Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye ile ilgili kredi notu değerlendirmesini bu dönemde yapmamayı tercih etti.
Şirket, düzenli gözden geçirme sürecini tamamladığını açıklarken, mevcut yayınlarının herhangi bir kredi notu değişikliği anlamına gelmediğini belirtti. Ayrıca, yakın gelecekte kredi notu üzerinde bir eylemin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair bir işaret sunmadıklarının altını çizdi.
Türkiye ekonomisine ilişkin vurgular
Moody’s’in açıklamasında, Türkiye’nin kredi notlarının güçlü yönlerine değinildi. Ülkenin geniş, çeşitlendirilmiş ve dirençli bir ekonomiye sahip olduğu, kamu borcunun ölçülü seviyelerde bulunduğu ve para ile makroekonomik politikalarda sağlanan iyileşmelerin olumlu katkılar sunduğu ifade edildi.
Ortodoks politikalara dönüşün kredi açısından pozitif bir adım olduğu belirtilirken, makroekonomik dengesizliklerin sürdürülebilir şekilde azalmasının zaman alacağına işaret edildi.
Para politikası ve ekonomik dengeler
Moody’s raporunda, sıkılaştırılmış para politikasının ekonomiye olan etkileri de değerlendirildi. Söz konusu politikaların kredi büyümesini sınırladığı, Türk lirasına olan güveni artırdığı ve enflasyonist baskıları hafiflettiği vurgulandı. Ayrıca, bu politikaların cari açığın daralmasını sağladığı ve yabancı sermaye girişlerini desteklediği belirtildi.
Rapora göre, tüketici fiyatları Aralık 2024’te, Mayıs 2024’teki yüzde 75,4’lük zirveden yüzde 44,4’e geriledi. Ancak, bazı hizmet sektörlerinde fiyat artışlarının yüksek seyrini sürdürdüğü kaydedildi.
Moody’s, enflasyondaki düşüşün 2025 yılında da devam edeceği beklentisini paylaşırken, yıl sonunda enflasyonun yüzde 30 seviyelerine kadar inebileceğini öngördü.
Raporda, makroekonomik istikrarın sağlanması, enflasyonun sürdürülebilir şekilde düşürülmesi ve büyümenin kredi kaynaklı iç talepten uzaklaştırılması gibi politikaların etkili şekilde sürdürülmesi halinde Türkiye’nin kredi notunda bir iyileşme olabileceği belirtildi.
Moody’s, Temmuz 2024’te Türkiye’nin kredi notunu iki basamak yükselterek “B3″ten “B1” seviyesine çekmiş ve görünümünü “pozitif” olarak korumuştu. O dönemdeki raporda, özellikle ortodoks para politikasına dönüşün, enflasyon ve iç talepteki ılımlılaşmanın etkisinin büyük olduğu belirtilmişti.