Paratic Haber: Ekonomi, Finans RSS Interactive

1980 Askeri Darbesi: 12 Eylül İhtilalinin Nedenleri, Sonuçları ve Acı Bilançosu

Türkiye tarihindeki en kara leke belki de 1980 darbesidir. İşte bugün düşünemeyen ve düşünmeye çekinen bir toplumun ortaya çıkmasına neden olan 12 Eylül ihtilalinin ağır bilançosu, nedenleri ve sonuçları:
1980 Askeri Darbesi: 12 Eylül İhtilalinin Nedenleri, Sonuçları ve Acı Bilançosu
YAYINLANMA ZAMANI
SON GÜNCELLEME
Yorum

Duyulduğu zaman birçok kişinin boğazının düğümlenmesine neden olan 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi! Kimilerine göre dönemin gençliğini alıp götüren ve düşünemeyen bir toplumun yaratılmasına neden olan ‘postallı’ müdahalesi. Kimilerine göreyse mermi kovanları içinde misket oynayan çocukların kurtuluşu.

Tarih 12 Eylül 1980 Cuma saat 03.00. Radyolardan ve dönemin tek kanalı TRT’den yükselen sesler, Türkiye’nin içinde bulunduğu hali ve geleceğini değiştirmiştir. Bunlar, ‘Bayrak Harekatı’nın başlangıç sesleri olmuştur. Sabahında ise birçok şey, artık eskisi gibi olmayacaktır ve olmamıştır. Bilançosu fazlasıyla ağır olan 12 Eylül Darbesi’nin yapılma amaçları; siyasi iktidarsızlık, ekonomik sebepler ve aşırı sağ-sol çatışmaları ile oluşan kaos ortamı olarak sıralanmıştır. Buna ek olarak bazıları, olayda ABD’nin parmağı olduğunu da savunmuştur. Hatta bu görüş, “ordu ile ABD işbirliği” olarak tanımlanmıştır.

1980 Darbesi öncesi Türkiye ortamı, ihtilalin yapılma nedenleri, adım adım gelişimi ve sonrasında yaşananları bu yazıda bir araya getirmeye çalışacağım.

12 Eylül 1980 Askeri Darbesinin Nedenleri ve Öncesinde Türkiye Ortamı

12 Eylül 1980 Askeri Darbesinin Nedenleri ve Öncesinde Türkiye OrtamıBayrak Harekatı‘nın öncesinden bahsederken, 1978 yılına kadar geri gitmek gerekmektedir. Çünkü bu dönemdeki seçimler ile üçüncü kez kurulan Ecevit hükümeti, ardından Türkiye’de yaşanan olaylarla hükümetin kontrolü kaybetmesi, terörün hız kazanması, yoksulluk gibi sorunlar had safhaya ulaşmıştır. Sağ ve sol tarafların, savundukları ideoloji çerçevesinde sokak ortalarında, okul bahçelerinde ve evlerinin önünde birbirlerini öldürdükleri bir ortam doğmuştur. Kimi faili meçhul kimi ise alenen işlenen suikastlara, her gün bir yenisi eklenmiştir.

12 Eylül öncesini, o dönemin 10-12 yaşındaki çocuklarından dinlediğimiz zaman, belki durumu çok daha iyi anlayabiliriz. Yaşadıkları korkunun zamanla kaybolup, okul bahçesinde ağabeylerin-ablaların birbirlerine silah çekişini ve vurulma görüntülerini normal karşılamaya başladıkları bir dönemi ele alıyoruz. Düşüncelerinin ise şu şekilde geliştiğinden bahsediyoruz; “o yaşa geldiğimizde biz de ölecek veya öldüreceğiz!”

O dönemin bir sıkıyönetim gerektirdiği; ama uygulanma şeklinin yanlış olduğu görüşlerinin bugün hakim olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü tarihimizde kara bir leke olduğu ve ülkemizin gelişmek yerine geriye gittiği bir gerçektir. Hatta o tarihlerden sonra özgür ve demokratik bir toplumun aksine, görüşlerini paylaşmaktan korkan, düşüncelerini medeni bir şekilde dile getiremeyen apolitik bir gelecek ortaya çıkmıştır. Ama o yıllarda tarafsız olan ve sadece çocuğunun okula gidip gelişini dualarla bekleyen aileler için olması gereken bir hamleydi.

1980 Darbesi Öncesinde Türkiye’deki Siyasi Ortam

1980 Darbesi Öncesinde Türkiye'deki Siyasi Ortam1980 öncesinde siyasi ortam için ‘Çarşamba Çanağı’ benzetmesi yapılabilir. Darbenin gerekçeleri arasında bulunan siyasi iktidarsızlık had safhaya ulaşmıştır. Yaygınlaşan siyasi cinayetler, 6 Eylül gününde Konya’da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan şeriat amaçlı bir kalkışma olarak tanımlanan Kudüs Mitingi, darbenin pimini çeken son hamle olmuştur. Konya mitingi olarak da bilinen bu kalkışmada, İstiklal Marşı sırasında yerlere oturulmuş ve marş yuhalanmıştır. Sürekli şeriat çağrısı yapılan miting, devleti protesto etmeye dönüşmüştür.

