Gerçek adı Ernesto Guevara de la Serna olan Arjantinli Marksist politikacı, Küba gerillaları ile Enternasyonalist gerillaların lideri olan devrimci hakkında herkes az çok bilgi sahibidir.
Onun Küba devriminin öncülerinden biri olduğu ve hayatını eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için mücadele etmeye adadığı bilinen bir gerçektir. Ama edebiyata, şiire, satranca ya da spora duyduğu pek bilinmez. Keza hastalığı, ailesi, maddi durumu, evlilikleri, çocukları, eğitim hayatı, ünlü sözleri de öyle.
Aşağıdaki başlıklarda da Fidel Castro ile birlikte bugünün Küba’sını kuran Che Guevara hakkında bilinmesi gerekenler detaylarıyla anlatılmaktadır.
- Che Guevara Kimdir? Kısaca Bilgi
- Che Guevara’nın Hayatı
- Che Guevara’nın Bolivya’da Yakalanışı ve Ölümü
- Che Guevara Sözleri
- Che’nin 20. Yüzyıl Sembolü Haline Gelen Fotoğrafı
- Ernesto Che Guevara Kitapları
- Motosiklet Günlükleri
- Bir Savaşçının Günlüğü
- Afrika Rüyası
- Che Öldürüldüğünde Çantasından Çıkan Kitaplar
Che Guevara Kimdir? Kısaca Bilgi
Arjantinli devrimci, politikacı, gerilla lideri ve doktor olan ünlü kişilik, kısaca Che ya da El Che olarak anılmaktadır. Bu şekilde anılmasının nedeni İspanyolcada “hey, dostum, birader” anlamına gelen “che” sözcüğünü çok fazla kullanması olmuştur.
14 Haziran 1928’de (bazı kaynaklarda 14 Mayıs) doğan doğmuş, 39 yıllık ömrüne çokça şey sığdırmış, düşünceleri ve yaptıklarıyla bütün dünyanın tanıdığı bir devrimci niteliğini kazanmıştır.
20. yüzyıla damgasını vurmuş ve bütün özgürlük hareketlerinin simgesi haline gelmiştir.
Tıp eğitimi aldığı yıllarda arkadaşıyla çıktığı motosiklet gezisinde, hastalığı, yoksulluğu görmüş ve düzenin bu şekilde devam edemeyeceğini anlayarak hayatını mücadeleye adamıştır.
Che Guevara’nın Hayatı
14 Haziran 1928-9 Ekim 1967 İspanyol ve İrlanda asıllı bir ailenin 5 çocuğunun en büyüğüydü.
Soyu (İspanya’nın kuzeyi ile Fransa’nın güneybatısında yaşayan özerk halk) Basklara dayanan Che Guevara’nın atası Patrick Lynch 1715 yılında İrlanda Galway’de doğmuş, ülkesini terk ederek İspanya Bilboa’ya gitmişti.
Buradan ileride ünlü kişiliğin doğum yeri olacak Arjantin’e geçti. Ernesto Guevara’nın büyükbabası Francisco Lynch 1817, büyükannesi Ana Lynch ise 1868 doğumluydu.
Che’nin 1900 yılında dünyaya gelen ve yüksek mühendis olan babası Ernesto Guevara Lynch ise 27 yaşına geldiğinde İrlanda ve İspanya asıllı Celia de la Serna y Llosa ile evlendi. Çiftin ilk çocukları Ernesto dışında 2 erkek, 2 kız çocukları daha oldu.
Henüz 2 yaşındayken ilk astım krizini geçiren Che, hayatı boyunca bu hastalıkla birlikte yaşayacaktı. 3 yaşındayken Buenos Aires’e yerleşen aile, burada hastalığı ilerleyen çocuklarının sağlık durumu nedeniyle yeniden yer değiştirmiş ve Cordoba’ya taşınmışlardı.
Zaman içerisinde maddi durumları kötüleşen aile Ernesto’yu eğitim bakanlığına bağlı Dean Funes lisesine yolladı. Okulda İngilizce eğitim yapılırken, Ernesto bir diğer yandan da annesinden Fransızca öğreniyordu.
Öte yandan çocukluğu boyunca sayısız astım krizi geçirse de hastalığı onun sporla uğraşmasına engel olamadı.
