Borsayı Kim Yönetiyor?
Borsayla ilgili rehberimizde yer vermek istediğimiz konulardan biri de bu! Çünkü
Öncelikle şunu netleştirelim: Borsa İstanbul’un mülkiyeti devlete ait değil.
Borsa İstanbul Anonim Şirketi, paylarının bir kısmı Hazine'ye ait olan ve özel hukuk hükümlerine tabi anonim bir şirket olarak yapılandırılmıştır.
30 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş ve ticaret siciline tescil edilmiş, esas sözleşmesinin 3 Nisan 2013 tarihinde tescil edilmesiyle faaliyetine başlamıştır.
Öte yandan Borsa İstanbul’un sahibi denildiğinde karşımıza çıkan paylar şu şekildedir:
NOT: Katar, 2020’de Borsa İstanbul’un yüzde 10’luk payını satın alarak ortaklar arasına girmiştir. Bu tarih öncesinde Türkiye Varlık Fonu’nun payı yüzde 90,6 idi.
Borsa İstanbul’un Yönetim Kurulu Başkanı ise 27 Eylül 2018 tarihinde göreve başlayan Prof. Dr. Erişah ARICAN’dır.
SPK Nedir?
Türkiye’nin ilk denetleyici kurumlarından biri olan Sermaye Piyasası Kurulu, çoğunlukla kısaltması olan SPK şeklinde anılmaktadır.
1981 yılında 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile kurulmuştur. Söz konusu kanunda kuruluş amacı şöyle açıklanır:
Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı olan Kurul, idari ve mali özerkliğe sahiptir ki kendisine verilen görevlerle yetkileri kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirip kullanır.
Türkiye’nin bağımsız idari otorite yapısında kurulan ilk kurumudur.
Temel fonksiyonları ise şunlardır:
- Düzenleme
- İzahname ve ihraç bilgisi onayı
- İzin verme
- Gözetim
- Denetim
- Tedbir ve yaptırım uygulama
- Finansal raporlama ve bağımsız denetim standartları
- Uyuşmazlık çözme
- Lisanslama faaliyetleri
Sonuç olarak SPK, regülasyonları ve denetlemeleriyle yatırımcının ve piyasanın lehine çalışır. Keza Kurul tarafından getirilen düzenlemeler sayesinde piyasaya güven artmış,
KAP Nedir?
Kamuyu Aydınlatma Platformu ya da kısaca KAP da söz konusu borsa olduğunda akla gelen ilk kurumlardan.
Platformun kendisi tarafından, “Sermaye piyasası ve Borsa mevzuatı uyarınca kamuya açıklanması gerekli bildirimlerin elektronik imzalı olarak iletildiği ve kamuya duyurulduğu elektronik sistem” şeklinde tanımlanır.
Türkiye’nin ilk resmi elektronik imza projesi olarak öne çıkan KAP, borsacıların yakından takip ettiği platformdur.
Çünkü borsaya kote olmuş şirketler, kamuya açıklanması gereken bildirimleri platform üzerinden duyururlar.
Yani X şirketi, anlaşma, sözleşme, genel kurul değişiklikleri, sermaye gelişmeleri, finansal tabloları ve benzeri haberleri KAP’a bildirerek kamuya açıklar.
Aynı zamanda platform; Borsa İstanbul, SPK, Takasbank ve Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) gibi kuruluşlarca yatırımcıları bilgilendirme amaçlı duyurulara da aracılık eder.
KAP’ın öne çıkan faydaları şunlardır:
Borsa Neden Düşer & Yükselir?
Borsadaki aşağı ya da yukarı yönlü hareketlerin pek çok farklı nedeni vardır. Ancak başlıca faktörleri sıralamak mümkündür.
Bunlar; arz-talep, makroekonomik - mikroekonomik faktörler, şirket gelişmeleri, manipülasyon, spekülasyon ve diğer faktörler olmak üzere kategorilere ayrılabilir.
Kısacası pazardan aldığınız domates için de borsadan aldığınız hisse için de fiyatlamada ana dinamik, arz ile taleptir.
Arz ve talep kanunu, menkul kıymet gibi bir ürünün bulunabilirliğiyle ona duyulan talep ve fiyatı arasındaki ilişkiyi baz alır.
Tipik olarak, düşük bulunurluk ve yüksek talep bir ürünün fiyatını artırırken, yüksek bulunabilirlik ve düşük talep fiyatını düşürür.
Hisse senetlerine yönelik hem arz hem de talep, birincil halka arzlara, bölünmelere veya yeni hisse ihracına tepki olarak artma eğilimindedir.
Bir hisse senedine olan talep piyasa dinamiklerine, ekonomik koşullara, merkez bankası politikasındaki değişikliklere ve kurumsal sonuçlara bağlı olarak dalgalanabilir.
Fakat hisse senedi arzı çok daha yavaş değişme eğilimindedir.
Hisse senedi arzı, kurumsal haberlere veya diğer tek seferlik olaylara yanıt olarak yükselip düşebilen talepten çok daha yavaş bir hızda değişme eğilimindedir.
Arz, insanların satmak istediği hisse sayısı, talep ise insanların satın almak istediği hisse sayısıdır.