12 Eylül İhtilali öncesi siyasi iktidarsızlık konusunda daha eski tarihlere bakacak olursak, 1973 genel seçimlerine kadar gitmek gerekmektedir. Bu seçimlerde tek başına bir parti iktidar olmamış ve uzlaşma ile Bülent Ecevit başbakanlığında 39. Hükümet kurulmaya çalışılmıştır. Ardından CHP ile MSP (Milli Selamet Partisi) arasındaki anlaşmazlıklar sonucunda Bülent Ecevit, 1974 yılının Eylül ayında görevinden istifa etmiştir. Böylece 200 günü aşan belirsizliğin yaşanacağı erken seçim kararı alınmıştır. Belirsizlik nedeniyle hükümet, 1977 genel seçimlerine kadar sürmüştür.

CHP - MSP Koalisyonu
CHP – MSP Koalisyonu

1977 Türkiye genel seçimlerinde de tek başına bir hükümet çıkmamıştır ve “Çankaya Hükümeti” kurulmuştur. Bu hükümet, Ecevit başbakanlığında devam etmiştir ve sadece 21 Haziran’dan 21 Temmuz’a kadar göre yapmıştır. Ardından TBMM’de güvenoyu alamayan Ecevit istifa etmiştir. 41. Hükümet, İkinci Milliyetçi Cephe olarak bilinen Süleyman Demirel başbakanlığında ‘geçici hükümet’ olarak 21 Temmuz 1977 – 5 Ocak 1978 tarihleri arasında görev yapmıştır.

Demirel başbakanlığındaki geçici hükümet sırasında, 22 Aralık 1977 tarihinde Bülent Ecevit, İstanbul Florya’daki Güneş Motel‘de, 11’ler olarak anılacak grubu toplamıştır. Bu grupta, Adalet Partisi’nden ayrılan bağımsız milletvekillerinden; Enver Akova, Ali Rıza Septioğlu, Mustafa Kılıç, Şerafettin Elçi, Mete Tan, Tuncay Mataracı, Güneş Öngüt, Orhan Alp, Ahmet Karaaslan, Hilmi İşgüzar ve Oğuz Atalay yer almıştır.

Ecevit, Güneş Motel’de bu 11 isim ile görüşmüş ve yeni kurulacak hükümette bakanlık koltuğu sözü vererek, Demirel hükümeti aleyhindeki gensoruyu desteklemeleri için anlaşmıştır. Bu şekilde 31 Aralık tarihinde II. Milliyetçi Cephe düşürülmüştür. 5 Ocak 1978 tarihinde ise Ecevit, 229 güvenoyu ile üçüncü hükümetini kurmuştur. Güneş Motel’deki anlaşma dahilinde 10 kişiye bakanlık koltuğu verilmiştir. Oğuz Atalay ise bu koltuğu istemeyen isim olmuştur.

Bülent Ecevit Süleyman Demirel GörüşmesiAdalet Partisi, bu şekilde kurulan üçüncü Ecevit hükümeti için “bir oya, bir bakanlık” sözlerini kullanmış ve “Motel Hükümeti” yakıştırması yapılmıştır. Demirel ise hükümeti, gayrimeşru olarak tanımlamış ve Ecevit’e başbakan demek yerine “hükümetin başı” demiştir. Üçüncü Ecevit hükümeti, 5 Ocak 1978 – 12 Kasım 1979 tarihleri arasında görev yapmıştır.

14 Ekim 1979 tarihinde yapılan seçimlerde ise Adalet Partisi, ikinci parti olarak çıkmıştır. Ama Bülent Ecevit istifa etmiş ve Süleyman Demirel’e hükümeti kurma yetkisi verilmiştir. 12 Eylül Darbesi’nden önce millet iradesi ile kurulan son hükümet, bu şekilde kurulmuştur. 43. Hükümet, 12 Kasım 1979 – 12 Eylül 1980 tarihleri arasında görev yapmıştır.

Demirel kurduğu bu hükümette, “Yüz Gün Planı”nı açıklamış ve anarşi, enflasyon gibi temel sorunların 100 gün içerisinde çözüleceğini iddia etmiştir. Doğal olarak bu planın hangi tarihten itibaren sayılacağı konusunda büyük tartışmalar yaşanmıştır.

Bu karmaşa içerisinde tarihler 27 Aralık 1979’u gösterdiğinde dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e, ülkedeki iç karışıklıklarla ilgili bir uyarı mektubu gönderilmiştir. Bu mektup; Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Ulusu, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun imzalarını taşımaktadır. Mektupta kullanılan ifadeler ise şu şekildedir;

TSK Uyarı MektubuBu siyasi belirsizlik ortamında ekonomik istikrarsızlık, üretimin azalması ve karaborsanın oluşumu gibi olumsuzlukların ortadan kaldırılabilmesi için kamu harcamaları sınırlandırılmıştır. Ücretler düşürülmüştür. Serbest döviz kuru gibi önlemlerin alınması kararlaştırılmıştır. Süleyman Demirel, Turgut Özal‘ı bu aşamada başbakanlık müsteşarlığına atamıştır ve IMF ile bir anlaşma imzalanmıştır.

Hala hükümetin kurulması ile ilgili anlaşmazlıklar devam ederken, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün görev süresi dolmuştur. Buna karşın meclisin en büyük iki partisinin liderleri olan Ecevit ve Demirel, herhangi bir cumhurbaşkanı adayı belirlememiştir. Son anda belirlenen adaylar ise seçimlerden yeterli oyu alamamıştır. Defalarca oylama yapılmasına rağmen cumhurbaşkanı bir türlü seçilememiştir. Bu durum ise askeriyenin ülke yönetimine müdahalesi için uygun zemini hazırlamıştır.