Hatta iyi bir atlet ve ragbi oyuncusu oldu. Ragbiyi o kadar çok sevdi ki bu sporla uğraştığı dönemde saldırgan oyun tarzı nedeniyle “kudurmuş, kızgın” gibi anlamlara gelen “Fuser” takma adıyla anıldı.
Sporun yanı sıra satranca da ilgi duydu. 12 yaşında babasından öğrendiği oyunla alakalı birçok turnuvaya katıldı. Ergenlik dönemine geldiğindeyse şiire ve edebiyata merak saldı.
Pablo Neruda’nın şiirlerine karşı merakı biliniyordu ki şiire duyduğu ilgiyi hiç kaybetmedi ve hayatı boyunca şiir yazdı. Arjantinli devrimci; Neruda’nın yanında ünlü Fransız şair Baudelaire, Jules Verne ve Jack London gibi pek çok edebiyatçının kitabını okudu.
Ayrıca okumaya ve araştırmaya meraklıydı. Daha 14 yaşındayken Sigmund Freud ile toplum felsefesi üzerine tezler yazan Bertnard Russell’i okuduğu da bilinmektedir. Ergenliğinin son dönemlerinde fotoğraf ve arkeoloji ile ilgilendi.
Maddi durumu daha da kötüleşen ailesi 1944 yılında yeniden Buenos Aires’e taşındı. Che daha sonra burada tıp fakültesine yazıldı. 1948’de başladığı eğitimine devam ettiği süre içinde bir yandan da çalışıyordu. Buenos Aires Üniversite’sindeki ilk yıllarında Arjantin’in kuzey ve batı bölgelerini gezdi.
Civarda bulunan köylerdeki cüzzam ve tropikal hastalıklar üzerine incelemeler yaptı. 1951 yılında ise hayatının dönüm noktası olacak motosiklet gezisine çıktı. Arkadaşı Alberto Granado ile birlikte Güney Amerika’ya seyahate başladı ve bu gezi için bir seneliğine eğitime ara verdi.
Çift bu yolculuğa 500 cc.lik 1939 model Norton marka motosikletle çıkmış, iki tekerlekli araçlarına da “Güçlü II” anlamına gelen “La Poderosa II” demişlerdi.
Yolculuğu boyunca yaşadıklarını anlattığı notları (Notas de Viaje), 2004 yılında Diorios de motocicleta adıyla (Motosiklet Günlüğü) beyaz perdeye uyarlandı.
Seyahati sırasında hastalığı, açlığı, güçsüzlüğü gören ve Marksizm’den etkilenen Ernesto, bu eşitsizliğin ortadan kaldırılması için köklü bir değişiklik yapılması, yani devrimin şart olduğu sonucuna ulaştı. Devrimci kişiliğinin tohumlarının atıldığı bu gezi, Ernesto’nun dünya çapında tanınan bir lider olması için gereken düşünceyi zihnine yerleştirdi.
Gezisini tamamlayıp Arjantin’e döndü. 1953 yılının Mart ayında eğitimini tamamladı ve 12 Haziran’da diplomasını aldı. Ancak uzman hekimlik yapabilmek için gereken eğitimi alıp almadığı tam olarak bilinmemektedir.
Diplomasını aldıktan sonra cüzzam kolonisinde çalışmak üzere Venezuela’ya doğru yola çıktı ve bu sırada Peru’ya da uğradı.
Peru’da daha önce yayınladığı bir inceleme yüzünden tutuklandı. Hapisten çıktıktan sonra birkaç gün Ekvator’da kaldı ve burada hayatının bir diğer dönüm noktası olacak avukat Ricardo Rojo ile tanıştı. Çünkü Ricardo Rojo onun Fidel Castro ile tanışacağı Guatemala’ya gitmesini sağlayan kişi olarak bilinmektedir.
Guatemala’ya yerleşmesinin sebebini halasına yazdığı mektupta gerçek bir devrimci olabilmek için gereken her şeyi yapmak olarak açıklamıştı. Ve Arjantinli devrimcinin hayatını anlatan Che Guevara: Devrimci Bir Hayat isimli kitabın yazarı Jon Lee Anderson’a göre buradaki siyasi bağlantısı Perulu bir sosyalist olan Hilda Gadea idi.
