolcu, yüksek top hakimiyeti, hızı ve çalım atma becerisiyle, Galatasaray’ın 10 numara sorununu çözecek gibi duruyordu.
Ne var ki Felipe’nin ilk Avrupa tecrübesi olması, uyum sorununu da beraberinde getirmiştir. O bir yandan beklenmedik anda attığı çalımlarla taraftarın gönlünü fethederken, bir yandan da memleket hasretini son raddede hissediyordu. Takımın da iyi gitmemesi, faturanın Felipe’ye kesilmesine neden oldu. Henüz sezon bitmeden ülkesinin yolunu tutan Felipe, yarım sezon giydiği sarı kırmızılı forma ile unutulmaz arasına adını yazdırdı.
11 Ariel Ortega (Fenerbahçe)
Arjantinli taraftarların Maradona sonrası üzerine titrediği bir yetenek abidesi olan Ariel Ortega, tüm dünyanın zevkle izlediği bir futbolcuyken, sürpriz sayılabilecek bir hamle sonrası Fenerbahçe’nin yolunu tutmuştur. Tam olarak bir transfer başarısı olarak anılan bu olay, ne yazık ki sportif olarak başarıyı ise beraberinde getirememiştir.
Harika top tekniği ve hızı ile Arjantinli taraftarlar tarafından Maradona’nın veliahdı olarak gösterilen Ariel Ortega, River Plate günlerinden sonra Avrupa’ya transfer olmuştur. Burada sırasıyla Valencia, Sampdoria ve Parma formaları terleten futbolcu, sonrasında ise ülkesine olan özleminden ötürü River Plate’e geri dönmüştür. Tam da bu süre zarfı içerisinde devreye giren Aziz Yıldırım, Arjantiliyi transfer ederek, taraftarlarına büyük bir hediye armağan etmiştir. Tekrar Avrupa’ya adım atan Ortega’nın ise tek bir dileği vardır: Başarılı olmak!
23 numaralı çubukluyu sırtına geçiren Ortega, hücumda ortaya koydukları ile sezon başında taraftarın sevgilisi olacağının sinyalini vermiştir. Özellikle 6-0’lık Galatasaray galibiyetindeki performansıyla Ortega, oynadığı futbol ve yaptıkları ile herkesin takdirini kazanmayı bilmiştir. Ancak memleket hasreti, onun olaylı bir şekilde Fenerbahçe’den ayrılmasına ve futbol hayatını bitirme noktasına getirmiştir.
Aziz Yıldırım’ın tüm hukuki süreçleri zorlayarak, bir dönem futbol dahi oynatmadığı Ortega’nın kariyeri Fenerbahçe günlerinden sonra tam anlamıyla çöküşe geçmiştir. Bir dönem Maradona’nın veliahdı olarak gösterilen futbolcu, böylelikle Arjantin’de top koşturan orta sınıf bir futbolcuya dönüşmüştür. Her şeye rağmen, sansasyonel transferi ve sonrasında yaşanan olaylı hadiseler, Ortega’yı ligimizde oynamış unutulmaz starlar arasında anmamıza olanak sağlamaktadır.
10 John Moshoeu (Gençlerbilriği, Kocaelispor, Fenerbahçe, Bursaspor)
Ligimizin gördüğü en renkli simalardan biri olan Moshoeu, birçok takımda forma giymiş; kişiliği ve yeteneği ile herkesin takdirini kazanmıştır.
1965 yılında Güney Afrika’da dünyaya gelen Moshoeu, 1993 yılında Gençlerbirliği’ne transfer olarak ülkemize adım atmıştır. Daha sonra sırasıyla Kocaelispor, Fenerbahçe ve Bursaspor formaları giymiştir. Bu süre zarfı içerisinde ise sürati ile parmak ısırtan Moshoeu, çalışma azmiyle örnek bir profesyonel izlenimi sergilemiştir. Özellikle 90’ların unutulmaz futbol figürlerinden biri olan futbolcu, ligimize değer katan en önemli detaylardan biri olarak öne çıkmıştır.
2015 yılında hayata gözlerini yuman Moshoeu, rakibe korku salan şutları ile zihinlerde ölümsüzlüğünü ilan etmiştir.
