
Aylardır gündemden düşmeyen koronavirüs, yalnızca ABD’nin canını yakmadı. Johns Hopkins Üniversitesi’nin verileri, bugün itibarıyla güncel vaka sayısının 2.181.508 olduğunu söylüyor. ABD listede başı çekse de Avrupa ülkeleri ile diğer ülkeler de salgından nasibini alıyor. Bir dönem vaka ve ölümlerde başı çeken İtalya, ikinci sırada yer alan İspanya’nın hemen ardından geliyor.
Şuanki tablo durumun Avrupa’da da ciddi boyutlarda olduğu gerçeğini gösteriyor. ABD ekonomisini iyileştirme yolunda adımlar atarken Euro Bölgesi’nde yer alan ülkelerin hükümetinde henüz böyle bir ayaklanma görülmedi.
Yine de bölgede şimdiye kadar yapılan destekler, salgının zararını azaltmaya yönelikti. Dün Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından gelen açıklama, ihtiyacı olan ülkelere fon desteği sağlanacağına yönelikti. Bu da aslında salgının küresel anlamda dayanışmaya olan ihtiyacı artırdığının göstergesiydi.
Bundesbank Başkanı Jens Weidmann, koronavirüs için hükümetlere bazı tavsiyeler verdi.Salgınla sarsılan Avrupa ülkelerinin hükümetlerinin süreç içinde verdiği çabaların etkili olduğunu belirten Weidmann, kriz sonrası durumu değerlendirdi. Ona göre salgın azaldıktan sonra hükümetlerin yapması gereken şey bütçe kısıntısına gitmekti.
Bloomberg’e verdiği mülakatta kısaca ülkeleri tasarrufa teşvik eden Başkan, bölge ekonomisinin desteğe ihtiyaç duyduğunu ifade etti.
Peki, Avrupalı ülkelerin hükümetleri salgınla mücadele kapsamında neler yapmıştı? ABD hükümetinin rekor teşvikleri kadar olmasa da özellikle küçük işletmelerin yanında olabilmek adına yüz milyarlarca Euro’luk kurtarma paketleri açıklamıştı.
Bölgede krizin en kötü etkilediği İtalya ve İspanya’ya kredi desteklerinde bulunmak bir ihtiyaç olabilirdi. İlk etapta hastalığı yenmek için Avrupa Birliği (AB) 15,6 milyar Euro’luk finansman desteği gelmişti. Salgın hastalığa karşı istihdam, işletme finansmanı ve bütçe gibi alanlara ayrılmak üzere 540 milyar Euro değerinde bir paket onaylayan AB’nin bu desteği bazı fikir ayrılıklarını da beraberinde getirmişti. Hemen ardından İspanya, bu yardımı yeterli bulmadığını açıklamıştı.
Böyle karışık bir durumun ortasındayken Almanya ve Hollanda ortak tahvil gibi araçları reddedince AB de yardım kapasitesini salgından en fazla etkilenen ülkelere odaklamaya yöneldi. 19 ülkenin yer aldığı Euro Bölgesi’nde işletmeler desteğe ihtiyaç duyuyor, vatandaşlar işlerinden oldu ve gelir kayıpları giderek azalıyor. Weidmann, önceki dönemlerde kaydettiği bir konuşmasında Avrupa’nın en güçlü ekonomisi Almanya’nın da ciddi oranda sarsılacağını öngörmüştü.
Şimdilerde virüsten sonra nasıl bir yol izleneceğine odaklanılmışken, Euro Bölgesi Mart ayı yıllık enflasyon rakamları açıklandı.Eurostat’ın verileri, AB ve Euro Bölgesi’nin virüsün etkilerinin görülmeye başlandığı Mart ayının yıllık enflasyon verilerini duyurdu. Buna göre, Euro Bölgesi’nde bir önceki ay olan Şubat’ta %1,2 olan rakam, Mart’ta %0,7 oldu. AB’ye bakacak olursak; veriler Şubat ve Mart olmak üzere sırasıyla %1,6 ve %1,2 olarak belirlendi.
Aşağıdaki paylaşımda yer alan tablodan, AB ülkesi üyeler içinden en yüksek enflasyon oranının Macaristan ve Polonya’ya ait olduğunu görebilirsiniz.
Grafikte İtalya, İspanya, Portekiz ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) gibi ülkelerin en düşük enflasyon rakamlarına sahip olması ise dikkat çekiyor. Yine belirtiyoruz ki, İtalya ve İspanya koranavirüs vakalarının en fazla görüldüğü ülkeler.
Açıklanan veriler bir yana, Euro Bölgesi’nin para politikasını yöneten Avrupa Merkez Bankası’nın ekonomiyi dengelemek için ne yönde adımlar atacağı merak ediliyor. Enflasyonu %2’ye yakın seviyelerde tutmayı hedeflediği konuşuluyor.
Koronavirüsten doğan zararların küresel anlamda ekonomileri kilitlediği görülüyor. Hatta bunun 2.Dünya Savaşı’ndan bu yana karşılaşılanın en kötüsü olduğu yönünde yorumlar dahi mevcut. Pandeminin ne zaman kaybolacağı ve beraberinde mali yapılardaki hasarların ne zaman giderileceği, geliştirilen ilaç ve tedavi yöntemleriyle şekillenecek.