Audrey Hepburn Kimdir? Hayatı, Filmleri ve Sözleri

Bu yazıda; Audrey Hepburn kimdir, 63 yıllık hayatını nasıl sürdürmüştür, hangi film ile yıldız olmuş, şöhret basamaklarını nasıl tırmanmıştır ve bilinmeyen yönleri nelerdir, gibi konuların üzerinde duracağımızı söyleyerek hemen başlıyorum. Zira bu ünlü kişilik; zarafeti, başarısı, güzelliği ve iyilikseverliği ile hakkında bilgi sahibi olunası nadir isimlerin başında geliyor. Yani onun 50’li ve 60’lı yıllara damgasını vurmuş güzel bir oyuncu tanımından çok daha fazlasını hak ettiğini bilmelisiniz.

Kaldı ki aşağıdaki başlıkları incelediğinizde, sözlerimde ne kadar haklı olduğum hususunda bana hak vereceksiniz. Çünkü o, kalbinin güzelliği yüzüne yansımış ender bir isim! Uzun lafın kısası sevgili okur; sahip olduğu ışığı ile hayallerinin peşinden koşup sinema dünyasının yıldızı olan Audrey Hepburn’i daha yakından tanıdığınızda, ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala nasıl bu kadar hayranı olduğunu kesinlikle anlayacaksınız.

Audrey Hepburn Kimdir? Kısaca Bilgi

Audrey Hepburn denildiğinde çoğu kişinin aklına; zayıf, narin ve şımarık ifadeli kusursuz bir yüze sahip hayran olunası Hollywood oyuncusu gelir. Breakfast at Tiffany’s, My Fair Lady, Roman Holiday ve daha pek çok filmi ile akıllara kazınan Audrey Hepburn, Monte Carlo Baby, Secret People gibi birkaç filmde yer aldıktan sonra ilk başrolünü oynamış ve ardından şöhret basamaklarını hızla tırmanmıştır.

Roman Holiday isimli filmle En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü kazanmış ve sonrasında bir yıldız olarak yoluna devam etmiştir. Oyunculuğunun yanı sıra şık giyim tarzı ile de bir stil ikonu olarak gösterilmiş, tüm bunların yanında hayırsever kişiliği ile de ön plana çıkmıştır. Audrey Kathleen Ruston ismiyle 1929 yılında dünyaya gelen isim, hepimizin bildiği Hepburn soyadını ise daha sonra alacaktır. Ayrıca ünlü kişilik, Nazi Almanya’sı işgali altındaki Hollanda’da bulunduğu süre içerisinde Edda van Heemstra ismini kullanmıştır. Çünkü annesi kızının Audrey Kathleen Ruston isminin İngiliz kökenini vurguladığını düşünmüş ve işgalci Almanlardan zarar görmemesi için adını Edda van Heemstra olarak değiştirmiştir.

Burada bulunduğu süre boyunca savaşın pek çok sahnesine tanık olan Audrey Hepburn, yaşadıklarını hiçbir zaman unutmamıştır. Ve savaş karşıtı olan ünlü kişilik hayatını iyilik ve güzellikle doldurmak için uğraşmıştır. Kısaca verdiğimiz bu bilgilerden sonra, şimdi Audrey Hepburn’un hayatı hakkında konuşmaya başlayabiliriz. İşte geçtiğimiz yüzyılın en sevilen Hollywood yıldızları ve dünyaca ünlü moda ikonları arasında yer alan Audrey Hepburn’un hayatı hakkında bilinmeyenler:

Audrey Hepburn Hayatı

4 Mayıs 1929’da Belçika’nın Brüksel Bölgesi’nde Ixelles’de dünyaya gelmiştir. Babası Joseph Victor Anthony Ruston zengin bir İngiliz bankacı, annesi Ella van Heemstra ise Hollandalı bir baronestir. Babası iş gezileri nedeniyle genellikle evde bulunmuyormuş. Evde olduğu zamanlarda ise annesiyle sık sık tartışırmış. Ve Audrey 6 yaşına geldiğinde baba Joseph Victor Anthony Ruston, ailesini tamamen terk etmiş.

