Günümüzde geliri 80 trilyon dolara ulaşan gölge bankacılık sistemi; banka olarak sayılmayan ve bankacılık düzenlemeleri çerçevesinde denetlenmeyen; fakat ticari bankaların sağladığı hizmetlere benzer hizmetleri veren kurumların yaptıkları işlemleri olarak adlandırılır. Ek olarak, banka konumunda bulunduğu halde bankacılık düzenleme ve denetlemelerine tabi olmayan ama benzer hizmetlerde bulunan kurumların yaptıkları işlemler de gölge bankacılık faaliyetleri arasında gösterilir.
Geleneksel bankacılık sisteminde, bankalar kredi isteyen kişilere ve tasarruf sahiplerine aracı olan kurumdur. Ancak gölge bankacılığı nakit parasını alıp mevduat hesaplarına aktarmaz, bireysel bankacılık ürünlerini de müşterilerine sunmaz. İlgilendiği alanlar daha çok hedge fonlar, türev araçlar ve repo piyasası olarak kabul edilir. Müşterilerine ipotekli ya da varlığa dayalı kağıtlar karşılığında kredi verip, faizlerle kar elde etmektedir. 2008 krizinden bu yana getirisini oldukça arttıran gölge bankacılığının gelişme sebepleri olarak; geleneksel bankacılığın daha az kar getirmesi, kurumsal yatırımların artması ve gölge bankacılığının verilen güven olarak gösterilebilir.
Gelin hep birlikte gölge bankacılığı sisteminin neden bu kadar geliştiğini ve geleneksel bankacılıkla arasındaki farklarını birlikte inceleyelim:
Gölge Bankacılık Nedir?
Geleneksel bankalar gibi borç alıp verebilen ve yatırım yapabilen; fakat bankacılık denetleme ve düzenlemelerine tabi tutulmayan finansal kuruluşların içinde bulunduğu sisteme gölge bankacılık sistemi adı verilmektedir. Bu kuruluşların genel özelliğine baktığımızda mevduat toplayamadıklarını; ancak farklı yollarda topladıkları varlıkları bankalara benzer bir şekilde kullandıklarını görebiliriz. Daha önce de belirttiğimiz gibi tüketici kredisi ya da kredi kartı gibi bireysel kredilerle ilgilenmek yerine yatırım kredilerine ağırlık vermişlerdir. ABD’de yaygın olan emeklilik fonları gibi fonlar, müşterilerden toplanan primlerdir. Gölge bankacılık sistemi de bu prim gelirlerini topladıktan sonra borç vererek kar etme yoluna giderler.
2008 küresel krizi sonrası, kredi sağlayan büyük bankalara kurallar getirilmesiyle alternatif çözümler araştırılmaya başlanmıştı. Bu nedenle, kredi talebinin sadece bankalar tarafından karşılanamıyor olması gölge bankacılığına yönelimi arttırmıştır. Sunduğu düşük faiz oranları ve en önemlisi teminatsız kredi veriyor olması gölge bankacılığın en çok tercih edilme sebepleridir diyebiliriz. Finansal risklerinin bulunmasına rağmen gölge bankacılığı kullanımına talep gittikçe artmaktadır. Gelişmiş ülkelerde daha fazla görülen bu bankacılık türü, gelişmekte olan ülkelere de sıçrayarak büyümeye devam etmektedir. Gölge bankacılığında en büyük payı 14.4 trilyon dolarla ABD alırken, ikinci sırada 4.7 trilyon dolarla İngiltere yer almaktadır. Üçüncü sırada ise her yıl büyüyerek devam eden Çin bulunmaktadır.
2006 yılında yapılan yasal düzenlemelerde Türkiye’de bankacılık faaliyetleri ciddi anlamda denetlenmektedir. Özellikle bankaların bilanço dışı kaynaklarının nereden geldiği araştırılmaktadır. Bu nedenle Türkiye’de gölge bankacılık yasak diyebiliriz. Fakat yurt dışındaki Türk bankalarının ve şirketlerinin gölge bankacılık işlemi yapanlardan kredi kullandığı gerçeğini göz ardı edemeyiz. Türkiye’de gölge bankacılık işlemleri, bilanço dışı işlemlerin içinde gösterilir. Bu nedenle de herhangi net bir rakama ulaşılamaz. Ancak uzmanlara göre, gölge bankacılık bir sorun yaşadığı anda Türkiye’nin kırılgan yapıya sahip ekonomisi de zor duruma düşecektir.
Geleneksel Bankacılık ve Gölge Bankacılık Arasındaki Farklar
Geleneksel bankacılık sisteminde sadece kredi veren, talep eden banka yer alırken; gölge bankacılığında ise para piyasası fonları, hedge fonlar gibi büyük ölçekli fonlarla, kurumsal yatırımcıların ve finansal kurumların birbiriyle ilişkisi yer almaktadır. Gölge bankacılık sisteminin ana kaynağı repo piyasası, bu piyasaya bağlı olan risk payı ve bilanço dışı yapılan işlemlerdir. Geleneksek bankacılıkta ise kaynaklar arasında müşterilerden aldığı varlıkları ya da kredileri sayabiliriz. Ek olarak, geleneksel bankacılık sisteminde krediler, bilançoya dahil edilmektedir. Gölge bankacılık sisteminde ise bazı teminat amaçlı menkul kıymetleştirilmiş bonolar bilançoda tutulmaktadır, onun dışındaki faaliyetler bilanço dışı olarak kaydedilir. Bilanço dışı işlemler, gölge bankacılık sisteminde daha etkindir diyebiliriz. İkisi arasındaki en belirgin fark ise mevduat sigortasıdır. Geleneksel bankacılık sistemi mevduat sigortasına sahipken, gölge bankacılık sistemi devlet tarafından herhangi bir varlık/mevduat sigortası gibi güvenceye sahip değildir. Teminat olarak nakit, hazine bonosu, menkul kıymetler, krediler ya da menkul kıymetleştirilmiş bonolar gösterilir.
Gölge bankacılık sistemi içinde yer alan kuruluşlar, kısa vadeli fonlar ile likit olmayan uzun vadeli varlıklara yatırım yaparak vade ve likidite dönüşümü faaliyetlerinde bulunmaktadır. Ayrıca, gölge bankacılık işlemleri; alternatif finansman sistemleri aracılığıyla finansal derinleşmeye katkıda bulunmaktadır. Ancak, bu finans kurumlarının faaliyetlerinin finansal sistemde yeni risklere sebep olmaması için gölge bankacılık işlemlerinin ve gelişiminin takip edilmesi oldukça önemlidir. Bu kapsamda risklerin doğru tespit edilerek önlem alınabilmesi için bilgi eksikliklerin giderilmesi gereklidir.