Paratic Haber: Ekonomi, Finans RSS Interactive

Woody Allen Kimdir? En İyi Unutulmaz Filmleri Listesi

Sinema tarihinin en üretken yönetmenlerinden biri olan Woody Allen kimdir, daha yakından tanımaya ne dersiniz? İşte Woody Allen filmleri listesi:
Woody Allen Kimdir? En İyi Unutulmaz Filmleri Listesi
YAYINLANMA ZAMANI
SON GÜNCELLEME
Yorum

Woody Allen kimdir, bu ismi duyduğunuzda aklınıza neler geliyor? Kemik çerçeveli gözlükleri, asla bitmeyen enerjisi ve kadın-erkek ilişkisine getirdiği özgün perspektifle her daim adından söz ettiren ve sinemanın dâhisi olarak anılan Woody Allen ile daha yakından tanışmaya hazır mısınız? O, uzun yıllardır çektiği filmlerle karşımıza gelmenin de ötesine geçerek yarattığı karakterle her daim toplumdaki sıradan insanı sinemaya aktarmayı da çok iyi bilmiştir. Eğer ki bir Woody Allen filmi izliyorsanız, en baştan gülmeye ve gülerken de bolca düşünmeyi baştan kabul etmişsiniz demektir.

Bahsi geçen kişi, üretkenliğiyle nam salan ve neredeyse her yıla bir film sığdırmayı başaran biri olunca geniş çevrelerce tanınmaması da neredeyse imkânsız bir hal almaktadır. İşte, ismi bile marka olmaya yeten, duayen kelimesinin sözlük karşılığı olan Woody Allen filmleri listesi ve hakkında bilgiler sizlerle…

Navigasyon

Woody Allen Kimdir?

Woody Allen Kimdir?Gerçek adı Allen Stewart Konigsberg olan ve filmlerinde her daim karşımıza çıkan Brooklyn’de 1935 yılında dünyaya gelen Woody Allen, henüz çocuk yaşlarda sinemaya merak salanlardan. O, en başta TV showlarına metinler hazırladı; sonrasında kendi stand-uplarını yazdı ve genç yaşında bir komedyen olarak nam saldı. Bu ünü, Hollywood’un da dikkatini çekti ve ona bir sinema filmi yazması için teklif götürüldü. Nitekim genç Woody Allen’da sinemaya uyarlanan ilk senaryosu olan What’s New Pussycat (Evlenmekten Korkuyorum)’ı yazdı ve film 1965 yılında izleyicisiyle buluştu. Hemen akabinde 1966 yılında bu sefer yine senaryosunu yazdığı ve ilk defa yönetmen koltuğuna oturduğu What’s Up, Tiger Lily? ile izleyenlerini selamlayan genç yönetmen için kariyer basamaklarını hızlı hızlı çıkmanın vakti gelip çatmıştı bile.

Sinemaya ilk adım attığında daha çok komedi ağırlıklı senaryolar yazan ancak ilerleyen dönemlerde kendi içinde bulunduğu varoluş sancısına da eğilen, bunu kadın-erkek ilişkisinin çıkmazı ve mizahla muazzam bir şekilde harmanlayan Woody Allen için hiç kuşku yok ki top noktası 1977 yılında yazıp, yönettiği Annie Hall filmidir. O dönem birlikte olduğu ve 70’lerin en güzel kadınlarından biri olarak anılan Diane Keaton ile başrolu paylaştığı bu film, şimdilerde bile sinema tarihinin en iyi romantik-komedilerinden biri olarak anılmaktadır.

İlginizi Çekebilir: Quentin Tarantino Kimdir? Unutulmaz Filmleri

Woody Allen’ı, sinema tarihinin ustalarından biri olarak addetmemize olanak sağlayan başlıca unsur ise, kuşkusuz hiç bitmeyen enerjisi ve entelektüel kişiliği. Yalnızca sinema alanında değil aynı zamanda müzik, resim ve felsefe alanlarında da oldukça donanımlı olan usta yönetmen, bu yönünü de tüm filmlerine aktarmasıyla muadillerinden ayrılmayı başarıyor. Tabii, hayat ve yaşananlar konusunda böylesine bilgi birikimi yüksek birinin de yeni bir hikâye anlatma aşkıyla yanıp tutuşması, şaşılası bir durum olmaktan çıkıyor.

En İyi Woody Allen Filmleri

Woody Allen filmleri, özellikle son yıllarda tartışma konusu olmaya başladı. Eski standardının çok uzağında olduğu söylenen Woody Allen, buna rağmen üretmekten ve ortaya yeni eserler koymaktan vazgeçecek gibi durmuyor. Son olarak televizyon dünyasına da bulaşan ve 6 bölümlük Crisis in Six Scenes dizisi ile sevenlerini selamlayan Woody Allen, şimdilerde post-production aşamasında olan ve Kate Winslet’in başrolü oynadığı Wonder Wheel filmi ile de bu yıl huzurlarımıza gelmeye hazırlanıyor.

Pekâlâ, bunca yıldır çektiği filmlerle evlerimize konuk olan ve birçoklarının sempatisini kazanan bu nevi şahsına münhasır adamın filmlerine ne kadar hâkimsiniz? Özgün felsefesi, dur durak bilmeyen dik başlılığı ve eğlenceli kişiliğiyle sinema tarihinde bambaşka bir yere sahip olan Woody Allen filmleri listesine dilerseniz hep birlikte göz atalım. Kemik çerçeveli gözlükleriyle, sinemanın dâhisi karşınızda…

What’s Up, Tiger Lily? (1966)

What's Up, Tiger Lily? (1966)Woody Allen’ın ilk yönetmenlik tecrübesi olan ve bu alandaki iddiasını orta koymasıyla hatırlanan What’s Up, Tiger Lily? için deneysel bir çalışma demek herhalde en doğru tanımlama olacaktır. Nitekim Woody Allen ana teması casusluk olan iki Japon filmini (Kayaku no taru – Kagi No Kagi) birleştirmiş ve kendi yazdığı özgün senaryoyu da filmin üzerine giydirmiştir. Kendisi de yer yer gözükerek filmin ilahi anlatıcısı olarak arz-ı endam eden Woody Allen, henüz ilk filminde gümbür gümbür gelen ayak seslerini de esasen böyle müjdelemiştir.

