İspanya’yı 36 yıl boyunca diktatörlükle yönetmiş olan Francisco Franco, son nefesini verene kadar ülkenin idaresini elden bırakmamıştır. Bir kara subayı olarak askerlik hayatına başlamış ve yıllar içerisinde hızla rütbe atlayarak ününe ün katmıştır. İspanya İç Savaşı’nın başlamasına neden olan Franco, yüzbinlerce kişinin ölümüne neden olmuş, binlercesini de sert yöntemlerle cezalandırmıştır.
Koyu bir Katolik olan Franco, komünizm, sosyalizm ve laikliğe karşı çıkmış, muhafazakarlığının, dindarlığının ve aşırı milliyetçiliğinin yanı sıra izlediği akıllıca politikalarla da 20. yüzyılın en çok dikkat çeken siyasi kişiliklerinden biri olmuştur. Kısaca; El Caudillo (önder) lakabıyla da bilinen Franco’dan bahsettiğimize göre şimdi ayrıntılara geçebiliriz.
Francisco Franco Kimdir? Kısaca Bilgi
Son faşist diktatör olarak da nitelendirilen Francisco Franco, 36 yıl boyunca ülkeyi diktatörlükle yönetmiştir. İç savaşın bitmesinin ardından katı kurallarını uygulamaya koyulan Franco, Mussolini ve Hitler’in yanında savaşa girmese de onlar gibi baskıcı politikalar geliştirmiştir. Kadınların çalışma hayatına kısıtlamalar getirmek, onları çocuk doğurup evde oturmaları için teşvik etmek, karşıt görüşlüleri tutuklayıp ülkeden uzaklaştırmak bunlardan yalnızca bazıları.
Şiddet yanlısı İspanyol general yaptıkları yüzünden sanatçılar da dahil olmak üzere sayısız insan tarafından eleştirilmiştir. Örneğin; Picasso imzalı Guernica tablosu, Franco diktatörlüğünde yaşanan katliamı anlatmaktadır. Aynı şekilde Ernest Hemingway de Nobel ödüllü eseri Çanlar Kimin için Çalıyor’da İspanya İç Savaş’ını gözler önüne sermiştir. Sonuçta; Francisco Franco siyasi açıdan başarılı gösterilse de çoğu kişi tarafından binlerce insanın katledilmesine yol açan zalim bir diktatör olarak anılmaktadır.
Francisco Franco’nun Hayatı
Tam adı Francisco Franco y Bahamonde olan diktatör; 4 Aralık 1892’de İspanya’da dünyaya gelmiş. Eğlence düşkünü babası Nicolás Franco y Salgado-Araújo’dan ziyade dindar annesi María del Pilar Bahamonde y Pardo de Andrade’ye yakın olarak büyümüş. Ve ailesinin geleneğine uyarak deniz subaylığına yönelen Franco; Deniz Akademisi’ne alınacak öğrenci sayısının sınırlandırılması neticesinde kara subaylığı eğitimi almak durumunda kalmış.
1907 yılında girdiği Toledo Piyade Akademisi’ni 3 yılda bitiren Franco, 1912’de İspanyol birliklerinin Fas’ta başlattığı askeri harekata gönüllü olarak katılmış. Bir yıl sonra üsteğmenliğe, 1915’te te yüzbaşılığa yükseltilen Franco, 1916 yılında ağır bir şekilde yaralandığı için İspanya’ya gönderilmiş. 1917’de binbaşı olan Francisco Franco, 1920’de İspanyol Yabancılar Lejyonu’nun komutan yardımcılığına, 1923’te de birliğin komutanlığına getirilmiş. Aynı yıl Carmen Polo ile evlenen askerin 3 yıl sonra Maria del Carmen (tek çocuğu) isminde bir kızı olmuş.