Alıcıların sayısı satıcılardan daha fazlaysa yani daha yüksek talep varsa, alıcılar satıcıları daha fazla satmaya ikna etmek için hisse senedi fiyatlarını yükseltir.
Satıcıların alıcılardan daha fazla olması durumunda, yani arzın daha yüksek olması durumundaysa fiyatlar, alıcıları cezbedecek bir seviyeye ulaşana kadar düşer.
Peki, daha fazla alıcı veya daha fazla satıcıyı yaratan şey nedir?
İşte bu noktada borsa dalgalanmasına yol açan başka unsurlar ortaya çıkmaktadır.
Gelecekteki yatırımların istikrarına olan güven, piyasaların yukarı veya aşağı gitmesinde önemli rol oynar. Yatırımcılarda iyimserlik hakimse piyasa yukarı, kötümserlik hakimse piyasa aşağı yönlü hareket edecektir.
İyimserlik ya da kötümserlikte ise birçok faktör itici güç olabilir.
Önemli makroekonomik göstergeler, yurt içi ekonomik gelişmeler, jeopolitik unsurlar, para politikası, doğal afetler başlıca faktörlerdir.
Söz konusu faktörlere ilişkin bilgilerle devam edelim!
Örneğin enflasyon! Bir ülkede enflasyon, beklenenden yüksek ilerliyorsa bu hem üretici hem de tüketici tarafından olumsuz algılanır. Fiyat artışlarının, olağandan hızlı ilerlemesi anlamına gelen yüksek enflasyon; sıkı para politikası başta olmak üzere borsada baskı oluşturacak sonuçlar doğurur.
Aslına bakarsanız, makroekonomik verilerin piyasayı ve portföyünüzü nasıl etkilediğini anlamak için ekonomi diplomasına ihtiyacınız yoktur. Çünkü her birinin, yatırım dünyasını tipik olarak nasıl etkileyebileceği aşağı yukarı bellidir.
İşsizlik oranını ele alalım. Ekonomideki gücü veya zayıflığı yansıtan işsizliğin, beklenenden fazla gelmesi işe alımların azaldığını gösterir. Aynı şekilde işsizliğin beklentiden düşük gelmesi işe alımların hızlandığına işaret eder. Her ikisi de ekonomik faaliyetin gelecekteki seviyelerini öngörmede faydalı olabilir.
Benzer olgular, sanayi üretimi, perakende satışlar, gayri safi yurt içi hasıla gibi verilerde de görülür.
Neticede parasal tüm konuları etkileyen makroekonomik veriler, borsa eğilimleri için kritiktir.
Dolayısıyla piyasaların yönünde etkili olabilecek tüm temel ekonomik göstergeler yakından takip edilmelidir.
Öncelikle manipülasyon ve spekülasyonun tanımlarını verelim. Yasa dışı bir eylem olan manipülasyon finans sektöründe piyasa dolandırıcılığını ifade eder.
Spekülasyon ise suç değildir ve büyük yatırımcılar tarafından verilen fiyat öngörüleridir. Spekülasyonun öne çıkan özelliği yüksek risk barındırmasıdır.
Birbiriyle karıştırılan iki terim arasındaki en bariz fark, manipülasyonun suç olmasıdır.
Çünkü spekülasyonda, manipülasyonda olduğu gibi piyasaya yalan haber yaymak söz konusu değildir. Ancak her ikisi de borsadaki fiyat eğilimlerini etkileyebilir.
Bu nedenle manipülatör ve spekülatörler tarafından yapılan yorumlara karşı dikkatli olmak gerekir. Karşınızdaki kişi manipülatör değil spekülatör olsa dahi, ortada büyük risk var demektir.
Çünkü hisse fiyatları; temettü, pay geri alımı, anlaşma, kazanç gibi şirket gelişme ya da haberlerine duyarlıdır. En basitinden, bir şirketin bilançosunda beklenti üstü kâr açıklaması, yatırımcı duyarlılığını olumlu etkileyerek hisselere talebi artırır.
Benzer şekilde güçlü temettü açıklamaları, büyük anlaşmalar da tipik anlamda hisse fiyatlarını yükseltir.
Aksi yönde haber ya da gelişmelerse, hisse fiyatları üzerinde olumsuz baskı yaratabilir.
Şirket performansı ve gelişmelerinin dışında sektördeki durum, piyasa koşulları, hisse beklentileri, derecelendirmeler gibi unsurlar da pay fiyatlamalarını etkiler.
Teorik olarak yatırımcıların bir şirkete ilişkin değerlendirmesini etkileyen birincil şey kazançlardır.
Ancak yatırımcıların hisse senedi fiyatını tahmin etmek için kullandıkları başka göstergeler de vardır. Unutmayın, hisse senedi fiyatlarını etkileyen şey yatırımcıların duyarlılığı, tutumları ve beklentileridir.
Hisse senedi fiyatlarının hareket etme şeklini açıklamaya çalışan birçok teori olsa da her şeyi açıklayabilecek tek bir teori yoktur.
Tüm faktörlerin kombinasyonuyla elde edilen sonuç, en doğru öngörüyü elde etmenizi sağlar.