Kimi zaman sakin, kimi zamansa fazlasıyla uçarı… O, büründüğü her rolün hakkını veren, son dönemin en popüler oyuncularından biri. Evet, belki o çoğu zaman başrol olarak gözükmüyor ama hikâyenin gidişatına verdiği katkıyla, en az başrol kadar adından söz ettiriyor. Kim mi o? Göztepe tribünlerinin sempatik amigosu Rıza Kocaoğlu’ndan bahsediyoruz.
Kendisi hakkında biraz bilgi edindikten sonra en iyi Rıza Kocaoğlu dizileri ve filmleri sizlerle:
Rıza Kocaoğlu Kimdir?
1979 İzmir doğumlu olan başarılı oyuncu, İzmirlilerin yakinen tanıdığı bir isim. Nitekim Rıza Kocaoğlu, Göztepe tribünlerinin “Başbakan” lakaplı meşhur amigosu İsmail Kocaoğlu’nun da oğlu. En az babası kadar fanatik bir Göztepe taraftarı olan ve takımını deplasmanlarda dahi yalnız bırakmamaya özen gösteren Rıza Kocaoğlu, bu yönüyle dahi meslektaşlarından ayrılmaktadır. Keza Göztepe’nin Süper Lig’e yükseldiği maçta, bir kez daha Antalya’nın yolunu tutan ve maç sonunda eğlenceli görüntüleriyle objektiflere takılan Rıza Kocaoğlu, bir kez daha sarı-kırmızılı renklere ne deli gönül verdiğini ortaya koymuştur.
Tabii ki, Rıza Kocaoğlu’nu bu denli popüler yapan husus, yalnızca Göztepe tribünlerine kattığı renk değil. Aksine o, yer aldığı her projede yeteneğini konuşturmayı ihmal etmeyen başarılı bir oyuncu. Doğduğu, büyüdüğü İzmir’de tüm gençliğini geçiren Rıza Kocaoğlu, aynı zamanda Dokuz Eylül Üniversitesi Oyunculuk Bölümü mezunu. Yani tıpkı Ozan Güven gibi okullu oyunculardan.
İlk sinema deneyimini, Çağan Irmak’ın Bana Şans Dile filmi ile tadan ancak ne var ki bu filmin çekildikten 6 yıl sonra vizyona girmesi nedeniyle, adını bir hayli genç duyuran Rıza Kocaoğlu, buna rağmen son yılların en popüler isimlerinden biri olmayı başarmış durumda. Özellikle Ezel’de hayat verdiği, psikopat katil Temmuz karakteri ile gönülleri fetheden ve performansıyla parmak ısırtan oyuncu, o andan itibaren birçok dizi ve filmde tamamlayıcı karakter olarak boy göstermiştir.
Rıza Kocaoğlu ismi esasen birçok farklı değişkeni de beraberinde getirmektedir. O, yeri geldiğinde sakin, histerik bir adam olarak karşımıza gelirken, kimi zamanda dediğim dedik, sert ve bakışlarıyla korku salan bir külhanbeyi edasında arz-ı endam eder. Çünkü o, piyasadaki birçok meslektaşı gibi yapay bir oyunculuk sergilemez. Aksine Rıza Kocaoğlu, yeteneğini çalışma azmiyle yoğurmuş, gösterişsiz ancak şık performansını her defasında hayranlarına sunmasıyla meşhur olmuş bir isimdir.
Pekâlâ, Göztepe tribünlerinin bu uçarı amigosunun yer aldığı dizi ve filmlere daha yakından bakmaya ne dersiniz? Yer aldığı projelerle gönüllerimizi fetheden ve yaramaz bir çocuk edasıyla oradan oraya savrulan görüntüsüyle bizleri ekrana kilitleyen Rıza Kocaoğlu’nun boy gösterdiği en iyi projeler huzurlarınızda.
