Gerçek adı Ahmed Önal olan şair, Diyarbakır’da doğmuş ve şiir yazmaya küçük yaşlarda başlamıştır. Askerlik görevini yaptıktan sonra Ankara Üniversitesi’ne kayıt olsa da öğrencilik döneminde tutuklandığı için mezun olamamıştır. Farklı gazete ve dergilerde şiirleri yayımlanan Ahmed Arif, hapishanedeyken ya da kendi tabiriyle Makamı Yusuf’tayken bir sürü işkenceye maruz kalmış, tıpkı hayranı olduğu Nazım Hikmet gibi o da haksız yere hapis yatmıştır.
Hasretinden Prangalar Eskittim isimli şiir kitabı, Türkiye’de en çok basılan kitaplar arasına girmiş, dizeleri Cem Karaca, Zülfü Livaneli, Fikret Kızılok, Suavi gibi sanatçılar tarafından seslendirilmiştir. Kısacası; toplumcu gerçekçilik akımını benimseyen şair, hem vatan hem de aşk şiirleri ile en çok sevilen isimlerden biri olmuş, saygı ve özlemle anılan edebiyatçılarımız arasında yerini almıştır.
Ahmed Arif Kimdir? Kısaca Bilgi
Adiloş Bebe, Ay Karanlık, Suskun, Sevdan Beni ve daha pek çok unutulmaz şiiriyle tanıyoruz Ahmed Arif’i! Tabii, bir de hiçbir zaman ulaşamadığı büyük aşkı Leyla Erbil’e yazdığı mektuplarla. Leylim Ley ismiyle kitap haline getirilen mektuplar, şairin yazar Leyla Erbil’e ne kadar aşık olduğunu açıkça gösterir nitelikte. Ama elbette söyleyeceklerim bunlarla bitmiyor. Zira Türk edebiyatının en ünlü şairleri arasında olan Ahmed Arif’e dair bilinmesi gereken daha bir sürü şey var.
Mesela; bir Beethoven klasiği olan 9. Senfoni en çok sevdiği eserler arasındaymış. Ayrıca hem Tolstoy hem de Dostoyevski hayranıymış. Yılmaz Güney için de “kardeşimdir” diyen şair, onun yönetmenliğini hep çok beğendiğini söylermiş. Ayrıca gerçek şu ki at binme konusunda epey iyi olan Ahmed Arif, günde 4 paket sigara içmesine rağmen sigaranın kokusuna katlanamıyormuş. Evet, sürprizlerle dolu olan Ahmed Arif kimdir daha fazlasını öğrenmek istiyorsanız, saygıyla andığımız şairimizin hayat hikayesine geçebiliriz.
Ahmed Arif’in Hayatı
21 Nisan 1927’de Diyarbakır’ın Hançepek semtinde Yağcı Sokak 7 numaralı evde dünyaya gelmiş Ahmed Arif. Yani geniş avlusu, yazlık ve kışlık odalarıyla tipik Diyarbakır evlerinden birinde. Asıl adı Ahmed Önal olan şairin annesi Kürt asıllı Sâre, o henüz 2 yaşındayken hayata veda etmiş. Babası Kerküklü Arif Hikmet de bunun üzerine Arife Hanım’la evlenmiş. Ve Ahmed Arif ile diğer kardeşlerini bakıp büyüten Arife Anam dediği üvey annesi olmuş.
Babası memur olduğu için pek çok farklı şehir gezen şair, bu nedenle Zazaca, Kürtçe ve Arapça dillerini öğrenmiş. Okuma yazmayı anaokulundayken öğrenen Ahmed Arif, Diyarbakır’dan sonra ilk olarak Siverek’le tanışmış. Ortaokulu Urfa’da bitirdikten sonra ise Afyon’da yatılı bir liseye giderek, buradan mezun olmuş. Haksızlığa tahammülü olmayan Ahmed Arif, çocukluğunda da hep bu nedenden dolayı kavga ediyormuş. Çünkü yapılan adaletsizliğe boyun eğmek, onun mizacında yokmuş.
Ahmed Arif Çocukluğu;
Şiire duyduğu merakı lise yıllarında iyice artan gencin ilk şiiri (Gözlerin) 1942’de Afyon Halkevi Dergisi’nde yayımlanmış. Daha sonra da bir şiiri Seçme Şiirler Dergisi Demeti’nde yayımlanmış ve bu şiirinden o zamanın parasıyla 10 lira telif ücreti almış. Ve şiiri büyük şair ve ney üstadı Neyzen Tevfik ile birlikte yayımlanmış. Yazmaya devam eden Ahmed Arif, askerliğini İstanbul Riva’da yaptıktan sonra 1947’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Felsefe Bölümü’ne kaydolmuş. Fakat tutuklandığı için eğitimini yarıda bırakmak durumunda kalmış.
Bir yıl sonra Merkez Bankası’nda işe giren Ahmed Arif, ilk kez 1948 yılında Palmiro isimli şiiri nedeniyle tutuklanmış. 1950 ya da 1951’de de Muğlalı Katliamı üzerine yazdığı Otüzüç Kurşun isimli şiiri nedeniyle sabaha kadar dövülmüş ve sonrasında baygın vaziyette bir kenara atılmış. İkinci tutuklanışı ise 1951’de iş yerinden alınarak cezaevine götürülmesi olmuş.
Ahmed Arif’in Büyük Aşkı Leyla Erbil;
Günlerce işkence gören genç, daha sonra Ankara’dan İstanbul’a gönderilmiş. Bir hücreye atılan şair için o dönemde karanlık, işkence, açlık ve acıdan başka bir şey yokmuş. Sesler duymaya başlayan Ahmed Arif, delirmekten korktuğu için bileklerini keserek intihara kalkışmış. O kadar işkence edilmesine rağmen ölmesine izin verilmeyen genç, hastaneye yetiştirilerek kurtarılmış. Fakat hücreye atıldığında yine aynı eziyetlere maruz kalmış.