İşte bu nedenle de babasını bir daha hiçbir zaman görmemiştir. Ve Audrey, ilerleyen yıllarda babasının onları terk edişini hiçbir zaman atlatamadığını belirtmiştir. Ancak ünlü ismin çocukluk yıllarında yaşadığı tek travmatik olay bu olmamıştır. Audrey 10 yaşına geldiği zaman, annesi başka bir adamla evlenmiş ve birlikte Hollanda’ya taşınmak zorunda kalmışlardır. Burada zor bir çocukluk geçiren ünlü kişilik, Nazi Almanya’sının yaptığı pek çok vahşete tanıklık etmiş, bu durum onda derin yaralar açmıştır.

Audrey Hepburn’un Çocukluğu;

Sinemaya olan ilgisi ise bir çocukluk rüyası ile başlamış ama diğerlerinin aksine hiçbir zaman bu hayalinden vazgeçmemiştir. Oyuncu olmak isteyen Audrey, savaşın bitmesiyle birlikte Londra’ya gitmiş ve burada bir bale okuluna yazılmıştır. Modellik de yapmış olan Audrey, oyuncu olabilmek için pek çok kapı çalmış ve sonunda küçük rollerle de olsa sinema dünyasına girmeye başlamıştır. Ünlü kişiliğin yer aldığı ilk filmi, 1948 yapımı Dutch in Seven Lessons olmuştur. Hostes rolüyle görüldüğü bu film Audrey’in ilk filmi olduğu için önem taşımaktadır.

Güzel oyuncu, ilk gerçek rolünü ise Linda Farell karakterine hayat verdiği 1951 yapımı Monter Carlo Baby’de üstlenmiştir. Ardından Young Wives’ Tale, The Lavender Hill Mob ve Secret People isimli filmlerde oynamış, en parlak çıkışını ise 1953 yılında Roman Holiday ile yapmıştır. Bu filmdeki başarısı ile sanatçı En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü kazanmış ve dünya çapında tanınmaya başlamıştır.

Audrey Hepburn Gençlik Dönemi;

Bundan sonra hızla yükselmeye devam etmiş, arka arkaya pek çok başarılı yapımda yer almıştır. Filmlerinin yanı sıra evlilikleri ve ilişkileri ile de gündemde olan Audrey Hepburn, 1990 yılında sinemaya ara vermiştir. 20 Ocak 1993’te İsviçre’de ise bağırsak kanseri nedeniyle hayata veda etmiştir. Mezarı hayatını kaybettiği ülkede yer alan ünlü Hollywood Yıldızı, başarısı, zarafeti, şıklığı ve gülen gözleri ile hiçbir zaman unutulmayacak ikonlardan biri olmuştur.

İlginizi Çekebilir: Elvis Presley Kimdir? Hayatı, Filmleri ve Şarkıları

Audrey Hepburn Evlilikleri, İlişkileri ve Çocukları

Audrey Hepburn, ilk evliliğini Mel Ferrer ile 1954 yılında yapmış, 1968 yılında boşanmıştır. İkinci eşi ise 1969 ve 1982 yılları arasında evli kalacağı Andrea Dotti olmuştur. Amerikalı bir aktör, yönetmen ve film yapımcısı olan Mel Ferrer’den Sean Hepburn Ferrer, İtalyan bir psikiyatrist olan Andrea Dotti’den ise Luca Dotti isimlerinde 2 çocuğu olmuştur.

İlişkileri ile sürekli gündemde kalan Audrey Hepburn, ünlü kişiliğin hayatını kaleme alan Donald Spoto tarafından aşkta kaybeden kadın olarak nitelendirilmiş. Yani sayısız insanın taparcasına sevdiği Audrey Hepburn, ilişkilerinde hiçbir zaman aradığını bulamamış. Nitekim ünlü kişilik hakkında yazılıp çizilenler de Donald Spoto’nun düşüncesini kanıtlar nitelikteler.