9 Jose Sosa (Beşiktaş)
Yakın zamana kadar ligimizin en büyük değerleri arasında sayılan Jose Sosa, şüphesiz ki Beşiktaş’ın 2015-2016 şampiyonluğunun da en önemli mimarları arasında yer almaktadır.
1985 yılında Arjantin’de dünyaya gelen Sosa Bayern Münih, Napoli ve Atletico Madrid gibi elit takımlarda forma giydikten sonra 2014 sezonu öncesi Beşiktaş’a transfer olmuştur. Dönemin teknik direktörü Slaven Bilic önderliğinde iyi de bir çizgi yakalayan Sosa, henüz yapabileceklerinin maksimumunu ise göstermemiştir. 2015 itibariyle takımın başına Şenol Güneş’in gelmesi ve Mario Gomez’in takıma katılması, Jose Sosa’nın da verimini doruk noktasına çıkaracak hadiseler olmuştur. Nitekim Beşiktaş’ın ligi sürklase ettiği 2015-2016 sezonunun en iyilerinden olan yıldız futbolcu, 7 gol atmış 12 de asist yapmıştır. Ancak o tüm bunların ötesinde, takımı idare edişi ve liderlik vasıflarıyla ön plana çıkmayı başarmıştır.
Ligimizin uzun yıllar hafızlardan silinmeyecek yıldızlarından biri olan Jose Sosa, başarılı performansının ardından Milan’a transfer olmuştur. Burada 10 numaradan ziyade, orta sahanın gerisinde değerlendirilen Sosa’nın performansı ne yazık ki düşmüştür. Türkiye’ye transferi tekrar gündemde olan Sosa, tekrar ülkemize gelir mi bilinmez ancak ligimizin efsaneleri arasında her daim anılacağı inkar edilemez bir gerçektir diyebiliriz.
8 Pablo Batalla (Bursaspor)
Eğer ki bugün, Anadolu’dan çıkan bir şampiyondan söz edebiliyorsak, bunun en büyük mimarlarından biri de Pablo Batalla’dır. Bursaspor’u şampiyonluğa götüren kilit oyuncu olan Batalla, kısa boyuna rağmen takımına kattıkları ile tam bir yıldızdır.
1984 yılında Arjantin’de dünyaya gelen Batalla, uzun yıllar ülkesinde top koşturmuştur. Onun, ilk Avrupa tecrübesini yaşamak adına 2009 yılında Bursaspor’a transfer olma kararı ise esasen ligimizin kaderini değiştiren hadise olacaktır. Ertuğrul Sağlam önderliğinde ligde fırtınalar estiren Bursaspor’un maestrosu olan Batalla, yalnızca attığı gollerle değil aynı zamanda takım arkadaşlarına hazırladığı pozisyonlarla da tam bir 10 numara olarak dikkat çekmiştir.
Şampiyonluğun ardından takım kaptanlarından biri olarak da anılmaya başlayan Batalla, 2014 yılında Çin’e transfer olmuş fakat iki sezon sonra efsane olarak anıldığı Bursaspor’a geri dönmüştür. Halihazırda ligimizde forma giyen Batalla, yalnızca Bursaspor’un değil aynı zaman Türkiye Ligi’nin de en iyi 10 numaralarından biri olarak hafızalara kazınmıştır.
7 Cassio Lincoln (Galatasaray)
Tarihler Temmuz 2007’yi gösterirken Galatasaray, 10 numara pozisyonundaki sorunu çözmek adına Lincoln’u transfer ediyordu. Lincoln ismi önemliydi. Çünkü o, Schalke 04’te yaptıkları ile tüm Almanya’yı kendisine hayran bırakmış, yeteneği ile birçok Avrupa kulübünün de iştihanı kabartmıştı. Ve Galatasaray’ı tercih ederek sarı kırmızılıların yıllardır beklediği “Yeni Hagi” olmak adına farklı bir maceraya atılmıştı.