En İyi Rıza Kocaoğlu Dizileri
Eğer ki deniz gözlü bu adamı çok sevdiysek bundaki en büyük pay şüphesiz ki yer aldığı diziler. Nitekim o, öylesine büyük bir yetenek ki, oynadığı dizilerde başrolde yer almasa dahi, varlığıyla hikayeyi ilgi çekici kılabilmekte. Ee durum böyle olunca da onun şahane dizilerine göz atmadan olmaz. Karşınızda en iyi Rıza Kocaoğlu dizileri.
Ezel
Rıza Kocaoğlu, daha önce dizilerde birkaç küçük rolde yer almış olsa da onun asıl çıkış yaptığı projenin Ezel olduğunu rahatlıkla dile getirebiliriz. Nitekim Ezel, rayına oturmuş, yarattığı karakterlerle ve senaryosuyla efsane olmaya doğru giderken, diziye ortalarında katılan Rıza Kocaoğlu, kalitesine yaraşır bir şekilde bu üst düzey projeye elinden geldiğince destek olmaktaydı.
Malumunuz Ezel, Ömer’in intikam hikâyesi etrafına kurulu. Tabii Ömer’i Ezel haline getiren ve Türk televizyonlarının en eşsiz karakterlerinden biri olan Ramiz Karaeski’nin de geçmişi, dizide bir hayli yer kaplamaktaydı. Tam da ilk sezonun ortalarına doğru “Dayı”nın can düşmanı Kenan Birkan’ın adı iyiden iyiye zikredilmeye başlamışken diziye dahil olan Rıza Kocaoğlu, serin kanlı ama bir o kadar da psikopat katil Temmuz’a hayat verirken ağzımızı da bir karış açık bırakmadaydı. Nitekim onun hayat verdiği Temmuz, şimdiye kadar gördüğümüz hiçbir katile benzememekteydi. Gerek giyinişi, gerek üslubu, gerekse işine sadakatiyle tam bir profesyoneldi o.
Tabii bu noktada Rıza Kocaoğlu’nun da hakkını teslim etmek gerekir. O, sanki yıllardır bu rolü bekliyormuşçasına ortaya koyduğu performansla, yalnızca dizi hayranlarının değil birçoklarının dikkatini çekmeyi başarmıştı. Keza Temmuz’u efsanevi bir katil statüsüne çıkaranın da Rıza Kocaoğlu’nun karakteri hissederek ortaya koyduğu duruş olduğunu açık bir şekilde söylemeliyiz.
Temmuz’un diziye veda ettiği 67. Bölüm bile fazlasıyla cool, fazlasıyla nevi şahsına münhasırdı. Yalnızca ölüm şekliyle değil, ölürken bile karakterinden ödün vermeyişiyle hafızlara kazınan Temmuz, dizinin birçok sevilen karakterini öldürmüş, buna rağmen antipati yerine her daim sempatinin odağı olmuştur. Bu da Rıza Kocaoğlu’nun, karakteri ne denli kanlı canlı bir hüviyete soktuğunun yegane göstergesi olarak öne çıkmaktadır.
Kuzey Güney
Kıvanç Tatlıtuğ’un oyunculukta nirvanaya ulaştığı ve hayat verdiği Kuzey karakteriyle gönülleri fethettiği dizinin bir diğer artısının da Rıza Kocaoğlu olduğu su götürmez bir gerçek. Dizinin ilk sezonunda yer alan ve Kuzey’in en yakın arkadaşı Ali olarak boy gösteren başarılı oyuncu, hiperaktif bir çocuk edasıyla arz-ı endam ederken, samimi tavırlarıyla da bir kez daha kendisini hayranlıkla izlettirmeyi başarıyordu.
