Evet, siz de bir işkolik olabilir misiniz diye soruyorum. İşiniz öncelik sıralamanızda en başta yer alıyor olabilir mi? Öyle olmadığını söyleseniz bile gerçekte işinizi hep ilk sıraya koyuyor olabilir misiniz? Gözünüzü diyorum, daha çok iş yapmak bürümüş olabilir mi? Hayır mı? Tamam, o zaman! Siz kendinizi işkolik olarak görmemeye devam edin. Çalışmanın sizin için tam olarak ne ifade ettiğini anlamamaya alışmış olduğunuz şekilde devam edin. Ama şunu da aklınızdan çıkarmayın. Hedeflerinize ulaşmak için bu kadar uğraşırken, bir yandan da ömrünüzün bittiğini unutmayın.
Demek istediğim o ki; geriye dönüp baktığınızda pişman olup olmayacağınızı düşünmelisiniz. Hayatınızı çalışarak geçirdiğiniz, yaşamın güzelliklerine karşı kendinizi kapattığınız, sevdiklerinizin en mutlu anlarında yanlarında olamadığınız için kendinize kızıp kızmayacağınızın hesabını yapmalısınız. Bir işkolik olduğunuz gerçeğine karşı gözlerinizi kapattığınız ve “şu terfiyi alana kadar, şu işi yapana kadar, yarınları garanti altına alana kadar…” diyerek hem kendinizi hem de çevrenizdekileri kandırdığınız için sonradan üzülüp üzülmeyeceğinizi düşünmenizi istiyorum. Aşağıda ele alacağım konulara bakarak, işkolik olup olmadığınıza karar verebilirsiniz.
İşte işkolik olduğunuzu gösteren işaretler:
İş Yerinden En Son Çıkan Kişi Genellikle Siz Oluyorsunuz!
“Şu işi de yapayım, bunu da bitireyim, şurayı tamamlayım da yarın rahat edeyim, bu maili nasıl gözden kaçırmışım onu da halledeyim” derken bir bakıyorsunuz ofiste tek başınıza kalmışsınız. Çalışırken zamanın nasıl ilerlediğini yine unutmuş, o iş bitirme takıntınız yüzünden akreple yelkovanının saat 12 yönünde hızla ilerlediğini yine görmemişsiniz. İnle cinden başka kimsenin kalmadığı iş yerinde o çok sevdiğiniz işinizle başbaşa kalmış, son çıkan kişi olma keyfini yine başka birine kaptırmamışsınız. Oysaki zamanınızı akıllıca yönetmeyi bilseniz hem işlerinizi zamanında bitirebilirsiniz hem de geç saatlere kadar çalışmak durumunda kalmazsınız.
İlgili İçerik: Zaman Yönetiminde Başarılı Olmak için Dikkat Edilmesi Gerekenler
Tatil Yapmak Yerine Çalışmayı Yeğliyorsunuz!
Sizin de kullanmadığınız yıllık izinleriniz var mı? İş yerinizden yıllık izin kullanmanız gerektiğiyle ilgili uyarı alıyor musunuz? Tatile istemeyerek mi çıkıyorsunuz? Bayramda seyranda, kısacası iş yerinizden uzaklaşmanız gereken zamanlarda gözünüz arkada kalıyor mu? Çalışma düşüncesi, tatile çıkma fikrine göre çok daha cazip mi geliyor? O zaman işkolik olduğunuzu kabul etmelisiniz. Zira siz ancak bir işkoliğin yapabileceği fedakarlığı yapıyorsunuz. Gerçi bu sizin için fedakarlık falan da değil ama her neyse! Uzun lafın kısası sevgili işkolik olan ama hala bu konuda şüphe duyan okur; siz tatil yapmaktan pek hoşlanmıyorsunuz!
Hasta Olup Yatak Döşek Yatsanız Bile İş Yapmaya Çalışıyorsunuz!
