Türkiye’de çok uzun süredir gündemden düşmeyen, ekonominin en büyük sorunlarından olan enflasyonla ilgili tartışmalar devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan veriler, vatandaşlar nezdinde kabul görmüyor.
Ekonomim yazarlarından Servet Yıldırım, enflasyona yönelik kaleme aldığı yazısında enflasyonun hangi kesimi ne kadar etkilediğine dair değerlendirmelerini paylaştı. TÜİK’in geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamaya dikkat çeken Yıldırım, tüketici fiyat endeksinin (TÜFE) TÜİK tarafından takip edilen bir sepet olduğunu belirtti.
“Yaşam Maliyetini Ölçmüyor”
Bu sepetin içerisinde düzenli olarak izlenen mal ve hizmetlerin yer aldığını, tüm illerde bulunan 27.411 işyeri ve 5.246 konuttan toplanan 564.710 fiyat üzerinden hesaplandığını aktardı. Bu çerçevede açıklanan enflasyon rakamlarının sabit bir mal ve hizmet sepetinin maliyetindeki değişikliği ölçtüğünü, fakat aslında yaşam maliyetini tam olarak ölçmediğini vurguladı.
Tüketim alışkanlıklarının ve kalıplarının gelir düzeyi ile ilgili bir durum olduğunun altını çizen Yıldırım, düşük gelir gruplarının ya da yoksullarının bütçelerinin büyük kısmını gıda ve konut gibi zorunlu ihtiyaçlara ayırdığını, gelir düzeyi arttıkça bu temel ihtiyaçların oranının azaldığını ifade etti.
Yıldırım, herkesin tüketim kalıbı farklı olduğu için herkesin TÜFE’sinin de farklı olacağını belirtti. Zengin ile yoksulun enflasyonunun aynı olmadığını, düşük gelirlilerinin enflasyonu daha şiddetli hissettiğini aktardı.
TÜİK ve ENAG Arasında Ne Olmuştu?
24 Ocak’ta açıklama yapan TÜİK, kendisine yönelik Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) tarafından yapılan eleştirilere yanıt verdi. ENAG, TÜİK’in “hissedilen enflasyon” yorumuna tepki verdi ve ekonomi literatüründe “sunulan enflasyon” ve “hissedilen enflasyon” diye bir ayrım olmadığını kaydetti.