Take the Money and Run (Parayı Al ve Kaç – 1969)

Take the Money and Run (Parayı Al ve Kaç - 1969)Woody Allen’ın ikinci kez kamera arkasına geçtiği ve yine özgün bir denemeyle karşımıza geldiği filmi olan Take the Money and Run, Virgil Starkwell isimli banka soyguncusunun çocukluğundan süregelen soygunculuk kariyerini belgesel şeklinde anlatan oldukça eğlenceli bir filmdir. Yaşanmamış sahte bir olayı belgeselleştirme olarak bilinen ve “Mockumentary” adı verilen bu türün öncülerinden biri de Woody Allen’dır. Nitekim Take the Money and Run’ın ardından bu tür birçok yönetmen tarafından denenecek ve günümüzün sıkça başvurulan tarzlarından biri halini alacaktır.

Bananas (Zorla Kahraman – 1971)

Bananas (Zorla Kahraman - 1971)Woody Allen filmleri listesinde sıkça görmeye alışık olduğumuz gibi, kendisinin yazıp, yönetip, oynadığı bir başka film olan Bananas, Fielding Mellish isimli apolitik bir gencin birbirini ardını izleyen eğlenceli hadiselerden sonra kendisini sıkı bir aktivist olarak bulmasını konu almaktadır. Oldukça eğlenceli yapısıyla dikkat çeken ve parodi sosuyla da izleyenlerine ayrı bir tat armağan eden Bananas’ta Woody Allen’a başrolde eşlik eden kadın oyuncu ise dönemin güzellerinden Louise Lasser’dır.

Everything You Always Wanted to Know About Sex * But Were Afraid to Ask (Seksten Korkmuyorum – 1972)

Everything You Always Wanted to Know About Sex * But Were Afraid to Ask (Seksten Korkmuyorum - 1972)David Reuben’in aynı adlı kitabından Woody Allen tarafından sinemaya uyarlanan film, cinsellik temasına bağlı 7 farklı skeçten meydana gelmektedir. Tabii burada Woody Allen’ın hikâye anlatmadaki tüm meziyetini, hınzırlığıyla harmanlamasına bir kez daha tanıklık ediyoruz. Nitekim film, cinselliği bu denli mizahi bir şekilde anlatabilmesiyle günümüzde dahi hala ilgi çekmeyi başarabilmektedir. Woody Allen’ın bir kez daha oyuncu kadrosunda yer aldığı ver her gözüktüğü sekansta kahkahayı beraberinde getirdiği filmin diğer başrol oyuncuları ise; John Carradine, Lou Jacobi, Louise Lasser ve Gene Wilder’dır.

Sleeper (200 Yıl Sonra – 1973)

Sleeper (200 Yıl Sonra - 1973)Woody Allen’ın senaryosunu Marshall Brickman ile birlikte yazdığı ve başrolünü Diane Keaton ile paylaştığı Sleeper, 2173 yılında geçen bir distopyayı odak noktasına alır. Woody Allen’ın 1973 yılında uyutulan ve 200 yıl sonra Amerika’nın dahi olmadığı bir dünya haritasında, Miles Monroe’ya hayat verdiği Sleeper, usta yönetmenin bilim – kurguda da ne denli başarılı işler ortaya koyabileceğinin adeta kanıtı niteliği taşırken, bir yandan da Woody Allen’ın imzası niteliğindeki üst düzey mizahıyla hafızalara kazınmıştır.

İlginizi Çekebilir: En İyi Bilim – Kurgu Filmleri

Love and Death (Aşk ve Ölüm – 1975)

Love and Death (Aşk ve Ölüm - 1975)Adıyla müsemma bir şekilde ilerleyen; aşk ve ölümü odak noktasına alan, ancak böylesine ciddi iki konudan filizlenmesine rağmen, kahkaha attırmayı bir an olsun ihmal etmeyen Love and Death, dinamik film denildiğinde ilk akla gelecek yapımlardan biri. Çarlık Rusya’da yaşayan ve Napolyon’un ülkeyi fethetme tehlikesine karşı savaşmaya zorlanan Boris, bir yandan da yeni evlendiği karısıyla amansız bir akıl oyunu içerisine girmiştir. Rus tarihini mizahi bir dille ele alan ve başrollerinde yer alan Woody Allen-Diane Keaton ikilisinin uyumuyla şaha kalkan Love and Death, savaşa açtığı farklı perspektifle de usta sinemacının filmografisinin de en muazzam filmleri arasında yer almaktadır.

Annie Hall (1977)

Annie Hall (1977)Birçok sinemasevere göre açık ara en iyi Woody Allen filmi olarak kabul gören Annie Hall, usta sinemacının kendi hayatından izler taşımasının yanı sıra, entelektüel diyalogları ve dur durak bilmeyen eğlencesiyle de günümüzde dahi adından söz ettirmeyi başaran bir film. Komedyen Alyv Singer ile Annie Hall’un ilişkilerinin öncesi ve sonrasına eğilen; bunu içinden çıkılmaz bir sorunsal olarak önümüze getiren film, yalnızca basit bir romantik-komedi örneği olarak karşımıza gelmiyor; aksine her bir anıyla insanı düşünmeye sevk ediyor ve kadın-erkek ilişkisine zekâ dolu yaklaşımıyla da muadillerinden ayrılmayı başarıyor. Ayrıca Annie Hall 1978 yılında gerçekleştirilen 50.Akademi Ödülleri’nde de En İyi Film başta olmak üzere toplamda kazandığı dört ödülle de başarısını taçlandırmıştır.