Audrey Hepburn ve Oğlu;

Fransız şarkıcı Marcel le Bon ile kısa bir süre birlikte olan Hepburn, daha sonra iş adamı James Hanson ile nişanlanmış. Ancak aldatıldığı için ilişkisini bitirmiş. Sonrasında başrol paylaştığı Gregory Peck ve Humprey Bogart ile aşk yaşamış. Ama her iki ilişkisi de hüsranla sona ermiş. William Holden ile sevgili olan Hepburn, onun çocuk sahibi olamayacağını öğrenerek bu ilişkisini de bitirmiş.

Daha sonra Mel Ferrer ve Andrea Dotti ile evlenip ayrılmış. Aşkı yeniden bulduğunu zanneden Amerikalı aktör Ben Gazzara ile de birliktelik yaşayan Hepburn, yine sevgisinin karşılığını alamamış. Ve son ilişkisi ise ölene kadar beraberlik yaşadığı Hollandalı aktör Robert Wolders olmuş. Ama yaşadığı her şeye rağmen aşka olan inancını ve gözlerindeki pırıltıyı hiçbir zaman kaybetmemiş.

Audrey Hepburn Kariyeri ve Aldığı Ödüller

Sayısız ödülün sahibi olan Audrey Hepburn, en büyük ödülünü (En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü) onu yıldız yapacak Roman Holiday ile almıştır. Film aynı zamanda 10 dalda Oscar’a aday gösterilmiş ve 3 tanesini kazanmıştır. Prenses Ann karakteri ile herkesi büyüleyen Audrey, BAFTA ve Altın Küre Ödülleri de kazanmıştır. Oscar’a 4 kez daha aday gösterilmiş ve ayrıca 1992 yılında Hayat Boyu Başarı Ödülü’ne layık görülmüştür.

Zarafetin Simgesi Audrey Hepburn Hakkında Bilinmeyenler

1. 2. Dünya Savaşı nedeniyle, annesi ve onun yeni eşi ile birlikte Hollanda’ya yaşınmış, burada direniş güçleri için ulaklık yaparak onlara yardım etmiştir.
2. Savaş dönemlerinde çok zor günler geçiren aile etrafta buldukları bitkilerle beslenmeye çalışmış.
3. Aynı dönem yetersiz beslenme nedeniyle sarılık, astım gibi hastalıklara yakalanmış.
4. 1989 yılında UNICEF İyi Niyet Elçisi olarak seçilmiştir.
5. İlk eşi Mel Ferrer’den doğan oğlundan sonra 4 kez daha hamile kamış, ancak gebeliklerinin hepsi düşükle sonuçlanmış. Andrea Dotti’den olan ikinci oğlundan sonra bir kez daha hamile kalmış ama aynı şekilde düşük yapmıştır. Audrey Hepburn, çok çocuk sahibi olmak istemiş ama yalnızca 2 oğlu olmuştur.
6. İngilizce, İtalyanca, Fransızca, Almanca ve İspanyolca olmak üzere 5 dili akıcı bir şekilde konuşabiliyormuş.
7. Sigara kullanan Hepburn, 1960 yapımı Affedilmeyen isimli filmin çekimleri sırasında günlük sigara sayısını 60’a çıkartmış.
8. Audrey Hepburn, kendisini güzel bulmuyormuş.
9. Tarzı sayesinde “Audrey Look” denilen bir stil akımı başlamış.
10. 40 numara olan ayak ölçüsünü hiçbir zaman sevmemişti.
11. Oyuncu olmadan önce diş hekimi asistanlığı eğitimi almıştı.
12. My Fair Lady (Benim Tatlı Meleğim) isimli filmde giydiği kostüm, satılan en pahalı 10 film kostümü arasında yer almaktadır.
13. Ünlü kişiliğin kolon kanseri nedeniyle değil apandisit kanseri nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
14. 1952 yılında yer aldığı Savaş ve Barış isimli filmle, döneminin en çok kazanan oyuncusu olmuştur.
15. Green Mansions isimli filmin çekimleri için evine götürdüğü yavru ceylandan ayrılamayan Hepburn, ona Pippin adını vererek ceylanı sahiplenmiş.
16. Babasının soyağacını araştırması üzerine ismine eklediği Hepburn soyadından sonra bu ismi almıştır.
17. 1963 yapımı Kleopatra rolü için düşünülmüş ancak karakteri Elizabeth Taylor canlandırmıştır.
18. Audrey Breakfast at Tiffany’s’de canlandırdığı Holly Golightly rolünün ona uygun olmadığını düşünmesine rağmen, bu en çok sevilen karakterlerinden biri olmuştur.
19. 1959 yapımı The Diary of Anne Frank’te rol alması teklif edilen Audrey Hepburn, filmi daha önce yaşadığı savaş tecrübelerini tekrar tekrar yaşamak istemediği için kabul etmemiştir.
20. Sanatçının 5 filmi, Amerika Film Enstitüsü tarafından 2002 yılında en iyi aşk filmleri arasına alınmıştır.

