Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) bugün açıkladığı Ekim-Aralık 2022 dönemine ilişkin gayrisafi yurt içi hasıla (GSYİH) verilerine göre dördüncü çeyrekte yüzde 3 oranındaki beklentiyi aşarak yüzde 3,5 gelen büyüme rakamının ardından ilk değerlendirme Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç’tan geldi.
2022 yılındaki genel ekonomik görünümü ve son çeyrekteki büyüme verilerini yorumlayan ASO Başkanı, belirsizlik ve yüksek risk beklentileriyle geçen yılın Türkiye ekonomisine olan yansımasının her şeye rağmen negatif olmadığına işaret etti.
Pozitif yönde büyüme performansı gösteren Türkiye ekonomisinde sanayi sektörünün katkısına vurgu yaptı. Büyüme verilerine sanayinin daha fazla katkıda bulunabilmesi için sübvansiyonların gerekliliğine dikkat çekti.
Konuşmasının satır başlarında, gösterilen büyüme performansının kamu ve tüketime dayalı büyümeye dayandığını ekledi.
Büyümenin Topluma Yansıması Geriledi
Büyüme verileriyle övünen Türkiye’nin topluma yansıttığı ekonomik payın da önemli olduğunu düşünen Ardıç, “Büyümenin topluma yansıması da oldukça önemlidir. Burada büyümenin kalitesi ön plana çıkmaktadır” diye konuştu.
Büyüme rakamlarının topluma eşit bir şekilde paylaştırılmasının gelir adaleti için de elzem olduğuna ancak eşitsizliğin giderek arttığına dikkat çekerek şöyle konuştu:
“İşgücü ödemelerinin cari fiyatlarla gayrisafi katma değer içerisindeki payı geçen yıl yüzde 30,1 iken bu oran 2022 yılında yüzde 26,5 seviyesine gerilemesi, gelir adaleti açısından dikkat edilmesi gereken oldukça önemli bir husus olarak görülmelidir.”
Gelecek Günlerde de İç Tüketime Bağlı Büyüme Performansı Ön Plana Çıkacak
Gelecek dönem beklentilerini de paylaşan ASO Başkanı, depremin acı reçetesinin büyüme performansını geriye çekeceği yorumunu şu sözlerle paylaştı:
“Önümüzdeki dönemde de iç tüketime bağlı bir büyüme performansı ön plana çıkacaktır. Her ne kadar deprem bölgesinin yeniden ayağa kaldırılması için yapılacak harcamalar ve buna bağlı üretimle bazı sektörlerde büyüme beklense de depremin etkisiyle üretimde ortaya çıkacak kayıpların büyümede ivme kaybı olasılığını artıracağını söyleyebiliriz.”
2023 yılında Türkiye ekonomisi için 3’üncü ve 4’üncü çeyrekte durgunluk riskinin hesaba katılmasını belirterek, “Ülke ekonomisinin, mevcut olumsuz konjonktürü geride bırakarak sürdürülebilir büyüme patikasına girebilmesi için üreten katma değer yaratan bir yapıya dönüşmesi gerekir” dedi.