Konya (Kudüs) Mitingi
Konya (Kudüs) Mitingi

Tarihler 17 Haziran’ı gösterdiğinde, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, kuvvet komutanları ve Genelkurmay II. Başkanı Necdet Öztorun ile bir araya gelmiştir. Bu toplantıda, kod adı Bayrak Harekatı olan bir darbenin, 11 Temmuz 1980 tarihinde gerçekleştirilmesini bildirmiştir. Buna karşın 2 Temmuz tarihinde Süleyman Demirel’in hükümeti güvenoyu aldığı için darbe ertelenmiştir. Ardından 28 – 31 Ağustos tarihleri geldiğinde, “5 Eylül 1980’den itibaren her an hazır olunması” notunun bulunduğu emirler, özel kuryelerce komutanlara teslim edilmiştir.

Bayrak Harekatı’nın emirleri komutanlara teslim edildikten sonra gerçekleşen Konya Mitingi ve şeriat çağrıları, 12 Eylül tarihli darbenin başlangıcı olmuştur.

Sağ – Sol Çatışmaları

Sağ – Sol ÇatışmalarıKökeni kimilerine göre 1940’lı, kimilerine göre 1950’li yıllara dayanan, ‘kardeş kavgası’ olarak da nitelendirilen sağ – sol çatışmaları, 80 darbesinin nedenlerinden birisidir. Her gün ölüm haberleri gelirken, aileler çocuklarının eve sağ salim gelip gelmeyeceğinin endişesini yaşıyordu. Dönemin küçücük çocukları sağ – sol nedir bilmezken, okul bahçesinde birbirine silah çeken büyüklerini korkulu gözlerle izliyordu. Ama bir süre sonra bu tabloya alışmışlardı ve “nasılsa biz de büyüyünce ya öleceğiz ya da öldüreceğiz,” diyorlardı.

12 Eylül ihtilali öncesinde 70’li yıllarda oluşan çatışma ortamının nedeni, solun güçlenmesine karşı sağ partilerin örgütlenmesi olarak gösteriliyor. Solun yükselişe geçmesinin nedeni ise 1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekatı’nın, Bülent Ecevit önderliğinde kazanılmasıydı.

Yunanistan’da darbe ile devrilen hükümetin yerine cuntacılar gelmişti. Bu cuntacıların, Türk nüfusunun fazla olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Yunanistan’a dahil etme arzusu, Kıbrıs Barış Harekatı’nın nedeniydi. Türklere uygulanan baskı ve yapılan zulüm, dünyanın engellerine karşı savaşı beraberinde getirdi. Ecevit’in kararlı bir şekilde savaşa devam etmesi ve Türklerin sonunda kazanması, solun güçlenmesini sağladı. % 33’lük oy oranı ile başta olan Ecevit’i, bu zafer daha da öne taşıdı.

Kıbrıs Barış Harekatı'ndan Bir Görüntü
Kıbrıs Barış Harekatı’ndan Bir Görüntü

Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle batılı güçleri karşısına alan Ecevit’i devirmek, imkansız olarak görülüyordu. Bu nedenle Milliyetçi Cephe, meclisin sağ partileri birleşerek ittifak kurdu. Daha sonra ise merkez sağ olan Adalet Partisi, dinci Milli Selamet Partisi, milis güçleriyle öne çıkan Milliyetçi Hareket Partisi ve toplumsal düzenci Güven Partisi olarak bir koalisyona dönüştü.

Oluşturulan bu koalisyon, solu devirmekte başarılı oldu; ama ülkenin genel gidişatı ve ekonomisi mahvoldu. Sağ görüşlü militanlar ve sol hareketi engelleyen silahlı kontr-gerillalar ortaya çıktı. Bu oluşum, solun gücünü kırarken, ülkede iç savaşın çıkmasına neden oldu. Kardeş kavgası olarak adlandırılan bu iç savaşın bir tarafı, derin devlet ve milliyetçi partilerden oluşurken; diğer tarafı, işçi sendikaları ve CHP etrafında toplanan sol hareketlerden meydana geliyordu.

Derin devlet oluşumu, sayısız öğrenci hareketi ve toplum olayı olarak ortaya çıktı. Faili meçhul saldırılar, gün geçtikçe artmaya başladı. Buna ek olarak halkın temel ihtiyaçlarını karşılaması, zor bir hal almış ve köyden kente düzensiz göçler yapılıyordu. Ama kentlerde de temel ihtiyaçlar karşılanamıyordu. Ekonominin bu halde olması, erken seçimi beraberinde getirdi.

1 Mayıs 1977'den Bir Görüntü
1 Mayıs 1977’den Bir Görüntü

1 Mayıs 1977 tarihinde Milliyetçi Cephe’ye karşı işçi sendikaları Taksim’e yürüme kararı aldı. Ama burada oluşan kabalık, yaşanacak vahşetten bihaberdi. Kalabalığın üzerine farklı birkaç noktadan ateş açıldı ve katliama dönüştü. Açıklanan rakamlar, 34 ölü ve yüzlerce yaralıya işaret ediyordu. Bu saldırı, solun gruplar halinde birbirinden uzaklaşmasına neden oldu.