Hatta bu dönemde ona Arife annesinden, babasının öldüğünü söylediği bir telgraf gelmiş. Ama bu kurmaca telgraf da işkencelerin bir parçasıymış. 1953 yılında ise hala içerdeyken babasını gerçekten kaybetmiş. Türk Ceza Kanunu’nun 141. Maddesi gereğince toplam 38 ay tutuklu kalan Arifi 7 Ekim 1954’te tahliye edilmiş. 1956’da çeşitli gazetelerde düzeltmenlik yapan şairin şiirleri ayrıca Pazar Postası başta olmak üzere pek çok farklı yerde yayımlanmış.
Ahmed Arif’in Oğlu Filinta Önal;
26 Haziran 1967’de Aynur Hanım’la evlenen şairin bu evlilikten Filinta ismini verdiği bir oğlu olmuş. Ahmed Arif, ilk ve tek şiir kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim’i ise 1968 yılında çıkarmış. Kitabın adını ilk başta Dört Yanım Puşt Zulası olarak belirlese de daha sonra yakınlarının uyarmasıyla Hasretinden Prangalar Eskittim’de karar kılmış. Kısa süre içerisinde dilden dile yayılan ünü sayesinde, en iyi şiir kitapları listesinde de yer alan eser baskı üzerine baskı yapmış.
70 ve 80 darbelerinde işkence gören, haksızlığa uğrayan ve hayatını kaybeden pek çok kişi için Ahmed Arif şiirleri tutunulacak dal olmuş. Parmaklıklar arkasından dizeleri coşkuyla yankılanmış. 1983’te çok sevdiği üvey annesini kaybeden şair, verdiği bir röportajda Arife Hanım’la ilgili şu anısını anlatmış. Tipik komşu muhabbetlerinden birinde kadınlar arka arkaya “benim oğlum şuraya gitti doktor oldu, şuraya gitti mühendis oldu” gibi laflar ederlerken, okumamış Arife Hanım “benim oğlum da Ankara’ya gitti komünist oldu” demiş.
Ahmed Arif ve Karısı Aynur Önal;
Hayatı boyunca ezilenlerin yanımda duran, eşitlik için çalışan ve gücü yettiğince haksızlıklara karşı duran Ahmed Arif, aşka ve dostluğa da her zaman kıymet vermiş. Mesela; kayınvalidesinin ölümünden sonra eşine, dolayısıyla kendisine kalan Halkçı gazetesindeki payını borç içindeki arkadaşı Cemal Süreya için harcamış. Ünlü kişilik ayrıca Cahit Sıtkı Tarancı ve Orhan Veli ile yakın arkadaşmış. Sonuçta; hem kişiliği hem de şiirleriyle 20. Yüzyıla damgasını vurmuş Ahmed Arif. Ve 2 Haziran 1991’de 64 yaşındayken yalnız yaşadığı Ankara’daki evinde kalp krizi geçirerek hayata veda etmiş ve Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedilmiş.
Ahmed Arif Şiirleri
Şiirleri farklı gazete ve dergilerde yayımlanan Ahmed Arif, hayatı boyunca sadece bir tane kitap çıkartmıştır. Ama yayımladığı yegane kitap, Türkiye’de en çok basılanlar listesine girmiş, yıllarca bekletip zamanı geldiğinde okurla paylaştığı şiirleri, ezbere bilinen nadir dizelerden olmuştur. İşte birkaç ünlü Ahmed Arif şiiri:
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM
Ahmed Arif denildiğinde akla gelen ilk şiirdir. Hasretinden Prangalar Eskittim’i Leyla Erbil için yazan Ahmed Arif, imgelerden faydalanmış ve sözcükleri kendine has benzersiz uyumu içerisinde sıralamıştır.
AY KARANLIK
Cem Karaca ve Ahmet Kaya tarafından seslendirilmiştir. Ayrıca Ahmed Arif bu şiirini yayımlamak için en az 10 yıl beklediğini söylemiş.
SEVDAN BENİ
Sevdan Beni de Cem Karaca ve Fikret Kızılok tarafından bestelenen bir Ahmed Arif şiiri!
Ahmed Arif Sözleri
Ve Ahmet Arif sözleri ve alıntılarıyla yazımızı sonlandırıyoruz.
Yürek işçisi şairimizin en sevilen şiirleri arasında yer alan Uy Havar’dan bir alıntı. Bu şiirin ayrıca Ahmet Kaya tarafından seslendirildiğini de belirtmek isterim.
Pek çok sanatçı tarafından seslendirilen Suskun isimli şiirini Ahmed Arif, büyük aşkı Leyla Erbil’e evlilik hediyesi olarak yazmış.
Ahmed Arif’in Anadolu isimli ünlü vatan şiirinin bu alıntısı, şairin memleket sevdasını gayet iyi açıklıyor diye düşünüyorum.
Ahmed Arif, yeni doğmuş Adiloş bebeye aşımıza, ekmeğimize göz koyanları anlatmakta, onun düşmanlarının farkında olarak büyümesi gerektiğini düşünmektedir.
Ünlü şairin, onu dostu olarak gören Leyla Erbil için yazdığı dizelerinden bir diğeri!
Türk edebiyatının usta kalemlerinden biri olan Ahmed Arif’in hayatını, şiirlerini ve hakkında bilinmeyenleri incelediğimiz yazının da sonuna geldik. Sonuçta; o bir tek şiirleriyle değil, vatan sevgisi ve hiç değiştirmediği duruşuyla da hayran olunası bir şairimiz!