Francisco Franco Gençlik Dönemi;
1926’da tuğgeneralliğe yükseltilen Franco, 1928 yılında Zaragoza Askeri Akademisi’nin komutanı olarak tayin edilmiş. 1931’de İspanya’da krallığın devrilmesinin ardından kurulan cumhuriyet yönetiminin antimilitarist politika izlemesi sonucunda Franco da kızağa çekilmiş. Ve daha önceden kral yanlısı olmasına rağmen ne yeni yönetime ne de görevden alınmasına olumsuz tepki vermiş. 1933’te tutucu güçlerin başa gelmesiyle birlikte eski görevine geri getirilen Franco, 1934’te de tümgeneral olmuş. Aynı yıl, ayaklanan maden işçilerinin isyanını bastıran Franco, bu başarısı ile daha da ünlenmiş.
1935’te genelkurmay başkanlığına getirilmiş ve antimilitarist dönemde gücünü kaybetmiş olan askeri birlikleri eğitmeye başlamış. 1936’da yapılan seçimler neticesinde cumhuriyetçi ve sol eğilimli Halk Cephesi büyük bir çoğunlukla iktidara gelmiş. Ve Franco görevinden alınarak Kanarya Adaları’nda önemsiz bir mevkiye atanmış. Yani bir nevi sürgüne gönderilmiş. Buradayken Halk Cephesi’nin kurduğu hükümeti devirmek için sağcı subaylarla iletişim kuran Franco, darbe hazırlıkları için start vermiş.
Francisco Franco ile Eşi Carmen;
18 Temmuz 1936’da askeri ayaklanma yaptığını ilan eden Franco, ertesi gün Fas’a geçerek ordunun denetimini ele geçirmiş. José Sanjurjo’nun ölümünden sonra da faşist hareketin başına geçmiş. 3 yıl boyunca sürecek İspanya İç Savaşı’nda Franco, başkomutan ilan edilmiş. Ve başkomutan seçilmesini sağlayan şey, Franco’nun hem Hitler hem de Mussolini ile iyi ilişkiler sağlayabilecek olmasıymış.
30 Ocak 1938’de devlet ve hükümet başkanlığı ile kara ve deniz kuvvetleri başkomutanlığına getirilen Franco, 1939’da Anti-Komintern Paktı’nı imzalamış. Çünkü Hitler ile Mussolini iç savaş sırasında ona büyük destek vermiş. Sovyetler Birliği’nin lideri Stalin ise yüzlerce tankı ve uçağıyla solcu cumhuriyetçileri desteklemiş. Ve bu savaşta milliyetçilerin yaptıklarına beyaz terör, cumhuriyetçilerinkine de kızıl terör adı verilmiş.
Faşizm Yanlısı Salvador Dali ile Birlikte;
İspanya İç Savaşı, milliyetçilerin başarısıyla sonuçlansa da cumhuriyetçi solcular ve milliyetçi sağcılar olarak ikiye bölünen ülke büyük zarar görmüş. Ortalama 350 bin kişinin öldüğü iç savaştan sonra İspanya’yı eski gücüne kavuşturmak için çalışmalara başlayan Franco, II. Dünya Savaşı’nda akıllıca bir politika izlemiş ve tarafsız görünmeye çalışmış. Fakat Hitler’e de Mussolini’ye de her zaman yakın durmuş.
Zaten söylenen o ki; Franco Hitler’in zaferine kesin gözüyle bakmadığı için savaşa katılmamış. Buna ek olarak; 36 yıl boyunca iktidarda kalan İspanyol lider, ülkede diğer faşist liderler gibi acımasız ve sert bir politika izlemiş. Pek çok cumhuriyetçinin tutuklanması, ülkeden uzaklaştırılması ve idam edilmesi gibi olaylar 1960’lı yıllara kadar devam etmiş. Ayrıca Franco karşıtı yayın organları kapatılmış, kadınların çalışma hayatına ciddi kısıtlamalar getirilmiş, sosyalistler, komünistler, eşcinseller ve cumhuriyetçiler farklı yöntemlerle cezalandırılmış. Tutucuların ve burjuvanın desteğini de alan Franco, arkasındaki güç sayesinde her türlü muhalefeti susturmayı başarmış.