Bu sırada erken seçim yapıldı ve sonucunda CHP birinci geldi. Ama tek başına hükümet kurma konusunda başarılı olamadı. İkinci parti Adalet Partisi ise Milliyetçi Cephe’yi yeniden kurdu. Üçüncü cephe savaşı böylece yeniden açıldı. Bu sırada sağ ve sol çatışmaları, sokakları böldü ve görünüşe göre önyargılar oluşmaya başladı. Bu sırada ortaya çıkan Ümraniye ve Fatsa’daki sol girişimler bastırıldı. Daha sonrasında Ecevit, Adalet Partisi’nden ayrılan vekilleri ayartarak, hükümeti kurmaya başardı.

Ülkede sağ – sol çatışmaları gölgesinde, ahlak ve düzen kalmadı. Gencecik insanlar, inandıkları ideolojiler çerçevesinde göz kırpmadan ölüyor ve öldürülüyordu. Sokaklar, mahalleler, okullar, çarşılar ve pazarlar, sağ – sol kontrolüne giriyordu. Siyasi makamlar sürekli el değiştiriyor, taraflara göre hareket ediliyordu. En kanlı yıl ise 1978 yılı oldu. Buna ek olarak hem sola hem de sağa, bombalı postalar yollanıyor; aralarındaki çatışma daha da alevlendiriliyordu. Bu nedenle de dış güçlerin, özellikle ABD’nin ülkeyi karıştırma amacı ve darbe konusunda parmağı olduğu tahmin ediliyordu.

ABD’li diplomat Paul Henze’nin “Our Boys Have Done It” (bizim çocuklar işi başardı) notuyla dönemin başkanı Jimmy Carter’e darbeyi haber verdiği haberleri ortaya atıldı. Daha sonraları Henze “bunu ben söylemedim, Mehmet Ali Birand uydurdu,” şeklinde bir açıklama yaptı. Ardından Birand, görüşmelerin kayıtlarını yayınladı. Böylece 12 Eylül ile ABD arasındaki bağlantıyı kanıtlayan sözler ortaya çıkmış oldu.

1980 Darbesi Öncesinde Türkiye’deki Ekonomik Ortam

1980 Darbesi Öncesinde Türkiye'deki Ekonomik Ortam12 Eylül öncesinde, 1978 – 1979 yıllarında Türkiye ekonomik anlamda batık bir haldeydi. Döviz yokluğu, petrol sıkıntısı ve temel gıda maddelerinin karaborsaya düşmesi, halkı gün geçtikçe olumsuz etkiliyordu. Temel ihtiyaçlarını almak isteyen insanların oluşturduğu kuyruklar, metrelerce uzuyordu. Ortadoğu savaşından sonraki petrol ambargosu ve OPEC’in petrol fiyatlarını arttırması, petrol ithal eden ülkeleri kötü etkiledi. Türkiye de bu ülkelerden birisiydi ve maliyet artışıyla birlikte ithal edilen malların fiyatlarında ciddi artışlar gözlendi. Bu konu ise beraberinde enflasyon problemlerini getirdi.

12 Eylül öncesi ekonomik durumdan bahsetmek için Kıbrıs Barış Harekatı döneminden itibaren ele almak gerekiyor. O dönem sonrasında meydana gelen maliyet artışları, uygulanan ambargolar ve petrol krizi, Türkiye ekonomisini batma noktasına getiren en önemli etkenlerdir. Ülkede tüketim olmasına rağmen üretim yoktur. Bu durum karaborsayı oluşturmuş, yağ, tüp ve ekmek gibi temel ihtiyaçlar için kuyruklar oluşmaya başlamıştır. Bu dönemde Süleyman Demirel’in “70 cente muhtaç olduk” demesi unutulmazlardan birisidir.

24 Ocak 1980 kararları ile başka bir ekonomik dönüşümü beraberinde getirmiştir. Planlı ve müdahaleci politika yerine Neo-Liberal ve serbest piyasa dönemi başlamıştır. Bu dönemde Türkiye kapılarını dışa açmıştır. 24 Ocak Kararları olarak anılan bu dönüşüm kısaca şu şekilde özetlenebilir:

1980 Darbesi Öncesinde Türkiye'deki Ekonomik Ortam
Karne ile Ekmek Almış İnsanlar

1979 yılında ödenmeyen dış borçlar ertelenmiş ve ekonominin kredibilitesi son noktaya ulaşmıştır.
Dış borç servis yükü % 45,6’ya kadar yükselmiştir.
İhracat reel olarak % 20 gerilemiştir.
Reel ithalat 1978 – 1979 yıllarında sırasıyla % 35,2 – % 13,2 azalmıştır.
Ekonominin ara ve yatırım malları açısından dışa bağımlı olması nedeniyle Gayri Safi Milli Hasıla, 1979 yılında reel olarak azalma göstermiştir.
Üretimdeki aksama, atıl kapasite oranını arttırmıştır. Maliyetler yükselmiş, mal ve hizmet arzı azalmıştır.
Üretimin azalmasına ve maliyetlerin yükselmesine rağmen, toplam harcamalar azalmamıştır. Bu nedenle de enflasyon hızla yükselmiş ve 1979 yılında % 63,9’a ulaşmıştır.
Tarım üretimi, ithal girdilerin azalmasıyla birlikte tehdit altına girmiştir.
Sanayi sektörünün Gayri Safi Milli Hasıla içindeki payı, 1978 yılında % 24,1 iken, 1979 yılında % 22,9’a düşmüştür.
Son olarak ihracatın, ithalatı karşılama oranı % 45’e inmiştir.

