Güle oynaya yaptığımız harcamaların ceremesini diyorum, aynı yüz ifadesini takınarak çekebiliyor muyuz? Hayır, değil mi? Düşüncesizce yaptığımız harcamaların sonuçlarını gördüğümüzde alışveriş yaptığımız anlardaki mutluluğun zerresini bile hissedemiyoruz. Üst üste binen borçların altından kalkamadığımızda satın aldığımız ürünler bizi hiç ama hiç mutlu edemiyor. Para harcarken kendimizi o kadar kaybediyoruz ki, kendimizi nasıl bir duruma sürüklediğimizi anladığımızda genellikle hatadan dönmek için çok geç olduğunun farkına varıyoruz.
Evet, borçlu olan çoğu kişinin yaşadığı durumdan söz ediyorum. Gayet iyi miktarda para kazanıp, rahatlıkla geçinebilirken kendisini hem maddi hem de manevi anlamda çıkmaza sürükleyen alışveriş tutkunu kişilerden bahsediyorum. Alışveriş yaparken mantıklı düşünemeyen, anlık dürtülerle hareket edip istek ve ihtiyaç arasındaki ayrımı yapamayan bu kişilerin karşılaşması en muhtemel olasılık olan borç batağına nasıl düştüklerini anlatmaya çalışıyorum.
Efendim? Yoksa siz de bu yaklaşımla harcama yapanlar arasında mısınız? Eğer öyleyse bir an önce bu yaklaşımdan kurtulmanız gerektiğini bilmelisiniz. Kendinizi ödeyemeyeceğiniz kadar çok borca sokmadan önce nasıl hatalarınız olduğunu anlamalı ve yanlışlarınızı düzeltmelisiniz. Peki, bunun için ne yapmalısınız? Mesela; hemen şimdi paylaşacağımız borca girmek için üretilen bahaneler neymiş, bunları öğrenerek işe başlayabilirsiniz. Çünkü bu bahaneler boyunu aşacak miktarlarda paralar harcamayı seven kişiler tarafından sürekli olarak kullanılıyor. Hatta belki sizin de favori cümleleriniz arasında yer alıyor. Evet, inceleyin bakalım; aşağıdaki bahaneler size tanıdık gelecek mi?
Yerli yersiz borca girmek için üretilen ve göründükleri kadar masum olmayan tehlikeli bahaneler:
“Bu Ay Çok İhtiyacım Vardı!”
Sürekli olarak borç yapan ve gideri gelirini aşan kişilerin sık sık arkasına sığındığı bahanelerden bir tanesi bu. Yani “harcama yaptım ama bu ay çok ihtiyacım vardı” gibi cümlelerle kendilerini kandırmaya çalışan bu kişilerin, aslında sürekli bir şeylere ihtiyaçları vardır. Bu şekilde harcama yapan kişiler alışveriş merkezlerinin müdavimleri arasında yer alırlar. Aslında çok ihtiyaçları olan şeyler genellikle dolaplarında var olan şeylerin bir başka rengi ya da bir başka modelidir. Diğer bir deyişle; gerçekte ihtiyaçları olan şey o ürünler değil, sadece para harcamaktır.
Yüzlerce liralık bir parfümün de pahalı bir ayakkabının da gereksinimleri arasında olduğunu söyleyebilen bu kişiler için harcama yapmak başlı başına bir ihtiyaçtır. Kısacası; borca girdikten sonra bu harcamanızı o ay çok ihtiyacınız olduğu için yaptığınızı söylüyorsanız, bu cümleyi sadece o ay için mi yoksa sürekli olarak mı söylediğinizi düşünmenizi öneririm. Böylelikle durumun bahane üretmek mi yoksa sahiden ihtiyaçlarınızı gidermek mi, işte bunun kararını verebilirsiniz.
“Bir Senedir Çalıyorum Tatil Yapmasa mıydım?”
