Harcama yaparken altına sığındığımız en sağlam bahanelerden bir tanesidir şu malum ihtiyaç meselesi! Yani neredeyse yaptığımız her harcamayı gereksinim duyduğumuz için yaptığımızı söyler dururuz. Hani dışarıdan bakıldığında gereksiz hiçbir şeye para harcamadığımız halde yine de kişisel finans konusunda başarılı olamadığımız falan zannedilir. Sonuçta; ihtiyaçlarımız için para harcıyoruzdur. Elimizi cebimize attığımız her anın mantıklı bir açıklaması, haklı gösterilecek bir nedeni vardır. Nasıl ki karnımızı doyurmak için harcama yapmak bir ihtiyaçsa, aynı şekilde yapmış olduğumuz tüm diğer harcamalarımız da birer ihtiyaçtır.
Evet, bitmek bilmeyen o ihtiyaçlardan bahsediyorum. Bize ister istemez harcama yaptıran, yaşamanın gerekliliği olan o meşhur ihtiyaçları diyorum. Hepimiz bu ihtiyaçların aşağı yukarı neler olduğunu biliyoruz, değil mi? Elbette, biliyoruz. Ama bu arada bildiklerimizi kendimize göre uyarlamayı da ihmal etmiyoruz. Daha doğrusu şöyle söyleyeyim. Aslında ihtiyaç olmayan pek çok şeye ihtiyaç yaftasını yapıştırıyor ve böylelikle belki de harcamalarımızı kabul edilebilir kılmaya çalışıyoruz. Yani pek çoğumuz, isteklerimizi ihtiyaç kategorisine sokuyor, sonra da “ama hiç gereksiz harcama yapmıyorum, yaptıklarımın hepsi ihtiyaç duyduğum için” diyerek kendimizi bir anlamda telkin ediyoruz. Ayrıca bu davranışlarımızla, en kötü para alışkanlıklarından birini kazanmış oluyoruz.
Bu kötü para alışkanlığı da bizi ihtiyaç olduğunu düşündüğümüz veya düşünmek istediğimiz harcamalarımızın gerçekte lüks olduğu gerçeğini görememeye sürüklüyor. Etrafımızdaki çoğu kişi de bizimle aynı düşüncelere sahip olduğu için davranışlarımızda yanılmadığımızı zannediyor ve yanlış yolda ilerlemeye devam ediyoruz. Oysaki yapmamız gereken şey neyin gerçek ihtiyaç neyinse lüks olduğu konusunda kendimize azıcık dürüst davranmak. Peki, bunu nasıl mı yapacağız? İşte onun için de aşağıdaki başlıkları incelemenizi öneriyorum. Çünkü bu başlıklar gereksinimi olanları “ihtiyacım var” demeden önce bir kez daha düşünmeye yönlendirecek nitelikte!
Dışarıda Ödenen Hesaplar!
Tamam, yiyip içme için yapılan harcamalar elbette bir gereklilik. Ama bu demek değil ki yeme içme ihtiyacımızı dışarıdan karşılamalıyız. Malzemelerimizi kendimiz alıp yapsak çok daha ucuza hazırlayabileceğimiz yiyecekler için dışarıda misli misli hesaplar ödemeliyiz. Küçük bir bardak çay içmek için değerinden çok daha fazla paralar vermeliyiz. Evimizden getireceğimiz yemeklerle karnımızı sağlıklı bir şekilde doyurmak varken, gidip o ünlü fast-food zincirlerinden birini daha zengin etmeliyiz.
Veya marketlerden her gün en az bir şişe su satın almalıyız. Yanımızda matara benzeri su şişesi falan taşımaya neden gerek duyalım ki? Sonuçta; söylediklerimin hepsi ihtiyaç, öyle değil mi? Yeme, içme ihtiyacı! Hadi ama! Dışarıda yemek ya da bir şeyler içmek için ödediğiniz hesapların hiçbiri gerçek ihtiyaçlarınız değil. Siz onları gereksinim kategorisine dahil ederek sadece bu lüks harcamalarınızı daha masum hale sokmaya çalışıyorsunuz.