1980 Darbesi Öncesinde İşlenen Suikastlar ve Katliamlar

1980 Darbesi Öncesinde İşlenen Suikastlar ve Katliamlar12 Eylül 1980 Darbesi’nin habercisi, 1977 yılı olmuştur. Çünkü o tarihten süre gelen olaylar, sıkıyönetimi beraberinde getirmeye yetip artmıştır. 1 Mayıs olaylarında ölen 33 kişi, suikastlar, etnik çatışmalar, Maraş Katliamı, sağ-sol ideolojik çatışmaları, istikrarsız ekonomi, artan borç yükü, faili meçhuller, kısa süreli koalisyon hükümetleri, askeri darbe için gerekli zemini oluşturmuştur.

Darbe öncesinde işlenen suikastları tarih sırasıyla sizlerle paylaşmak istiyorum:

1 Şubat 1979 tarihinde; Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, İstanbul Maçka’da bulunan evinin yakınlarında arabasında Mehmet Ali Ağca tarafından öldürülmüştür. Ağca verdiği ifadede 5-6 el ateş ettiğini söylemiştir. Olay yerinde ise 9 mermi ele geçirilmiştir. Bu bulgular, yalnız olmadığı ihtimalini güçlendirmiştir. Ardından Oral Çelik ve Mehmet Şener’in suikastı planladığı, Ağca’yı ise tetikçi olarak aralarına aldıkları ortaya çıkmıştır.

10 Eylül 1979 tarihinde; Türkiye İşçi Partisi Adana Eski İl Başkanı Ceyhun Can yazıhanesinde öldürülmüştür. Can’ın Maraş Katliamı davasının müdahil avukatlarından olduğu bilinmektedir.

19 Eylül 1979 tarihinde; Malatya Ülkü Ocakları Eski Başkanı Mürsel Karataş, İstanbul Sultanahmet’te öldürülmüştür.

3 Aralık 1979 tarihinde; Fedai Dergisi sahibi MHP’li yazar Kemal Fedai Çoşkuner, İzmir Agora’da alışveriş yaptığı pazar yerinden dönerken kurşunlanarak öldürülmüştür.

7 Aralık 1979 tarihinde; İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Cavit Orhan Tütengil, evinden üniversiteye giderken uğradığı silahlı saldırıda ölmüştür.

11 Nisan 1980 tarihinde; TRT İstanbul Radyosu prodüktörlerinden Ümit Kaftancıoğlu evinin önünde silahlı saldırıya uğrayarak ölmüştür.

27 Mayıs 1980 tarihinde; MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, eşiyle gittiği bir ziyaretten dönüp arabadan eşyalarını indirdiği sırada, Devrimci Sol militanların açtığı çapraz ateşte ölmüştür.

24 Haziran 1980 tarihinde; MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altıok, evinde kızıyla birlikte öldürülmüştür.

15 Temmuz 1980 tarihinde; CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu, İstanbul Şişli’deki iş yerinde öldürülmüştür.

19 Temmuz 1980 tarihinde; Eski Başbakan Nihat Erim, İstanbul Dragos’taki evinin yakınlarında, Mahir Çayan ve arkadaşlarının intikamını almak isteyn Dev-Sol militanları tarafından suikasta uğramıştır.

22 Temmuz 1980 tarihinde; Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Kemal Türkler, İstanbul Merter’de silahlı saldırı sonucu öldürülmüştür.

1980 Darbesi Öncesinde İşlenen Suikastlar ve KatliamlarElbette bunlar bilinen suikastlar; ama daha bilinmeyen birçok cinayetin işlendiği yadsımaz gerçektir. 80 darbesinin önemli nedenleri arasında bu suikastlar da yer almaktadır. Bu suikastlar dışında Malatya, Kahramanmaraş, Çorum, Sivas Olayları ve 16 Mart katliamı gibi darbeyi tetikleyici birçok etken bulunmaktadır. Bu olaylar kısaca şu şekilde özetlenebilir:

16 Mart Katliamı: 16 Mart 1978 tarihinde İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde faşist tarafın, devrimci gençlere yönelik bombalı saldırısıdır. 7 öğrencinin öldüğü, 41 tanesinin de yaralanmadığı olaydır. Olayın 10 gün kadar önce bir istihbaratçı tarafından İstanbul Emniyeti’ne bildirildiği, ama katliama engel olunmadığı gerekçesiyle olaydan 19 sonra dava açılmıştır.

Malatya Olayları: 17 Nisan 1978 tarihinde Malatya’nın sağ görüşlü belediye başkanı Hamit Fendoğlu’nun bombalı paketin evinde patlaması sonucunda gelini ve torunuyla birlikte ölmesi sonucu olaylar başlamıştır. Ardından gerginlik Alevi mahallelerine ve Alevilere yönelik saldırılara dönüşmüştür. 20 Nisan’a kadar sürmüş ve 8 kişi ölürken, 20 kişi ağır yaralanmıştır.

Sivas Olayları: Ali Baba Mahallesi Olayları olarak da bilinir. Olaylar, 3 Eylül 1978 sabahında Ali Baba Mahallesi’nin pazar yerinde iki çocuğun kavgasına karışan ailelerle başlamıştır. İki Alevi kadın vurularak öldürülmüştür. “Kanımız aksa da zafer İslamın” sloganları atılarak Alevi mahallelerine saldırılmıştır. Resmi rakamlara göre 11 kişi ölmüştür.

