Tarih boyunca gücün ve zenginliğin simgesi olan altın, soylu ailelerin, kral ve padişahların çeşitli eşyalarının oluşumunda kullanılmıştır. Yaklaşık olarak 7000 yıllık bir tarihe sahip olan bu kıymetli metal, değerini koruyarak günümüze kadar gelmiştir. İlk olarak M.Ö 5000 yılında Antik Mısır topraklarında rastlanıldığı iddia edilen altın, daha sonraları Orta ve Doğu Avrupa’nın bazı bölümlerinde kullanılmaya başlanılmıştır.
Ayrıca MÖ 1091 tarihinde Antik Çin’in yasal para birimi olan bu değerli metal, ilerleyen tarihlerde de çeşitli ülkelerin sömürülmesine de neden olmuştur. Tarihin en büyük soygunlarından biri ise Julius Caesar (Julius Sezar) tarafından MÖ 58 tarihinde gerçekleşti. 1800’lü yıllarda ise altına hücum başladı ve birçok ülkenin toprakları bu değerli metal uğruna delik deşik edildi.
1900’lü yılların ortalarına doğru ise bazı hükümetler tarafından tarihin en büyük altın soygunları gerçekleştirildi. Altın depolanmasına getirilen yasaklar ve istiflenen altınlara el koymalar başladı. Bu büyük soygun hakkındaki bütün gerçeklere birlikte göz atalım.
Şimdi karşınızda hükümetler tarafından gerçekleştirilen tarihin en büyük altın soygunları:
Tarihin En Büyük Altın Soygunu 1933 Yılında Başlıyor
Öncelikle müsaderenin ülkemizdeki karşılığıyla yazımıza başlayalım. Osmanlı döneminde, haksız kazançla zengin olanların mallarına devlet tarafından istenildiği zaman el konulabiliyordu. Ölen ya da idam edilen yüksek rütbeli memurların servetleri devlete geçiyordu. İlk olarak Fatih Sultan Mehmet döneminde başlayan müsadere sistemi, 1839 yılında Tanzimat’ın ilanı ile yürürlükten tamamıyla kaldırıldı.
Finansal krizler nedeniyle, 1933 yılından bu yana, dünya çapında birçok kayda değer altın müsaderesi gerçekleştirildi. Değerli madenlere haciz getirildi veya kıymetli metale el konulma süreçleri yaşandı. Böylelikle devlet masrafları azaldı. Bu krizler, acil durum çağrısı yapılmasına neden oldu. Ve politikacı, suçlu ve masum ayrımı yapmadan vatandaşların mal varlıklarına tereddüt dahi edilmeden el konuldu.
“Ülkeniz tehdit altında” ve “ulusunuzu kurtarmak için yardım edin” diyerek; vatandaşların binbir zorlukla biriktirmiş olduğu varlıklar, devletin kasasına girdi. Çulsuz kalan vatandaşlar ise bu durumun sonunda “vatansever” olarak anıldılar.
İşte karşınızda son 80 yılda meydana gelen altın soygunları:
ABD’nin 1933 Yılında Altınlara El Koyması
6102 Sayılı İcra Kararnamesi (Executive Order 6102), 5 Nisan 1933 tarihinde ABD’nin tarihteki en varlıklı devlet başkanları arasında da yer alan Franklin D. Roosevelt tarafından imzalanmıştır. Bu kanun hükmünde yer alan kararnameye göre; ABD’de bulunan vatandaşların altın para, külçe ve sertifikası bulundurmaları yasaklanmıştır. Bu kararname aslında, vatandaşların, altınlarını bankaya götürerek ons başına 20.67 dolar ile takas etmeleri gerektiği anlamına geliyordu.
ABD vatandaşları sahip oldukları altınları, 25 gün içerisinde yani 1 Mayıs 1933 tarihine kadar ABD Merkez Bankası’na (FED) teslim etmemeleri halinde 160 bin dolarlık para veya 10 yıllık hapis cezasına çarptırılacaklardı. Peki, neden böyle bir yola başvuruldu?
