Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan, enflasyon ve genel ekonomiye dair değerlendirmede bulundu.
kolayca yatırım yapın
Seçim ortamına girilirken zor bir dönemden geçildiğini söyleyen Özilhan, “Bizden kaynaklanan belirsizlikler ile yeni dünya düzenine ilişkin belirsizlikler iç içe geçiyor.” dedi. İktidardan ve muhalefetten yeni dönem için net ve somut yol haritası beklediklerini söylerken, eski ezberlerin tekrar edilmemesi gerektiğine dikkat çekti.
İçinde bulunduğumuz çetrefilli durumdan düzlüğe çıkılacak yolların ortaya koyulması gerektiğini söyleyen Özilhan, “Ben de bugünkü konuşmamı yanıt beklediğimiz bu sorulara ayırdım.” ifadesini kullandı.
Ne tarafa bakılırsa bakılsın öngörülemezlik ve güven eksikliği gördüklerini, bilinen tüm güvenli limanların terk edildiğini, yeni koşullara uygun yeni çözümler bulunması gerektiğini dile getirdi. İlk olarak küresel mimarideki dönüşümde ülke olarak nerede duracağımızın bilinmesi gerektiğini aktardı.
Dünya Muazzam Bir Güç Mücadelesi Yaşıyor
Ülkeler arasında yaşanan gerilimlerin yanında son dönemde yaşanan Ukrayna savaşının da olumsuz etkilerine değinen TÜSİAD YİK Başkanı, savaşın küresel mimariyi şimdiden değiştirdiğini belirtti. Teknoloji hammadde, tarım, gıda ve enerji olmak üzere her alanda tedarik sorunu yaşandığını dile getirdi.
Dünyada güvenlik dengelerinin yeniden kurulmaya başladığını, ekonomik konuların bir kez daha ulusal güvenlik önceliklerine tabi kılınır olduğunu ifade etti.
Ekonomi politikaları belirlenirken birçok kritik konunun ele alınması gerektiğini söyleyen Özilhan, “Salgınlar, savaşlar, çevre, ekonomik krizler derken şimdi bir de gıda krizi ile karşı karşıyayız.” şeklinde konuştu.
Dünya buğday ve arpa ticaretinin yüzde 30’unun Rusya ve Ukrayna ile yapıldığını, bu nedenle savaşın gıda fiyatlarında artışa yol açtığını söyledi. Gıda fiyatlarındaki artışın ülkemizi de etkilediğini belirten isim; fiyat kontrollerinin ve ithalat gibi yöntemlerin gıda fiyatlarında kalıcı düşüş sağlayamadığını geçmiş tecrübelerden gördüklerini dile getirdi.
Bu artışı önlemek için yeni tarım politikasına ihtiyaç olduğunu, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin tedarik önceliklerinin bir kez daha gözden geçirilmesini gündeme getirdiğini sözlerine ekledi.
Enflasyon Halkın Satın Alma Gücünü Eritiyor
Yüksek enflasyon konusunun dünyadaki başka bir problem olduğunu söyleyen Özilhan, birçok merkez bankasının bu artışın önüne geçebilmek için sıkılaşma politikaları uyguladığını ifade etti.
Doların değer kazanmasının TL’nin değer kaybetmesi anlamına geldiğini, sıkı para politikaları ile gelişmiş ülkelerin yavaşlamasının Türkiye’nin ihracatını kısıtlayarak cari açık, TL’nin değer kaybı ve enflasyon sorunlarını ağırlaştırabileceğini ekledi.
Enflasyondaki artışın daha önceki enflasyonist dönemlerle karşılaştırılamayacak kadar hızlı olduğunu, firmaların nasıl fiyatlama yapacağını bilemez hale geldiğini, enflasyonun halkın satın alma gücünü erittiğini söyledi.
“Ekonomideki en büyük öncelik enflasyonun kontrolden çıkmasını önlemek ve ardından kalıcı bir düşüş sağlamak olmalı.” diyen Özilhan, Türkiye’nin geçmişinde olduğu gibi bir enflasyon sarmalına girmesinin topluma çok yüksek bir bedel ödeteceğini kaydetti.
Ekonomik sorunların sık sık değiştirilen düzenlemelerle çözülmeyeceğini, tam tersine piyasanın işleyişine yapılan müdahalelerin ekonomiyi daha da bozacağını dile getirdi.
Enflasyonda kalıcı düşüşün üretim yapısını değiştirmeden sadece para politikalarıyla sağlanamayacağını, yatırımların hızlanmasının sadece düşük faiz politikasıyla başarılamayacağını sözlerine ekledi.
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’dan Sert Sözler
YİK toplantısında konuşan Turan, Türkiye ekonomik modelini eleştirdi. Rekabetçi kur ve cari fazla politikalarının günümüze uyumlu olmadığını, istenen sonucu vermediğini, enflasyonla mücadelede tüm dünya faiz artırırken, bizim tam tersi yol izlediğimizi söyledi.
Büyümenin kalkınma için tek başına yeterli olmadığı söyleyen Turan, “Hatta maalesef fakirleşerek büyüyorsunuz.” ifadesini kullandı.
Artık ucuz TL ve ucuz iş gücü ile ihracatta rekabet avantajı kazanma devrinin, yerini yüksek nitelikli işgücüyle ve teknolojiyle yüksek katma değer yaratmaya bıraktığını dile getirdi.