Kahramanmaraş Olayları: 19 – 26 Aralık 1979 tarihinde Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve Alevileri hedef alan saldırılardır. Resmi rakamlara göre 7 gün süren bu olaylar sırasında 105 Alevi öldürülmüştür. 200 Alevi’nin evi yakılmış, 100’e yakın iş yeri tahrip edilmiştir. Buna karşın gerçek rakamların, açıklananlardan 3-4 kat daha fazla olduğu söylenmektedir.

19 Aralık günü bir sinema bombalanmış ve biri ağır yedi kişi yaralanmıştır. Olay, “Alevi komünistler, sinemayı bombaladı” söylentisi ve iki sol görüşlü öğretmenin öldürülmesi ile tırmanışa geçmiştir. Öğretmenlerin cenazelerinden sonra önceden kapıları işaretlenen evlere saldırılmıştır. 26 Aralık’a kadar sürmüştür. Saldırganlığın caniliği ve askeri müdahalenin gecikmesi, tartışmalara neden olmuştur.

Çorum Olayları: 1980 yılının Mayıs – Temmuz aylarında Çorum’da meydana gelen siyasi ve dini temelli kanlı olaylardır. 57 kişinin öldüğü açıklanmıştır ve güvenlik güçleri ile bastırılmıştır.

Fatsa Olayları: Nokta Operasyonu ismiyle bilinen olaylar, sol görüşlü belediye başkanı Fikri Sönmez’in girişimiyle başlamıştır. Fatsa’nın bölgeleri nezdinde karar alan halk komiteleri ile katılımcı bir yerel yönetim modeli deneniyordu. 9 Temmuz 1980 tarihinde Fatsa’ya askeri birlikler geldi ve 11 Temmuz 1980’de operasyonlar başladı. Birçok gözaltı ve tutuklama gerçekleşti. Sosyalist bir yönetim kurduğu gerekçesiyle Sönmez, yargılandı ve hüküm giydi. 1985 yılında ise cezaevinde hayatını kaybetti.

12 Eylül 1980 Askeri Darbe’nin Sonuçları

12 Eylül 1980 Askeri Darbe'nin Sonuçları12 Eylül 1980 Cuma saat 3’te, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve kuvvet komutanlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi üyeleri, TRT aracılığı ile darbe bildirisini yayınladı. Darbenin ilk bildirisinde Kenan Evren tarafından dile getirilenler şunlardı:

12 Eylül 1980 Darbesi Birinci BildiriBildiri yayınlanmadan önce tanklar belirlenen yerlerde mevzilendi, askerler kışlalardan çıktı, ülkenin her mahallesine el koyuldu. Ardından TRT’de önce kahramanlık marşları yayınlandı, sonrasında da TSK’nın yönetime el koyduğunu anlatan bildiri yayınlandı.

Gece saat 03.00’te darbe ilan edildikten sonra, saat 05.30’da Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan’a, Kenan Evren’in imzasıyla birer tebliğ gönderildi. Tebliğde, “TSK yönetime el koymuştur. Hükümetiniz feshedilmiş, parlamento üyeliğiniz düşmüştür. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz,” ifadeleri ile gidecekleri adresler belirtildi.

12 Eylül Darbesi Gazete Manşetleri
12 Eylül Darbesi Gazete Manşetleri

Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel için Hamzaköy Gelibolu adresi gösterildi. Necmettin Erbakan’a ise Uzunada İzmir adresi belirtildi. Alparslan Türkeş, saklanmayı başarmıştı; ama yapılan çağrılarla teslim oldu ve Uzunada’ya gönderildi.

12 Eylül Muhtırası ile TBMM feshedildi, sendikalar ve derneklerin faaliyetleri durduruldu. Genel sıkıyönetim ilan edildi. 1970’ten sonra değiştirilen 1961 Anayasası rafa kaldırıldı. Böylece bir askeri dönem başladı.

Ecevit ve Demirel Çiftleri
Ecevit ve Demirel Çiftleri

2 numaralı bildiri yayınlandığında ise 13 sıkıyönetim bölgesine 13 general sıkıyönetim komutanı olarak atandı. Her bildiri ile yeni bir yasak ve atama bilgisi geliyordu. Ev baskınları yapılıyor ve gözaltılar hızlı bir şekilde gerçekleştiriliyordu. 20 Eylül tarihinde Kenan Evran, Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülend Ulusu‘yu başbakan olarak görevlendirdi. 21 Eylül tarihinde ise Ulusu tarafından bakanlar kurulu listesi, Milli Güvenlik Konseyince onaylandı.

Siyasi partiler yasaklanıp, sürekli davalar gerçekleştiriliyordu. 29 Nisan 1981 tarihinde MHP ve Ülkücü kuruluşlar hakkındaki soruşturmalar ile 945 sayfalık iddianame oluşturuldu. Böylece MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası açıldı. Dava 5 yıl 11 ay 8 gün sürdü, 333 duruşma gerçekleşti. 7 Nisan 1987 yılında sonuçlanan dava sonrasında, MHP lideri Alparslan Türkeş, 11 yıl 1 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı.

