Seçimden sonra sergilediği performansla yatırımcıların beğenisini toplayan ve beklentileri artıran Borsa İstanbul’da haftanın ilk işlem gününde negatif kapanış görüldü. Gün içinde 8403 ile rekor seviyeye çıkan endeks, devamında gelen satışlarla yüzde 2,1 geriledi ve 8146 puana indi.
Yurt içi piyasalar 4 Eylül haftasında yabancı kuruluşlardan ve bankalardan Türkiye’ye yönelik yapılan değerlendirmelere odaklanmıştı. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, 8 Eylül Cuma günü yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin not görünümünü iki yılın ardından negatiften “durağan”a yükseltti. Dünya Bankası’nın Türkiye için kaynak artırma kararı ve diğer kuruluşlardan gelen ülke ekonomisine yönelik olumlu raporların ardından Borsa İstanbul’a yönelik yabancı yatırımcı ve yükseliş beklentisi artmıştı.
Kaynak: Paratic Piyasalar
Türkiye’nin kredi değerlendirmelerine yönelik açıklamalardan güç alarak gün içinde 8403 puan ile tüm zamanların en yüksek seviyesine çıkan BIST 100 endeksi, bu noktadan gelen kar satışlarıyla düştü. Endeks kapanışını yüzde 2,1 düşüşle 8146 puandan yaptı.
Endeks bir önceki işlem gününe göre 178 puan düşerken toplam işlem hacmi 152,7 milyar TL seviyesinde oldu.
Uzmanlar endekste 8400 ve 8500 puanın direnç, 8100 puanın destek olduğunu ifade ediyor.
Sektör endeksleri arasında en çok kaybettiren yüzde 5,51 ile bankacılık olurken en çok kazandıran yüzde 3 ile madencilik oldu. Holding, yüzde 1,4 düştü.
Gün içinde öne çıkan başlıklardan biri de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın G20 zirvesi dönüşünde yaptığı açıklamalar oldu. Erdoğan, enerji alanında yatırımların artacağına yönelik mesajlar verdi ve rüzgar, güneş enerjisinde önemli adımlar atılacağını vurguladı.
Fitch’ten Kıdemli Direktör Erich Arispe Morales, bugün Türkiye’ye yönelik ifadelerinde mevcut para politikasının tutarlı olduğunu paylaştı ve büyüme beklentilerini açıkladı.
Halka Açılmak Kolay mı?
Yazar Şeref Oğuz, Ekonomim’de kaleme aldığı yazısında Borsa İstanbul ile ilgili değerlendirmelerini paylaştı. Yılbaşından bu yana 32 şirketin halka açıldığını ve 41 milyon 700 bin kişinin katılım sağladığını belirten Oğuz, bunun şirket başına yaklaşık 1,3 milyar liralık kaynak anlamına geldiğini aktardı.
Uzman, halka açılmak için yerine getirilmesi gereken yığınca kriter olduğunu, fakat borsanın kaynağa, hükümetin borsa rallisine ve yatırımcının da enflasyona karşı direnmeye ihtiyacı varken Sermaye Piyasası Kurulu’nun halka arzlarda ince elemediğini, sık dokumadığını söyledi.
Oğuz, “SPK, içinden açılmak geçiren şirketleri, ölçeğine, KOBİ’sine, OBİ’sine bakmaksızın halka arza mezun kıldı.” dedi.
Bu Furyanın Riskleri Var mı?
Riskleri ölçmekten ziyade fırsatları kovalayan bir kitlenin borsada kendini gösterdiğini paylaşan uzman, halka arz furyasının birçok riski olduğunu ifade etti.
Bir yandan sermaye artarken diğer yandan hükümetin “Borsa ekonominin barometresidir, endeks 10 bine koşuyor, ekonomi tıkırında.” şeklinde düşüneceğini kaydetti. Gelirleri düşük olanların enflasyona karşı umudunu canlı tutacağını, fakat tüm bunların borsanın bilindik hastalıklarının nüksetmeyeceği anlamına gelmediğini vurguladı. Yüksek kazancın yüksek risk barındırdığının unutulmaması gerektiğini savundu.
“Halka Açılayım Derken Halk da Sana Açılabilir”
Borsadaki halka arzlarda işlerin şimdilik yolunda gittiğini, fakat finansal okur yazarlığın düşük olduğu ortamda küçük yatırımcının korunmasına özen gösterilmesinin son derece mühim olduğunu belirtti.
Sonuç olarak borsaya “Gel, gel” diye davet edilen sonra da “keriz silkeleme” yöntemiyle mağdur edilen milyonlardan bahsettiğini paylaştı. Ayı ve boğa piyasaları yerine şimdiki havanın “mirket piyasası olduğunu” kaydetti. Borsada gözü yırtıcılarda olan, en küçük tedirginlikte hızlı hareket eden, araştıran, gözlem yapan bir kitle olduğunu ve bunun çoğunun Z kuşağı olduğunu paylaşan Oğuz, bu kişilerin hissesini aldığı şirketin mağazasını ziyaret edip “İyi çalışıyor musunuz diye bakmaya geldim.” diyecek kadar naif olduğunu söyledi.
Hükümetin tırmanan borsayı seçime propaganda malzemesi yapmaması gerektiğini savunan Oğuz, OVP’ye delil diye kullanılmaması gerektiğini bildirdi. Sayıları 6,5 milyonu bulan bu kitlenin, “fonlayayım” derken “kitle silkelenmesine” maruz kalmaması gerektiğini vurguladı.