ABD Merkez Bankası (FED), dün 25 değil 50 baz puanlık faiz indirimi yaptı. Mart 2020 sonrası borçlanma maliyetlerini ilk kez düşüren FED, aynı zamanda yeni ekonomik tahminlerini yayımladı. Politika yapıcılar yıl sonuna kadar toplam 100 baz puanlık gevşemeye, dolayısıyla bu yıl iki tane daha 25 baz puanlık indirime işaret etti.
İşsizlik büyümesi için tahminini yükselten FED, ekonomik büyüme tahminini ise aşağı yönlü revize etti. FED yankıları sürerken ABD’li ünlü hedge fon yöneticisi Ray Dalio’dan endişe verici yorumlar geldi.
Milyarder yatırımcı, FED’in jumbo indirimine rağmen ABD ekonomisinin hala “muazzam miktarda borç” ile karşı karşıya olduğunu belirterek, “Federal Rezerv’in karşısındaki zorluk, faiz oranlarını alacaklı için iyi olacak kadar yüksek tutarken, borçlu için sorun yaratmayacak kadar yüksek tutmamaktır” dedi.
Bu dengelemenin zorluğuna dikkat çeken Dalio, bir gün önce de küresel ekonomiyi etkileyen güçleri sıralamış, bunları borç, para ve ekonomik döngü olarak belirtmişti.
Bugün Perşembe günü yaptığı açıklamayı genişleterek, genel olarak hükümetler tarafından yaratılan ve merkez bankaları tarafından paraya çevrilen muazzam miktardaki borçla ilgilendiğini, bu kadar büyüklüğü daha önce hiç görmediğini dile getirdi.
Ekonomi göreceli dengede olsa da Dalio, devredilmesi ve ayrıca satılması gereken “muazzam” miktarda borcun yanında hükümet tarafından yaratılan yeni borç olduğunu vurguladı.
ABD Hazine Bakanlığı yakın zamanda hükümetin bu yıl 35,3 trilyon dolarlık ulusal borcunun faiz ödemelerine 1 trilyon dolardan fazla harcadığını bildirdi. Borç hizmet maliyetlerindeki bu artış,
Ağustos ayında ABD bütçe açığında önemli bir artışla aynı zamana denk gelirken rakam bu yıl için 2 trilyon dolara yaklaşıyor.
Dalio’nun endişesi, ne eski Başkan Donald Trump’ın ne de Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in borç sürdürülebilirliğine öncelik vermeyeceği, yani yaklaşan başkanlık seçimlerini kim kazanırsa kazansın bu baskıların hafiflemesinin pek olası olmadığı yönünde.
Dalio, “Zaman geçtikçe, Japonya’ya çok benzer bir yol izleyerek, bu borcun para birimine dönüştürülmesine doğru yol alınacağını düşünüyorum,” diyerek Asya ülkesinin faiz oranlarını yapay olarak düşük tutmasının Japon yenini değersizleştirdiğini ve Japon tahvillerinin değerini düşürdüğünü söyledi.
Yıllarca Japonya Merkez Bankası, dünyadaki en agresif parasal gevşeme egzersizlerinden birine girişirken negatif faiz oranı rejimine sadık kaldı. Ülkenin merkez bankası, faiz oranlarını ancak
bu yılın Mart ayında yükseltti.
Ayrıca piyasalar borç arzını üstlenecek yeterli alıcıya sahip olmadığında, faiz oranlarının yükselmesi veya FED’in devreye girip satın alması gereken bir durum olabilir ve Dalio da bunun olacağını düşünüyor.
FED’in beklediği müdahalesini çok önemli kötü olay bir olarak gören Dalio, böyle bir senaryoda tüm para birimlerinin düşmesini beklediğini aktardı ve “Bu yüzden 1970’lerin ortamına veya 1930’dan 1945’e kadar olan döneme çok benzer bir ortam göreceğinizi düşünüyorum” dedi.