Partinin genel idare kurulu üyelerinin hepsi beraat ederken, 5 sanığa idam cezası verildi. 9 sanık hakkında müebbet hapis cezası, 216 sanık hakkında 6 ay – 36 ay arasında değişen hapis cezaları uygun görüldü. Yargılama sürecinde Alparslan Türkeş, kalbinden rahatsızlandı ve 29 Mayıs 1983 tarihinde Mevki Askeri Hastanesi’ne kaldırıldı. 4 yıl 5 ay 28 gün tutuklu kaldı ve ardından tahliye edildi.

Necati Adalı ve Mustafa Pehlivanoğlu İdam Manşeti
Necati Adalı ve Mustafa Pehlivanoğlu İdam Manşeti

8 Ekim tarihinde, darbeden sonra ilk idam edilenler; solcu Necdet Adalı ve sağcı Mustafa Pehlivanoğlu oldu. Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde infaz edildiler. Kenan Evren’in 2012 yılında görülen 12 Eylül Davası’nda, “bir sağdan, bir soldan astık,” sözleri büyük tepki çekti.

12 Eylül 1980 Askeri Cunta’nın Acı Bilançosu

12 Eylül 1980 Askeri Cunta'nın Acı BilançosuGenelkurmay Başkanı Kenan Evren tarafından gerçekleştirilen 12 Eylül Askeri Cuntası’nın bilançosu oldukça ağır oldu. Bugün yaşadıklarımızda, bu darbenin payı da büyük olmuştur. Ülke yönetimindeki iktidarsızlıkların neden olduğu olaylar, sağ-sol kavgaları ve ekonomik sorunların böyle bir sıkıyönetimi gerektirdiği konusunda hakim olan görüşler kadar, uygulanma şeklinin yanlış olduğu konusunda da görüş bulunmaktadır.

Gelelim 80 darbesinin acı bilançosuna;

Darbe Mahkemesinden Sanıklar
Darbe Mahkemesinden Sanıklar

650 binden fazla kişi gözaltına alındı ve 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
210 bin dava açıldı ve 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi ve 50 tanesi infaz edildi. Bunlardan 18 tanesi sol görüşlü, 8 tanesi sağ görüşlü, 23 adli suçlu ve 1 tanesi Asala militanıydı. İdam edilenlerden birisi de yaşının 18’den küçük olduğu bilinen Erdal Eren’di.
300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. Cezaevlerinde 299 kişi hayatını kaybetti. 171 kişinin ise işkence ile öldüğü belgelendi.
95 kişi çatışmada, 16 kişi kaçarken, 14 kişi açlık grevinde öldü.
73 kişiye doğal ölüm raporu verildi.
43 kişinin intihar ettiği belirtildi.
98 bin 404 kişi “örgüt üyesi” olarak yargılandı.
71 bin kişi Türk Ceza Kanunu’nun 141, 142 ve 163. Maddeleri gereğince ceza aldı.
388 bin kişiye pasaport verilmedi ve 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkartıldı.
30 bin kişi mülteci olarak yurt dışına gitti.
Tüm grevler yasaklandı.
23 bin 677 derneğin faaliyetleri durduruldu.
937 film sakıncalı bulunduğu gerekçesiyle yasaklandı. Birçok film ise kısmi sansüre uğradı. On binlerce kitap imha edildi.
30 bin kişi işten atıldı. 3 bin 854 öğretmen ve 120 akademisyen işlerinden ihraç edildi.
47 hakimin işine son verildi.
13 büyük gazete için 303 dava açıldı. 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. 300 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci ise öldürüldü.
Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
Ülkedeki bütün siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri yasaklandı.

Erdal Eren’in Gerçek Yaşı Üzerine Tartışmalar ve İdamı

Erdal Eren'in Gerçek Yaşı Üzerine Tartışmalar ve İdamı12 Eylül Darbesi’nin belki de en acı yüzü Erdal Eren’di. İhtilal öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü suçuyla hüküm giyen Erdal Eren, asılarak idam edildi. Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisiydi.

Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi Sinan Suner, 30 Ocak 1980 tarihinde MHP’li Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürüldü. Erdal Eren ise Suner’in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 günü düzenlenen gösteride gözaltına alınan 24 isimden biriydi. Gösteride çıkan çatışmada, er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü gerekçesiyle tutuklandı ve yargılanarak suçu sabit bulundu.

25 Eylül 1961 doğumlu olan Erdal Eren’in ailesi tarafından nüfusa büyük yazdırıldığı yönündeki ifadesi üzerine 18 yaşından küçük olduğu söylendi. Gerçek yaşının tespit edilmesi için kemik grafilerinin çekilerek tıbbi tespit yapılması istendi. Askeri Yargıtay Daireler Kurulu ise “doğum tarihinde bir ihtilaf olmadığı” gerekçesi ile bu talebi reddetti ve idam cezasını onayladı.

İdam edilmeden 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazeteciler Savaş Ay ve Emin Çölaşan‘a söyledikleri ise kan donduran cinstendi. Ailesine yazdığı ve iç çamaşırında saklayarak avukatına ulaştırdığı mektupta ise yazanlar şunlardı:

Erdal Eren MektupErdal’ın abisi Erkan Eren ise Mamak Askeri Cezaevi’nde tutuklu kaldığı dönemde ağır işkence izlerine tanık olduğunu söylemiştir. Ağabeyi Erkan, Erdal’ın infazını radyodan öğrendiklerini ve kimsesizler mezarına gömülmek istediğini de belirtmiştir.

