Takvimler 13 Eylül 1991 yılını gösteriyordu. Ajanslara düşen bir trafik kazası haberi, efsanevi futbolcu Metin Oktay’ın öldüğü bilgisini geçiyordu. Nitekim bu haber, yalnızca onun simge haline geldiği Galatasaray kulübünde değil, tüm spor camiasında büyük bir şok ile karşılanmıştı. Keza bahsettiğimiz isim, gerek beyefendi kişiliği ile gerekse herkesin imrenen gözlerle baktığı futbolcu kimliği ile örnek teşkil eden bir sporcuydu.
Pekala, Metin Oktay’ı bu denli efsanevi yapan ve unutulmaz kılan hususlar nelerdi? Yalnızca futbolculuğu mu yoksa saha dışında ortaya koyduğu duruşu da etkili mi? Dilerseniz, Metin Oktay’ı bir futbol efsanesi olarak addetmemize olanak sağlayan nedenlere hep birlikte göz atalım.
1 Fair-Play Ruhunu Hayatının Her Anına Yayan Bir Sporcu Olması
Metin Oktay öyle bir sporcuydu ki, yalnız saha içerisindeki beyefendi duruşuyla yetinmez, aynı zamanda saha dışında da mütevazi tavırlarıyla takdir toplardı. Nitekim bu husus da onu, en az Lefter Küçükandonyadis ve Süleyman Seba kadar futbolumuzun efsanelerinden biri olarak addetmemizin önünü açmaktadır.
Futbolculuk hayatı boyunca, rakip takım futbolcuları ile her daim iyi geçinmeye çalışan, sertlikten uzak duran ve fair-play kurallarını kendisini pusula edinen Metin Oktay, böylelikle yalnızca Galatasaray taraftarının değil, aynı zamanda tüm futbolseverlerin de sevgisine nail olmayı başarmaktaydı.
2 Fanatizmi Rafa Kaldıran, Rakip Takıma Hep Saygı Duyan Örnek Bir Futbolcu Olması
Metin Oktay’ı unutulmaz bir futbol figürü yapan en önemli hususların başında ise, fanatizminden anbean uzak durma çabasını dile getirebiliriz. O, her daim Galatasaray sevgisinden bahsetmiş ancak rakip takımlara karşı söylemlerini de olabildiğince yumuşak bir şekilde deklere etmiştir. Hatta daha da öteye giderek, ezeli rakiplerine hiçbir zaman saygıda kusur etmemiştir.
Jübilesinin yapılacağı gün, Fenerbahçe forması giymesi istendiğinde, itiraz dahi etmeden, “Onur duyarım” cevabını vermiştir. Ve yanıtıyla esasen ne denli yüce bir kalbe sahip olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Şimdilerde ezeli rekabetin, ebedi dostluğa karşı üstün olduğu futbol arenasında, her daim hatırlanması gereken bu örnek davranış, Türk futbolunun da en unutulmaz detaylarından biri olarak öne çıkmaktadır.
3 Mükemmelden de Öte Bir Forvet Oluşu
Şöyle arkamıza yaslanıp, Türk futbolunun en büyük forvetlerini sayacak olsak, listeye kafadan yazacağımız isimlerden biri muhakkak ki Metin Oktay olacaktır. Evet, her ne kadar onun beyefendi kişiliğine onlarca methiye düzsek de, ne denli büyük bir gol makinesi olduğunu da es geçmemek lazım. O dönem ki adıyla Türkiye Birinci Futbol Ligi’nde çıktığı 258 maçta tam tamına 217 gol atma başarısı gösteren “Taçsız Kral” şüphesiz ki futbol tarihimizin de en özel golcülerinden biri olmayı başarmıştır.
Nitekim onun gol yollarındaki bu denli etkin oluşu, Metin Oktay’a Avrupa kapılarını da açmıştır.1961-62 sezonunda İtalyan devi Palermo’ya transfer olan efsane, o dönem ki sayılı ihraçlarımızda biri olarak da adından söz ettirmeyi başarmıştır. Aradan geçen uzun yıllara rağmen, Metin Oktay’ın ligde attığı gol sayısını geçebilen ise yalnızca üç oyuncu olduğunu hatırlatalım. Bunlar Hakan Şükür(249), Tanju Çolak (240) ve Hami Mandıralı’dır (219).