Kuzey, abisinin suçunu üstlenmiş ve dört yıl boyunca haksız yere hapis yatmıştır. O, çocuk olarak girdiği cezaevinden, bir yetişkin olarak çıkmıştır. Kaçırdığı hayata bir yerden tutunmaya çalışan Kuzey’in bu noktadaki en büyük destekçisi ise hayat enerjisinden zerre ödün vermeyen dostu Ali olacaktır. Nitekim bu iki yakın arkadaş, deyim yerindeyse bir eküri imajı çizerken, hayatın onlara vurmaya çalıştığı tokatları da her defasında ustalıkla geri çevireceklerdir.
Sert ve hırçın Kuzey’e oranla, daha ılımlı ve sıcakkanlı bir izlenim çizen Ali, esasen yeri geldi mi de en az Kuzey kadar agresif olabilen bir karakter. Ancak onun sinirinin saman alevinden farksız olduğunu da söylemekte yarar var. Nitekim Ali sinirlense dahi, bu fazlasıyla naif bir şekilde gerçekleşirdi. Onu kitlelere sevdiren bir diğer husus ise esprili kişiliğidir. Yüzünden asla eksik olmayan tebessümü ile ekran başına geçen herkesin içine samimiyeti ile işleyen Ali, hiç beklenmedik anda sarf ettiği cümlelerle de kahkaha attırma potansiyeline sahip bir karakterdi.
Kuzey Güney’i izleyen birçoklarının favori ismi olmayı başaran Ali, ilk sezonun bitişiyle birlikte diziden ayrılmış ve eksikliği fazlasıyla hissedilmiştir. Özellikle Rıza Kocaoğlu’nun, karakterin yerinde duramayan tavrıyla bütünleşmiş tavrı yalnızca Ali’yi çok sevmemize değil, aynı zamanda Rıza Kocaoğlu’na da saygı duymamıza olanak sağlıyordu.
Karadayı
İzleyenlerini 70’li yıllara doğru bir yolculuğa çıkaran ve o dönem ki kabadayıların mert ortamının ortasına bırakan Karadayı, bir yandan da odağına aldığı imkânsız aşk hikayesiyle unutulmaz diziler arasındaki yerini almıştır.
Tabii, başrolde yer alan Kenan İmirzalıoğlu ve Bergüzar Korel’in parmak ısırtan uyumu dizinin en büyük artısı. Ancak bu noktada kendisine biçilen süre zarfı içerisinde harikalar yaratan Rıza Kocaoğlu’nun hayat verdiği Komiser Yasin’in de hakkını teslim etmek gerekir. “Kibrit” lakaplı bu polis, ilk bölümlerde Mahir’in başının belası olarak arz-ı endam etse de ilerleyen bölümlerde vicdanlı kişiliğini su yüzüne çıkarmayı da ihmal etmemiştir. Bu nedenle zamanla Mahir’in en yakınındakilerden biri de olmayı başaran Kibrit Yasin, Rıza Kocaoğlu’nun sempatik kişiliği ile bir kez daha gönülleri fethetmeyi başarmıştır.
Malum, Kuzey Güney’de ortaya koyduğu performans Rıza Kocaoğlu’nu birçoklarının sevgilisi haline getirmişti. Bu nedenle onun yer alacağı bir sonraki projede fazlasıyla merak konusuydu. Acaba deniz gözlü bu uçarı adam, üzerine cuk diye oturan “Kuzey’in kankası Ali”den kurtulabilecek miydi? Nitekim Rıza Kocaoğlu, Kuzey Güney’den sonra yer aldığı ilk projede, bu sorunun cevabını da fazlasıyla vermekteydi. Her şeyi hesap eden, kurnaz ancak bir o kadar da iyi niyetli bir polis olan Yasin’e hayat verişi, onun ne denli büyük bir yeteneğe sahip olduğunu anlamamız konusunda büyük bir örnek teşkil ediyordu.
Üç sezon süren dizinin en kilit karakterlerinden birine hayat veren Rıza Kocaoğlu, böylelikle her rolün oyuncusu olduğunu da bir kez daha ispatlıyordu.