19 Mart 1980’de idama mahkum edilen Erdal Eren, 13 Aralık 1980 tarihinde Ankara Merkez Ulucanlar Cezaevi’nde infaz edildi. Anısına birçok şarkı bestelendi ve dizilere, filmlere konu oldu. Şarkıcı Teoman, CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın programında yaptığı açıklama ile Erdal’ın akrabası olduğunu ve “İki Çocuk, On Yedi” şarkılarını ona ithaf ettiğini söyledi.

Kenan Evren, 3 Ekim 1984 tarihinde Muş gezisi sırasında yaptığı konuşma ile bugün hala nefret söylemlerinin merkezine oturmaktadır. Erdal Eren’in idamı ile ilgili olarak, “Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?” sözlerini kullanmıştı.

Darbe Sonrası Ezici Çoğunlukla Onaylanan 82 Anayasası

Darbe Sonrası Ezici Çoğunlukla Onaylanan 82 AnayasasıHalk oylaması ile % 91,37 evet oyuna karşılık, % 8,63 hayır oyu ile kabul edilen 82 Anayasası, 7 Kasım 1982 tarihinde yapıldı. Oylamada iki renk kullanıldı ve evet için beyaz, hayır için mavi seçildi. Kenan Evren sürekli konuşmalar yapıp, halkı mavi oy vermesin diye telkin etti. Hatta bazı gazetelere mavi renk sansürü bile uygulandı.

Darbeden sonraki 3 yıl içerisinde, önemli birçok kanun tamamen değiştirildi. 82 Anayasası, askeri yönetimlerce belirlenen Danışma Meclisi tarafından hazırlandı. Aleyhte konuşmanın ve propaganda yapmanın yasak olduğu güdümlü referandum yapıldı. Halk oylamasında hayır kullanan kişiler, sandık basında baskı altında tutulabilsin diye rengi dışarıdan belli olan oy pusulaları kullanıldığı iddia edildi.

Halk oylamasında Kenan Evren, Cumhurbaşkanı seçildi. 82 Anayasası’nda askeri yönetim üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen geçici 15. madde ise 2010 Türkiye anayasa değişikliği referandumuna kadar kaldırılmadı.

12 Eylül 1980 Darbesi’ni Konu Alan Filmler ve Diziler

12 Eylül 1980 Darbesi'ni Konu Alan Filmler ve DizilerTürkiye tarihini böylesine derinden etkileyen 80 Darbesi’ni konu alan birçok film ve dizi de çekildi. 937 film sakıncalı olduğu gerekçesiyle yasaklandı. Birçok belgesel çekildi ve hala Türk dizilerine konu oluyor. Sizlere bu film ve dizileri de sıralamak istiyorum:

12 Eylül 1980 Darbesini Konu Alan Diziler

Çemberimde Gül Oya – 2004
Hatırla Sevgili – 2007
Öyle Bir Geçer Zaman ki – 2013

80 Darbesi’ni konu alan filmler:

12 Eylül 1980 Darbesi'ni Konu Alan Filmler ve Diziler Sen Türkülerini Söyle – 1986, Yönetmen Şerif Gören
Dikenli Yol – 1986, Yönetmen Zeki Alasya
Prenses – 1986, Yönetmen Sinan Çetin
Av Zamanı – 1987, Yönetmen Erden Kıral
Kara Sevdalı Bulut – 1987, Yönetmen Muammer Özer
Sis – 1988, Yönetmen Zülfü Livaneli
Kimlik – 1988, Yönetmen Melih Gülgen
Bütün Kapılar Kapalıydı – 1989, Yönetmen Memduh Ün
Uçurtmayı Vurmasınlar – 1989, Yönetmen Tunç Başaran
Bekle Dedim Gölgeye – 1990, Yönetmen Atıf Yılmaz
Uzlaşma – 1991, Yönetmen Oğuzhan Tercan
Babam Askerde – 1994, Yönetmen Handan İpekçi
80. Adım – 1995, Yönetmen Tomris Giritlioğlu
Gülün Bittiği Yer – 1998, Yönetmen İsmail Güneş
Eylül Fırtınası – 1999, Yönetmen Atıf Yılmaz
Darbe Belgeseli – 2000, Yönetmen Elif Savaş Felsen
Vizontele Tuuba – 2004, Yönetmen Yılmaz Erdoğan
Babam ve Oğlum – 2005, Yönetmen Çağan Irmak
Beynelmilel – 2006, Yönetmen Sırrı Süreyya Önder
Eve Dönüş – 2006, Yönetmen Ömer Uğur
Zincirbozan – 2007, Yönetmen Atıl İnanç
O… Çocukları – 2008, Yönetmen Murat Saraçoğlu
Bu Son Olsun – 2012, Yönetmen Orçun Benli

Size daha iyi hizmet verebilmek için Yasal Mevzuat çerçevesinde, veri politikalarımızda belirtilen amaçlarla sınırlı olmak üzere çerezler (cookies) kullanıyoruz. Detaylı bilgi ve izin iptali ile ilgili olarak Gizlilik Politikamızı inceleyebilirsiniz.

Ayrıntılar
Sponsorlu | 2023/4Ç Kar/Zarar %36.13/63.87%
Yatırımlarınızı GCM Yatırım Aracılığıyla Yönetin
Kişisel Yatırım Temsilciniz ve Piyasa Analizlerine Ücretsiz Ulaşın