Juan Carlos ile Francisco Franco;
1940 yılında Hitler’in isteğiyle Milletler Cemiyeti’ne bağlı Tanca’yı işgal eden Franco, Alman diktatörün kaybetmeye başladığını görünce geri çekilmiş. Fakat bu adımı, BM’nin ona karşı aldığı düşmanca tutumu değiştirmeye yetmemiş. 1947 yılında ülkeyi Katolik ve sosyalist devlet olarak tanımlayarak kendisini hem devletin ömür boyu koruyucusu hem de kral naibi ilan etmiş.
Faşist liderlerin yanında yer aldığı diğer Batılı devletlerle iyi ilişkiler kuramayan diktatör, 1948 yılında dış politikasını düzeltmeye başlamış. 1953 yılında İspanya ile Amerika arasında 10 yıllık askeri yardımlaşma antlaşması imzalanmış. Daha sonra da Birleşmiş Milletler’e üye olmuş. Hatta bu nedenle, Cezayir asıllı Albert Camus UNESCO için yaptığı çalışmalarına son vermiş.
Francisco Franco’nun Gömüldüğü Mezarlık;
1966 yılında devlet ve hükümet başkanının yetkilerini birbirinden ayıran Franco, 1969’da da XIII. Alfonso’nun torunu Juan Carlos’u veliaht ilan etmiş. 1973’te başbakanlık görevini bırakmasına rağmen silahlı kuvvetler başkomutanlığını ve Falanj liderliğini sürdürmüş. Yaşamının sonuna kadar yönetimde söz sahibi olan Francisco Franco, 19 Temmuz 1974’te hastalandığı için görevini Juan Carlos devralmış.
İyileştikten sonra görevinin başına geçse de bir yıl sonra sağlık sorunları nedeniyle rahatsızlanarak 30 Ekim 1975’te komaya girmiş. Sonrasında ise yaşam destek ünitesine bağlanan Franco, ailesinin izniyle 20 Kasım 1975’te, Falange’nin kurucusu José Antonio Primo de Rivera ile aynı günde ölmüş. 82 yaşında hayata veda eden Francisco Franco’nun ardından Juan Carlos devlet başkanı olmuş.
Francisco Franco Sözleri
1939’da başlayıp 1975 yılına kadar devam eden dönemin lideri Francisco Franco’nun birkaç ünlü sözüne de yer vererek yazıyı nihayete erdiriyoruz. İşte faşist diktatörün düşüncelerini açıkça belli ettiği sözleri:
Komünizm karşıtı olan Franco, diğer faşist liderler gibi sonuna kadar bu ideolojinin karşısında durmuş.
Francisco Franco’nun en meşhur sözlerinden bir tanesi!
Tıpkı iç savaş sırasında yaptığı gibi! Solcu cumhuriyetçilere öldürdükleri her adama karşılık 10 adam öldüreceğini söyleyen Franco, sözünün arkasında durarak binlerce muhalifi ve sivili öldürmüş.
Francisco Franco’ya ülkenin durumunun kötü olmasına ve insanların eşitsizlikten şikayet etmesine rağmen nasıl olup da isyan çıkmadığı sorulmuş. O da bunun üzerine yukarıdaki cevabı vermiş. Yüz binlik beşiklerle de stadyumları kast etmiş.
Hiçbir zaman devrik lider olmayan Franco, hala iktidardayken rahatsızlanarak ölmüş. Ve hastayken ziyaretine gelenler için neden geldiklerini sorduktan sonra hoşça kal demek için yanıtı verildiğinde “nereye gidiyorlar” diyerek etrafındakileri epey şaşırtmış. Sonuçta; Francisco Franco, pek çok diktatörün aksine hayatının sonuna kadar iktidarda kalmış ve 20. yüzyılın en etkili siyasi kişilikleri denildiğinde akla gelen ilk isimler arasına yerleşmiştir.