Interiors (İç Dünyalar – 1978)

Interiors (İç Dünyalar - 1978)Woody Allen’ın bu kez kamera önüne geçmediği, senarist ve yönetme kimliğiyle arz-ı endam ettiği Interiors; birbirinin tamamen zıttı olan ve anne-babalarının boşanma kararıyla tekrardan bir araya gelmek mecburiyetinde kalan üç kız kardeşin yaşadıklarını odak noktasına alır. Woody Allen’ın o tarihe kadar çektiği en ciddi film olan ve aynı zamanda karakterlerin yaşadığı psikolojik gelgitleri su yüzüne çıkartan Interiors, aile içinde yaşanan çekişmeleri merkezine almasıyla da dikkat çekiyor. Hayatın içinden olan ve realitesini minimalist duruşuyla süsleyen film, başrollerinde yer alan Diena Keaton, Geraldine Page ve Kristin Griffith’in performanslarıyla daha da değerli bir hal almaktadır.

Manhattan (1979)

Manhattan (1979)Woody Allen ve Diena Keaton’ın Brooklyn Köprüsü altında verdikleri poz ve siyah-beyaz anlatısıyla hafızalara kazınan Manhattan, entelektüel bir bunalımı odak noktasına almasının yanı sıra etkileyici anlatısıyla da fark yaratan bir film. Ünlü yazar Isaac Davis, Manhattan’ı anlatacağı yeni kitabının hazırlıklarına başlamıştır. Ancak artık lezbiyen olan eski karısının Isaac ile yaşadıklarını tüm çıplaklığıyla kitaplaştırması, eğlenceli ve tadına doyulmaz birçok hadiseyi de beraberinde getirecektir. Sağlam bir romantik komedi örneği olan ve Woody Allen’ın kendine has üslubuyla adından söz ettiren film, hiç kuşkusuz eşsiz Manhattan manzaralarıyla da seyir zevkini yukarılara taşımayı başarmaktadır.

A Midsummer Night’s Sex Comedy (Bir Yaz Gecesi Seks Komedisi – 1982)

A Midsummer Night's Sex Comedy (Bir Yaz Gecesi Seks Komedisi - 1982)Aşk, tutku, komedi ve seks… Esasen bu dörtlü Woody Allen sinemasının kare asıdır da diyebiliriz. Ancak A Midsummer Night’s Sex Comedy bu kare asın en muazzam uyumlarından birini temsil etmektedir. Woody Allen’ın diğer karakterlerine paralellik gösteren entelektüel loser Andrew Hobbes’a hayat verdiği film, hafta sonu tatili için bir kır evinde bir araya gelmiş üç farklı çifti odak noktasına almaktadır. Tabii bahsi geçen bu çiftlerin, daha önce birbirleri arasındaki yaşanmışlıkların, onları her daim tetikte tuttuğu film, onların gerginliğinden üst düzey bir mizahı izleyenlerine aktarmayı ihmal etmiyor. Woody Allen’ın yazıp, yönetip, oynadığı filmin diğer başrollerinde ise Mia Farrow, José Ferrer, Tony Roberts ve Julie Hagerty yer almaktadır.

Zelig (1983)

Zelig (1983)Woody Allen’ın belki de yarattığı en sıra dışı karakter olan Leonard Zelig için bukalemunun insan vücudunda hayat bulan halidir desek herhalde doğru bir tanımlama yapmış oluruz. Esasen Zelig, usta sinemacının mockumentary türünde ortaya koyduğu bir başka filmdir. Sahte haber görüntüleri eşliğinde ilerleyen ve karşılaştığı insanların dış görünüşüne bürünebilen Leonard Zelig’in hayatının anlatıldığı film, özgün hikâyesi ve mizahı ile muadillerinden ayrılmayı başarıyor ve Woody Allen hayranlarının en sevdiği filmlerden biri olarak tarih sayfalarındaki yerini alıyor.

Broadway Danny Rose (1984)

Broadway Danny Rose (1984)Bir yanda eski şöhretinden uzak olan ancak o popüler günlere dönmek için çaba sarf eden müzisyen Lou Canova, diğer tarafta ise çokbilmiş ancak pek de işinin ehli olmayan menajer Danny Rose. Bu iki ismin yolunun kesişmesi, Danny’nin ilginç planlarını da su yüzüne çıkaracaktır. Bu dakikadan sonra hayli üst düzey bir mizahi izleyenleri ile buluşturan Broadway Danny Rose, kuşkusuz başrolündeki Mia Farrow ve Nick Apollo Forte’un üst düzey performanslarıyla daha da değerlenen bir film olarak öne çıkmaktadır.

The Purple Rose of Cairo (Kahire’nin Mor Gülü – 1985)

The Purple Rose of Cairo (Kahire’nin Mor Gülü - 1985)Woody Allen zekâsının anbean hissedildiği ve tekdüzeden uzak yapısıyla ilgi odağı olmayı başaran The Purple Rose of Cairo, her zaman filmlerin içinde yaşamak isteyen izleyicilerin düşüncesinin tezadını gerçekleştiriyor ve film karakterini reel dünyanın içine katıyor. Sahi, çok sevdiğiniz filmin, ilgi ile izlediğiniz karakteri bir anda ekrandan dışarı çıksa ve sıradan hayatınıza renk katsa nasıl olurdu? İşte bu ilginç hadiseden filizlenen ve fantastik yapısını her bir saniyede koruyan Woody Allen filmi, bir yandan tadına doyulmaz bir mizahı önümüze getirirken bir yandan da kadın-erkek ilişkisine getirdiği özgün bakış açısıyla fark yaratmayı başarıyor. Woody Allen’ın bu sefer yalnızca kaptan köşkünde oturduğu filmin başrollerinde ise o dönem favori oyuncusu olan Mia Farrow ile Jeff Daniels yer almaktadır.