4 Büyük Galatasaray Sevgisi
“Bence Galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır. Galatasaray’ı işte bunun için tercih eder ve Galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım.”
Metin Oktay’ı Türk futbolunun en büyük simgelerinden biri olarak anıyorsak, bundaki önemli pay, onun Galatasaray’a karşı güttüğü karşılıksız sevgidir. Çocukluğundan itibaren sarı-kırmızılı renklere aşık olduğunu her daim deklere eden Taçsız Kral, İzmir Profesyonel Ligi’nde formasını giydiği İzmirspor’dan, Galatasaray’a 1955 yılında transfer olmuş ve o günden sonra da parçalıyı üzerinden çıkarmamak adına çaba sarf etmiştir.
Yalnızca 61-62 sezonunda Palermo’ya transfer olan ancak parçalıya olan hasreti ağır basınca, İstanbul’un yolunu tutan yıldız futbolcu, böylelikle takımıyla özdeşleşmeyi de başarmıştır. Galatasaray sevgisini her şeyin üzerinde konumlamış ve bunun için özel hayatını dahi ikinci plana itmiştir. Görev verildiğinde elinden gelenin en iyisini yapmış ve böylelikle Galatasaray’da huzur dolu sezonlar geçirerek, sarı-kırmızılı renklerin efsanesi haline gelmiştir.
5 Çalışma Azmi
Hayatın her alanında başarılı olmak adına gerekli olan anahtar kelime; çalışmaktır. Eğer ki tembelliği bir kenara itip, hayalleriniz için gece gündüz çalışırsanız, başarılı olmamanız için de önünüzde hiçbir engel kalmaz. Nitekim Metin Oktay’ı efsaneleştiren detaylardan biri de, onun bir an olsun vazgeçmediği çalışma azmidir. O, takımına daha fazla yararlı olabilmek adına, sahada basmadık yer bırakmaz, rakiplerinin korkulu rüyası olurdu.
Tabii bunu yapmasına vesile olan ana etmen ise rakiplerinden hatta ve hatta takım arkadaşlarından bile her daim daha fazla çalışmasıydı. İşine böylesine tutkuyla bağlı bir adamın, terinin son damlasına kadar ortaya koyduğu performans her zaman takdirle karşılanmış ve birçoklarına örnek olarak gösterilmiştir.
6 Parayı İkinci Plana İtişi
Malumuz, paranın hüküm sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar daha fazla para kazanabilmek adına gecesini gündüzüne katıyor ve yıllarını da bu uğurda heba ediyor. Tabii işin bir de başka bir boyutu var; tutku. Metin Oktay gibi insanlar için, paranın pul kadar değeri yoktur. Nitekim o, hayatı boyunca maddiyatı hep ikinci plana itmiş, yalnızca Galatasaray sevgisini ön plana çıkarmıştır. Keza dönemin parasıyla 20 bin lira teklif eden Fenerbahçe’nin teklifini elinin tersiyle itmiş ve yıllık 8 bin lira veren Galatasaray’ın sözleşmesini kabul etmiştir.
Bu büyük fedakarlık, sonraki yıllarda da devam etmiş ve Metin Oktay bir kez dahi paranın lafını etmemiştir. Çünkü o, sadece tutkunu olduğu renklerle sahaya çıkmayı istemiş ve bunu da en büyük hayat gailesi olarak addetmiştir. Eşi benzerine az rastlanabilecek bu tutumu, Metin Oktay’ı yalnızca futbol arenasının değil, tüm branşların en büyük efsanelerinden biri olarak anmamızın da önünü açmaktadır.
7 Ağları Yırtan Golü
Tarihler 10 Haziran 1959 gösteriyor. İkili ezeli rakibi karşı karşıya getiren maçta Galatasaray ve Fenerbahçe kozlarını paylaşıyor. Gözler ise, Galatasaray’ın gol makinesi Metin Oktay’ın üzerinde. Dakikalar 37’yi gösterdiğinde Metin Oktay öyle sert bir vuruş yapıyor ki, Fenerbahçe kalecisi Özcan Arkoç topu yalnızca izlemekle yetiniyor. Galatasaray tarafları büyük bir sevinç yaşarken, topun bir anda dışarıda olduğu gözleniyor. Kaleye daha yakından bakan futbolcular ise büyük bir şokla karşılaşıyor.