Guatemala’dayken pek çok Kübalı sürgün ve Fidel Castro’nun kardeşi Raul Castro ile tanıştı. Burada kalması tehlikeli bir hal alınca ise Meksika’ya geçti. 8 Temmuz 1955’te Meksika’da Raul Castro tarafından Fidel Castro ve arkadaşları ile tanıştırılarak burada devrimciler grubundaki yerini aldı.
Fulgencio Batista’yı devirmek için kurulan 26 Temmuz Hareketi’ne katılan Guevara’nın grubun doktorluğunu yapmasına karar verilse de o diğer üyelerle birlikte bütün askeri eğitimlere katıldı. Bu sırada ilişkileri hala devam eden Hilda Gadea Guatemala’dan dönmüş ve Ernesto’ya hamile olduğu haberini vermişti.
Kısa süre içerisinde (18 Ağustos 1955) evlenen çiftin 1956 yılının Şubat ayında Hilda Beatriz adını verdikleri bir kızları oldu.
Ardından 25 Kasım 1956’da Küba Devrimi savaşçılarını taşımak için kullanılan yat Granma’ya binerek, savaşın sonuna kadar devrim için ön safhalarda mücadele verdi. Gemi karaya çıkar çıkmaz, Batista’nın askerlerinin saldırısına uğramış ve harekete katılanların yarısı ya orada ya da yakalandıktan hemen sonra öldürülmüştü.
Ve kendisinin söylemine göre çatışma anında bir yoldaşın düşürdüğü cephaneyi almak için yere eğilen Ernesto, o an doktor kimliğinden sıyrılarak bir savaşçıya dönüştü. Hayatta kalan arkadaşlarıyla dağlara kaçtı. Gösterdiği cesareti ve askeri yeteneğiyle yoldaşları tarafından bir lider olarak görüldü. Bazıları ise acımasızlığı nedeniyle ondan korktu.
Gerilla savaşı sırasında pek çok muhbirin, kaçağın infazını yapan devrimci; 1958 yılının sonunda Santa Clara saldırısındaki intihar timini yönetti.
Gücünü giderek kaybeden Küba Başkanı Batista, en son generalleri ile Castro arasındaki gizli buluşmaları öğrendi ve 1959 yılının ilk günü Dominik Cumhuriyeti’ne kaçtı.
Zaferle sonuçlanan devrim sonrasında Binbaşı Che, Havana’nın la Cabana Kalesi’nin komutanlığına getirildi. 7 Şubat 1959 yılında ise resmen Küba vatandaşı ilan edildi. Bundan kısa bir süre sonra Hilda Gadea ile boşandı ve 26 Temmuz Hareketi’nin üyelerinden biri olan Aleida March ile evlendi.
Çiftin daha sonra 2 erkek ve 2 kız çocuğu olacaktı. Aynı yılın Ekim ayında Milli Tarım Reformu Enstitüsü’nün başkanlığına tayin edildi, Kasım’da da Küba Merkez Bankası Başkanı ilan edildi.
Paraların üzerini takma adı ile imzalamış ve şeker kamışı toplayan bir köylünün resmini bastırmıştı.
Bu dönemde diğer devrimci hareketlere uzaktan destek vermeye devam etse de bütün hareketler başarısızlıkla sonuçlanmıştı. 1960 yılında La Coubre isimli silah gemisi patlamasında kurbanlara yardım etti.
Dünyaca ünlü fotoğrafı da 100’ü aşkın kişinin hayatını kaybettiği bu patlama sonrasındaki anma töreninde Alberto Korda tarafından çekildi. La Coubre patlamasının bir kaza mı yoksa sabotaj mı olduğu konusundaysa hala net bir bilgi bulunmamaktadır.
Ancak söylentilere göre 76 tonluk cephane taşıyan bu gemi, CIA’de bir ajan olan Batista karşıtı William Alexander Morgan tarafından sabote edildi. 1961 yılında hükümetin kurduğu sanayi bakanlığının başkanlığına atandı, ülkenin önde gelen isimlerinden biri oldu ve Küba’da sosyalizmi belirgin hale getirdi.