Hannah and Her Sisters (Hannah ve Kız Kardeşleri – 1986)

Hannah and Her Sisters (Hannah ve Kız Kardeşleri - 1986)Dram ile mizahın en şahane uyumlarından birini temsil eden Hannah and Her Sisters, üç kız kardeşin birbirleri arasındaki problemlere eğilmektedir. Hannah her ne kadar ailenin medarı iftiharı olan oldukça başarılı bir kadın kimliği ortaya koysa da, özel hayatında da bir o kadar sürüncemede biridir. Nitekim onun gibi güzel ve tuttuğunu koparan bir kadın dahi aldatılmaktan kurtulamamıştır. Bir yandan da Hannah’ın ortanca kardeşi Holly’nin onun eski kocasıyla flörtleşmesi olayları iyiden iyiye karmaşık bir haleti ruhiye içine sokmuştur. Tüm bu çarpık ilişkiler içerisinden muazzam bir anlatı çıkarmayı başaran ve her bir anıyla izleyenlerine hayatı sorgulamasını öğütleyen Woody Allen, Hannah and Her Sisters ile kuşkusuz filmografisinin en çok ses getiren filmlerinden birinin altına imzasını atmıştır.

Tavsiye Ederiz: Aldatma Konusu İşlenen En İyi Filmler

Radio Days (Radyo Günleri – 1987)

Radio Days (Radyo Günleri - 1987)Sahi, hangimiz şimdilerde radyonun hayatımızın en önemli objesi olduğu o günleri özlemiyoruz ki? Evet, belki bizim için (Y Kuşağı) her daim televizyon hayatımızın bir parçası olmuştur; ancak hangimiz 90’larda radyo dinleyerek uyumadık ki? İşte Radio Days, televizyonun icadından önce çocuk olan ve o günleri büyük bir özlemle anan Joe’nun anılarını odak noktasına alır ve izleyenlerini 1930’ların New York’una doğru bir yolculuğa çıkarır. Woody Allen’ın bir kez daha kendi hayatından referanslarla senaryosunu oluşturduğu film, yalnızca retro atmosferi ile değil dişe dokunur mizahı ve özgün hikâyesi ile de hafızlarda yer etmeyi başarmıştır.

September (Eylül – 1987)

September (Eylül - 1987)Woody Allen’ın bir kez daha sert ve ciddi bir üslupla karşımıza geldiği September, amiyane tabirle “Kimin eli kimin cebinde belli değil” sendromunun beyazperdeye tezahürü olarak karşımıza gelmektedir. Bir yazlık evinde geçen ve çapraz ilişkiler üzerine kurulu hikâyesiyle arz-ı endam eden film, buna rağmen ciddi duruşuyla ilgi odağı olmayı başarıyor ve izleyenlerini ile arasında sıkı bir bağ oluşturuyor. İlişkiler ve kişiler arasındaki çatışmadan sonuna kadar beslenen ve bunun psikolojik tarafını olanca gerçekçiliği ile aktaran filmin başrollerinde ise Dianne Wiest, Mia Farrow, Elaine Stritc gibi isimler yer almaktadır.

Another Woman (Bir Başka Kadın – 1988)

Another Woman (Bir Başka Kadın - 1988)Bir kadın filmi nasıl olmalıdır sorusunun sözlük karşılığı olan ve sürükleyici hikâyesiyle izleyenlerini içine çekmeyi başaran Another Woman, Woody Allen’ın usta yönetmen Ingmar Bergman’a duyduğu saygının ve hayranlığın da en somut kanıtı olarak karşımıza gelmektedir. Nitekim Bergmanvari dokunuşları yahut minimalist havayı tüm film boyunca solumak mümkün. Aynı zamanda Another Woman, bir kadının kendi içinde yaşadıklarını ve hayatı sorgulamasını da huzurlarımıza getirerek adeta tek başına bir sorgulayıcı şölen olmayı başarıyor. Başrollerini Gena Rowlands, Mia Farrow, Ian Holm gibi isimlerin paylaştığı film, muazzam ilerleyen kurgusuyla da ilgi çekiyor.

Crimes and Misdemeanors (Suçlar ve Kabahatlar – 1989)

Crimes and Misdemeanors (Suçlar ve Kabahatlar - 1989)İki farklı hikâyeyi paralel bir şekilde işleyen Crimes and Misdemeanors; bir yanda Woody Allen’ın hayat verdiği Cliff Stern karakteri vesilesiyle entelektüel bir loser ile tekrardan buluşmamıza ön ayak olurken; bir yandan da Martin Landau’nun hayat verdiği Judah önderliğinde atılan yanlış adımları ve sonrasında yaşanılan vicdan muhakemesini izleyenlerine aktarmaktadır. Özellikle hikâyenin güçlü ve vurucu tarafını temsil eden Judah tarafında, işlerin hayli karışık ilerlediği ve psikolojik gelgitleriyle gerilim seviyesini yukarılara taşıyan Crimes and Misdemeanors, belgesel yönetmeni olan Cliff Stern ile de nefes almamıza olanak sağlıyor ve dram ile mizahı farklı bir yolla harmanlamayı seçmesiyle de dikkat çekiyor. Woody Allen filmografisinin en destansı yapımlarından biri olarak adlandırabileceğimiz film, 1990 yılında düzenlenen Akademi Ödülleri’nde 3 dalda aday gösterilerek de başarısını süslemiştir.