Taçsız Kral’ın vurduğu sert şut, ağları yırtmış ve oradan dışarı çıkmıştı. Bu gol, yalnızca Türk futbolunda değil, dünya çapında da konuşulan bir konu haline gelmişti. Her ne kadar daha sonraları, ağların yırtık olduğu söylentileri beraberinde gelse de Metin Oktay’ın attığı bu gol, “Ağları yırtan gol” olarak literatüre adını altın harflerle yazdırıyordu. Tabii golün Fenerbahçe’ye karşı atılmış olması ise, Metin Oktay’ın yaptığı bu hareketin büyüklüğünü daha da arttırmaktaydı. Ee, böylesi konuşulmaya değer bir iş yapan ve adını tüm dünyada popüler hale getiren bir ismin efsane olarak anılması da, kaçınılmaz bir süreç olarak huzurlarımıza gelmektedir.
8 Parçalı 10 Numara ile Özdeşleşmesi
Türk futbolunun geçmişine uzandığımız vakit, 10 numara ile özdeşleşen birçok efsanevi isme rastlamak mümkün. Yakın dönemde Fenerbahçeli Alex, Beşiktaşlı Sergen ve Galatasaraylı Hagi konunun en özel örnekleri. Ne var ki tarihte biraz daha geriye gittiğimizde ise, 10 numara denildiği zaman akıllara tek bir ismin geldiğini görüyoruz; Metin Oktay.
Özellikle Galatasaray’ın parçalı 10 numarası ile özdeşleşen Taçsız Kral, birçok golünü de yine bu forma altında atmıştır. Nitekim onun bu başarılarına hep 10 numara ile ulaşması, onu ve numarayı efsaneleştiren en önemli detaylardan biri olarak öne çıkmaktadır.
9 Taçsız Kral Filmi
Türk sineması, kimi zaman enteresan atılımlar yapması ile meşhurdur. Yeri geldiğinde, dönemin popüler türkücüsünü, yeri geldiğinde ise yarışma programlarının sempatik jürisini beyazperdede görmüşüzdür. Ancak bir futbol yıldızını, sinema filmi içerisinde görmek pek de alışılagelmiş bir durum değil. İşte, Metin Oktay’ın 1965 yılında çektiği Taçsız Kral filmi, bu tabuyu kıran, özel bir film olarak izleyenlerini selamlamaktadır.
Yıldız futbolcunun hayat hikayesinden esinlenilen ve aynı zamanda Metin Oktay’ın başrolünde arz-ı endam ettiği filmin yönetmen koltuğunda ise Atıf Yılmaz oturmaktadır. Başlı başına bir futbol filmi olan ve sporcu olmayı düşünen gençlere ders mahiyetinde izletilmesi gereken Taçsız Kral, keyifli ve bir o kadar da öğretici bir film olarak öne çıkmaktadır. Örnek bir sporcu olmak adına atılması gerekilen adımları incelikle işleyen film, bir yandan da uzak durulması gereken detayları göze batmadan işlemektedir.
Metin Oktay’ın hayatından esinlenilen ve yer yer kurgusal şablonlarında devreye girdiği Taçsız Kral, sinemamızda bir futbolcunun yer aldığı ilk filmi olma özelliğini de taşır. Yeşilçam’ın melodramik yapısından fazlasıyla beslenen film, Metin Oktay’ın Galatasaray sevgisini ne denli içten yaşadığını dile getirerek de takdir toplamaktadır.
10 Omurgalı Duruşu
Metin Oktay, beyefendi kişiliği, başarılı sporculuğu derken, futbolculuğu sonrası da örnek bir insan modeli çizmiştir. Özellikle Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edileceği dönemde, bu karara karşı çıkmak adına imza toplayan Oktay, aktivist bir duruş sergileyerek de alkışı hak etmiştir.
Gencecik bireylerin yok yere ölümüne karşı çıkan Metin Oktay, siyasetten uzak durmayı seçmiş ve tarafını insanlık olarak belirlemiş bir şahsiyettir. Bu da onun, büyük futbolculuğunu yücelten, efsanesini daha da göklere çıkaran bir ayrıntı olarak tarih sayfalarındaki yerini almıştır.