Ufak tefek rahatsızlıkları söylemiyorum bile! Onları zaten umursamıyor ve işe gitmeye devam ediyorsunuz. Ancak yatak döşek yatacak kadar hasta olduğunuzda bile işinizi düşünmeye devam ediyorsunuz. Hasta halinizde evinizde yatarken bir yandan iş yapmaya çalışıyor, maillerinizi kontrol edip, iyileştiğinizde halledeceğiniz işler üzerine planlar yapıyorsunuz. Çünkü isteseniz bile uyuyup dinlenemiyor, aklınızı kurcalayan deli sorular (bu iş ne olacak, ben yapamazsam kim yapacak, yarınki toplantıda ne konuşulacak…) yüzünden elinizden geldiği kadar işinizle ilgilenmeye çalışıyorsunuz. Ve bu davranışınızla işkolik olmanın hakkını kesinlikle veriyorsunuz diyebilirim.
Buna da Bakın: İş Hayatını Kolaylaştıran En İyi Mobil Uygulamalar
Kendine Vakit Ayırmanın Ne Demek Olduğunu Bilmiyorsunuz!
Mesai arkadaşlarınız aralarında konuşurken kulağınıza çalınan “kendine vakit ayırmak” söz öbeğinin ne anlama geldiğini bilmiyorsunuz. Çünkü sizin böyle dertleriniz yok. Kendinize değil işe vakit ayırmak, iş için fazladan zaman yaratma deseler her neyse! Onu anlayacaksınız da kendine vakit ayırmak denildiğinde işte orada resmen kalıyorsunuz.
İnsanların kendilerine vakit ayıramamaktan neden bu kadar şikayetçi olduğunu da anlamıyor, pek çok kişinin ağzındaki “işten bir şey mi yapabiliyoruz, ne zamandır şunu şunu yapamadım” benzeri sözlerini şaşkın ve “hadi canım sen de” der gibi gözlerle izliyorsunuz. Oysaki işten arta kalan zamanınızda (işten geriye zamanınız kalmadığını biliyorum ama bunun bir yolunu bulmalısınız) siz de diğerleri gibi kendinize vakit ayırmayı denemelisiniz. Hatta hemen şimdi aşağıdaki yazıyı incelemeli ve bunun için gerekenleri yapmalısınız.
İlgili Yazı: Kendinize Daha Çok Vakit Ayırmanın Yolları
Pazar Gününüzü Çalışarak Geçiriyorsunuz!
Tamam, öyle uzun tatillerden hoşlanmıyorsunuz onu anladık da 1 günlük tatil gününüzü niye hiç ediyorsunuz? Pazar günü çalışmak için kendinizi neden bu kadar zorluyorsunuz? 1 günlük dinlenmek bile size fazla mı geliyor? Eğer öyleyse, ne olur işkolik olduğunuzu kabul edin ve birazda kendiniz için yaşamaya başlayın. Zira siz çalışmadığında kendini yorgun hissettiğini söyleyen işkoliklerin seviyesine gelmişsiniz. Yani durum vahim! Ve bu noktadaki önerim elinizdeki işi bırakıp, tatil gününüzü çalışarak heba etmeden geçirme alışkanlığı kazanmalısınız. Hatta ne yapın biliyor musunuz? Bir değişiklik yapıp pazar gününüzü tembellik yaparak geçirmeyi deneyin. (Pazar gününe özel tembellik önerilerine bu yazımdan ulaşabilirsiniz.)
Zor İşler için Gönüllü Oluyorsunuz!
Yöneticiniz zor bir işten bahsettiği zaman hemen gözlerinizin içi parıldıyor. Çünkü o işi alması gereken kişinin sizden başkası olamayacağını düşünüyorsunuz! “Bu işi almak isteyen var mı, kim ekstra iş ister” diye sorulduğunda hemen bir adım öne çıkıyor, özellikle de zor olan işleri yapmak için fazlasıyla istekli davranıyorsunuz. Tıpkı bütün kitabı yalayıp yutmuş çalışkan öğrenciler gibi “ben ben” diyor, diğerlerinin sizi hem şaşkın hem de minnet dolu (çünkü onları ekstra iş yapmaktan kurtarıyorsunuz) bakışlarla izlediğine sık sık şahit oluyorsunuz.
