Ekim ayındaki sert fiyat hareketi, altının temellerinin bozulduğu anlamına gelmiyor. Tersine likidite sıkışıklığı dönemlerinde yatırımcıların en hızlı nakde çevirebildiği varlıkları satması bu hareketi tetikledi.
Altın da dünyanın en likit egemen olmayan teminatı olduğu için doğal olarak satış baskısı gördü. ETF çıkışları, marjin baskısı, Asya’daki dolar fonlama sıkıntısı ve seçim öncesi portföy ayarlamaları dalgalanmayı derinleştirdi. Buna karşın merkez bankası alımları, arz kısıtları ve rezev çeşitlendirmesi gibi güçlü talep dinamikleri bozulmadı.
Altının rolünü kalıcı biçimde değiştiren üç yapısal trend öne çıkıyor. İlki risksiz devlet tahvili algısının kırılması. ABD’nin kütüleşen mali görünümü, yatırımcıları ihraççı riski olmayan varlıklara yöneltiyor ve altını daha cazip kılıyor.
İkincisi, küresel para sisteminin çok kutuplu yapıya evrilmesi. Çin, Hindistan, Türkiye ve Körfez ülkelerinin öncülüğünde 2022’den bu yana 2000 tonun üzerinde merkez bankası alımı yapıldı ve altının jeopolitik bloklar arasında tarafsız teminat rolü güçlendi.
Üçüncüsü yapay zeka, elektrifikasyon, savunma ve tedarik zinciri güvenliği gibi alanlarda artan yeniden sanayileşme dalgası. Bu süreçte altın, güvenilir ve likit bir stratejik rezerv olarak önem kazanıyor.
Artık altın rallileri kısa süreli değil; jeopolitik gerginlikler, mali belirsizlik ve kırılgan tedarik zincirleri nedeniyle çok yıllı fiyatlama döngüleri öne çıkıyor.
Morgan Stanley’in 60/20/20 varlık dağılımı modeli gibi yeni stratejiler, artan riskler nedeniyle altını portföyün güven unsuru olarak konumlandırıyor.
Kurumsal portföylerde altın payı halen yüzde 1 civarında ve bunun yüzde 5’e çıkması yıllarca madencilik arzını absorbe edebilecek büyüklükte bir talep anlamına geliyor.
Önümüzdeki döneme ilişkin üç senaryo öne çıkıyor:
- İlki belirsizlik ortamında altının 3500-4500 dolar bandında dalgalanması
- İkincisi, küresel ayrışma ve rezerv çeşitlendirmesiyle fiyatların 4500-5500 dolara tırmansı.
- Üçüncüsü ise ciddi bir mali veya jeopolitik şokun altını 5500 doların üzerine taşıyarak yeni bir yapısal boğa piyasası başlatması.
Sonuç olarak Ekim’deki volatilite altın için bir zayıflık göstergesi değil. Küresel finans düzeni sarsılırken altın, savunma aracı olmanın ötesine geçerek portföylerin ve rezervlerin temel yapı taşı haline geliyor.