İçerde
Bu yılın iddialı dizilerinden olan ve yayınlandığı Pazartesi günü reyting zirvesini ele geçiren İçerde, şüphesiz son yıllarda karşımıza çıkan en iyi yerli dizilerden biri. Özellikle The Departed’a dahi ilham kaynağı olmuş 2002 Hong Kong yapımı Infernal Affairs’ten esinlenilen senaryosuyla dikkatleri üzerine çeken dizi, aynı zamanda başrolünde yer alan başarılı isimlerle de göz kamaştırmayı başarmaktadır.
Uyarlama bir senaryoya sahip olmasına rağmen kültürümüze ait birçok detayı da içinde barındıran dizi, kardeş olduklarından habersizce birbirlerine düşman olan Sarp ve Mert’in çekişmesini merkezine alır. Bir yandan da “İçerde misin” sorusuyla sağlam bir köstebeklik hikâyesi servis eden dizi, heyecanlı yapısıyla her daim merak uyandırmayı başarmıştır.
Dizinin en büyük artılarından biri de şüphesiz Rıza Kocaoğlu. Sözü kanun hükmündeki Kebapçı Celal’in, en has adamlarından Davut’a hayat veren deneyimli oyuncu, bir kez daha kendisine hayran bırakmayı başarmaktadır. Soğukkanlı ve bir o kadar da psikopat ruhlu bir katil olarak karşımıza çıkan Davut, kendisine güvenen tavrıyla dizinin en sürpriz karakterlerinden olarak öne çıkmaktadır. Nitekim onun göründüğü her bir sahnede hem Rıza Kocaoğlu’nun oyunculuğuna hem de Davut’un nevi şahsına münhasır karakterine şapka çıkarmak kaçınılmaz bir süreç halini almaktadır.
39. bölüm itibariyle ekranlara veda eden İçerde, aksiyonu, heyecan dozajı ve gizemli yapısıyla uzun süre hafızlardan çıkmayacak bir proje. Tabii ki bunda, yaratılan karakterlerin payı da yadırganmayacak derecede büyük. Rıza Kocaoğlu’nun hayat verdiği Davut’un da bu özel karakterlerden biri olması, başarılı oyuncuyu bir kez daha takdir etmemize olanak sağlamaktadır.
En İyi Rıza Kocaoğlu Filmleri
Ekranların asi çocuğu Rıza Kocaoğlu’nun beyazperdeye yaptığı işlerde, en az televizyondakiler kadar özel. O, kimi zaman başrol kimi zamansa konuk oyuncu olarak gözüktüğü her filmde, ilk anda dikkatleri üzerine çekmeyi başaran bir isim. E o zaman hiç vakit kaybetmeden, deniz gözlü yıldızımızın yer aldığı en iyi filmleri bir çırpıda hatırlayalım.
Bana Şans Dile (2001)
Çağan Irmak’ın beyazperde yolculuğunu başlatan film olarak da bilinen Bana Şans Dile, 2001 yılında çekimleri tamamlanan ve festivallerde gösterilen bir film olsa dahi vizyona girmesi 2007 yılına uzanmaktadır. Özellikle yönetmenin Babam ve Oğlum’un ardından artan popülaritesiyle birlikte görücüye çıkan film, vizyonda istediği başarıyı elde edemese dahi, Rıza Kocaoğlu’nun başarılı performansıyla akıllarda yer etmeyi başarmıştır.
Bahadır Yurtseven isimli bir lise öğrencisi, yaşının getirdiği bunalım sonucu, tüm sınıf arkadaşlarını silahla rehin alır. Esasen onun amacı çok nettir. O, bir yandan herkesin korkularını gün yüzüne çıkarmak için çabalarken bir yandan da hayata karşı beslediği kini tüm dünyanın duymasını istemektedir. Özellikle Çağan Irmak’ın haykırmak istediği hayat gerçeklerini çarpıcı bir şekilde aks ettirmesiyle değerli bir noktada duran Bana Şans Dile, sinematografik anlamda sınıfı geçemese de diyaloglarıyla takdir toplamayı başarmaktadır.