Çünkü o zamanlar ABD bir altın standardıydı. Bu nedenle de altın yatırımı, ülkenin finansal sisteminin istikrarı için bir tehdit olarak görülüyordu. ABD’deki büyük bankalar panik içerisindeydi. İşsizlik oranı yükselmiş, bankalar kapanmış, iç karışıklıklar büyümüştü. Haliyle hükümet dış borçlarını ödeyemez duruma gelmişti. Büyük Buhran halihazırda dört yaşındaydı ve herhangi bir azalma belirtisi göstermiyordu.
Roosevelt, para arzının artışını önleyen, Federal Rezerv’deki kısıtlamayı çaresizce kaldırmak zorunda kaldı. İllegal bir şekilde kasasını altınla doldurduktan dokuz ay sonra, resmi fiyatı ons başına 35 dolara yükseltti. Eski altın sahiplerinin, malları karşılığında aldıkları dolarların değerleri bir gecede %40 oranında düşüşe uğradı.
Daha kötüsü, Amerika’da altın mülkiyet yasası 40 yıldan daha uzun sürdü. 1 Ocak 1975 tarihinde ABD vatandaşları yeniden 100 dolardan daha fazla değere altın sahibi oldular. Ayrıca bu kararnamenin, sinema sektörünün talihini değiştiren en iyi film serileri arasında yer alan Star Wars’ta, Order 66 olarak geçen emre de ilham kaynağı olduğunu belirtmeden geçmeyelim.
1959 Yılında Avustralya’nın Altın Müsaderesi
ABD’den sonra, Avustralya hükümeti de benzer şekilde altını kamulaştırdı. 1959 yılındaki Bankacılık Yasası’nın bir parçası olan bu kanun; valinin “Ulusun kamu borcunun muhafaza edilmesi için uygun görüldüğü takdirde,” vatandaşlara ait altınlara el konulmasına izin veriyordu. Başka bir deyişle, ülkede yaşayan vatandaşların sahip oldukları altınların, banknotlar ile değişimi yasal hale getirildi diyebiliriz.
Ülkenin Hazine Müsteşarı; “bir adet işlenmiş altın ve az miktarda altın para dışında, ülke genelindeki tüm kıymetli madenlerin Avustralya Merkez Bankası’na teslim edilmesi gerektiği” şeklinde basın açıklaması yaptı. Bu yasa ayrıca Avustralya Merkez Bankası dışında altın satışının da yasaklandığını söylüyordu.
Bankanın izni olmadan hiçbir altın, ülke dışına çıkarılamazdı. Avustralya hükümetinin bu el koyma sistemi, ülkedeki özel altın piyasasını bir gecede çökertmişti. ABD’deki yasaklar gibi, Avustralya’nın bu yasası da kısa ömürlü değildi. 1976 yılına kadar devam eden yasakların “askıya alınması” tamı tamına 17 yıl sürdü.
TARİHİN EN BÜYÜK SOYGUNLARI İÇİN TIKLAYIN.
1966 Büyük Britanya Altın Yasakları
1931 yılında İngiltere, altın standardından çıktığından bu yana, para birimi düşmeye devam ediyordu. Bu düşüş süresi on yıllara ulaşmıştı. Pek çok yatırımcı, ülkelerinde gerçekleşen bu durumun bir daha düzelmeyeceğinden endişeleniyordu. Bu yüzden de altınını yurt dışında depolamaya başladı. Yaşam standartları tehdit altındaydı. Peki, suçlu kimdi?
Hükümet; 1966’da Pound/Sterlin’de yaşanan düşüşü durdurmak için vatandaşların dörtten fazla değerli metalden oluşan eşyaya sahip olmalarını yasaklamıştı. Bu yasak, aynı zamanda altın ithalatını da engelliyordu. Dörtten fazla değerli eşyaya sahip olabilmenin tek şartı; bir koleksiyoncu olduğunu kanıtlamaktı.
Koleksiyoncu olabilmek için bir lisansa başvurmanız ve ardından İngiltere Merkez Bankası’ndan bir yetkili ile koleksiyoncu olduğunuzu belirleyecek bir mülakata girmeniz gerekiyordu. Eğer bir koleksiyoncu değilseniz, sahip olduğunuz külçelere el konuluyordu. Toplamda 13 yıl boyunca süren bu yasaklar 1979 yılında sona erdi.
