Siz de kendine daha çok vakit ayırmak isteyen ama o malum meşguliyetlerden dolayı bunu başaramayanlardan biri olabilir misiniz? Sık sık iş hayatınızla özel hayatınız arasında sıkışıp kaldığınızı mı hissediyorsunuz? Bir yandan işlerinizi yola sokmaya bir diğer yandan da ailenizle ilgilenmeye çalışırken, kendinizi hep en son plana mı atıyorsunuz? Peki, neden? Neden kendinize vakit ayıramadığınızı sahiden biliyor musunuz? İş hayatınızın yoğunluğu yüzünden mi? İlgilenmek zorunda olduğunuz çocuklarınız yüzünden mi? Çağımızın bize getirdikleri yüzünden mi? Gerçek neden ne?
Eminim ki birçoğunuzun bu soruya verecek benzer cevapları vardır. Tıpkı şunlar gibi: “Çok çalıştığım için kendime zaman ayıramıyorum, işle ev arasındaki koşturmacadan geriye kalan zamanda sadece yemek yeme, duş alma ve uyuma gibi temel ihtiyaçlarımı giderebiliyorum, o kadar çok işim var ki bazen başımı kaşımaya bile vakit bulamıyorum…” Evet, günümüzde hemen herkesten duyabileceğimiz bu sözlere karşı hiçbirimiz yabancı değiliz, diye düşünüyorum. Zaten yabancı olmamız ne mümkün! Şöyle durup etrafımıza bir bakmamız bile insanların birer oyun kahramanı misali oradan oraya koşuşturduklarını görmemiz için yeterli oluyor. Trafikte bekleyen o sinirli yüzler, banka kuyruklarında beklerken ruhunu teslim edecekmiş gibi duran tedirgin bedenler, ikide bir saatine bakıp artık her neresiyse oraya geç kalacağını düşünenler ve daha neler neler! Küçücük çocuklar bile bir an önce şu kaydıraktan kayayım de diğerine geçeyim der gibiler!
Anlayacağınız, hepimiz bir yerlere yetişme, bir şeyleri halletme telaşında a köşesinden b köşesine doğru bilmem kaç kilometre hızla ilerliyoruz. Tabii, bu sırada kendimize hiç vakit ayırmadığımız için benlik havuzumuza dolan suyun farkına varamıyoruz. Meşguliyetlerimize odaklandıkça artan su hızından ve musluk sayısından bihaber aradaki mekik dokuma işlemine devam ediyoruz. Ta ki taşan suyun farkına varana kadar süreci tekrarlayıp duruyoruz. Ve sonunda karşımıza çıkan bu hatalı havuz problemi karşısında hangi yolu denersek deneyelim, yanıta ulaşamıyoruz. Evet, hemen hepimiz kendimizi benzer durumlar içine sürüklüyoruz.
İşin, gücün, paranın, yapılacakların, temizliğin, arkadaşların, toplantıların, hatta ailenin, kısacası tüm meşguliyetlerimizin bizim sağlığımız ve mutluluğumuzdan daha önemli olmadığını anlayamıyoruz. Daha doğrusu, kendimize yeteri kadar özen göstermezsek yapmamız gereken işleri yapamayacağımız veya ilgilenmemiz gereken insanlarla ilgilenemeyeceğimiz gerçeğini göremiyoruz. Başkalarını mutlu etmek için ilk başta gereken şeyin kendi mutluluğumuz olduğunu unutuyor, gücümüzün son damlasına kadar mücadele etmeye çalışıyoruz. Sonra da işte beklenen sonuç ortaya çıkıyor. Çağımızın mutsuz çalışanlarından, annelerinden, babalarından, eşlerinden ya da genel olarak yaşayanlarından biri olup çıkıyoruz. Diğer bir deyişle; bile bile lades diyor sonra da “neden hayattan keyif alamıyorum” diyoruz. Oysaki neden ortada! Hem de öyle böyle değil, ortada ciddi ciddi kapı gibi duran bir neden var! O da kendimize ayırdığımız zaman konusundaki cimri mi cimri yaklaşımımız!
Bütün Planlarınıza Sevdiklerinizi Dahil Etmek Zorunda Hissetmeyin!
