Şimdi içinde bulunduğumuz çağı şöyle bir düşünmenizi istiyorum. Sizce nasıl bir zamanda yaşıyoruz? İsterseniz, bu konudaki fikrimi önce ben söyleyeyim. Nitekim bana göre içinde bulunduğumuz dönem; ihtiyacımız olan her şeyi anında bulabileceğimiz, bolluğun hat safhaya ulaştığı ve 20-30 sene önce belki hayal bile edemeyeceğimiz şeylere sahip olduğumuz bir çağ olarak tanımlayabiliriz. Çünkü ait olduğumuz dünya bizi hep daha fazlasına sahip olmaya, hep daha çoğunu hedeflemeye, daha çoğunu tüketmeye ve hep daha hızlı hareket etmeye teşvik ediyor. Zaten etrafımıza baktığımızda da bu dediklerimin canlı örneklerini rahatlıkla görebiliyoruz, diye düşünüyorum.
Bunu da İnceleyebilirsiniz:
Kendinize Daha Çok Vakit Ayırmanın 8 Yolu
Sahip olduğumuz malla mülkle, evlerimize, gardıroplarımıza doldurduğumuz eşyalarla mutlu oluyor, sosyal medya hesaplarımızdaki beğeni, takip, arkadaş sayılarına göre böbürleniyor ya da tam tersi kendimizi yalnız hissediyoruz. İnsanları banka hesaplarında sahip oldukları rakam hanelerine göre ölçüp tartıyor, her gün hayatımıza biraz daha fazla şey katıyor, hem bedenimize hem de zihnimize kaldırabileceğinden çok daha fazla şey yüklemeye uğraşıyoruz. Ve bu durumun doğal olarak bir yerde patlak verip bizi dibe sürükleyeceği gerçeğini, o kadar açık olmasına rağmen nedense göremiyoruz.
İşte bu nedenle de tükendiğimizde başımızı gözümüzü alıp uzaklara kaçmak istiyor, yanımıza alacağımız birkaç parça şeyle dünyanın insana nefes bile aldırmayan karmaşasını arkamızda bırakmayı düşlüyoruz. Hiçbir ses duymaya katlanamadığımız bu zamanlarda, sessiz sakin bir yerlere gitmenin bizi iyileştireceğini zannediyoruz. Oysaki kurtulmanın hayalini kurarken bile bir anlamda hata yapıyoruz. Çünkü uzaklaşmak istediğimiz şey aslında şehrin gürültüsü falan değil. Veya çoğu zaman kaçmak istediğimiz şey insanların yapmacıklığı ya da iş hayatının katlanılmazlığı falan da olmuyor. Biz uzaklaşmak istediğimiz asıl şeyin kendi karmaşamız olduğunu bilmiyoruz. Azar azar üzerine ekleyip, ellerimizle yarattığımız kocaman kördüğümün gittiğimiz her yere ardımızdan geleceğini maalesef ki akıl edemiyoruz.
Evet, bahsettiğim şey tam olarak bu durum! Diğer bir deyişle; çoğumuzun yaşadığı ama pek azımızın umursadığı şu malum “burama kadar geldi” durumu. Kendi bedenlerimizde sıkışıp kaldığımız, kendi ruhlarımızda kendi sesimizi duyamayacağımız noktalara geldiğimiz durum. Dinlemek zorunda kaldıklarımız yüzünden duyamaz hale geldiğimiz, gördüklerimiz nedeniyle yavaş yavaş körleştiğimiz kısır durum. “Artık gitme vakti” dediğimiz ama kaçmak istediğimiz şeyin ruhumuzla, bedenimizle ve zihnimizle bütünleştiği durum! Her neyse!
Lafı daha fazla uzatmayacağım çünkü siz benim neden bahsettiğimi zaten biliyorsunuz. Çağın bizi sürüklediği, bizim de karşı koymadığımız bu karmaşaların, pek çoğunuza tanıdık geldiğini düşünmekle yanılmadığı sanıyorum! Dolayısıyla da şimdi bu karmaşadan kurtulmanın yolları hakkında konuşacağım. Çünkü sahip olmak yerine azalmayı tercih ederek gerçek zenginliğe ulaşabileceğimizi biliyorum. Kısacası; eğer isterseniz siz de ruhunuzdaki karmaşadan kurtulmayı deneyebilir, daha sade bir hayata merhaba diyerek kafanızın içindeki rahatsız edici sesleri susturabilirsiniz.