Rıza Kocaoğlu’nun, tüm hikâyeyi alevlendiren Bahadır Yurtseven’e hayat verdiği ve ilk profesyonel oyunculuk tecrübesini tattığı Bana Şans Dile, şüphesiz ki onun sert mizacıyla daha da değer kazanmaktadır. Keza Rıza Kocaoğlu’nun, naif duruşuna karşı içinde beslediği agresif ruhun, harikulade bir şekilde dışa vurulduğu film, böylelikle tepeden tırnağa yetenek abidesi olan bir oyuncuyla tanışmamıza da vesile olmaktadır.
Çağan Irmak’ın artık alışılagelmiş vurucu anlatısından kesitleri huzurlarımıza getiren Bana Şans Dile, bir yandan isyanını var gücüyle dile getirirken, bir yandan da Rıza Kocaoğlu’nun enfes oyunculuğuyla büyülemeyi başarmaktadır.
Kaybedenler Kulübü (2011)
Türk Sineması’nın son yıllarda ortaya koyduğu en özgün filmlerden biri olan Kaybedenler Kulübü, 1990’lı yılların ortasında fazlasıyla popüler olan radyo programının yapımcıları Kaan Çaydamlı ve Mete Avunduk’un yükselişteki kariyerini odak noktasına almaktadır.
Kaybedenler Kulübü isimli radyo programının gerçek hikayesinden yola çıkan film, deyim yerindeyse bohem hayatları huzurlarımıza getirmektedir. Kaan ve Mete’nin nevi şahsına münhasır karakterleri vesilesiyle eşlik ettiğimiz film, bir yandan bu destansı radyo programını özgün yapısıyla büyülerken bir yandan da Kadıköy sokaklarının tüm ihtişamıyla bizleri baş başa bırakmaktadır. Özellikle cesur ve mizahi diyalogları ile akıllarda yer eden Kaybedenler Kulübü, şüphesiz ki son yılların en iyi yerli filmlerinden biri.
Filmi özel yapan detayın, referans alınan radyo programı olduğu aşikar. Ancak bu noktada seçtiği dinamik anlatım diliyle de yönetmen Tolga Örnek’in hakkını vermek lazım. Keza Kaybedenler Kulübü’nden şu an övgüyle bahsedebiliyorsak, bundaki aslan payı ona ait. Böylesine bohem seyreden bir atmosferden, fazlasıyla eğlenceli ve realist bir hikâye vaat etmek her baba yiğidin harcı değil.
Bu noktada parantez açılması gereken husus ise karakterlerin özgün duruşu. Başta göze çarpan ikili Kaan ve Mete olsa dahi, arka plana saklanmış bir Rıza Kocaoğlu’nun varlığı ise göz ardı edilmeyecek derecede büyük. Nitekim oturduğu koltukla bütünleşen, asosyal bir çevirmene hayat veren başarılı oyuncu, adeta sakin kelimesinin sözlük karşılığı olarak karşımıza gelmektedir. Bu da Rıza Kocaoğlu’nun konuşmasa dahi, göründüğü her bir sekansta kahkahayı beraberinde getirmesine olanak sağlamaktadır.
İki entelektüel radyo programcısının hayat hikâyesini, tadına doyulmayacak bir şekilde izleyenlerine servis eden Kaybedenler Kulübü, müzikleriyle, 68 ruhuyla ve de en önemlisi diyaloglarıyla hafızlarda yer etmeyi başarmıştır. Nejat İşler, Yiğit Özşener ve Ahu Türkpençe’nin başrolleri paylaştığı film, kısa ama öz performansıyla sahne alan Rıza Kocaoğlu’nu da ölümsüzler arasına yerleştirmeyi bilmiştir.
Av Mevsimi (2010)
Şener Şen ve Yavuz Turgul ikilisini bir kez daha buluşturan ve zengin oyuncu kadrosuyla ilgi çeken Av Mevsimi, sırlarla örülü bir polisiyeyi izleyenlerine sunmaktadır.
