Son yıllarda sosyal mecralara ait sözleri duymaktan belki bıktınız belki de sürekli kullanıyorsunuz. Sosyal medya çılgınlığına karşı nasıl baktığınızı tabii ki bilemem; ama pek çoğunuzun az önceki cümleleri sıklıkla kullandığından eminim. Yani aranızdaki küçük bir azınlık dışında hepiniz, sosyal medya bağımlısısınız diyorum.
Evet, sosyal medya bağımlılığı! Yani son zamanların en çok konuşulan konularından bir tanesi! Facebook’u, Instagram’ı, Twitter’ı, Snapchat’i, Tumblr’ı ve dahasıyla ellerimizle telefonlarımız arasına adeta görünmez kelepçeler vuran bağımlılık unsuru! Neredeyse bütün dünya üzerinde hakimiyet kuran kötü alışkanlık! 7’den 70’e herkesi esiri yapan sanal alem! Kısacası; yaşantılarımıza renk kattığı düşünülen; ama aslında üzerimizde gerçekten kötü etkiler bırakan bağımlılık! İşte bugün konuşacağımız konu, tam olarak bu! Yani sosyal medya bağımlılığının bizi ne hale getirdiği, hayatımızı hangi kötü etkilerle farklılaştırdığı üzerine konuşacağız. Ve umuyorum bu yazı; sosyal medya sitelerinden biraz da olsa uzaklaşmanız, sanaldan ziyade gerçek yaşama odaklanmanız için bir başlangıç yapmanıza vesile olur.
Sosyal medya bağımlılığının “artık farkına varmanız gereken!” negatif sonuçları:
Asosyalleşme!
Sosyal medyanın bizi sosyalleştirmesi gerekiyor, öyle değil mi? Sanal alemde edindiğimiz her arkadaşla, gelen her takip isteğiyle sözde çevremizi genişletiyoruz. Etiketlerle, yorumlar, mesajlar ve daha başka bilmem nelerle insanlarla sürekli iletişim halinde oluyor, aşırı aktif kişiler haline geliyoruz. Peki, gerçekte de durum böyle mi? Sosyal medya hesaplarında yüzlerce arkadaşımızın olması bizi çok sosyal insanlar haline mi getiriyor? Fazla beğeni ya da güzel yorumlar aldığımızda daha çok sevilen insanlar haline mi geliyoruz? Hiç de değil!
Yani bildiğiniz hiç de değil, diyorum. Çünkü sosyal medya bağımlılığı bizi sosyal değil aksine asosyal kişiler haline getiriyor. O sanal dünyanın içinde ne kadar çok kaybolursak, aynı derecede yalnızlaşıyor, aynı derecede kabuğumuza çekiliyoruz. Sosyal medya hesaplarında ne kadar arkadaş canlısıysak, gerçek hayatta o kadar çekingen duruyor, internet ortamı dışında neredeyse kimseyle doğru düzgün iletişim kurmuyoruz. Kısacası; sosyal medya bağımlılığı yüzünden gittikçe asosyalleşiyoruz.
Uyku Bozuklukları!
Çünkü gece telefonla yatıyor sabah telefonla kalkıyoruz. Yatmadan önce son kez sosyal medya hesaplarını kontrol ediyor, uyku öncesi kafamızı bir ton gereksiz bilgiyle dolduruyoruz. Hatta çoğu zaman “son kez bir bakayım” diye elimize aldığımız telefonları saatlerce elimizden düşüremiyor, uykusuzluktan ve telefonun ekranına bakmaktan kızarmış gözlerle kendimize bile isteye eziyet ediyoruz. Ama bu kısır döngüyü sürekli devam ettirmekten de geri kalmıyoruz. Geceleri yatmadan önce, sabahlarıysa gözümüzü açar açmaz o çok akıllı telefonlarımıza sarılıyoruz. Ve bu alışkanlığın ciddi uyku rahatsızlıklarına neden olabileceği gerçeğini göremiyoruz.