Shadows and Fog (Gölgeler ve Sis – 1991)

Shadows and Fog (Gölgeler ve Sis - 1991)Franz Kafka’nın efsanevi romanı Dava’ya yaptığı göndermelerle hafızlarda yer eden Shadows and Fog, Kleinman’ın tatlı uykusundan uyandırılıp, bir seri katili bulmak için yatağından kalkmasıyla startını vermektedir. Bir polisiye olarak gözükse de daha çok parodi olarak karşımıza gelen ve yer yer kahkaha attıran yapısıyla öne çıkan film, Woody Allen sinemasının güldürü unsurlarıyla öne çıkan filmlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir.

Husbands and Wives (Kocalar ve Karıları – 1992)

Husbands and Wives (Kocalar ve Karıları - 1992)Aşk ve evliliğe Woody Allen’ın nevi şahsına münhasır yorumunu kattığı filmlerden biri olan Husbands and Wives, ayrılık kararı veren Jack ve Sally’nin bu kararı en yakın arkadaşları olan Gabe ve Judy ile paylaşmasıyla cereyan eden olaylar silsilesini konu almaktadır. Keza, onların ayrılık kararına tepki veren Gabe ve Judy de gitgide birbirlerine yabancılaşmaya başlayan bir çifttir. İşte bu karmaşık durumdan doğan ve ikili ilişkilere getirdiği eleştirisel bakışla adından söz ettiren Husbands and Wives Woody Allen’ın özel filmlerinden biri olarak tarih sayfalarındaki yerini çoktan almıştır.

Manhattan Murder Mystery (1993)

Manhattan Murder Mystery (1993)Woody Allen’ın Sleeper’ı birlikte kaleme aldığı Marshall Brickman ile tekrardan ortak olarak hazırladıkları senaryonun beyazperdeye aktarımı olan Manhattan Murder Mystery, monoton bir hayat süren ve Larry ve Carol Lipton çiftinin, alt katlarına taşınan yaşlı bir çiftle değişen hayatlarını konu almaktadır. Nitekim bu taşınma, bir ölüm haberini de peşinden getirecek ve “Acaba cinayet mi?” sorusunun da çokça sorulmasına neden olacaktır. Woody Allen ve Diane Keaton’un tekrardan kamera karşısına geçtiği film, kemik çerçeveli adamın kendine has mizahıyla izleyenlerini selamlarken, eğlenceli bir Sherlock Holmes parodisi olarak da farklı bir tat yaşatmayı ihmal etmiyor.

Bullets Over Broadway (Broadway Üzerinde Kurşunlar – 1994)

Bullets Over Broadway (Broadway Üzerinde Kurşunlar - 1994)1920’lerin New York’una uzanmaya ne dersiniz? İdealleri uğruna her şeyi göze alan David Shayne isimli bir oyun yazarının yolu, sert bir gangster olan Nick Valenti ile kesişir. Bu dakikadan sonra oyununu finanse edecek olan Valenti’nin isteklerine boyun eğmek durumunda kalan David’in, bir yandan da özel hayatında vuku bulan aksilikler, onu bu süreçte içinden çıkılmaz bir haleti ruhiye içine yerleştirir. Tabii, filmin kaptan köşkünde oturan Woody Allen olunca da tüm bu karmaşık hadiseler, seyir zevki yüksek bir eğlenceyle izleyenlerinin karşısına gelmektedir.

Mighty Aphrodite (Sevimli Fahişe – 1995)

Mighty Aphrodite (Sevimli Fahişe - 1995)New York’lu bir spor yazarı olan Lenny ve eşi Amanda, Max adında bir çocuğu evlat edinmiştir. Ancak çocuğun bir dâhiyi andıran zekâsı, Lenny’i gerçek anneyi arama konusunda iyiden iyiye teşvik etmiştir. O da çok zeki olduğunu düşündüğü anneyi aramak için yollara koyulmuş ancak bulduğu sonuç onu hiç mi hiç tatmin etmemiştir. Woody Allen’ın oldukça özgün bir hikâyeyle karşımıza geldiği ve izleyenlerini bir kez daha eğlenceli bir anlatının tam ortasına bıraktığı filmi Mighty Aphrodite’nin başrollerinde ise kendisinin yanı sıra; Mira Sorvino, Helena Bonham Carter yer almasıyla dikkat çekmektedir.

Everyone Says I Love You (Herkes Seni Seviyorum Der – 1996)

Everyone Says I Love You (Herkes Seni Seviyorum Der - 1996)Farklı tarzlar denemekten asla çekinmeyen ve her defasında hayranlık uyandıran filmleriyle karşımıza çıkan Woody Allen, bu sefer de bir müzikal ile izleyenlerini selamlamaktadır. New York’lu bir aileyi merkezine alan ve onların ilişkilerine eğilen usta yönetmen, bu sefer hikâyesinden çok anlatış biçimiyle öne çıkmaktadır. Nitekim film başından sonuna dek özgün müzikleriyle kulaklarımızın pasını silerken, dans sahneleriyle de epey ilgi odağı olmayı başarmıştır. Başrollerini Woody Allen, Julia Roberts, Goldie Hawn, Edward Norton, Drew Barrymore gibi isimlerin paylaştığı film, yönetmenin müzikal türündeki başarısını da ortaya koymasıyla adından söz ettirmiştir.

Deconstructing Harry (Yaramaz Harry – 1997)

Deconstructing Harry (Yaramaz Harry - 1997)Woody Allen’ın hayat verdiği Harry Block, ilham arayışında olan ancak çocuksu ruhu yüzünden sürekli kendini farklı ortamlarda bulan ünlü bir yazardır. Onun eski eşleri, sevgilileri, arkadaşları ve çocuklarıyla yaşadığı iletişimsizliğin olabildiğince mizahi bir dille izleyenlerine aktaran film, aynı zamanda “odağını kaybeden adam” deyimini de sinema sözlüğüne kazandırmasıyla adından söz ettirmeyi başarmıştır. Woody Allen’ın en çok güldüren filmleri arasında ilk sırada gelen Deconstructing Harry’nin başrollerinde ise kendisiyle birikte Caroline Aaron, Kirstie Alley yer almaktadır.