Audrey Hepburn Filmleri

Sıra geldi, ünlü oyuncunun filmleri hakkında konuşmaya. Ve aşağıdaki listede Audrey Hepburn’un en çok ses getiren filmlerinden kısaca bahsedeceğimizi ancak zarafet timsalinin bunlardan başka bir sürü filmde yer aldığını hatırlatmak isterim. İşte Audrey Hepburn filmleri izlemek isteyenlerin bir kenara not etmesi gereken harika liste:

Roman Holiday – Roma Tatili (1953)

William Wyler tarafından yapılıp yönetilen film, Audrey Hepburn’e Oscar kazandırmıştır. Ünlü oyuncunun yanında Gregory Peck ve Eddie Albert’ın yer aldığı film, ayrıca tamamı İtalya’da çekilmiş ilk Amerikan filmi olarak da bilinmektedir. İsmini duyurmayı başaramamış bir gazeteci ile bir prenses (Prenses Ann) arasındaki ilişkiyi konu alan film, 10 dalda Oscar’a aday gösterilmiştir.

Sabrina (1954)

1957 Amerikan yapımı romantik komedi Sabrin’nın yönetmenliği ve yapımcılığını ise Billy Wilder üstlenmiştir. Ünlü oyuncunun rol arkadaşları ise her ikisiyle de birliktelik yaşadığı Humphrey Bogart ve William Holden olmuştur. Zengin bir ailenin kızı olan Sabrina’nın bir zamanlar aşık olduğu David ile Sabrina’nın gönül verdiği David’in abisi Linus arasındaki aşk üçgeni konu alınmıştır. Ve bu filmdeki rolüyle Hepburn, OSCAR ve Bafta’ya aday gösterilmiştir.

Breakfast at Tiffany’s – (Çılgınlar Kraliçesi) (Tiffany’de Kahvaltı) (1961)

Blake Edwards tarafından yönetilen filmde Hepburn, George Peppard ve Patricia Neal ile birlikte oynamıştır. Ülkemizde 10 Şubat 1963’de gösterime girmiştir. Hepburn, bu filmde canlandırdığı renkli, saf, neşeli, çılgın, tuhaf Holly Golightly karakteriyle oldukça sevilmiştir. Apartman komşusu olan yazar bir gençle aşk yaşayan sosyetik kızın hikayesi konu alınmıştır. Filmde Audrey Hepburn’un seslendirdiği (Henri Mancini bestelemiş, Johnny Mercer yazmıştır) Moon River isimli şarkı da epey sese getirmiştir. Mancini bestesiyle Grammy ve En İyi Müzik Akademi Ödülü kazanmıştır. Besteci Mancini aynı zamanda Mercer ile birlikte En İyi Orijinal Şarkı Akademi Ödülü’ne de layık görülmüştür.

War and Peace – Savaş ve Barış (1956)

1954 yapımı War and Peace’de Hepburn (Natasha karakteriyle), eşi Mel Ferrer’in yanında Henry Fonda, Oskar Homolka, Anita Ekberg gibi isimlerle oynamıştır. Bir dram filmi olan Savaş ve Barış’ın yönetmenliğini ise King Vidor yapmıştır. Tolstoy’un ölümsüz eserinden sinemaya uyarlanan bu film farklı dallarda Akademi Ödülleri’ne aday gösterilmiştir.