İşiniz Bölündüğünde Hulk’a Dönüşüyorsunuz!
İşinizin bölünmesine, hele bir de saçma sapan nedenlerle bölünmesine, hiç ama hiç katlanamıyorsunuz. Kendinizi işe deli gibi vermişken birilerinin karşınıza geçip boş beleş konuşmasından nefret ediyorsunuz. Gereksiz yere sizi arayanlara, odanızın kapısını çalanlara da sinir oluyorsunuz. Karşınızdaki kişi kim olursa olsun işiniz bölündüğünde kendinizi Hulk’a dönüşmek üzere olan Bruce Banner gibi hissediyorsunuz. Çünkü konsantrasyonunuz dağılmış. Bunun yanı sıra zamanınız çalınmış düşüncesi zihninizi sarıyor. Sonunda çalışmanızın sabote edilmesiyle canınız sıkılıyor. Yeşil canavara dönüşmek için daha başka nedene ihtiyaç var mı ki? Dediğime aldanmayın ve öfkenize hakim olmayı öğrenin. Hemen aşağıdaki yazı bu konuda işinize yarayacaktır.
İnceleyebilirsiniz: Öfkenizi Kontrol Altında Tutmak için Yapmanız Gerekenler
Öğle Yemeğinizi Çalışırken Yiyorsunuz!
Öyle diğerleri gibi 1 saat yemek keyfi yapmıyorsunuz. Genellikle dışarı çıkmıyor, dışarı çıkmayı bırakın çoğu zaman masanızdan bile kalkmıyorsunuz. Çünkü öğle tatilinde dışarı çıktığınızda zamanınızı boşa geçirmiş gibi hissediyorsunuz. Oysaki yapmanız gereken şey iş verimini arttırmak için öğle tatilinde yapılması gerekenleri düşünmek olmalı! Ama siz doğru olan şeyin tam tersi yönde hareket ediyorsunuz. Bir yandan karnınızı doyururken bir diğer yandan çalışmaya devam ediyorsunuz. Yani multitasking tuzağına düşüyorsunuz. Kısacası; işkolik olduğunuzu gösteren işaretlerden bir diğerini daha taşıdığınızı herkese gösteriyorsunuz.
Bunu da İnceleyebilirsiniz: Mola Vermek Hakkında Öğrenilmesi Gerekenler
Tanıdıklarınız Sizi Çalışmıyorken Gördüklerinde Fazlasıyla Şaşırıyorlar!
Üzerinizde iş kıyafetleri yok ve siz öyle yürüyüşe çıkmışsınız. Ya da sevgilinizle bir yerde oturmuş yemek yiyorsunuz. Tüm aile bir yerlere gitmiş, keyifle muhabbet ediyorsunuz. (Kafanıza taş mı düştüyse artık ne olduysa bir şekilde o gün çalışmamaya karar vermişsiniz.) Peki, sonra ne oluyor? Karşılaştığınız bütün tanıdıklarınız sizi çalışmıyorken gördükleri için küçük çapta şoklar geçiriyorlar.
Zira sizin gibi bir insanı değil mesai saatlerinde mesai dışındaki saatlerde bile dışarıda görmek mümkün değilken, siz öyle gündüz vaktinde normal insanlar gibi dışarıda vakit geçiriyor, bildiğiniz sosyalleşiyorsunuz. E haliyle ne kadar işkolik olduğunuzu bilen kişiler de “aaa, sen dışarı da mı çıkardın, yüzünü gören cennetlik, öldün mü kaldın mı” gibi sözlerle şaşkınlıklarını dile getiriyorlar.
Sık Sık Uykusuz Kalıyorsunuz!