Celebrity (Şöhret – 1998)

Celebrity (Şöhret - 1998)Başarısız bir haber yapımcısı olan Lee Simon vesilesiyle ünlülerin dünyasına eleştirisel bir bakış getiren Woody Allen, televizyonun önünde yahut arkasında yer alan birçok figüre yaptığı göndermelerle adından sıkça söz ettirmiştir. Nitekim filmin oyuncu kadrosunun da pek çok yıldızla dolu olması yapılan bu eğlenceli eleştirinin vuruculuğunu iyiden iyiye yukarı çekmiştir. Leonardo DiCaprio, Winona Ryder, Charlize Theron, Kenneth Branagh, Judy Davis gibi isimlerin başrolünde yer aldığı Celebrity, üslup sahibi bir film olarak da hafızlarımızda yer etmiştir.

Sweet and Lowdown (Tatlı ve Kirli – 1999)

Sweet and Lowdown (Tatlı ve Kirli - 1999)Bir başka mockumentary filmi ile karşı karşıyayız. Woody Allen bu sefer kamerasını evrenin en iyi jazz gitaristlerinden biri olarak kabul gören Emmet Ray’in yaşam öyküsüne çeviriyor ve bir yandan eğlenceli bir hikâyeyle yüzümüzde tebessüm oluştururken bir yandan da şahane müzik zevkini sonuna kadar hissettirdiği şarkılarla kulağımızın pasını silmeyi başarıyor. Sean Penn’in başrolü oynadığı ve Woody Allen’ın da ilahi bir anlatıcı olarak zaman zaman gözüktüğü film, kuşkusuz türünün en iyi örneklerinden biri olarak hala popülerliğini korumaktadır.

The Curse of the Jade Scorpion (Akrebin Laneti – 2001)

The Curse of the Jade Scorpion (Akrebin Laneti - 2001)Bir sigorta şirketinin en iyi çalışanlarından biri olan Briggs ile ofis boy olarak işe başlayan Betty, ilk günden itibaren bir soğuk savaşın içine girmişlerdir. Bu ikili daha iyi anlaşmak adına günün birinde bir sihir gösterisini izlemeye giderler. Ancak burada başlarına gelen bir hadise, yalnızca ikisinin birbirine yaklaşımını değiştirmeyecek üstüne üstlük, onları içinden çıkılmaz bir maceranın tam ortasına bırakacaktır. Gizemli yapısıyla ilgi uyandıran ve yer yer güldüren tavrıyla boy gösteren The Curse of the Jade Scorpion’un başrollerinde ise Woody Allen, Helen Hunt ve Dan Aykroyd yer almaktadır.

Bakınız: En İyi Aksiyon – Macera Filmleri

Hollywood Ending (Hollywoodvari Bir Son – 2002)

Hollywood Ending (Hollywoodvari Bir Son - 2002)Woody Allen’dan sıra dışı bir komediye hazır mısınız? Val Vaxman, bir dönemin efsanevi yönetmenlerinden biri olsa da o şaşalı günleri çoktan geride bırakmıştır. Ancak onu eski popülaritesine kavuşturacak bir film teklifi almıştır. Bu sırada özel hayatındaki bir hadiseden dolayı geçici körlük yaşayan Val için olaylar içinden çıkılmaz bir hal alsa da durumu kendine has bir tarzla çözmeye çalışmaktan kendini alamaz. Woody Allen’ın 2000’lerin başındaki duraklama dönemi diye tabir edebileceğimiz zaman diliminde çektiği ve o döneme oranla güldürmeyi başaran ender filmlerinden biri olan Hollywood Ending yer yer romantizm soslarıyla da yönetmenin eski filmlerini hafızalara getirmektedir.

Match Point (Maç Sayısı – 2005)

Match Point (Maç Sayısı – 2005)Match Point için, Woody Allen’ı dirilten film dersek herhalde hata etmiş olmayız. Nitekim 2000’lerin başında yönetmen fazlaca tekrara düşmesinden mütevelli standardının oldukça altında işler ortaya koymuş ve birçokları tarafından eleştiriye maruz kalmıştır. O ise, tüm bunlara kulak tıkamış ve gerilimi oldukça yüksek bir hikâyeyle tekrardan hayranlarını sevindirmeyi başarmıştır. Tamamı Londra’da çekilen ve tenis metaforundan üst düzeyde beslenen Match Point, başından sonuna dek, “Aşk mı yoksa servet mi?” sorunsalını izleyenlerinin önüne getirirken, bir yandan merak uyandıran hikâyesiyle seyir zevkini yukarılarda tutmayı başarmıştır. Günümüzün en güzel kadınlarından biri olarak bahsedebileceğimiz Scarlett Johansson’un Jonathan Rhys-Meyers ile başrolü paylaştığı film, tadı damağımızda kalan anlatısıyla hafızlarımızdaki güncelliğini korumaktadır.

Scoop (2006)

Scoop (2006)Woody Allen’ın aynı kadın oyuncularla çalışma geleneği tarih boyunca süregelmiştir. Nitekim Match Point’te iyi bir uyum yakaladığı Scarlett Johansson ile bir sonraki projesi olan Scoop için tekrardan bir araya gelmiştir. Hem de bu sefer kendisi de kamera önünde olacaktır! Onlara eşlik eden esas oğlan is Wolverine karakteriyle hafızlarımıza kazınan Hugh Jackman. Gazetecilik okuyan ve başarılı bir öğrenci olan Sondra, bir seri cinayet silsilesini çözebilmek adına iş başına koyulmuş ve yolu da Peter Lyman ile kesişmiştir. Peki, Sondra’nın bu yakışıklı adamla karşılaşması ne gibi olaylara gebedir? Woody Allen’ın bir cinayet soruşturmasının ortasından, eğlenceli bir anlatı vadettiği filmi Scoop, üst düzey bir film olmasa dahi başrolünde yer alan popüler oyuncularla adından söz ettirmeyi başarmıştır.

