Gelecek yıla ilişkin görünümünü yayımlayanlardan biri ING olurken bankanın uzmanları, küresel ekonomi için üç senaryosuyla dikkat çekti. İlk senaryosunda yatırım sapmasına yer veren ING, çoğu ekonomideki yatırım ihtiyaçları listesinin uzun ve büyüdüğünü belirtirken “yeniden sanayileşmeyi, yapay zekayı, altyapıyı yenilemeyi, yeşil teknolojiyi ve savunmayı düşünün” dedi.
Rapora göre yeni ABD ekonomik politikalarının ayrıntıları hala belirsiz olsa da Amerikan şirketlerinin eski haline getirme baskısı artacak ve yabancı şirketler ABD’deki varlıklarını artırma ihtiyacı hissedecek. Ve tüm bunlar yatırımı artırmalı.
Euro Bölgesi ve Çin’deki yatırım ihtiyacı da yüksek olmasına rağmen mali kısıtlamalar ve yeni jeopolitik belirsizlikler bir harcama patlamasını engelleyebilir. ABD’de yeni bir endüstriyel politika dönemi aslında başka yerlerdeki yatırımları baltalayarak yatırım sapmalarına yol açabilir.
İkinci senaryosunda enflasyonu ele alan ING, “Enflasyon daha kısa ama daha sık döngüler halinde gelecek” ifadeleriyle görüş bildirdi.
Birçok merkez bankası yetkilisi bu yıl enflasyona karşı zaferini ilan etti ve son eğilimleri 2025’e yansıtsa da banka daha temkinli olmaya devam ediyor.
Kısa vadede, özellikle Euro Bölgesi’nde döngüsel enflasyon düşüşü devam edecek olsa da raporda bunun 2025 için tüm hikaye olmayabileceği konusunda uyarıldı.
“Enflasyonun intikamla geri dönme ihtimali yüksek.” diyen ING, potansiyel tarifeler ve yatırım planlarını gerekçe gösterdi.
“Sonuç olarak, 2025, daha kısa ancak daha sık döngülerle dur-kalk enflasyon modelinin başlangıcını işaret edebilir ve potansiyel olarak daha aktif bir para politikası veya merkez bankacılarından uzun süreli, istikrarlı bir yaklaşım gerektirebilir.” ifadeleri eklendi.
ING’nin bir diğer çağrısı, “daha yüksek borcun sonucu olarak getiri eğrisi kontrolü” oldu.
Batı dünyasındaki borçla finanse edilen yatırımların, Euro Bölgesi ve ABD’de borç sürdürülebilirliği endişelerini kolayca geri getirebileceğini öngören banka, şu ifadeleri kullandı:
“2010’lara göre çok daha yüksek enflasyonist baskılarla, merkez bankaları genel olarak oldukça uyumlu para politikalarıyla her şeye giremezler. Faiz oranlarının alt sınırı bu sefer 2010’lara göre daha yüksek olacak.”
Sonuçta hem FED hem de Avrupa Merkez Bankası’nın yatırım ihtiyacını fiyat istikrarıyla uzlaştırmaya çalışarak
yüksek tahvil getirileriyle mücadele etmek zorunda kalabileceği aktarıldı.
Bu da sonunda her iki merkez bankasını da daha uzun vadeli devlet tahvilleri satın almaya zorlayabilir.