
ABD dolarının zayıflaması ve ucuz değerlemeler, gelişen piyasa varlıklarını yeniden cazip hale getirdi. MSCI endeksi yılbaşından bu yana yüzde 28 artarak 2009’dan bu yana en güçlü yükselişini kaydetti.
Gelişen piyasa hisseleri, doların gerilemesiyle birlikte 15 yılın en büyük yükselişini yaşarken, yatırımcılar yüksek getiri arayışıyla gelişmekte olan ülke varlıklarına yöneldi.
MSCI Gelişen Piyasalar Endeksi, yılbaşından bu yana yüzde 28 artış gösterdi ve bu oran, aynı dönemde gelişmiş ülke borsalarının neredeyse iki katına işaret etti.
JPMorgan’ın gelişen ülke tahvillerini izleyen endeksi de yerel para birimi cinsinden yüzde 16 yükseldi. Bu da uzun süredir ABD piyasalarının gölgesinde kalan gelişen ülkeler için güçlü bir geri dönüş anlamına geliyor.
Fiera Capital portföy yöneticisi Ian Simmons, “15 yılın ardından yıldızlar nihayet hizalanıyor; en önemli faktör zayıflayan dolar,” dedi. Simmons, Trump yönetiminin politikalarının doları zayıflattığını ve bu durumun gelişen piyasalar için destekleyici olduğunu belirtti.
Zayıf dolar, dolar cinsinden borçların ödenmesini kolaylaştırarak gelişen ülkelerde finansal koşulları gevşetiyor. Fed’in faiz indirim sürecine girmesi de bu eğilimi destekliyor.
S&P Global’e göre, Çin hariç 17 büyük gelişen ülkede yerel para cinsinden devlet tahvili ihraçları 286 milyar dolarla rekor kırdı.
Rallinin önemli bir ayağını da Asya borsaları oluşturuyor. Güney Kore ve Tayvan endeksleri, yapay zeka temalı yatırımlar sayesinde rekor seviyelere ulaştı. TSMC’nin piyasa değeri, MSCI endeksinde ülke bazında en yüksek paylardan birine yükseldi.
William Blair portföy yöneticisi Vivian Lin Thurston, gelişen piyasa hisselerinin hâlâ ucuz olduğunu belirterek, “Yılbaşından bu yana yükselişi esasen değerlemelerdeki yeniden fiyatlama (re-rating) sağladı. ABD ile aradaki makas hâlâ çok geniş,” dedi.
Buna karşın Hindistan hisseleri yükselişe ayak uyduramadı; yüksek değerlemeler ve beklentilerin altında kalan kârlar nedeniyle performansı sınırlı kaldı.
Analistler, gelişen piyasalardaki güçlü ralliye rağmen sermaye girişlerinin hâlâ düşük olduğunu, bu nedenle yükselişin henüz tam anlamıyla fiyatlanmadığını vurguluyor.