Bulunan bir ceset sonrası harekete geçen Cinayet Büro, hayatlarının tümden değişeceğinden habersiz bir şekilde, bu sıra dışı soruşturma için yollara düşer. Tabii, işin ucu ünlü iş adamı Battal Çolakzade’ye dayanınca, işin rengi fazlasıyla değişecektir. Ancak, polislik sezgileri fazlasıyla gelişmiş olan ve teşkilatın en meşhur isimlerinden olan Avcı lakaplı Ferman’ın, bu işin peşini bırakmaya hiç mi hiç niyeti yoktur. Yardımcısı İdris ile birlikte çözmek için çaba sarf ettikleri bu cinayet, şimdiye dek karşılaştıklarından çok farklı ve fazlasıyla sürprize açık hadiseleri de beraberinde getirecektir.
Sinemamızın yaşayan efsanesi Şener Şen’i ve ünlü komedyen Cem Yılmaz’ı bir araya getirmesinden dolayı adından sıklıkla söz eden Av Mevsimi, aynı zamanda fazlasıyla geniş de bir oyuncu kadrosuna sahip. Bu zengin havuz içerisinde boy gösterenlerden biri de Rıza Kocaoğlu. Bu gizemli cinayetin kilit isimlerinden biri olan Asit Ömer’e hayat veren başarılı oyuncu, vicdan sahibi bir psikopat olarak karşımıza gelmektedir. Her ne kadar çok fazla süre almasa da, kendisine biçilen zaman dilimi içerisinde rolünün hakkını fazlasıyla teslim eden Rıza Kocaoğlu, bir kez daha yeteneğini dosta düşmana kanıtlamıştır.
Senaryosu ve yönetmenliğini usta sinemacı Yavuz Turgul’a ait olan Av Mevsimi’nin başrollerini ise Şener Şen, Cem Yılmaz, Çetin Tekindor, Okan Yalabık ve Melisa Sözen gibi isimler paylaşmaktadır.
Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm (2011)
Ekranların fenomen dizisi Behzat Ç.’nin ilk sinema filmi olma özelliği taşıyan Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm, Emrah Serbes’in destansı kitabı Son Hafriyat’ın beyazperdeye uyarlaması olarak karşımıza gelmektedir.
Cinayet Büro’nun kendisine Red Kit diyen bir seri katilin peşine düşüşünü konu alan film, diziden alıştığımız kesitleri sunmasının yanı sıra özgün yapısıyla da fark yaratmaktadır. Özellikle romanı esas alan senaryo, yaratılan karakterlerin fazlasıyla derinlikli olmasına da olanak sağlamıştır. Bunlardan ikisi de şüphesiz ekürü edasıyla arz-ı endam eden Pembo ve Gorbaçov.
Rıza Kocaoğlu’nun hırçın bir psikopat olarak karşımıza çıktığı film, aynı zamanda onun ağzından eksik etmediği sakızı ve küfürlü jargonuyla unutulmazlar arasına girmesine olanak sağlamaktadır. Yetimhanede doğup, büyüyen ve çocukken sıklıkla tükettiği sakızdan dolayı Pembo lakabıyla anılan bir karaktere hayat veren başarılı oyuncu, bir kez daha göründüğü her bir sekansta izleyenlerine kahkaha attırmayı başarmaktadır. Keza Rıza Kocaoğlu’nun kısıtlı sürede yaptıklarının da Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm filmini özel olarak addetmemize olanak sağlayan yegane hususlardan biri olduğunu dile getirmek gerekir.
Yönetmenliğini Serdar Akar’ın yaptığı, başrollerini; Erdal Beşikçioğlu, Fatih Artman, Berkan Şal, İnanç Konukçu ve Tardu Flordun’un paylaştığı film, özellikle dizi fanları için eşsiz bir seyirlik olarak öne çıkmayı başarmaktadır.