Baskıcı Rejimlerde Onlarca Tonluk Altına El Koyuldu
Yukarıda sıralamış olduğumuz altın haczinin ve yasaklarının toplamda üç ortak noktası vardı. Birincisi ve en önemlisi bu durum, Batılı hükümetler tarafından dayatıldı. Bu hükümetler, gezegendeki en zengin ve gelişmiş toplumlar arasında yer alan ülkelerin yöneticileriydi.
Diğer bir nokta ise ekonomik krizler bu yasakları getirdi ve bu dayatmalar çok uzun bir süre boyunca devam etti. Son ortak nokta ise yasaklanan maddenin altın olmasıydı.
Sonuç olarak, Batılı hükümetler, tarihin en büyük altın soygununun fitilini ateşlediler. Elbette ki altının, gelişmiş ülke hükümetlerinin yanı sıra, baskıcı toplumlarda da para toplamaya yarayacak olan altın, doğal bir hedef olması kaçınılmazdı.
DÜNYANIN EN BÜYÜK ALTIN ÜRETİCİSİ ÜLKELERİ HAKKINDA BİLGİ ALMAK İÇİN TIKLAYIN.
İtalya’nın Altın “Bağışı” Kampanyası
İtalya’nın Başbakanı iken bir diktatöre dönüşen Benito Mussolini, 1935 yılında “Anavatan için Altın” girişimini başlatarak; kötü giden ekonomiyle bu sloganla savaşmaya çalıştı. Halkı, altın yüzüklerini, kolyelerini ve diğer altın eşyalarını “gönüllü olarak” bağışlamaları için “teşvik etti”.
Vatandaşlar vermiş oldukları altınlara karşılık olarak “Anavatan için Altın” anlamına gelen ve gurur verici bir anlam taşıyan bir adet çelik bileklik aldılar. Bu arada, Mussolini’nin, eşi Rachele’ın düğün yüzüğünü de bir dayanışma göstergesi olarak bağışladığı söylendi. Toplanan altınlar, eritilerek külçeler haline getirildi ve ülkedeki bankalara dağıtıldı. Vatandaşların “bağışlarından”, hükümete ise 35 ton yani yaklaşık 1.23 milyon ons altın kaldı.
Nazi Almanyası’nın Çek Altınlarına El Koyması
Hitler’in Nazi Partisi, 1939 yılında kurnazca bir plan yapmıştı. Çekoslovakya’yı işgal ettikten bir yıl sonra, İngiltere Merkez Bankası’nın direktörü Otto Niemeyer’in başkanlık ettiği Uluslararası Ödemeler Bankası; ulusal Çek bankalarından 5.6 milyon pound değerinde altını Reichsbank’a aktarılması talimatını verdi.
Altınlar Çekoslovakya hükümetine ait olsalar da İngiliz otoritesi bu transfer konusunda herhangi bir aksama yaşanmaması konusunda uyarıda bulunmuştu. Bu hırsızlığı gizlemek için Almanya Merkez bankası, o yılın ilerleyen dönemlerinde resmi rezervlerini fazlasıyla azalttı.
ALTIN YATIRIMCILARININ BİLMESİ GEREKEN PÜF NOKTALAR İÇİN TIKLAYIN.
Rusya’nın Devam Eden Külçe Altın Yasakları
Sovyetler Birliği, altın ve gümüşü ulusal güvenlik meselesi olarak görüyordu. Bu nedenle, mücevher haricinde altın bulundurmak yasaktı. İnsanlar sahip oldukları bir altın külçesi yüzünden hapis yattılar. Rusya Merkez Bankası, 2008 yılından bu yana en büyük altın alıcılarından biri olmasına rağmen, bu eski yasalar halen daha yürürlüktedir. Halen daha lisansa sahip olan birkaç banka dışında külçe satmak ve almak yasadışı olarak kabul ediyor.
Bir arkadaşınızdan veya akrabanızdan altın külçesi almak bile cezai bir suçtur. Bankalara ait külçeleri kırdığınız takdirde hapse girebilirsiniz. Bu yasalar günümüzde, Sovyetler Birliği’ndeki kadar sıkı bir şekilde uygulanmıyor olsa da kitaplarda yer almaya devam ediyorlar. Ayrıca günümüz Rusya’sında düşük kalitede altın paralar almanıza da izin veriliyor.