İşkolik olduğunuzu gösteren işaretlerden bir diğeri de her halinizden belli olan uykusuzluğunuz! Kızarmış gözlerinizden, yorgun cildinizden, kazanla kahve içişinizden, kafanızı toplayamayışınızdan, darmadağın olmuş dikkatinizden, kısacası her halinizden belli olan uykusuzluğunuz diyorum! Çünkü gece yarılarına kadar çalışıyor, aklınızda hep iş olduğundan uyuduğunuzda bile tam anlamıyla dinlenemiyorsunuz.
Her an uyanacakmış gibi tetikte yatıyor, genellikle alarmınız çalmadan çok önce uyanıyorsunuz. Farkında olmasanız bile yaşadığınız stresin belirtilerini hissediyor ama yine de uykusuzluğun sizi ne kadar kötü etkilediğini anlamıyormuş gibi aynı düzene devam ediyorsunuz. Uzun lafın kısası; sık sık sabahlara kadar çalışıyor, kıpkırmızı olmuş gözlerinize aldırmadan uykusuzluğun dibine vuruyorsunuz.
İlgili Yazı: Kaliteli Bir Uyku için Yapılması Gerekenler Nelerdir?
Yakınlarınız Sürekli Çok Çalışmanızdan Şikayet Ediyor!
Sık sık yakınlarınızın serzenişlerine katlanmak durumunda kalıyorsunuz. Eşinizin, akrabalarınızın, çocuklarınızın, arkadaşlarınızın çok çalışmanızdan ne kadar çok şikayet ettiklerine sürekli şahit oluyor, onlara hep “yakında bitecek, istediğim yere geleyim artık hep sizinle olacağım” gibi tutamayacağınız sözler vermek zorunda kalıyorsunuz. Çünkü içten içe hep böyle olacağınızı siz de biliyorsunuz. İşinizi hep bir adım önde tutacağınızın, sevdiklerinizi hep ihmal edeceğinizin siz de farkındasınız.
Ama yine de onları teselli ediyor, yakınlarınızın “yeter artık bu kadar çalışmak” ile başlayan cümlelerini anlayışla dinlemeye çalışıyorsunuz. Yine de iş hayatınızla özel hayatınız arasındaki dengeyi kurmak için çabalamıyorsunuz. Kim bilir, belki bu yazı bazı gerçeklerin farkına varmanızı sağlar ve sevdiklerinizi daha mutlu etmek için elinizi taşın altına sokma zamanınızın geldiğini size anımsatır. İşte bunun için atabileceğiniz ilk küçük adım:
İnceleyin: İş-Yaşam Dengesini Sağlamak için 10 Tavsiye
Sevdiklerinize Yeteri Kadar Vakit Ayıramıyorsunuz!
Annenize, babanıza, eşinize, sevgilinize, arkadaşlarınıza, çocuğunuza, kısacası sevdiklerinize yeteri kadar zaman ayıramıyorsunuz. Çünkü çalışmaktan artakalan zamanlarınızı hep uyuyarak geçiriyorsunuz. O kadar çok çalışıyorsunuz ki işin başından kalktığınızda yapabildiğiniz tek şey bir köşede sızıp kalmak oluyor. Değil yakınlarınızla ilgilenmek, çoğu zaman onların yüzünü bile göremiyorsunuz. Görseniz bile o kadar boş bakıyor, o kadar boş konuşuyorsunuz ki bu hiçbir şeyi değiştirmiyor.
Sevgilinizin doğum gününü, evlilik yıl dönümünüzü, çocuğunuzun müsamere gösterisini, kuzeninizin nişanını, anlayacağınız sevdiğiniz insanların özel günlerini genellikle kaçırıyorsunuz. Ya iş yoğunluğundan çok önceden yapılan programa katılamıyor ya da unuttuğunuz için o çok önemli özel günlerden oluyorsunuz. Oysaki hayatınıza anlam katan asıl şeyin sevdikleriniz olduğunu bilmelisiniz ve gerektiğinde işinizi arka plana atmanız gerektiğini öğrenmelisiniz.