Cassandra’s Dream (Cassandra’nın Rüyası – 2007)

Cassandra's Dream (Cassandra’nın Rüyası – 2007)Borç batağında yüzen Ian ve Terry Blane kardeşlerin git gide batağın içine saplanmasının hikâyesi olan Cassandra’s Dream, yalnızca gizem unsurlarıyla değil aynı zamanda dramatik yapısının yoğunluğuyla da Woody Allen filmleri listesinde en ayrıksı filmlerinden bir tanesi. Bu nedenle pek fazla ilgi çekmeyen ancak yine de sinefiller tarafından es geçilmeyen filmlerden biri olan Cassandra’s Dream’in başrollerinde ise Star Wars’ta canlandırdığı Obi-Wan Kenobi karakteri ile gönüllerimizi fetheden Ewan McGregor ile usta oyuncu Colin Farrell yer almaktadır.

Vicky Cristina Barcelona (Barselona Barselona – 2008)

Vicky Cristina Barcelona (Barselona Barselona – 2008)Herhalde Vicky Cristina Barcelona için yapılabilecek en doğru tanımlama; şairane bir Barcelona anlatımı olduğudur. Nitekim Woody Allen bir yandan üçlü bir ilişkiyi merkezine yerleştirirken bir yandan da Katalonya’nın bu enfes şehrinin dillere destan güzelliği ile izleyenlerini mest etmektedir. Filmin konusuna dönecek olursak; Vicky ve Cristina’nın yaz tatili için gittikleri Barcelona’da Juan Antonio ile tanışmasıyla vuku bulan olaylar silsilesi, birçok karmaşık ve çatışmayı içinde barındıran ilişkiyi de beraberinde getirecektir. Her bir anı değerli olan, izledikçe daha da anlamlanan filmlerden biri olan Vicky Cristina Barcelona, Woody Allen’ın yıllanmış bir şarap tadı veren filmi olarak da gönüllerimizde yer etmiştir. Bu destansı Woody Allen filmi, başrollerinde yer alan Javier Bardem, Scarlett Johansson ve Penelope Cruz ise anlatının vuruculuğunu gözüktükleri her bir sekansta daha da yukarılara taşıması, filmin en büyük artılarından biri olarak öne çıkmaktadır.

Whatever Works (Kim Kiminle Nerede? – 2009)

Whatever Works (Kim Kiminle Nerede? - 2009)Lary David’in adeta tek başına sırtına aldığı ve belki de ilk defa Woody Allen kaptan köşkündeki becerisinin önüne geçen performansıyla fark yarattığı film olan Whatever Works, onun hayat verdiği Boris karakteri üzerinden bir varoluş sancısına eğilmektedir. Daha sonrasında, Boris’in âşık oluşuna eğlenceli bir şekilde tanıklık ettiğimiz film, çıtasını asla düşürmeden, izleyenlerine son sürat bir güldürü vaat etmekten de geri durmuyor. Woody Allen’ın en çok sevdiği ve kendisini rahat hissettiği yer olan New York’a geri dönüşünü müjdeleyen film, aynı zamanda yönetmenin son yıllardaki en komik filmlerinden biri olarak da öne çıkmaktadır.

You Will Meet a Tall Dark Stranger (Uzun Boylu Esmer Adam – 2010)

You Will Meet a Tall Dark Stranger (Uzun Boylu Esmer Adam – 2010)Woody Allen sinemasında defalarca kez izlediğimiz ancak her defasında yeniden izlemekten keyif aldığımız, çatırdayan ve karmaşık ilerleyen ilişkiler temasının bir yenisi olan You Will Meet a Tall Dark Stranger, yaşadıkları hayattan ve kişilerden bunalan bir grup entelektüelin kaçış yolunu başka insanlarda bulmasını konu almaktadır. Woody Allen’ın düşük performansının fazlaca hissedildiği film buna rağmen başrolünde yer alan Naomi Watts, Antonio Banderas, Josh Brolin ve Anthony Hopkins gibi güçlü isimlerle ayakta kalmayı başarmaktadır.

Midnight in Paris (Paris’te Bir Gece Yarısı – 2011)

Midnight in Paris (Paris’te Bir Gece Yarısı – 2011)Hayal gücünüzün sınırlarını zorlayan muazzam bir hikâyeye tanıklık etmeye hazır mısınız? Çünkü Midnight in Paris, son yıllarda görülen en leziz filmlerden biri olarak huzurlarınıza gelmeye hazırlanıyor. Sahi, bu filmde kimler kimler yok ki? Salvador Dali, Ernest Hemingway, Luis Buñuel ve daha niceleri… 1920’lerin Paris’i ile günümüzün Paris’inde paralel olarak ilerleyen hikâye, hem entelektüel sancıları beraberinde getiriyor hem de dişe dokunur bir aşk hikâyesini servis etmeyi ihmal etmiyor. Tabii ki, Midnight in Paris’in tek sürprizi bunlar değil! Üstüne üstlük, zamanda yolculuk temasını da işin içine dâhil ederek, tüm sinemaseverleri can evinden vurmayı başarıyor. Woody Allen sinemasının kendine has dokunuşlarının her bir detayını en ince şekilde gördüğümüz film, başından sonuna dek kendine hayran bırakan ve en önemlisi uzun süre akıllardan çıkması muhtemel olmayan hikâyesiyle de derinlerimize işlemeyi başarıyor.