My Fair Lady – Benim Tatlı (Güzel) Meleğim (1964)

George Cukor’un yönetmenliğini Jack Warner’ın ise yapımcılığını üstlendiği My Fair Lady, 1964 yapımı müzikal filmdir. Audrey Hepburn, filmdeki Eliza Doolitte rolüyle Altın Küre’ye aday gösterilmiştir. Bernard Shaw’ın Pygmalion isimli oyunundan esinlenerek sinemaya uyarlanmış olan film, kaba bir kız ile onu iddia üzerine hanımefendiye dönüştürmeye çalışan dil bilimci beyefendi Higgins arasındaki ilişkiyi konu almaktadır. Ve film 8 farklı dalda Oscar Ödülü almıştır.

The Unforgiven – Affedilmeyen (1960)

1960 yapımı kovboy filmi, John Huston tarafından yönetilmiştir. Audrey Hepburn, filmde Kızılderili ırkından gelen ama beyaz bir aile tarafından evlat edinilmiş Rachel Zackary isimli genç kızı canlandırmaktadır. Gerçeğin ortaya çıkmasıyla birlikte kız istenmeyen olarak ilan edilir. Ve filmde temel olarak, Kızılderililerden nefret eden beyazların ırkçılığı vurgulanır.

Audrey Hepburn Sözleri

Sinemanın tanrıçalarından biri olarak görülen Audrey Hepburn, yaşadığı tüm zorluklara rağmen hayata tutunmaya devam etmiştir. Çocukluğunda babasının onu terk etmesi ile ilk büyük sınavını veren Hepburn, ışıkların altında görünen yüzünün ardında pek çok şey saklamıştır. İşinde yakaladığı başarıyı, aşk hayatında pek bulamamış ama hiçbir zaman aşka olan inancını kaybetmemiştir. İnsanları, hayvanları ve yaşamayı gerçekten seven zarif kadın, sözlerinde de yaşama karşı duruşunu açıkça beli etmiştir.

İşte sanatçının inanarak söylediği ve gerçekten ilham alınması gereken 5 ünlü sözü:

Onun ne kadar güzel olduğu konusunda şüphe duyan kimse yoktur sanıyorum. İşte o güzellik timsali kadın yukarıdaki sözüyle aslında herkese ders vermektedir. Çünkü mutluluğun bir kadını ne kadar güzelleştirdiği aslında göz önünde olan ama çoğu kişi tarafından görmezden gelinen bir gerçektir.

Yine güzellik üzerine söylenmiş bu söz ile Hepburn, iyiliğin ve yardımseverliğin önemini vurgulamıştır. Zira bir insanın gözleri ne kadar güzel olursa olsun, içinde kötülük varsa şayet; güzel görünmeleri mümkün değildir.

Dedim ya, Audrey Hepburn zarif olmasının yanında bir o kadar da güçlü kadın diye! Zaten ünlü kişilik, kırılgan görünüşünün ardındaki muhteşem gücü ve inancı sayesinde bu kadar başarılı olmuş, hayranları tarafından tapılırcasına sevilmiştir.

Yine motive edici bir söz daha! Audrey Hepburn, bu cümlesiyle imkansız sözcüğünün içinde bile imkan olduğunu vurgulamış ve gerçekten de hayatının hiçbir döneminde umutsuzluğa kapılmamıştır.

Ne kadar da güzel anlatmış, değil mi? Bugün pek çoğumuzun göz ardı ettiği büyük gerçeği ne de güzel vurgulamış Audrey Hepburn! Gerçi bunun üzerine söylenecek hiçbir şey yok ama kısaca bir başkası hakkında kötü söz söylemenin ondan ziyade size zarar vereceği gerçeğini aklınızdan çıkarmamanız gerektiğini söyleyebilirim. Ve son olarak; Audrey Hepburn hakkında ne düşündüğünüzü sormak istiyorum. Onun için ünlü bir Hollywood yıldızı tanımı yapmak, sizce de yetersiz değil mi? Güzelliği, inceliği ve iyilik dolu kalbiyle “tanrıça” olarak nitelendirilmeyi fazlasıyla hak etmiyor mu?