5 Kasım ABD seçimlerine sayılı gün hala Cumhuriyetçi aday Donald Trump, anketlerde Kamala Harris’in önüne geçerken ünlü finans şeflerinden endişe verici yorumlar geldi. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın 21-26 Ekim tarihlerindeki yıllık toplantılarının resmi gündeminde düşük büyüme, artan borç ve tırmanan çatışmalar yer alırken, finans liderleri büyük ölçüde Donald Trump’ın yaklaşan Kasım seçimlerinde ABD başkanlığına dönmesinin olası sonuçlarına odaklandı.
Trump’ın zaferine ilişkin bahisler artarken bu hafta Washington’daki toplantılara katılanlardan dikkat çeken yorumlar geldi.
Endişeler arasında Trump’ın küresel finans sistemini büyük tarife artışları, trilyonlarca dolar daha fazla borç ihracı ve iklim değişikliğiyle mücadele çalışmalarının daha fazla fosil yakıt enerjisi üretimi lehine tersine çevrilmesiyle altüst etme potansiyeli vardı.
Görüş bildirenlerden biri Japonya Merkez Bankası Başkanı Kazuo Ueda oldu.
“Herkes bir sonraki başkanın kim olacağı ve yeni başkan altında hangi politikaların uygulanacağı konusundaki yüksek belirsizlikten endişe duyuyor gibiydi” dedi.
Yetkililer arasında tarife endişeleri öne çıkarken Almanya Maliye Bakanı Christian Lindner Cuma günü Reuters’a ABD-AB ticaret savaşında sadece kaybedenlerin olacağını söyledi.
Başkan olduğu dönemde Çin’le ticaret savaşı ve artırdığı tarifelerle tüm dünyanın gündemine yerleşen Trump, seçim kampanyasında tüm ülkelerden yapılan ithalatlara yüzde 10, Çin’den yapılan ithalatlara ise yüzde 60 gümrük vergisi getirmeyi taahhüt etti.
Uzmanlar, söz konusu artışların dünya genelindeki tedarik zincirlerini etkileyeceği, muhtemelen misillemelere yol açıp maliyetleri artıracağı konusunda hemfikir.
Aynı zamanda Trump yönetimi altında borçlulukta artış olacağı da büyük bir endişe. Borçluluk da ABD Merkez Bankası (FED) faiz döngüsü için etken.
FED’in yarım puanlık faiz indirimi, gelişmekte olan piyasa büyümesi için normalde iyiye işaret etse de Trump başkanlığında indirim döngüsünün hızla sona erebileceği düşünülüyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de yıllık toplantılarda yaptığı bir açıklamada, “Daha büyük bir açık, artan borç anlamına gelir, artan borç daha yüksek uzun vadeli oranlar anlamına gelir ve bu da güçlü bir ABD doları anlamına gelebilir. ABD’deki yüksek uzun vadeli faiz oranları ve güçlü bir dolar, gelişmekte olan piyasalara iyi hizmet etmiyor,” dedi.