Büyük ihtimalle siz de bu hatayı yapıyorsunuz. Yani bir plan yapacaksanız, işin içine hemen sevdiklerinizi de dahil etmeye çalışıyor, onlarsız bir şey yapmanın bencillik olacağını düşünüyorsunuz. Ama artık bu tarz düşüncelerden vazgeçmenin zamanı geldiğini kabul etmelisiniz. Sonuçta herkesin tek başına kalmaya ihtiyacı vardır, değil mi? Yeri geldiğinde tek başınıza yemek yiyebileceğinizi de alışveriş yapabileceğinizi de sinemaya gidebileceğinizi de bilmelisiniz. Uzun lafın kısası; her planınıza ailenizi ya da arkadaşlarınızı dahil etmeye mecbur değilsiniz. Diğer bir deyişle; bırakın şu cümbür cemaat dolaşmayı! Ya da planlarınızı toplu bir şekilde yapmaya devam edin. Ama unutmayın ki; bir süre sonra etrafınızdaki gürültüden dolayı kendi sesinizi duyamamaya başlayacaksınız.
Tek Başınıza Yapmaktan Hoşlandığınız Aktiviteler için Organize Olun!
Yağmurlu bir günde en sevdiğiniz koltuğa kurulup kitap okumayı mı seversiniz yoksa başka bir şeyi mi? Ne bileyim; akşam güneşinin kızıllığı altında denizi izlemek mi size göre yoksa doğanın içinde kaybolmak mı? Bütün ışıkları kapatıp film izlemek mi özlediğiniz yoksa küveti doldurup uzun bir banyo keyfi yapmak mı? Evet, kendinize daha çok vakit ayırmak istiyorsanız, tek başınıza yapmaktan hoşlandığınız aktivitelerin farkına varmalı ve gün içinde bunları yapabilmek için organize olmalısınız.
Yani o gün yapmak istediğiniz şeye karar vererek, bunun için uygun koşulları yaratmalısınız. Zira emin olun ki gerçekten isterseniz fazla fazla zaman yaratabilirsiniz. Ufak tefek işlerinizi görmezden gelerek ve kendinizi diğer şeylerden daha ön plana alarak vaktinizi dilediğiniz gibi değerlendirebilirsiniz. Sonuçta; başka her şey için vakit yaratabiliyorsanız, bunu kendi mutluluğunuz için de yapabilmelisiniz, değil mi?
Daha Verimli Çalışın!
İş hayatınızın özel hayatınızı işgal etmesine izin vermeyin. Daha doğrusu, mesai saatlerinizi daha akıllıca kullanmaya başlayarak, eve iş götürmekten veya fazla çalışmak zorunda kalmaktan kurtulun. Zira pek çok kişinin kendine vakit ayıramaması için öne sürdüğü bahane bu! “Çok çalışıyorum, sürekli toplantıya katılıyorum, başarılı bir kariyer için uğraşıyorum, para kazanmam için herkesten fazla çalışmalıyım” gibi düşüncelere sahip olan bir sürü insan, işi için kendi zamanından ödün veriyor. Ve aslında bu yaklaşımla yapılabilecek en büyük hatalardan birini yapıyor. Çünkü başarı için her ne kadar çok çalışmak gerektiği söylense de durum aslında öyle değil. Evet, başarı için çalışmak gerekli ancak bu çok değil akıllıca çalışmak olmalı! Kısacası; kendinize daha çok vakit ayırmak istiyorsanız verimli çalışma alışkanlığı kazanmanız gerektiğini de bilmelisiniz.
Güne Erken Başlayın!
Güne erken başlamak! Biliyorum biliyorum, bu öneriyi pek çok yerde görüyor ve artık klişe olduğunu düşünüyorsunuz. Ama yine de güne erken başlamanın size ne kadar çok faydası olacağını unutuyorsunuz. Bu öneriyi uyguladığınızda hem mutluluğunuzda, hem kazancınızda, hem sağlığınızda, hem de başarınızda gözle görülür bir iyileşme olacağını göz ardı ediyorsunuz. Etmemelisiniz!
Eğer başarılı bir hayat sürdürmek istiyorsanız güneşle birlikte olmasa bile en azından ondan hemen sonra uyanmalı, sabahın enerjisini içinizde hissederek yapacaklarınıza başlamalısınız. Sonuçta; hep vakitsizlikten şikayet etmiyor musunuz? Bir türlü başınızı dinlemeye fırsat bulamadığınızı söyleyip durmuyor musunuz? O halde normalden biraz daha erken kalkarak bu zamanı kendiniz için kullanabilirsiniz. Mesela; sabahın o hoş serinliğinde tek başınıza yürüyüş yapabilir, balkonunuzda kahvenizi yudumlayabilir, şehrin uyanışını izlerken yalnızlığın keyfini çıkartabilirsiniz. Ve böylelikle günün koşuşturmacasına başlamadan çok daha önce kendiniz için iyi bir şey yapabilirsiniz.