Tavsiye Ederiz: Kaliteli Bir Uyku için Yapılması Gerekenler Nelerdir?
Evet, yapılan pek çok araştırma gösteriyor ki gece uyumadan önce kullanılan akıllı telefonlar; uyku düzeninin bozulmasına yol açıyor. Çünkü telefonun ekranından gözlerinize doğru yayılan mavi ışık (foton demeti), beyninize aktif kalma çağrısı yaparak melatonin hormonunun salgılanmasının önüne geçer. İşte bu nedenle; uyumadan en az 1 saat önce teknolojiyle aranızdaki tüm bağı koparmanızı öneriyorum. İnanın bana, uyku kalitenizdeki artışın hayatınızı olumlu yönde etkilediğini kısa süre içerisinde göreceksiniz.
Performans Düşüşü!
Evet, sosyal medya bağımlılığı iş ve eğitim hayatındaki performansı da düşürüyor. Pek çok öğrenci aşırı sosyal medya kullanımı yüzünden eğitim hayatında başarılı olamıyor. Bunun yanı sıra çalışanlar da sosyal medya hesaplarını sürekli kontrol etme isteği duydukları için iş hayatında sıkıntı yaşıyorlar. Üretkenlikleri azalan, dikkatleri dağılan, yaptıkları işe tam anlamıyla konsantre olamayan çalışanlar, başarısızlıklarının en büyük nedeninin sosyal medya bağımlılığı olduğunu bilmiyorlar.
Gün içerisinde 245556 kaç kez Facebook’a, Instagram’a bakan bu kişiler, daha üretken olmak için terk etmeleri gereken alışkanlıkların başında o sanal alemin geldiğinin farkında bile değiller. Neticede sosyal medya bağımlılığın hemen her açıdan başarınıza engel olduğunu anlamalısınız. Özellikle de kariyerinizin kötü etkilenmemesi için bu kötü alışkanlıktan bir an önce kurtulmalısınız.
Özel Hayatın Özellikten Çıkması!
Özel hayat mı kaldı? Sosyal medya paylaşımları sayesinde veya yüzünden özel hayat fazlasıyla zarar görmedi mi? İnsanların ne yediği, ne içtiği, kiminle birlikte nerede olduğu, nasıl evlilik teklifi aldığı, hangi kuaförde saçını boyattığı, hangi dersten kaldığı ve daha bilimum “özel olması gereken şey” yüzlerce, binlerce hatta belki de milyonlarca kişinin bilgisine sunuluyor. Düşünsenize; evlilik yıldönümünde eşinin ona nasıl sürpriz yaptığını, ne hediye aldığını ve daha bilimum gereksiz şeyi paylaşan sayısız insan var. Belki ikisinin arasında kalması gereken özel konuşmaları düşüncesizce sanal alemin önüne serenler var. Kısacası; özel hayatın özel kalması gerektiğini bilmiyormuş gibi davranan milyonlarca yüzeysel insan var!
İlişkilerde Sorun Yaşamak!
Sanal ortamlarda vakit geçirmeye o kadar çok alışıyoruz, sosyal medya sitelerindeki sahte mutluluğa o kadar ihtiyaç duyuyoruz ki, bir müddet sonra gerçek yaşamdaki ilişkilerimizi unutmaya başlıyoruz. Neden biliyor musunuz? Çünkü sosyal medyaya girdiğimizde beynimiz dopamin ve oksitosin gibi hormonlar salgılamaya başlıyor. Hatta yapılan bir araştırmaya göre; sosyal medyada paylaşım yapma isteğine karşı koymak alkol ve sigara gibi kötü alışkanlıklara direnmeye kıyasla çok daha zor. Çünkü beyin o hormonların çekiciliğine karşı koyamıyor. Ve bu durum zamanla ilişkilerimize zarar veriyor.