EN DEĞERSİZ PARA BİRİMLERİ HAKKINDA BİLGİ ALMAK İÇİN TIKLAYIN.
Kitlesel Altın Soygunlarına Karşı Alınabilecek Önlemler
Yaşanan bu yağmalar, belki önümüzdeki yıllarda yeniden gerçekleşebilir. Ancak bir ulus, hukukun üstünlüğüne göre hareket ettiği takdirde, takılara, altınlara ve paralara el konulması hükümetin stratejisinin parçası haline gelmemesi gerekiyor. Biliyorsunuz ki ülkemizde de son günlerde, Amerikan Doları’nın, Türk Lirası üzerinde değer kazanmasından dolayı, dolar bozdurma kampanyası yapılmakta.
Elbette ki ülkemizdeki bu döviz bozdurma kampanyası yasalaştırılmadı ve gönüllü olarak vatandaşlarımız sahip oldukları dolarları bozdurmaya devam ediyor. Ancak ileri ki bir tarihte, yastık altı yaptığımız yatırımlara el konulmaması için ne yapmalıyız?
ALTINA YATIRIM YAPMANIN YOLLARI İÇİN TIKLAYIN.
Yetki Sınırlarının Dışında Muhafaza Etmek
Hükümetlerin rahatlıkla ulaşabilme ihtimallerinin az olduğu yerlerde altın ve gümüş depolamak akıllıca bir yoldur. Bankacılık sisteminin dışında tutmak iyi bir adım olabilir. Atılabilecek bir diğer adım ise dış ülkelerde, bankacılık sistemi dışında bir kasaya yerleştirmektir. Elbette ki bu önlemlerin hiçbiri dokunulmaz değildir.
Çaresiz kalmış bir hükümet, varlıklarınızın saklanıldığı yerlere bakmaksızın, kişisel varlıkların tamamının geri gönderilmesini talep edebilir. Aynı zamanda geçmişte güçlü bir hukuk düzenine sahip olan ülkelerin şirketleri de gayrimenkul yatırımcılarına, müsadere konusunda en iyi korumayı sağlayabilirler.
Elizabeth Taylor Yöntemini Kullanmak
En çok para kazanan ölü ünlüler arasında yer alan Elizabeth Taylor’ın uyguladığı yöntem; altın ve değerli eşyalarımızı korumak için bizlere yardımcı olabilir. Mücevherlere olan tutkusuyla tanıdığımız Taylor, 156 milyon dolar değerinde bir koleksiyona sahipti. Hatta mücevherler hakkında bir kitap da yazmıştı. Ayrıca Elizabeth Taylor’un çok fazla seyahat ettiği de bilinen bir gerçektir.
Seyahatleri sırasında sürekli farklı takılara sarmalandı ve bu şekilde gümrüğe doğru yürüdü. Gümrük formlarıyla uğraşmasına ve finansal varlık ilan etmesine gerek yoktu. Bu durum günümüzde de gerçekliğini korumaktadır. Sınırları aşarken, gezginlerin genellikle gümrük evraklarını doldurmaları ve taşıdıkları büyük miktarlardaki paraları beyan etmeleri gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bu nedenle altın külçelerini yanınızda taşımak yerine, birkaç kolye ve bileklikle bu işi çözüme kavuşturabilirsiniz.
Jeff Clark ve Mark Maloney’nin eğlenceli sunumuyla tarihin en büyük hırsızlıkları sizlerle;
Adeta bir şehir efsanesi haline gelen Nazi altınları halen daha aranıyor. Bir diğer efsane ise Haliç’in altında 50 tonluk altın olduğuyla ilgili. Elbette ki bu tarz efsaneler birçok definecinin hayallerini süslüyor. Ancak böylesine gerçekleşen finansal krizler, yüklü miktarlarda altın ve değerli eşyanın dışında; yastık altında bulunan ve “kefen parası” olarak adlandırılan yatırımlarımızın bile elimizden alınmasına neden oluyor. Peki, geçmişte yaşanan bu büyük altın soygunlarına göz attıktan sonra, yakın gelecekte böylesine büyük bir yağmanın gerçekleşebileceğini düşünüyor musunuz?