Lincoln, Galatasaray forması ile çıktığı ilk resmi maçta gönderdiği füze ile tüm taraftarları heyecanlandırmayı başarmıştı. Çünkü herkesin ondan beklentisi fazlaydı ve o da bu beklentiyi karşılayacağının sinyallerini vermişti. Ancak ilk sezonunda kurt hoca Feldkamp ile yaşadığı anlaşmazlıklar, onun form düşüklüğü yaşamasına neden oldu. Çok inişli-çıkışlı bir performans sergilediği 2007-2008 sezonun ardından eleştirilere maruz kaldı. Yine de o kendisini bir sonraki sezona hazırlamak adına fazlasıyla iddialıydı.
İkinci sezonunda takıma ve ülkeye alışan Lincoln, daha üst düzey bir performans ile taraftarlarının karşısına çıktı. Spektaküler hareketler yapıyor, takımını gole götürmek adına canla başla uğraşıyor ve en önemlisi hücumun liderliğini üstleniyordu. Ancak istikrarı yakalama konusunda zaman zaman yaşadığı problemler onu Galatasaray’dan koparan hadise olarak öne çıkacaktı. Ayrılık vakti gelip çatmıştı artık. Ancak Lincoln, gerek yaptıkları gerekse taraftara hissettirdikleri ile tribünlerin sevgilisi olmayı başarmış bir yetenek abidesi olarak hafızlarda yer etmiştir.
6 Matías Delgado (Beşiktaş)
Beşiktaş’a 2006 yılında transfer olan Delgado, kadroda yer aldığı her an takımın elit oyuncularından olmuştur.
1982’de Arjantin’de dünyaya gelen Matias Emilio Delgado, Basel günlerinde adını duyurmuş bir 10 numaradır. Jean Tigana döneminde Beşiktaş’a transfer olan ve kısa sürede taraftarın sevgisini kazanan Delgado, tam anlamıyla hücumu yöneten bir orkestra şefi görüntüsü çizmiştir. Gerek attığı goller, gerekse takım arkadaşlarına yarattığı alanla takımın en iyileri arasına girmeyi başarmıştır. Ama Delgado’nun istikrarsızlığı onun eksisi olmuştur . Sık sık yaşadığı sakatlıklar ve Beşiktaş’ın devamlı olarak değişen çehresi, onu git gide siyah-beyaz renklerden koparmıştır.
2010 yılına gelindiğinde ise artık istenmeyen adam görüntüsü çizen Delgado, 3.5 Milyon € karşılığında Katar’a satılmıştır. Her ne kadar son sezonlarında performansı düşse de Beşiktaş taraftarının Sergen Yalçın’dan sonra gördüğü en komplike 10 numara olması, onun adının unutulmaz arasında anılmasına olanak sağlamaktadır.
5 Haim Revivo (Fenerbahçe, Galatasaray)
İsrail futbolunun dünyaya armağan ettiği en büyük yeteneklerden biri olan Haim Revivo, penaltı gibi kullandığı serbest vuruşlarla hafızalarda yer eden bir winner.
2000 yılında Celta Vigo’dan Fenerbahçe’ye transfer olan Revivo, kısa sürede takımın lideri olmayı başarmış bir isim. Nitekim o, 2000-2001 yılında şampiyonluğa ulaşan takımının en önemli yapı taşları arasında yer almıştır. Revivo’yu özel yapan husus; kazanmak için ortaya koyduğu çaba ve duran toplardaki ustalığı diyebiliriz. Özellikle topun arkasına geçtiği zaman, rakip kalecilere korku salan duruşu onu büyük bir 10 numara yapmıştır.
Şaşalı geçen Fenerbahçe günlerinden sonra, sürpriz bir kararla Galatasaray’a transfer olmuştur. Hagi’nin yadigarı 10 numarayı sırtına geçiren İsrailli oyuncu, ilk maçında hat-trick yaparak bir anda dikkatleri üzerine çekmiştir. Ne var ki sakatlıkların gölgesinde geçen Galatasaray günleri yarım sezonun üstüne çıkamamıştır.
İki ezeli rakipte oynayan ve takımlarına aşıladığı kazanma azmiyle öne çıkan Revivo, mükemmel bir sağ ayağa sahip olan 10 numara olarak hafızalardaki yerini korumaktadır.