Değil mi ama? O kadar yoruldunuz, o kadar yoruldunuz ki, tatil yapmayı kesinlikle hak ettiniz. Tamam, bir senedir çalışıyor olabilirsiniz. İş hayatının yoğunluğundan sıkılmış, bunalmış olabilirsiniz. Bunlara diyecek hiçbir lafım yok. Tatil yapmak elbette ki en doğal hakkınız. Peki, ama hiç paranız yokken ihtiyaç kredisi falan çekip ya da birilerinden borç alıp da tatile gitmek ne kadar mantıklı?
Hem tatil yapmak denildiğinde neden aklınıza ultra lüks oteller ya da popüler tatil mekanlarından başka bir seçenek gelmiyor ki? Sonuçta binlerce lira harcamadan da rahatlıkla tatil yapabilirsiniz. İşte bu gerçeklerin farkına varıp, borca girmek için üretilen bu “tatili hak ettim” yaklaşımından vazgeçmelisiniz. Ya da siz bilirsiniz, tatile gitmek için bütçenizi zorlayın ve sonunda yaptığınız tatilin acısını bir tek teninizde değil içinizde de hissedin.
“Çok Değil Birkaç Ay İçinde Toparlarım”
Gayet tabii efendim! Ne kadarcık borç yaptınız ki! Çalışır hepsini bir bir ödersiniz. Yeter ki sağlığınız yerinde olsun. Tam da yeri gelmişken, borç yaparken aklınıza hiç sağlık sorunu yaşayabileceğiniz ihtimalini getiriyor musunuz? Ya da herhangi başka bir aksilikle karşılaşma olasılığınızı hiç düşünüyor musunuz? Demek istediğim o ki, normal şartlarda boş yere yaptığınız borçları ödeyebilecek durumda olsanız bile beklenmedik durumlarla karşılaşabileceğiniz gerçeğini sahiden görüyor musunuz? Sonuçta; her şey bizim için, öyle değil mi? Hayatınız sadece saniyeler içerisinde allak bullak olabilir. Hastalanabilir ya da farklı nedenlerden dolayı işinizi kaybedebilirsiniz. İşte bu nedenle, harcamalarınızı her zaman akıllıca yapmalısınız.
Bir borcun altına girerken çalışamayacak duruma düşme ihtimalinizde onu ödeyip ödeyemeyeceğinizi hesaba katmalı, beklenmedik durumlar için kenarda mutlaka paranızın olması gerektiğini unutmamalısınız. Yani birkaç ay içinde toparlayacağınızı düşünerek kendinizi teselli ettiğiniz borçlarınızı ödemek için yeterince paranız olmayabileceği olasılığını görmezden gelmemelisiniz. Ayrıca bu yaklaşımla, sırtınıza binen yükleri küçümseme hatası yaptığınızı da hatırlatmak isterim. Unutmayın ki hiçbir borçlu, iflasın eşiğine gelene kadar ne kadar çok borcu olduğu gerçeğini göremez. Şayet onlardan biri olmak istemiyorsanız, ufak da olsa hiçbir borcunuzu küçümsemeyin.
“Fiyatı Çok Uygundu Yoksa Hayatta Almazdım!”
Tabii tabii! Fiyatı çok uygundu! Hem zaten siz fiyatı uygun olmayan hiçbir şey için para harcamazsınız ki! O kadar ucuza pantolon bulmuşsunuz, elbette fırsatı kaçırmayacaktınız. İndirimli fiyatı 150 lira olan o ceket elbette alınmalıydı! Hadi ama lütfen bırakın bu kötü alışkanlıkları. Kendinizi kandırmaktan vazgeçin artık. Çünkü yapılan bir harcamanın açıklaması “fiyatı çok uygundu yoksa hayatta almazdım” olamaz. Hem zaten bu cümleyi kurarak kendi kendinizi çürüttüğünüzü fark edemiyor musunuz?
Öne sürdüğünüz bahanede “yoksa almazdım” diyerek o ürüne aslında ihtiyacınız olmadığını söylemiyor musunuz? Sonuçta, o ürünü almak sizin için o kadar önemli değilse o zaman paranızı neden boş yere harcıyorsunuz? Kısacası, borca girmek için aslında ne kadar saçma bahaneler ürettiğinizin farkına varın derim. Cüzdanınızdaki paraya azıcık değer verin ve 3’ün 5’in hesabını yapmayı öğrenmediğiniz sürece belinizin hiçbir zaman doğrulmayacağı gerçeğini artık görün.
