Ekonomist Özlem Derici Şengül, Burcu Göksüzoğlu’nun ekonomiye dair yönelttiği soruları yanıtlandırdı ve gündemle ilgili değerlendirmede bulundu. Türk Lirası mevduata destek verilmesinin borsaya alternatif olabileceğini çünkü mevduat getirilerinin belli bir seviyeye kadar yükseldiğini belirtti.
Altın ve dövize kaçış ortamının hala mevcut olduğunu belirten Şengül “O ortamı ilk önce sönümlendirmek lazım veya yapamıyorsak da kur korumalı mevduat (KKM) dışı TL mevduatı cazip hale getirmemiz lazım. Bu anlamda atılmış önemli bir adım olarak görüyorum son düzenlemeyi ve önümüzdeki dönemde muhtemelen yavaş yavaş KKM’den çıkmaya özendirecek başka önlemler de görebiliriz.” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin rasyonel zemine dönmesinin biraz zaman alacağını yerel seçimin yaklaşmasıyla birlikte işlerin biraz daha karmaşık hale geleceğini söyledi. Aynı anda daraltıcı ve genişletici politikalarla karşılaşıldığını belirten Şengül, enflasyonla mücadele adına sıkı para politikası uygulanıyorsa bunun sıkı maliye politikasıyla desteklenmesi gerektiğini kaydetti.
Merkez Bankası 20 Temmuz’da Ne Karar Verir?
Merkez Bankası’nın faiz artışına devam edeceğini düşünen Şengül, ilk adımın çok önemli olduğunun altını çizdi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 22 Haziran toplantısında politika faizini 650 baz puan artırarak yüzde 15 seviyesine çekmişti.
Bundan sonraki hamlelerin daha küçük adımlarla devam edebileceğini ve Temmuz toplantısında üç puanlık bir artış beklediğini açıkladı.
Neye göre faiz artışı yapıldığını henüz anlayamadıklarını belirten Şengül, “Neden 6.5 puan yapıldığını da bilmediğimiz için beklenti oluşturmak hakikaten çok güç. Bence beklentilerin netleşmesini sağlayacak tarih 27 Temmuz enflasyon raporu toplantısı olacak. İlk kez piyasayla Merkez Bankası başkanımız bir araya gelecek.” dedi.
Yavaş Adımlar Atılması Kredi Normalleşmesini Zorlaştırıyor
Merkez Bankası Başkanının bankacılarla görüşüp bankaların kırılganlığıyla ilgili fikir alışverişleri olduğunu ve bu adımların hızının da muhtemelen bu nedenle yavaş olduğunu söyledi.
Ancak adımların yavaş atılmasının reel sektöre kaynak aktarma mekanizmasının halen sorunlu olmasına ve kredi normalleşmesinin zorlaşmasına sebep olduğunu yorumladı.
Ekonomide ani durmanın riskleri de beraberinde getireceğini hem ticari hem tüketici kredilerinde şu anki oranların kamu tarafında çok tehlikeli düzeyler olmadığını söyledi. Kredi büyümesinin hatırı sayılır düzeylerde olmasına karşın özel sektörün ticari kredi büyümesinin eksiye döndüne dikkat çekti. Dolayısıyla da işletmeleri beslemesi gereken bir kanalın tıkandığını söyledi.
Kısa vadede Türkiye’ye portföy yatırımları kapılarının kapanmış gibi göründüğünü fakat diğer yandan çok ciddi bir döviz ihtiyacı olduğunu belirtti.
Bu noktada Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK), limitlerinin gevşetilmesini, zaman kazanılmasının ardından doğrudan yabancı yatırım arayışının devam etmesini beklediğini aktardı.
Kalıcı çözümün Türkiye’nin yatırım ortamının iyileştirilmesi, doğrudan yabancı yatırıma ev sahipliği yapması, varlıklarının kıymetinin değerini bularak satılması olduğunu sıraladı.
İsveç’in NATO üyeliği hakkında Türkiye’nin kararına da değinen isim, bunun piyasaya olumlu etkileri olabileceğini, Türkiye’nin orta vadeli çıkarları açısından olumlu olacağı için piyasa fiyatlamalarına da öncelikli borsa olmak üzere gireceğini sözlerine ekledi. Borsa İstanbul’un bu anlamda yeni zirveleri görmesini beklediğini kaydetti.