Zamanınızı Nasıl Geçirdiğinizi Analiz Edin!
Öncelikle size şunu söyleyeyim. Çünkü bu önerilerde daha önce hiç duyulmamış mucizevi bir yöntem falan bulmayacaksınız. Ya da yazanları uygular uygulamaz hayatınızda keskin bir değişiklik yaşamayacaksınız. Size sihirli bir değnek etkisi yaşamayı beklemeyin diye bunları söylüyorum. Kendinize azıcık adapte olma şansı tanımanız için bir anlamda ön uyarı yapıyorum. Evet, bu dediklerimde de hemfikir olduysak devam edeyim.
Ruhunuzdaki karmaşadan kurtulmak için yapmanız gereken ilk şeyler zamanınızı nasıl yönettiğinizi analiz etmek. Peki, bunu nasıl yapacaksınız? Elbette ki öyle rakamlarla grafiklerle falan uğraşmayacaksınız. Sadece birkaç gün boyunca normal yaşantınıza devam edip, vaktinizi nasıl geçirdiğinizi anlamaya çalışacaksınız. Böylelikle hangi uğraşlarınıza ne kadar vakit harcadığınızı anlayabilecek ve sizi yoran o “meşguliyet” dediğimiz aktivitelerinizi daha net görebileceksiniz. Analizinizi tamamladıktan sonra ise hayatınızı daha sade bir hale getirmek için zaman kayıplarınızı en aza indirgeyecek ve daha az koşuşturmacası olan bir hayata başlayabileceksiniz. Ne diyorsunuz? İlk adım için hiç de zor bir yol sayılmaz, öyle değil mi?
Kullanmadığınız Bütün Eşyalardan Kurtulun!
Çünkü onlar sizi gerçekten yoruyor. Ve ben bu nedenle evinizdeki, garajınızdaki, iş yerinizdeki, kısacası hayatınızdaki bütün fazla eşyalardan kurtulun diyorum. Birkaç gününüzü hatta belki birkaç haftanızı alacak bu yöntemin sizi ne kadar ferahlatacağını emin olun ki göreceksiniz. Fazla eşyalarınızdan kurtuldukça iç huzurunuzun arttığını ve kendinizi daha hafif hissettiğinizi kesinlikle anlayacaksınız. Hem bu şekilde para kazanmanız da mümkün. Yani evinizdeki fazlalıklardan kurtularak para kazanmak tamamen sizin elinizde!
Buna ek olarak, kullanmadığınız eşyalardan kurtuldukça kendinizi daha iyi hissetmenizin başka bir yolu daha var. O da eşyalarınızı ihtiyacı olan insanlara bağışlamak! Etrafınızda küçük bir araştırma yaparak maddi durumu kötü kişilere bu yolla yardımcı olabilir ya da aslında hiç ihtiyacınız olmayan eşyaları derneklere, vakıflara bağışlamayı düşünebilirsiniz. Sonuçta; nasıl yaparsınız bilemem ama hayatınızdaki karmaşanın ruhunuza da yansıdığını düşünerek kullanmadığınız bütün eşyalardan kesinlikle kurtulmanız gerektiğini söylüyorum. Emin olun, size iyi gelecek!
Eşyalara Yaptığınız Şeyin Aynısını İhtiyacınız Olmayan Kişilere de Yapın!
Hiç kusuruma bakmayın ama ben onlara fazlalık diyeceğim. Zira hayatınızda yer alan ama size yarardan çok zararı dokunan fazlalık niteliğindeki insanlardan bahsediyorum. Tıpkı eşyalara yaptığınız gibi hayatınızdaki insanlara da aynı şekilde yaklaşmanızı öneriyorum. Evet evet, fikirleriyle sizi yoran, varlıklarıyla size rahatsızlıktan başka bir şey vermeyen tüm tanıdıklarınızdan kurtulmalısınız.