Aynı yıl Domuzlar Körfezi İşgali’nde Castro’nun emri ile ülkenin batısındaki bir birliğin başına geçti ve burada yüzünden yaralandı. Ancak yaranın kendi silahının ateş alması yüzünden olduğunu söyledi.
1962’de Küba Füze Krizi olayında kilit rollerden biri olan devrimci, 1964 yılında Küba heyeti başkanı olarak Birleşmiş Milletler’e konuşma yapmaya gitti. Burada ayrıca CBS kanalında yayınlanan Face the Nation isimli programa katıldı. Ve bütün dünyanın tanıdığı devrimci bir lider haline geldi.
Daha sonra 3 ay sürecek bir geziye çıktı. Cezayir, Gana, Çin gibi ülkeleri dolaşan ünlü isim; 24 Şubat 1965’de Cezayir’deki konuşmasıyla uluslararası sahnede son kez görünmüş oldu.
Konuşmasındaki en etkili sözleri; bir ülkenin emperyalizme karşı zafer kazanmasını da yenilmesini de kendi zaferleri ve yenilgileri olarak belirttiği sözleri olmuştu. 14 Mart’ta Küba’ya döndü. Burada sade bir törenle karşılandı ve Nisan ayında hem bütün görevlerinden hem de Küba vatandaşlığından ayrıldı.
Castro’ya bıraktığı veda mektubunda, devrim uğruna savaşmak için gittiğini yazdı. 3 Ekim 1965’te Fidel Castro, veda mektubunu Küba Halkı’na okudu. Ortadan kaybolan Che’nin bu süre içerisinde nerede olduğu bilinmemektedir. Ama konuyla ilgili çeşitli söylentiler vardır.
Bunlardan bir tanesi, Çin Komünist Partisi’ni destekleyen devrimcinin SSCB’yi rahatsız ettiği ve Fidel Castro’ya onun yüzünden baskı yapıldığıdır. Diğer bir söylenti ise Fidel Castro’nun Che’nin kendisinden daha popüler olmasından rahatsızlık duyduğu üzerinedir.
Devrimcinin gidişi üzerine pek çok spekülasyon yapılmış çünkü devrimin ikinci önemli isminin özensiz bir mektupla kaçar gibi ortadan kaybolması akıllarda soru işaretlerine neden olmuştur.
Nihayetinde Fidel Castro spekülasyonların önüne geçmek için bir açıklama yapmış, konuşmasında devrimcinin nerede olduğunu bildiğini ancak bu bilgiyi veremeyeceğini belirtmiştir.
Che Guevara’nın Bolivya’da Yakalanışı ve Ölümü
Guevara’nın nerede olduğu konusundaki spekülasyonlar 1966 ve 1967’de de devam etti. Daha sonra Bolivya’ya gittiği anlaşıldı ve buradaki gerillaların başında olduğu haberi doğrulandı.
1967 yılında gerillaları ile birlikte girdiği ilk çatışma sonrası kampı terk etti. Eğitim alanında bıraktığı fotoğraflar ile orada bulunduğunu belli etti.
Bu bilgi üzerine Bolivya Devlet Başkanı Rene Barrientos, Guevara’nın ölüm emrini verdi. Yaklaşık 50 kişiden oluşan gerilla ekibi ile birlikte Bolivya ordusunu birkaç kez bozguna uğratan Che, 8 Ekim 1967’de devriye gezerken yakalandı.
Bir muhbirin gerilla kampının yerini Bolivya ordusuna ihbar etmesi üzerine yoldaş Simeon Cuba Sarabia ile Quebrada del Yuro kanyonunda yakalandı. Yaralandıktan sonra ordunun eline geçti. Yakınlardaki La Higuera isimli bir köyün okuluna götürülen devrimci ve arkadaşı, ertesi gün öğleden sonra 13.10’da infaz edildi.
Bolivya yetkilileri infazından 2 gün sonra Guevara’nın Bolivya ordusu ile girmiş olduğu çatışmada vurularak öldürüldüğünü açıkladı. Fidel Castro ise 15 Ekim’de Che Guevara’nın öldüğünü kabullenerek Küba’da 3 günlük yas ilan etti.