4 Jay-Jay Okocha (Fenerbahçe)
Yolu Türkiye’den geçmiş en kariyerli futbolculardan biri olan Jay-Jay Okocha, kıvrak bilekleri, sürati ve gole yakın duruşuyla öne çıkan; Fenerbahçe tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir 10 numaradır.
1973 Nijerya doğumlu olan Okocha, 1996 yazında Fenerbahçe’ye transfer olmuştur. Sürekliliği ve taraftarı heyecanlandıran hareketleri ile bir anda tribünlerin sevgisini kazanmıştır. Nitekim Galatasaray’ın ligi sürklase ettiği yıllarda, dik durmayı başaran ender oyunculardan biri olan Okocha, her daim golü koklayan bir isim olarak da öne çıkmıştır. Yalnızca bireysel oyunda yaptıkları ile değil, aynı zamanda takım oyununa olan katkısıyla da fark yaratan futbolcu, bu nedenle Avrupa kulüplerinin de dikkatini çekmeyi başarmıştır. Fenerbahçe’de geçirdiği iki sezonun ardından, 1998 yılında Paris SG kulübüne 12 milyon euro bonservis bedeliyle transfer olmuştur. Böylelikle takımının en büyük transfer başarılarından biri olarak da tarihe geçmiştir.
Topu ayağına aldığı zaman rakibine korku saçan ve çalım yeteneğini harikulade bir şekilde kullanan Okocha, lig tarihinin gördüğü en özel oyunculardan biri olarak hatırlanmaktadır. Sonrasında İngiltere’ye kadar uzanacak kariyerinin ilk basamaklarını Türkiye’de atan futbolcu, şüphesiz ki Fenerbahçe taraftarına da yaşattığı seyir zevkiyle de ölümsüzler arasına adını yazdırmıştır.
3 Wesley Sneijder (Galatasaray)
Yakın bir dönemde Galatasaray ile bağlarını koparmak durumunda kalan Wesley Sneijder, ülke futbolunun gördüğü en sempatik kişilerden biri. Aynı zamanda büyük bir yetenek abidesi olarak da adlandırabileceğimiz Hollandalı yıldız, ortaya koyduğu üst düzey performansla adını unutulmazlar arasına yazdırmıştır.
2013 Ocak ayında, dönemin Galatasaray Başkanı Ünal Aysal tarafından, “Çilek” kod adıyla transfer edilen Wesley Sneijder, geldiği günden son güne kadar performansıyla alkış toplamış bir futbolcu. Yalnızca uzaktan attığı şutlar ve gol sayısına olan katkısı ile değil, aynı zamanda takım arkadaşlarını destekleyen duruşu ile de tam bir takım oyuncusu görüntüsü çizmiştir. Onunla birlikte oynayan birçok kanat oyuncusunun performansını arttırması, Wesley’i tam bir takım oyuncusu olarak adlandırmamızın yegane sebeplerinden.
Türkiye’de bulunduğu süre zarfı içerisinde her daim gündemde olmayı başaran Wesley, şüphesiz ki beyefendi kişiliği ile de muadillerinden ayrılmaktadır. Keza, isteği dışında gönderildiği takımından ayrılırken dahi karakterinden ödün vermemesi onun ne denli büyük bir insan olduğunun da en önemli göstergesi olarak öne çıkmaktadır.
Attığı şutlar, kazanma azmi ve komplike futbolu ile Türkiye Liglerinin görüp görebileceği en özel oyunculardan biri olan Sneijder’in değeri, kuşkusuz ki ilerleyen yıllarda daha iyi anlaşılacaktır. Keza o Türkiye’nin değil, dünya futbolunun da son yıllarda görmüş olduğu işine sadık oyunculardan biri olarak fark yaratmaktadır.
2 Alex De Souza (Fenerbahçe)
Şöyle arkamıza yaslanıp, Fenerbahçe tarihinin simge isimlerini sayacak olsak, herkesin listesine zirveden adını yazdıracak birkaç isimden biridir Alex De Souza. Saha içinde yaptıklarına ek olarak, saha dışındaki efendi kişiliği ile de fark yaratan Alex, bu toprakların görmüş olduğu en yetenekli ve saygı duyulası futbolcularından biri olarak öne çıkmaktadır.