Belki de geniş bir çevreye sahip olmak adına hayatınıza soktuğunuz tüm o gereksiz kişilerden diyorum. İşte onlardan kesinlikle kurtulmanız gerektiğini söylüyorum. Çünkü size hiçbir şey katmayan, ekstra bir gürültüden başka bir şey ifade etmeyen bu insanlar, ruhunuzdaki karmaşanın en açık nedenleri arasında. Bunun farkına varın ve yaşamınızı kendi sesinizden daha fazla sesi çıkan kişiler için harcamaktan vazgeçin. Bakın, o zaman eskisine göre ne kadar farklı hissedeceksiniz.
Herkesi Memnun Etmeye Çalışmaktan Vazgeçin!
Ruhunuzdaki karmaşadan kurtulmak mı istiyorsunuz? O zaman hemen şimdi herkesi memnun etme huyunuzu geri dönmemek üzere terk etmelisiniz. Başkaları kırılmasın diye her şeyi kabullenmeyi bırakmalı, kararlı bir şekilde reddetmeli, hatta belki bazen de kırılanların değil kırıcı olanların tarafına geçmelisiniz. Aslında size burada birazcık bencil olmayı öneriyorum da diyebilirim. Çünkü bencil olmayı bilmezseniz, etrafınızdaki herkes sizin bu niteliğinizin farkına vararak, iyiliğinizi suiistimal etmeye başlar.
Ama ben zaten niye bunu anlatıyorum ki? Büyük ihtimalle siz anlattığım durumu sürekli olarak yaşıyorsunuz. Ya da yaşıyordunuz diyelim. Artık etrafınızdaki insanlara gönül rahatlığıyla hayır cevabı verebileceğinize göre, böyle söylemem yanlış olmaz sanıyorum. Uzun lafın kısası; herkesi memnun etmeye çalışarak kendinizi daha da dara sokmayın. Onlar mutlu olacak diye siz kendi mutluluğunuzdan çalmayın. Ve böyle davrandığınız için asla ama asla suçluluk hissetmeyin derim.
Belki Klişe Ama Bardağın Dolu Tarafını Görmeyi Artık Öğrenin!
Tamam, gittikçe maddeleşen, gittikçe daha da yüzeyselleşen bir zamanda yaşıyoruz. Kendi cinslerimize tehditlermiş gibi bakıyor, yeri geldiğinde en yakınım dediğimiz kişilere bile korkuyla yaklaşıyoruz. Çoğunlukla etrafa sahte gülücükler atıyor, hatta belki bazen başka bir zamanda başka bir dünyada yaşıyor olmanın hayalini kuruyoruz. Tüm bunların yanı sıra daha bir ton olumsuzlukla uğraşıyor, akıp giden zamanın içinde bir köşeden diğerine savrularak öylece ilerliyoruz. Ama tüm bunlara rağmen, hayatın güzel olduğuna da yürekten inanıyoruz.
Belki bunun farkında bile değiliz ama hayatın her şeye rağmen yaşanılası olduğunu biliyoruz. Ne kadar karamsar düşünsek de kendimizi ne kadar bitik hissetsek de bu böyle! Kısacası, size aslında içten içe inanıyor olduğunuz şeylerin farkına varmanızı öneriyorum. Bazı dönemlerde zor olsa da bardağın dolu tarafını görmenizi, sahip olduklarınızın değerini anlamanızı istiyorum. Hiçbir şeyinizin olmadığını mı düşünüyorsunuz? O zaman yaşıyor olduğunuzu düşünün. Hala nefes alabildiğinizi ve elinizde gerçekten yaşamak için büyük bir fırsatınız olduğunu aklınıza getirin. Emin olun, daha iyi hissedeceksiniz ki olması gereken de bu!
Hiçbiri işe yaramadı eşşek herifler
çok teşekkür ederim ben bu aralar hatta son 2 yıldır bir türlü mutlu olamıyorum
sözü ettiğiniz maddeleri artık hayatıma uygulamayı düşünüyorum ve kesinlikle bir psikologa danışmalıyım
thank youu