Che’yi yakalayan birlik, gerilla liderini öldürecek kişiyi aralarında kura çekerek belirledi. Ve Arjantinli devrimcinin son sözleri şu şekilde belirtilmektedir:
Onunla birlikte yakalanan Simeon Cuba Sarabia’nın son sözleri ise “Bu komando Guevara, ona saygı gösterin. Ernesto Che Guevara’nın yanında ölmekten gurur duyuyorum!” oldu.
İnfaz edildiği anlaşılmasın diye öldürüldükten sonra kafası dışında her yerine defalarca ateş edilen devrimci, helikopterle Vallegrande’de bir hastaneye götürüldü ve burada basına göstermek amacıyla cesedinin fotoğrafları çekildi.
İşte o görüntüler Vallegrande İsası (El Cristo de Valle Grande) kavramını doğurdu. Çünkü çekilen fotoğraflar İsa’nın çarmıhtan indirilişini andırıyordu. Çekilen fotoğraflardan sonra teşhis edilememesi için elleri kesildi ve açıklanmayan bir yere gömüldü.
1997 yılında Vallegrande civarında bir uçak pistinin altında elleri olmayan cesedinden kalan kemikleri bulunmuş, yapılan DNA testi de bulunan kemiklerin ona ait olduğunu doğrulamıştı.
17 Ekim 1997’de geriye kalanlar, Bolivya harekatında ölen diğer 6 yoldaşıyla birlikte Santa Clara’da özel olarak hazırlanmış anıtmezara gömüldü.
Ölümü ile birlikte ölümsüzleşen ünlü lider için dünyanın pek çok yerinde protestolar yapıldı. Ona ithafen şarkılar, şiirler, makaleler yazıldı. Ve devrimci son sözlerinde onu vuracak kişiye sadece bir adam öldüreceğini söyleyerek ne kadar haklı olduğunu bütün dünyaya kanıtladı.
Che Guevara Sözleri
39 yıllık ömrüne sayısız şey sığdıran ve pek çok kişi için ölümsüz bir kahraman olan devrimciden bu kadar bahsetmişken, ünlü sözlerine değinmemek olmazdı. İşte devrimcinin anlamını hiçbir zaman yitirmeyecek sözleri:
Tüm dünyada bilinen sözüdür! Kimilerine göre gerçekçi olmak ile imkansızı istemek arasında büyük bir çelişki olmasına rağmen o bu sloganıyla hiçbir şeyin imkansız olmadığını vurgulamıştır.
İnsanların ona hayalperest demesi üzerine söylediği bir sözdür. Ve rüyasını hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğini söyleyen insanlara verdiği, bugün bile vermeye devam ettiği açık mesajıdır.
Bu cümlesiyle bir nevi hayatını özetlemiş, dediğinin arkasında durmuş, devrimci gibi yaşayıp devrimci gibi ölmüştür. Faşistleri, parayı, zenginliği sevmemiş, mala mülke özenmemiş, sol görüşlü bir ailenin çocuğu olarak doğmuş ve gerçek bir devrimci gibi hayata veda etmiştir.
Sadece Küba için değil bütün devrimciler için mücadele vermiştir. Zaten 1965 yılında Cezayir’de uluslararası sahneye son kez çıktığında da bu görüşü destekleyen şu sözleri söylemiştir: “…Dünyanın hiçbir yerinde meydana gelen olaylara kayıtsız kalamayız. Bir ülkenin emperyalizme karşı zaferi bizim zaferimizdir, aynı şekilde yenilgisi de bizim yenilgimizdir.”
Var olan bozuk düzene boyun eğmek yerine, inandığı şey uğruna mücadele etmeyi ve hatta gerekirse ölmeyi tercih ettiğini vurgulamıştır. Dizlerinin üzerinde yaşamayı adaletsizliğe, bozuk düzene, eşitsizliğe boyun eğmek anlamında kullanmışken, ayaklarının üzerinde ölmeyi ise devrimciliği ve bu uğurda hayatından olsa bile yüce bir amaç için öleceği anlamında kullanmıştır.
Karşılaştığı tüm engellere rağmen mücadelesinden hiçbir zaman vazgeçmemiş! Hatta ölümünden 2 yıl önce gittiği Kongo’yu bir başarısızlık öyküsü olarak tanımlarken bile yolundan sapmamış, son nefesine kadar inancını koruyarak hayallerinin peşinden gitmiştir.
