
Temel olarak 1959 yılında başlayan Avrupa Birliği’ne katılım süreci, farklı aşamalardan geçerek 2005 yılında başlayan tam üyelik müzakerelerini kapsamaktadır. 35 fasıl üzerinden yürütülen katılım müzakerelerinde bu zamana kadar kayda değer bir ilerleme olmaması Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden giderek uzaklaştığını ortaya koymaktadır.
AB Avrupa ilişkilerinden sorumlu bakanlar, Türkiye’nin üyelik görüşmelerinde efektif durma noktasına geldiğini belirtti.Lüksemburg’da yapılan Avrupa Birliği Avrupa ilişkilerinden sorumlu bakanların toplantısı sonrasında yapılan açıklamada; Türkiye’nin üyelik görüşmelerinin efektif olarak durma noktasına geldiği, yeni fasıl açılması gibi bir durumun olmadığı, AB-Türkiye gümrük birliğinin modernizasyonu konusunda herhangi bir çalışma bulunmadığı ifade edildi.
Hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğü dahil temel haklar konusundaki gerileme açısından endişe duyulduğu bildirildi. Bir diğer kaygı yaratan konu ise iki Yunan askeri dahil AB vatandaşlarının gözaltında tutulmaya devam edilmesi oldu.
Türkiye’nin 3,5 milyondan fazla mülteciyi misafir etmesi AB tarafından takdir edildi.Yapılan açıklamada; Türkiye’nin sığınmacı krizine yönelik yapıcı işbirliğinin somut sonuçlar getirdiği, 18 Mart AB-Türkiye sığınmacı mutabakatının uygulanmaya devam edilmesi gerektiği bildirildi. Bu sayede yasadışı göçün büyük oranda azaldığı ve Ege Denizi’nde meydana gelen can kayıplarının önlendiği söylendi. Konsey bu bağlamda Türkiye’nin çabalarını takdir ettiğini, bu alanda maddi ve teknik desteğin verilmeye devam edeceğini açıkladı.
Söz konusu başvurunun kabul edilmesinin ardından 12 Eylül 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile Türkiye’nin AB üyelik süreci başladı. Bu anlaşmanın belirtildiği şekilde gerçekleşmesini sağlayıcı ilkeler, 1994 yılında Avrupa Komisyonu tarafından tespit edildi. 2005 yılında dönemin bakanlarından Ali Babacan başmüzakereci oldu ve 3 Ekim’de Lüksemburg’da alınan kararla, Türkiye’nin tam üyelik müzakereleri başlamış oldu.