SON GÜNCELLEME
Çocukken dört gözle büyümeyi beklerken, aslında çocukluğumuzun ne kadar harika olduğunu unuturuz. Her ikisinin de birbirinden farklı, güzel yönleri var. Ama büyümenin kötü yanları, çocuk olmanın kötü yanlarına biraz daha ağır basıyor. Ben de bu sebepten ötürü büyümenin kötü yanlarını yazmaya karar verdim. Haydi, büyümenin en kötü yanlarına bir bakalım:
Sponsorlu | 2024/3Ç Kar/Zarar 39.98%/60.02%
- Finansal çöküş yaşamak: Ailelerimizin her şeyi ödediği zamanları hatırlıyorsunuz değil mi? Ne kadar güzel zamanlardı. Bize verilen (her ne kadar miktarı az da olsa) paranın olduğu gibi cebimize kalması nasıl zevk veriyordu. İnsan kendi parasını harcamaya kıyamıyor resmen.
- Doktorların yaptığı muamelenin değişmesi: Hastanede önceden her şey ne kadar güzeldi. Doktorlar “aman da aman tipe bak”, “erkek adamsın sen hasta mı olursun” gibi şeylerle bizi kandırıp, canımızın acımayacağını söyleyerek ikna etmeye çalışırdı. Büyüyünce işler tam tersi, doktoru eğlendirmek zorunda kalan sensin.
- Meslek hayallerinin değişmesi: Herkesin doktor, avukat, astronot olma hayalleri varken, ben o mahalledeki “bakkal amca” olmak istiyordum. Neyse iyi açısından bakacak olursam doktor, avukat, astronot olmak isteyenlerin çoğu farklı bölümlerde okurken benim hala bakkal açma şansım var. “K.O”
- Asla bir topçu/popçu olamayacağınızı fark etmeniz: Hani erkeklerin hepsi futbolcuydu, kızlarda kendi çaplarında şarkı falan söylüyordu ya. Heh, işte büyüyünce ortaya çıkıyor ki ülkenin %93.25’inde o yetenek yokmuş.
- O sona ermeyen yaz tatillerinin bitişi: Aslında küçükken okul bile bir tatil. Ne de olsa; öyle ya da böyle karnenin hepsi “pekiyi” oluyor. Sanki yapılan tek aktivite, arkadaşlarını görmeye gitmek. Şaka bir yana o tatiller aranır hale geldi.
- Kanepede uyuyakalıp, kanepede uyanmak: Tamam anlarım, artık kaldıramıyorsunuz ama insan en azından uyandırır.
- Küçükken hayallerinizi süsleyen kızın, büyüyünce çirkinleşmesi: Hepimizin öyle bir tane var, değil mi? Neyse onların artık başka hayranları var çocuklar.
- Küçükken yüz vermediğiniz kızın, büyüyünce ateş etmesi: Bir de bu arkadaşlar var. Meğer onlar altın madeniymiş, biz işlemeyi bilememişiz. O zaman Tarkan’dan hepimize gelsin; “Vur, vur bu akılsız başı duvarlara taşlara vur.”
- Hafta sonları planlarınızın değişmesi: Bu aslında her yaşa göre değişiklik gösteriyor. Liseye kadar olan dönemde genelde, aile bireyleri ne yaparsa o. Lisede arkadaşlarla dışarı çıkmalar başlıyor. Üniversitede kızlı-erkekli kalmalar, zararlı alışkanlıklar edinme. Evlenip çocuk sahibi edinilen zamanda ise “ben rahat olayım da nasıl olursa olsun” tarzı oluyor.
- Doğum günlerinin anlamlarını yitirmesi: Yani artık biz de pek önemsemez hale geliyoruz.
- Doğum günü demişken bak aklıma geldi; doğum günü hediyesi alamamak: Ne kadar önemsemesek de bir iki hediye fena olmazdı aslında.
- Vücudunuzun değişmesi: Vücudunuzun kıllanması belki de başınıza gelen en kötü şey olabilir. Hatta yeteri kadar şanssızsanız sırtınızda bile çıkabilir.
- Yalnızlığın esiri olmak: Tüm arkadaşlarınız evlenip, çoluk çocuğa karışırken sizin bir sevgilinizin olmayışı. İşte o duygu çoğu insanımızı rakıya bağımlı ediyor.
- Çocukken yapabildiğiniz şeyleri artık yapamamak: Şimdi, ben kalkıp bir battaniyeyi sırtıma alıp Batman gibi takılsam beni ciddiye alan kalmaz.
- Sabah çizgi film izleme kültürünün kalmaması: Sabah çizgi film izlemeyi bırakın, geç kalkamıyoruz bile. O gün aymıyor arkadaşım.
- Aile gezintilerine de elveda: Kimisi bu duruma çok sevinirken, aramızda üzülen arkadaşlarda var elbet.
- Mahallere maçlarına katılamayacağınızın söylenmesi: Ya tamam, 21 yaşında olabilirim ama bende hala bu mahallenin çocuğuyum! Bırakın oynayayım.
- Ders çalışmama keyfinin ortadan kalkması: İlkokulda yazmayı öğrendikten sonra pek ders çalışmıyorken, lise ve üniversitede ders çalışma kelimesi farklı bir anlam kazanıyor resmen.
- Hele o ilk kendi iç çamaşırınızı almak, daha doğrusu almaya çalışmak: Eğer bu konuda zorluk yaşayan tek ben varsam, hayal kırıklığına uğrarım.
- Zararlı alışkanlıklara başlamak: Çocukluğumda merdiven çıkarken hiçbir arkadaşımın tıkandığını hatırlamıyorum ben.
- İhtiyaçların giderek artması: Her yıl bir telefon, günlük istenen paranın miktarının artması.
- Masumiyetimizi kaybetme: Oğlun artık o eski masum çocuk değil anne.
- Ne giyeceğim sorununun baş göstermesi: Ufakken kafa rahattı, annelerimiz bizim için kıyafet alıp, ne giyeceğimize karar veriyordu.
- Bir anda devlete borçlanmaya başlamak: Birçoğumuz için KYK ile başlayıp, vergilerle devam eden hayat.
Çocukken hayatın cidden böyle olduğunu tahmin etmiyorduk. Büyüdükçe aslında yaşamanın, karar vermenin o kadar kolay şeyler olmadığını görüyoruz. Bu liste daha uzar gider. Umarım siz de az biraz da olsa kendinizi görebilmişsinizdir. Çocukluğunu bizim kadar şanslı geçiremeyen insanlar da umarım ileride hayal ettikleri hayata sahip olabilirler. Peki, siz neler eklerdiniz bu listeye?