Devrimci kişiliğini ön plana çıkartan bir söz daha! Haksızlığa boyun eğmeyen, adaletsizliğe karşı duran herkesin onun yoldaşı olduğunu söylemiştir.
Che’nin 20. Yüzyıl Sembolü Haline Gelen Fotoğrafı
5 Mart 1960’da La Coubre patlamasında hayatını kaybedenler için yapılan anma töreninde Alberto Korda tarafından çekilen fotoğrafı (Guerillero Heroico) yüzyılın en çok basılan fotoğrafı olmuştur.
Posterlerden, tişörtlere, kupalardan, şapkalara ve içki şişelerine varana kadar pek çok yerde kullanılan ikonik fotoğraf, Alberto Korda’nın izni olmaksızın defalarca kullanılmıştır. Devrimcinin fotoğraflarının ticari amaçlarla kullanılmasına daha fazla katlanamayan Korda, 2000 yılında Smirnoff’a dava açmıştır.
Onun uğruna öldüğü görüşleri desteklediğini, fotoğrafın onun anısını yaşatmasına saygı duyduğunu, hatta bu durumdan mutlu olduğunu ancak devrimcinin alkol gibi ticari nesnelerin reklamını yapmak için kullanılmasına fazlasıyla karşı olduğunu belirtmiştir.
Açtığı davayı kazanan Korda, aldığı 50.000 doları “Che de aynısını yapardı” diyerek Küba Sağlık Sistemi’ne bağışlamıştır.
Ernesto Che Guevara Kitapları
Sırada Jean Paul Sartre’nin “mükemmel insan” olarak tanımladığı devrimcinin kitapları var! Biz 3 önemli eserinden kısaca bahsedeceğiz ama siz onun hakkında daha fazla bilgi almak istiyorsanız, bu kitapları okumalısınız.
Motosiklet Günlükleri
Bu kitap 23 yaşındayken, 29 yaşında olan biyokimyager arkadaşı Alberto Granado ile birlikte çıktığı yolculuğunda tuttuğu günlüklerden oluşmaktadır. Tıp eğitimine bir yıl veren ikili, yolculuğa 500 cc.lik 1939 model Norton marka motosikletle çıkmış ve motosiklete “Güçlü II” anlamına gelen “La Poderosa II” adını vermişlerdir.
Amerika’yı keşfetmek amacıyla yollara düşmüş, karşısına çıkan yaşantılar karşısında bu duruma göz yumamayacağına karar vermiş ve düzenin değişmesi gerektiği düşüncesini bütün kalbiyle özümsemiştir.
Yoksul ülkeleri dolaşan, hastalığı, sefaleti yakından görmüştür. Özellikle de cüzzamlı hastaların olduğu hastanelerden fazlasıyla etkilenmiş, seyahati sırasında devrimci kişiliği ön plana çıkmaya başlamıştır.
Bir Savaşçının Günlüğü
Bir Savaşçının Günlüğü isimli kitap ise ilk kez 2011 yılında devrimcinin doğum günü olan 14 Haziran’da Küba’da yayınlanmıştır.
Ve kitap hem 4 çocuğunun annesi olan eşi hem de devrim sırasında ön safhalarda mücadele etmiş devrimci yoldaşı Aleida March’ın katkıları ile oluşturulmuştur.
1956 ile 1959 yılları arasında tuttuğu notlardan derlenen kitapta aynı zamanda ünlü kişiliğin daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış 59 adet fotoğrafına yer verilmiştir.
Bunlara ek olarak Aleida March, eşinin notları üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadığını ve bunu okuyucuların onu olduğu gibi tanıyabilmeleri için yaptıklarını ayrıca belirtmiştir.
Neticede; Granma’nın 2 Aralık 1956’da kıyıya yanaştığı gün tutulan not ile başlayıp Batista’nın tamamen devrildiği gün olan 1 Ocak 1959’da tutulmuş son not ile biten kitap, onun hakkında daha çok bilgi sahibi olmak isteyenler için eşsiz bir eser niteliği taşımaktadır.
