İlk olarak Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan Covid-19 virüsü, şu ana kadar 20 milyon 281 bin kişiye bulaşarak dünyanın her yerine yayıldı. Salgında 739 bin kişi hayatını kaybetti. Bazı ülkeler salgını durdurmayı başarsa da çoğunda kaygı verici düzeyde ilerlemeye devam ediyor.
Salgını durdurmak için birçok ülke haftalarca ekonomisini kapattı. Bunun yanında yapılan sağlık harcamaları ve destekler küresel ekonominin Büyük Buhran’dan bu yana en kötü dönemi yaşamasına sebep oldu.
Yaşanan sağlık krizi tüm dünyada sosyal ve ekonomik hayatı hiç olmadığı kadar kötü etkiledi.The UN's Sustainable Development Goals will become even more significant in the post-pandemic economy https://t.co/uV4WwzZpAM
— Asia Times (@asiatimesonline) August 11, 2020
Jawaharlal Nehru Üniversitesi Ekonomik Çalışmalar ve Planlama Merkezi tarafından hazırlanan yazıya göre, pandemi Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni daha önemli bir hale getirdi. Kısaca Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri olarak bilinen uygulamanın temel amacı 2030 yılına kadar tüm insanlığın barış ve refah içinde yaşamasını sağlamak.
2015 yılında evrensel bir eylem çağrısı ile kabul edilen hedefler doğrultusunda, öncelikli olarak en geride kalan ülkelerin ilerlemesinin sağlanması amaçlanıyor.
17 ana maddeden oluşan hedefler içinde; insan, çevre, sosyal, sanayi, temiz su, ekonomi, adalet, teknik, ahlaki, barış ve sağlık gibi alanlarda yapılacak iyileştirmeler yer alıyor.
Yapılan açıklamada salgının binlerce insanın hayatına son vermesinin yanında ekonomik etkilerinin de çok büyük olduğu belirtildi. Uluslararası Para Fonu, Dünya Ekonomik Görünüm raporunda, küresel ekonominin 2020’de %4,9 oranında küçüleceğini öngörmüştü.
Yaşanan salgının kalkınma hedefleri açısından ülkeler arasındaki farklılıkları artırdığı, bu nedenle de artık daha önemli hale geldiği söylendi. Hiç beklenmedik bir anada gelen pandeminin gelir eşitsizliği ve yoksulluk gibi önemli sorunları daha da kötüleştireceğine dikkat çekildi.
Yoksulluğun artması halinde, ülkelerin ekonomisi büyümeye geçse bile tüketim talebinin etkileneceği kaydedildi.
Bundan sonra sürdürülebilirlik riskleri ve etkileriyle mücadelenin daha şeffaf bir şekilde olması gerektiği, kalkınma hedeflerine uyumlu fırsatların yaratılması, piyasa direnicinin artacağı bir sistem kurulması gerektiği söylendi.