Alkol ve Tütün Ürünleri!
Evet evet, belki siz yapmıyorsunuz ama alkol ve tütün ürünlerini de ihtiyaç kategorisine dahil eden insanlar var. Tamam, bu yaklaşım konu alkol olduğunda pek yaygın değil ama tütün ya da tütün ürünleri kullanan çoğu kişiye göre bu harcama lüks falan değil. “Bir kere alıştım, evime bakıyorum istediğim şeye istediğim kadar para harcarım, denedim ama bırakamıyorum, zaten bir sigara keyfim var, 1 paket bana epey gidiyor…”
İşte bunlar gibi cümlelerle hem kendini hem de başkalarını ikna etmeye çalışan bu kişiler için sigara yeri geldiğinde gıdadan bile önde gelen bir ihtiyaç oluyor. Oysaki ne kişiyi yavaş yavaş zehirleyen sigara ne de sadece zararı dokunan alkol bir ihtiyaç olarak gösterilemez. Kaldı ki bu ikisi kişiye sadece maddi yönden olumsuz etkilemiyor. Bu iki kötü alışkanlık kişiyi para yönetimi konusunda başarısızlıktan çok daha ağır olacak sonuçlarla karşılaşmaya sürüklüyor.
Akıllı Telefonlar!
İşte ihtiyaç adı altında yaptığınız bir diğer lüks ihtiyaç daha! Neden mi? Çünkü teknoloji çağında yaşıyoruz ve hepiniz telefonlarınızda önemli işler yapan önemli adamlarsınız. Kullandığınız telefonun kaç GB dahili hafızasının, kaç piksel çözünürlüğünün, kaç GB Ram’inin ya da kaç MP kamerasının olduğu elbette çok önemli! Kaldı ki herkes o ünlü markanın son model telefonunu kullanıyorken sizin altta kalmanız kabul edilemez bir durum olurdu.
İşte tüm bu nedenlerden dolayı da, bir sene içinde birkaç kez telefon değiştirmenizin altında gerçekten mantıklı gerekçeler olduğunu söyleyebilirsiniz. Yani, böyle bir zamanda elinizde külüstür denilebilecek telefonlarla dolaşamazdınız ya! Sonuçta; ihtiyaç ihtiyaçtır, değil mi! Değil efendim! İhtiyaç ihtiyaçtır ama elinizden hiç düşürmediğiniz o akıllı telefonlar için yaptığınız büyük harcamalar kesinlikle “ihtiyaç mihtiyaç” değil.
Oyuncaklar ve Çocuk Eşyaları!
Şimdi hemen öyle yok artık falan demeyin. “Çocuğumuza kıyafet de mi almayalım, onları hiç mi sevindirmeyelim” diye hemen öyle savunmaya geçmeyin. Çünkü benim demek istediğim elbette ki bu değil. Size çocuğunuzu giydirmek için yapraklardan faydalanın falan demeyeceğim. Ben sadece konu çocuk ihtiyaçları olduğunda genellikle işin dozunun kaçırıldığından bahsedeceğim. Çünkü açık ve net olan durum böyle!
Günümüzdeki çeşitliliğe kanan sayısız ebeveyn çocuklarına birkaç kez giyilecek eşyalar ya da evirilip çevrilip bir kenara atılacak oyuncaklar alma konusunda epey cömert davranıyor. Bir de yapılan bu çılgın alışverişlere ihtiyaç adı veriliyor. Oysaki hiçbir çocuğun yüzlerce liralık oyuncaklarla oynamaya ya da aynı miktarlarda paralar karşılığında alınan kıyafetleri giymeye ihtiyacı yok. Ama işte nedense ebeveynler onlar yerine karar verip, çocukları daha küçüklükten ihtiyaç konusunda yanlış yetiştirme hatasına düşüyor.