Afrika Rüyası
Mücadele etmek için gittiği Kongo’dan ayrılmak üzere çıktığı yolda Tanganika Gölü’nü son kez geçerken yazdığı şu cümle ile akıllara kazınmıştır kitap: “Yürüdüğüm yol boyunca kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim.”
Afrika Rüyası; Arjantinli devrimcinin Kongo’da mücadele ederek geçirdiği 7 ay boyunca tuttuğu savaş günlüğüdür.
Notlarında; bir rüyayı gerçekleştirmek, dünyanın diğer yerlerinde de emperyalizme karşı mücadele etmek, Latin Amerika’daki devrimci dalgayı Afrika’ya da yaymak için gittiği Kongo’da yaşadıklarını dile getirmiştir. Ve kendi deyimiyle, Afrika Rüyası başarısızlık öyküsüne dönüşen bir rüya haline gelmiştir.
Kaleme aldığı ya da yazılarından derlenerek oluşturulduğu diğer kitaplar ise şunlardır:
- Savaş Anıları
- Gerilla Savaşı: Bir Yöntem
- Gerilla Savaşı
- Politik Egemenlik ve Ekonomik Bağımsızlık
- Sosyalist Planlama
- Latin-Amerika Gençliğine
- Küba Devriminin İdeolojisini İncelemek için Notlar
- Latin-Amerika Devriminin Taktik ve Stratejisi
- Küba Bir İstisna mı, Yoksa Öncü mü?
- Vietnam’la Dayanışma
- Tricontinental’e Mesaj: “… İki, Üç Daha Fazla Vietnam
- Bolivya Günlüğü
- Küba’da Sosyalizm ve İnsan
- Tekrar Yollarda
- Bellekteki Che
- Gençlik Üzerine Yazılar
- Devrimci Savaştan Kesitler
- Gerçekçi Ol İmkansızı İste
- Küresel Adalet
- Devrimci Savaştan Kesitler
Che Öldürüldüğünde Çantasından Çıkan Kitaplar
Öldürüldüğünde sırt çantasından Atatürk’ün Nutuk kitabının çıktığını duymuş olabilirsiniz. Ancak bu söylentinin doğru olduğuna dair hiçbir belge bulunmamaktadır.
Hatta bu konu üzerine pek çok kaynakta, Che ve Nutuk hikayesinin bir şehir efsanesi olduğu söylenmekte ve husus epey eleştirilmektedir.
9 Ekim 1967’de öldürülen devrimcinin sırtından çıkan kitaplar konusundaki en güvenilir bilgiye gelince ise bunun Bolivyalı gazeteci-tarihçi Carlos Soria Galvarro’nun söyledikleri olduğu görülmektedir.
Bolivya’da geçirdiği yılları araştırarak, bunun üzerine 7 cilt kitap yazan Carlos Soria Galvarro devrimcinin çantasından 5 tane kitap çıktığını belirtmiştir. Bunlar;
- Marx: Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı;
- S. R. Vigosky: Güncel Kapitalizm Teorileri Üzerine Makaleler;
- H. B. Philips: Analitik Geometri;
- Paul Carrell: Geliyorlar;
- Luis Peñaloza: Bolivya Ekonomi Tarihi Kitabı’dır.
Carlos Sorio Galvarro bu bilgilerin yanı sıra devrimcinin çantasından 5 sayfalık bir kitap listesi çıktığını da bildirmiştir. Devrimcinin kitap listesinde Vladimir Lenin’den Trotsky’ye Hegel’den Stalin’e Dostoyevski’den Engels’e varana kadar pek çok ünlü isme yer verilmiştir.
Ayrıca Galvarro’nun öne sürdüğü listede Mustafa Kemal’in değil ama Nazım Hikmet’in Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim isimli kitabı da bulunuyormuş.
Edindiğimiz bilgiler neticesinde sizlere devrimciyi anlatmaya çalıştık. Ve dilerseniz bu yazıyı Kübalı sanatçı Carlos Puebla’nın 1965 yılında Che’nin veda mektubundan sonra ünlü devrimci için yazdığı şarkı Hasta Siempre ile sonlandıralım.
Türkçe “sonsuza kadar” anlamına gelen şarkının Fransız oyuncu ve şarkıcı Nathalie Cardone’den yorumunu buradan dinleyebilirsiniz.
bu hayatta örnek aldığım tek insan