Eşler, arkadaşlar, aileler… Kısacası; sosyal medyaya bir şekilde bağımlı olan herkes, etrafındaki geçekliği unutmaya başlıyor. Mesela; eski arkadaşlar bir araya geliyor ama iki çift laf ettikten sonra herkes kafasını telefonunun içine gömüyor. Aile tablolarına baktığınızda da durum aynı! Anne bir yerde, baba bir yerde, çocuk bir yerde telefonuyla ilgileniyor. Kişi ne hissettiğini yanındakine anlatmak yerine sosyal medyada duyurmayı tercih ediyor. Acısını da mutluluğunu da o kodlardan ibaret olan sahte dünyayla paylaşıyor. Gerçekten sarılıp öpmek yerine smile’larla sözde sevgi gösterileri yapıyor. Anlayacağınız; insanlar her geçen biraz daha birbirinden uzaklaşıp, biraz daha yalnızlaşıyorlar.
Öz Güven Eksikliği!
Öz güven eksikliği ve sosyal medya bağımlılığı! Bu ikisi arasında ne gibi bir ilişki olabilir ki? Siz de bu şekilde düşünenlerden olabilirsiniz ancak sosyal medya bağımlılığının kişinin öz güveni üzerinde ciddi bir negatif etkisi olduğunu bilmelisiniz. Çünkü biz kıyaslama yapmak gibi bir eğilime sahibiz. Görünüşümüzü, sahip olduklarımızı, hayatlarımızı, kısacası her şeyimizi başkalarınınkilerle kıyaslıyor, gereksiz yere kafamızı negatif düşüncelerle dolduruyorsunuz.
Göz Atınız: Öz Güveninizi Geliştirmek için Kulak Vermeniz Gereken Tavsiyeler
Ne bileyim; bir arkadaşımızın sosyal medya hesabına bakıyor, onun fotoğraflarını inceledikten sonra resmen aynalara küsüyoruz. Çünkü fotoğraflarını tek tek incelediğimiz kişi kusursuzmuş gibi yaratılmış. Hayalini kurduğumuz vücut ölçülerine, deyim yerindeyse ağzı açık bakılacak bir görünüşe sahip! İşte bu nedenle, kendimizi yetersiz hissediyor “neden öyle değilim ki” gibi saçma düşünceler içine giriyoruz. Ya da iş arkadaşımızın aldığı yeni arabasını, mutlu aile tablosu fotoğrafını, zenginliğini, geniş arkadaş çevresini kendimizinkiyle kıyaslıyoruz. Ve sahip olduklarımıza değil de olamadıklarımıza baktıkça öz güvenimizi kaybediyor, kendimizi yetersiz hissetmeye başlıyoruz.
Negatif Düşüncelerde Artış!
Sosyal medya bağımlılığının hayatımızdaki bir diğer kötü etkisi de bu! Yani aşırı sosyal medya kullanımı, negatif düşüncelerimizde hissedilir artışlar yaşanmasına yol açıyor. Mesela; az önce bahsettiğim kıyaslama olayı gibi! Gün içerisinde o kadar çok şey görüyoruz ki, bir süre sonra kendimizi hiçbir işe yaramaz gibi hissediyoruz. “İnsanlar ne hayatlar yaşıyor, ne kadar eğleniyor” gibi düşüncelere dalıyor, gördüğümüz o şeylerin çoğunun sahte olduğunu aklımıza dahi getirmiyoruz.
Ya da paylaştığımız bir fotoğrafa ne kadar beğeni geleceğiyle ilgili yersiz endişelere kapılıyor, saçma sapan bir beklenti içerisine girerek negatif düşüncelere davetiye çağırıyoruz. İhtiyacımız olduğunda gerçekten sarılacak bir dost bulamıyor, çünkü sanal dünya takıntımız yüzünden kimseyle yeteri kadar ilgilenmiyoruz. İş hayatındaki başarısızlıklar, takıntılı kıyaslamalar, insanların profillerini dikizlemeler, durup durup eski sevgililere bakmalar, takipçi beklemeler ve daha pek çok şey yüzünden sosyal medyayla birlikte negatif düşüncelere de tabi oluyoruz.