Mesai Çıkışlarınızda Küçük Kaçamaklar Yapın!
Bütün işlerinizi halledip, iş yerinizden çıkıyorsunuz. Hemen eve gidip diğer yapılacaklara mı başlıyorsunuz? Eşinize ya da çocuklarınıza yemek hazırlamak için apar topar eve mi gidiyorsunuz? Veya dışarıda sizi bekleyen arkadaşlarınıza yetişmek için mi çabalıyorsunuz? Evetse, bunlardan da vazgeçin derim. Kendinize vakit ayıramamaktan şikayet ediyorsanız eğer iş çıkışında koştura koştura bir yerlere yetişmeye çalışmamanız gerektiğini söylüyorum. Üzerinizde saatler boyunca süren çalışmanın atılmamış yorgunluğu dururken başka şeyler için kendinizi yormayın diyorum. Çünkü sallana sallana yürümek, yolunuzun üzerindeki bir yerde duraksamak ya da tek başınıza herhangi başka bir şey yapmak size çok daha iyi gelecektir. Kısacası, mesaiyi bitirdiğinizde kendi başınıza günün ödülü niteliğinde kaçamaklar yapmalısınız.
Favori Atıştırmalıklarınızı Elinizin Altında Bulundurun!
Evde ya da iş yerinizde! Favori atıştırmalıklarınızı yanınızda bulundurun. Mesela; bir çikolata aşığı mısınız? Ya da kuruyemiş mi seversiniz? Kahve tutkunu musunuz? Artık favoriniz neyse, onları hep elinizin altında bulundurun diyorum. Bu şekilde fırsatını bulduğunuzda, hemen kendinize zaman yaratabilir, bir yandan dinlenirken bir diğer yandan da bu dinlencenizi favori atıştırmalıklarla tadından yenmez duruma getirebilirsiniz.
Düşünsenize; tam da yoğun bir günün üstesinden başarıyla gelmişken, yanında en sevdiğiniz çikolata kurabiyeleriyle sıcak bir kahve sizin için mükemmel bir zaman yaratmaz mıydı? Ya da yorgunluktan ve sıcaktan tükenmek üzereyken dolabınızda hazır bekleyen buz gibi soğuk içeceğinizle krakerler size daha iyi hissettirmez miydi? O zaman favori atıştırmalıklarınızı ulaşılabilir bir yerlere depoladığınızdan emin olun. Böylelikle ihtiyacınız olduğunda ufak bir kaçamak yapabilir, kendinizi lezzetli zaman dilimleriyle şımartabilirsiniz.
Gerektiğinde Yardım Alın!
Temizlik, ütü, banka işleri, ödemeler, tamiratlar, çocuk bakımı, yemek derdi ve dahası! Günlük hayatınız içerisinde bütün bunlar için de bir sürü zaman harcıyorsunuz, değil mi? İşten eve bir geliyor, dinlenmek yerine ev işleri ve diğer yapılması gerekenlerle uğramak durumunda kalıyorsunuz. Peki, bunlar sizin mutluluğunuzdan daha mı değerli? Evin her gün derli toplu olması sizin iyiliğinizden daha mı ön planda? Veya çocuklarınızın yarın hatırlamayacağı yaramazlıklarına katlanmak sizce iyi ebeveynlik demek mi? Keza kendinizi iyi hissetmezken onlarla ilgilenmek de aynı şekilde! Yapmayın!
Lütfen, kendinize bu kadar kötülük yapmayın. Gerekiyorsa yardım alın ama bir süper kahraman gibi hiç durmadan oradan oraya koşturmayın. Ev işleri mi zamanınızı alıyor? Başka giderlerinizden kısın ve bir yardımcı alın. Çocuklarınız mı sizi tüketiyor? Onlara oyalanabilecekleri yararlı bir şeyler bulun. Ya da eşinizden, kardeşlerinizden yardım isteyin. Sonuçta; etrafınızdaki insanları mutlu etmek istiyorsanız eğer önce siz mutlu olmalısınız, unutmayın.