To Rome with Love (Roma’ya Sevgilerle -2012)

To Rome with Love (Roma’ya Sevgilerle -2012)Daha önce izleyenlerini Londra, Barcelona ve Paris gibi Avrupa’nın en muazzam şehirlerine doğru bir yolculuğa çıkaran Woody Allen, bu sefer rotasını çizmeye, Roma’ya çeviriyor. Farklı karakterleri, başka hikâyelerle, enfes bir sinematografi ile sunan usta yönetmen, bir yandan izleyenlerine fütursuzca kahkahalar vadederken bir yandan da mimarisi ile bu meşhur şehirde üst düzey bir tura çıkarmayı ihmal etmiyor. Aşk, arkadaşlık, idealler derken birçok konuya temas eden film, sıcacık yapısıyla izleyenlerini içine çekerken, başrolünde yer alan Alec Baldwin, Ornella Muti, Penolope Cruz, Jesse Eisenberg ve Roberto Benigni gibi usta oyuncularla da adeta gövde gösterisi yapıyor.

Blue Jasmine (Mavi Yasemin – 2013)

Blue Jasmine (Mavi Yasemin – 2013)New York’un varlıklılarından olan ancak eşinin iflasından dolayı San Francisco’daki üvey kardeşinin yanına gitmek zorunda kalan Jasmine’nin hikâyesi, depresyonlara oldukça gebe bir durumdadır. Nitekim o, bu durumdan kurtulmaya çalıştıkça daha da dibe batacak ve içinden çıkılmaz umutsuz bir durumun ortasına saplanıp kalacaktır. Cate Blanchett’ın adeta karakterini yaşayan duruşuyla değer kazanan Blue Jasmine, Woody Allen’ın drama olarak ortaya koyduğu son yıllardaki en dişe dokunur film olarak da öne çıkmaktadır.

Magic in the Moonlight (Sihirli Ay Işığı – 2014)

Magic in the Moonlight (Sihirli Ay Işığı – 2014)Woody Allen’dan sihirli mi sihirli bir romantik komedi izlemeye hazır mısınız? Bir dönem hikâyesi olarak karşımıza gelen ve 1900’lerin başındaki Fransa’da geçen film, doğaüstü güçleri olan Sophie ile onun foyasını ortaya çıkarmaya çalışan ancak olayların akışına engel olamayan Stanley arasındaki ilişkiyi konu almaktadır. Yer yer güldüren yer yer ise yükselen romantik sosuyla damakta farklı bir tat bırakmayı başaran Magic in the Moonlight’ın başrollerinde ise La La Land ile bu yıl kalplerimizi fetheden Emma Stone ve Colin Firth yer almaktadır.

Irrational Man (Mantıksız Adam – 2015)

Irrational Man (Mantıksız Adam – 2015)Üniversitede felsefe hocası olarak çalışan ve biraz da orta yaşın getirdiği bunalımdan ötürü kendisini varoluş sancısına saplanmış şekilde bulan Abe Lucas’ın, zeki öğrencisi Jill Polard ile başlayan ilişkisi birçok sürprize gebedir. İkili arasındaki yakınlaşma hem felsefi anlamda birçok soruyu beraberinde getirecek hem sıra dışı olaylar silsilesinin birbiri ardını izlemesine de ön ayak olacaktır. Bir önceki projesinde yine başrolü emanet ettiği Emma Stone ile tekrardan çalışan ve onun partneri olarak da Joaquin Phoenix’i seçen Woody Allen, bu sefer yalnızca güldürmeyecek aksine gerilim dozajı yüksek bir hikâyeyi de izleyenlerine armağan edecektir.

Café Society (2016)

Café Society (2016)Açılışını Cannes Film Festivali’nde yapan ve o günden itibaren hayranları tarafıyla merakla beklenen Cafe Society, sıradan hayatından sıkılarak Hollywood’da menajerlik yapan akrabasının yanına giden Bobby’nin başına gelen ilginç hadiseleri merkezine almaktadır. Tabii bu hikayede, aşk, sansasyonel ünlü hayatları ve de en önemlisi Woody Allen filmografisinde görmeye en çok alışkın olduğumuz çarpık ilişkiler yeniden gündemdedir. Jesse Eisenberg, Kristen Stewart ve Steve Carell’ın başrolleri paylaştığı ve akılda kalıcı diyaloglarıyla yılın seyre değer filmlerden biri olarak kayıtlara geçen Cafe Society, hali hazırda Woody Allen’ın beyazperdede arz-ı endam ettiği son filmdir.

DİZİ BONUSU: Crisis in Six Scenes (2016)

DİZİ BONUSU: Crisis in Six Scenes (2016)Woody Allen dizisi izlemeye ne dersiniz? Her biri 20’şer dakika olan ve 6 bölüm süren Crisis in Six Scenes dizisi, Woody Allen hayranlarının merakla bekledikleri bir dizi olsa da ben dâhil birçok izleyiciden geçer not almayı başaramamıştır. Nitekim başrolüne yerleştirdiği Miley Cyrus’ın yapaylığı ve Woody Allen’ın kendini iyiden iyiye tekrar edişi, dizinin cazibesinin henüz ilk bölümlerde kaybolmasına yol açmıştır. Ancak sayabileceğimiz tüm negatif unsurlara rağmen, usta yönetmeni televizyon ekranlarında görmek de paha biçilmez bir duyguyu beraberinde getirmektedir. Artık izlemek ya da izlememek seçeneği tamamen siz değerli okuyuculara kalmıştır…

Size daha iyi hizmet verebilmek için Yasal Mevzuat çerçevesinde, veri politikalarımızda belirtilen amaçlarla sınırlı olmak üzere çerezler (cookies) kullanıyoruz. Detaylı bilgi ve izin iptali ile ilgili olarak Gizlilik Politikamızı inceleyebilirsiniz.

Ayrıntılar
Sponsorlu | 2024/3Ç Kar/Zarar 39.98%/60.02%
Hesabınızı şimdi oluşturun!
Kolay kayıt, hızlı işlem ve uzman analizlerle başarıya giden yolda lider adımı atın.