
Avustralya’nın önde gelen bankalarından ANZ, yeni CEO’su Nuno Matos’un göreve gelmesinin ardından 3500 kişilik işten çıkarma planını açıkladı. Banka ayrıca 1000 sözleşmeli çalışanın görevine son verecek ve danışmanlık ile üçüncü taraf anlaşmalarını gözden geçirecek.
Bu karar, son yıllarda Avustralya bankacılık sektöründe görülen en büyük işten çıkarma hamlelerinden biri olarak dikkat çekiyor. ANZ, yeniden yapılanma kapsamında 560 milyon Avustralya doları (369 milyon ABD doları) tutarında gider yazacağını bildirdi.
Şirketin 43 bin kişilik mevcut işgücü, rakipleri Westpac ve National Australia Bank’tan daha büyük olsa da ANZ piyasa değeri açısından “Büyük Dörtlü” içinde en küçük banka konumunda. Son bir yılda hisselerinin performansı da rakiplerinin gerisinde kaldı.
Matos, Sidney’de düzenlenen Financial Review Asia Zirvesi’nde yaptığı konuşmada işten çıkarmaların kaçınılmaz olduğunu belirterek, “Bunu yapmak zorundayız, şirketin geleceği için gerekli. Çok acı ve zor bir karar. Bu kararlar çalışanlarımızı ve ailelerini etkileyecek, bu yüzden en son başvurulacak yöntem olmalı,” dedi.
Matos, personel azaltımının tekrarı önlemek, karmaşıklığı azaltmak ve önceliklerle uyuşmayan projeleri durdurmak amacı taşıdığını vurguladı ve “Değişim hızlı ama güvenli olmalı. Bu süreç ilk etapta çirkin görünecek ama uzun vadede gerekli,” ifadelerini kullandı.
Haberin ardından ANZ hisseleri önce yüzde 1 yükseldi, ancak daha sonra kayıplarını artırarak yüzde 0,5 düşüşle 32,81 Avustralya dolarına geriledi.
Atlas Funds analisti Michael Haynes, işten çıkarmaların kârlılığı artıracağını ancak bunun etkilerinin ancak 2027’ya kadar tam olarak görülebileceğini söyledi.
Citigroup analisti Thomas Strong ise bu adımların özellikle perakende bankacılık ve teknoloji bölümlerinde verimliliği artırabileceğini belirtti.
Buna karşın Finans Sektörü Sendikası Ulusal Başkanı Wendy Streets kararı sert bir dille eleştirdi. Streets, “3500 kişinin işini kim yapacak? ANZ’nin cevabı, işin duracağı yönünde oldu. Bu bir plan değil, kaos,” dedi.
Matos, ANZ’nin bu süreçte daha performans odaklı bir kültür benimseyeceğini ve özellikle son dönemde yaşanan tahvil ticareti skandalının ardından finans dışı risklere daha çok odaklanacaklarını sözlerine ekledi.