“Taksitli Alır, Ufak Ufak Öderim!”
İşte borçlanmaya bayılanların ama iş ödemeye geldiğinde ne yapacağını bilemeyenlerin sığındığı bir bahane daha! Taksitli alışverişler! Beğenmiş olduğunuz pahalı bir ürünü taksitle aldığınızda onun bütçenizi hiç de sarsmayacağını zannediyorsunuz, değil mi? 2000 liralık bir gözlüğü bilmem kaç taksite böldürdüğünüzde bu harcamanın akıllıca yapılmış bir harcama olduğunu düşünüyorsunuz. Peki, ama o taksitleri ödeyecek kişinin yine siz olduğunu sahiden biliyor musunuz?
Ya da taksitli alışverişlerde tutarın üzerine eklenen vade farkından ne kadar haberdarsınız? Büyük ihtimalle, alışverişinizi tamamladığınızda yüzünüze yansıyan “ufak ufak öderim kesinlikle mantıklı bir tercih yaptım” ifadesinde bu gerçeklere yer vermiyorsunuz. İşte bu yüzden taksitli alışveriş yapacaksanız, birkaç kez düşünmenizi öneririm. Sonuçta; ufak ufak derken, ekstrenizdeki miktarı görüp de küçük bir şok geçirmek istemiyorsanız, verdiğim önerilere kesinlikle kulak vermelisiniz.
“Sezon Sonu İndirimini Kaçıramazdım!”
Ah o sezon sonu indirimler! Mağazaların vitrinlerini süsleyen janjanlı afişler! % bilmem kaçlara varan uygun fiyatlı ayakkabılar, montlar, elbiseler… Siz de bunların cazibesine kapılarak bir ton harcama yaptıktan sonra kendinize “ama bu indirimi kaçıramazdım” diyorsanız, iflas bayrağını çekmenize çok az bir süre kaldığını bilmelisiniz. Sonuçta; hiç ihtiyacınız yokken bir sene sonra kullanacağınız ürünler için harcama yapmanın ne kadar mantıksız olduğunu anlamalısınız. Hem müşteri çekmek için vitrin camlarını süsleyen o rakamların genellikle gerçek indirim olmadığının da farkına varmalısınız. Tamam, sezon sonu indirimlerin gerçekten de uygun olduğu anlar var. Ama işte siz ihtiyacınız olduğu için değil de fazla malın göz çıkarmayacağını düşünerek hareket ettiğiniz için hata yapıyorsunuz. Çünkü bu da yerli yersiz borca girmek için kendinizi avutma yöntemlerinizden bir diğeri.
“Hem Bu Zamanda Borçsuz İnsan Var mı ki?”
Değil mi ama! Bu zamanda borçsuz insan mı var? Para içinde yüzenlerin bile bir sürü borcu var. Sonuçta; borçsuz bir şey almak kolay değil! İyi hoş da, siz bir ev almak için falan borca girmiyorsunuz ki. Ya da yatırım yapmak için değil girdiğiniz borçların nedeni. Siz sadece ama sadece keyfinize göre hareket etmek veya anlık isteklerinizi karşılamak için borç yapıyorsunuz. Sonra bir de bunlarla kendinizi kandırıyorsunuz.
Yapmamalısınız. Herkesin borcu olduğunu düşünerek kendinizi boş sözlerle avutmamalı, kendinizi başkaları da hata yapıyor diye aynı hataları yapmaya sürüklememelisiniz. Hem birilerinin çok borcunun olması sizin var olan borçlarınızla ilgili herhangi bir değişiklik falan yapmıyor değil mi? Ya da borç batağı içine sürüklenmiş bir arkadaşınızın varlığı içinizi rahatlatmıyor. O halde kendinizi bu tarz bahaneler üretmekten alıkoymayı öğrenin. İlle de birilerinin yaşamından pay biçecekseniz, sürekli borç yapanlara değil kişisel finansı konusunda akıllıca davrananlara bakmayı tercih edin. Çünkü ancak bu şekilde kazançlı çıkabilirsiniz.