Küresel ekonomi son yıllarda birçok olumsuz faktörü art arda yaşadı. 2019 yılının son aylarında ortaya çıkan Covid-19 pandemisi tüm dünyada hayatı durma noktasına getirirken, ekonomik faaliyetlerin askıya alınması rakamlara sert düşüş olarak yansıdı.
Geçen yılın Şubat ayında ise Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla birlikte bir enerji krizi baş gösterdi. Merkez bankaları bir yandan ekonomiyi ayakta tutup, bir yandan yüksek enflasyonla mücadeleye yönelik adımlar atarken, işi her geçen gün daha zorlaştı.
Son haftalarda ise bankacılık kargaşası çözülmesi gereken yeni bir sorun olarak odağımıza yerleşti. ABD’li Silicon Valley Bank (SVB) ve Signature Bank’ın batması, ardından Credit Suisse’te yaşanan sorunlar dünya piyasalarında stresi artırırken, hisse senetlerinde sert düşüş oldu.
Analistler bankacılık sektöründe yaşanan sıkıntıların resesyon korkularını yeniden gündeme getirdiğini belirtiyor.Allianz Global sabit gelir portföy yöneticisi Mike Riddell, son yaşanan olayların küresel büyümenin sadece birkaç hafta öncesine kıyasla, düşünülenden çok daha zayıf olmasına sebep olacağını belirterek, beklenti ve tahminlerini yazdı.
Merkez bankalarının zaten sıkılaşmakta olan borç verme koşullarının yanı sıra bankacılık stresinin bir kredi krizini tetikleme potansiyelini yakından izlediğini ifade etti.
AXA Yatırım Yöneticileri Baş Ekonomisti Gilles Moec, küçük ve büyük ABD bankalarının yoğun bir şekilde borçlandığını ve nakit tuttuklarını söyledi.
Devam eden sektör krizinin kredilerin bir anda durmasına sebep olacağı, bunun neticesinde enflasyonu kontrol altına almaya çalışılan adımlarla beraber, ekonomiyi durgunluğa götürmesi için büyük bir risk doğuracağını ifade etti.
Krizin kurumsal borcun risk primini yükselttiğine ve hisse senetlerinde sert düşüşlere yol açtığına dikkat çekildi.
Danske Bank’ta FX Başkanı, kurumsal araştırma ve baş analist Kristoffer Kjær Lomholt ise ABD verilerinin SVB’nin çöküşünden sonra toparlandığını, bunun da belirsizliğin ilk olumsuz etkisinin hafif olduğunu gösterdiğini belirtti.