Behzat Ç. Ankara Yanıyor (2013)
Behzat Ç.’nin televizyon ekranlarına vedasının hemen akabinde izleyicisi ile buluşan Behzat Ç. Ankara Yanıyor, bakan suikastı ile bağlantılı bir dizi cinayetin peşine düşen Cinayet Büro ekibinin hikâyesini konu almaktadır.
Behzat Ç. teşkilattan ayrılmış ancak polislik dürtüleri onu meslekten bir türlü alıkoyamamıştır. Artık futbol antrenörlüğü yapmakta olan bu sıra dışı başkomiser, ekibin ısrarına dayanamaz ve birbiri ardına gelen cinayetleri çözmek için görev başına döner. Ancak bir farkla, bu sefer belinde rozeti yoktur! Alman polis teşkilatından Ulrike Meinhof ile birlikte sır perdesini aralamak için yola koyulan Behzat Ç.’nin yolu Kıbrıs’a kadar uzanacaktır. Ancak onu burada bekleyen bir sürpriz daha vardır; o da Pembo ile Gorbaçov!
Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm filminin çok sevilen ikilisinin bir kez daha karşımıza çıkışını müjdeleyen Behzat Ç. Ankara yanıyor, onların sahne aldığı dakikalarda mizah seviyesini doruk noktasına çıkarmayı da ihmal etmiyor. Özellikle Pembo’nun nevi şahsına münhasır kişiliği ile bir kez daha döktürdüğü film, Rıza Kocaoğlu’na olan hayranlığı da deyim yerindeyse iki katına çıkarıyor.
Behzat Ç.’nin hali hazırda son kez izleyicisi ile buluştuğu proje olma özelliği taşıyan Behzat Ç. Ankara Yanıyor, dizinin efsanelerinden Ercüment Çözerli hikâyesiyle seyir zevkini yukarılara çekerken, Pembo ve Gorbaçov ile de güldürmeyi başarmaktadır.
Dünyanın En Güzel Kokusu (2016)
Genellikle psikopat olarak tabir edebileceğimiz karakterlerle karşımıza çıkan Rıza Kocaoğlu, bu sefer umarsız bir aşığa hayat verdiği Dünyanın En Güzel Kokusu’yla hayranlarını fazlasıyla şaşırtmaktadır. Nitekim o, astığım astık kestiğim kestik tavırlarını tamamıyla rafa kaldıran ve her kadının kalbini çalma potansiyeline sahip bir romantik olarak belirirken, her rolün adamı olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır.
Derya ile Hakan uzunca bir süredir birbirlerinin hayatında olan, iki yakın arkadaştır. İlerleyen yaşlarına rağmen hala bekâr olan bu iki yetişkinin en büyük hayali ise çocuk sahibi olabilmektir. Bu iki müzmin bekâr için, ilişkilerini arkadaşlıktan öteye götürmenin vakti gelip çattığında ise, çocuk sahibi olma hayali, onları hayata bağlayan yegâne unsur olacaktır. Tabii ki, onunla birlikte gelen en nefis duygu aşk da cabası…
Yıllarca en yakın arkadaş rolünü oynayan iki aşığın hikâyesini konu alan Dünyanın En Güzel Kokusu, “En yakın arkadaştan sevgili olur mu?” sorusuna verdiği cevapla muadillerinden ayrılmayı başarmaktadır. Özellikle Rıza Kocaoğlu’nun duygusal bir aşık rolünde dahi ne denli harikalar yaratacağını bize gösteren ve bu nedenle fazlasıyla değerli bir noktada duran film, Tuba Ünsal’ın güzelliği ile de büyülemeyi başarmaktadır.
Yönetmenliğini Mustafa Uğur Yağcıoğlu’nun yaptığı film, popüler oyuncuları ve ilgi çekici konusuyla yerli sinemanın son yıllardaki öne çıkan romantik filmlerinden biri olmayı da başarmıştır.