1977 doğumlu olan Brezilyalı oyuncu Parma ile yaşadığı küçük Avrupa tecrübesinden sonra, 2004 yılında Fenerbahçe’ye transfer olmuştur. Geldiği günlerde kendisine karşı oluşan beklenti hayli fazla olan Alex, o beklentiyi bir gün dahi boşa çıkarmamıştır. Nitekim o, ilk sezonundan son sezonuna kadar hep takımın lideri olmuş, hatta heykeli dikilecek kadar kulübün simge ismi haline gelmiştir.
Alex, bireyselliği ikinci plana iten, takım arkadaşlarını oynatmayı kendine görev edinmiş bir süperstardır. O, 10 numara mevkisinde oynamasına rağmen iki kez gol kralı olma başarısı göstermiş, yaptığı sayısız asistle de takımını gol yollarında besleyen en önemli figür olmuştur. 8 yıl formasını giydiği Fenerbahçe’yi zirvenin değişilmez takımı haline getirmiştir.
Üstün saha görüşü ile muadillerinden ayrılan, sol ayağını ustalıkla kullanan Alex, şüphesiz ki ligimizin gördüğü en kaliteli yabancı oyunculardan biri olmuştur. 2012 yılında Fenerbahçe’den kopan yıldız futbolcu, halihazırda taraftarların özlemini en çok çektiği isimlerin başında yer almaktadır.
1 Gheorghe Hagi (Galatasaray)
Karpatların Maradonası lakabıyla tanınan Hagi, Türk futbol tarihinin görmüş olduğu en büyük futbolculardan biri. Sahadaki yeteneklerine ek olarak, Galatasaray’ı başarıdan başarıya koşturan bir lider görüntüsü çizen usta sol ayak, dünyada dahi haklı popülariteye sahip bir 10 numara.
Kartvizitinde Barcelona, Real Madrid gibi dünya futbolunun zirvesi olarak kabul edebileceğimiz kulüpler bulunan Hagi’nin, 1996 yılında Galatasaray’a transferi, değişecek bir tarihin de habercisidir. Hedefleri oldukça yükseğe konumlandıran Galatasaray için Hagi önderliğinde büyük zaferler kazanmak, bir hayalin ötesine geçmiştir.
4 yıl üst üste gelen şampiyonluk, UEFA ve Süper Kupa zaferlerinde başrolde hep Hagi yer almıştır. Eşine az rastlanacak türden sol ayağıyla attığı goller bir yana, arkadaşlarına yarattığı pozisyonlarla da takımına adeta sınıf atlatmıştır. Özellikle duran toplardaki özgüveni ve uzaktan attığı füzelerle adını efsaneler arasına yazdıran Hagi, Türk seyircilerin çıplak gözle izlediği en büyük oyuncu olarak da kayıtlara geçmiştir.
Beş yıl boyunca formasını terlettiği Galatasaray’ın en büyük figürlerinden biri olarak adını tarihe altın harflerle yazdıran Hagi, her daim Alex ile kıyaslansa da takımına kazandırdığı kupalar vesilesiyle hep bir adım önde olacaktır.
BONUS Anderson Talisca (Beşiktaş)
Geçtiğimiz yıl Beşiktaş’a transfer olan Talisca, henüz ligimizde bir sezon geçirmiş olmasına rağmen, yeteneği ile gönülleri fethetmeyi başarmıştır. Özellikle Brezilyalı efsane Rivaldo’yu anımsatan oyun stili ile fark yaratan Talisca, şimdiden büyük Avrupa kulüplerinin radarına girmiştir.
Beşiktaş’ın geçtiğimiz sezon kazandığı şampiyonluğun en büyük mimarlarından olan futbolcu, duran toplardaki başarısı ve beklenmedik anda çıkardığı füzelerle üst düzey bir oyuncu olacağının sinyallerini anbean vermektedir. Beşiktaş’ta daha ne kadar kalacağı muamma olsa da Talisca, şimdiden takımının en iyi oyuncularından biri olarak lanse edilmektedir.
işlem yapmak için
GCM Yatırım
yanınızda!
Paratic Haber
Paratic Piyasalar
