
Cumhuriyetçi senatör Ted Cruz’un, FED’in faiz oranlarını kontrol etmede kullandığı önemli bir aracı ortadan kaldıramaya yönelik son hamlesi ve FED Başkanı Jerome Powell’ın yerine kimin geçeceği konusunda tartışmalar, ekonomi politikalarını etkileyen bazı araçların gelecekte daha fazla sorgulanabileceğini gösterdi.
Şu anda FED’in para politikası işleyişinde ani bir değişiklik beklenmiyor. Ancak bu durum kalıcı olmayabilir. Özellikle de merkez bankasını sık sık eleştiren ve faiz oranlarının düşürülmesini isteyen Başkan Donald Trump, Powell’ın Mayıs’ta sona erecek görev süresi için bir halef atamaya hazırlanırken.
Değişimin ilk işareti geçen ay senatör Ted Cruz tarafından geldi. Cruz, bankaların FED’de tuttukları rezervler için faiz ödenmesini sona erdirmeye çalıştı. Bu öneri, Trump’ın Ocak’ta iktidara dönmesinden bu yana politikasını şekillendiren Project 2025 adlı etkili çalışma kapsamında da gündeme geldi.
Cruz’un önerisi fazla destek görmese de başarılı olması, FED’in faiz kontrol mekanizmasını altüst edebilir ve merkez bankasının büyük tahvil portföyü üzerinde ciddi sonuçlar doğurabilir.
FED’in tahvil alım satımı ve bilanço büyüklüğü yoluyla ekonomiyi canlandırma ya da soğutma yöntemleri de daha fazla mercek altına alınmış durumda. FED 2022’den bu yana bilançosunu küçültüyor. Ancak Powell’ın olası haleflerinden biri, bilançonun ekonomi üzerindeki etkisine dair yeni bir anlayışa dayanarak daha agresif bir küçültme öneriyor.
“Politika araçlarında sorun”
FED, 2008 küresel finansal krizinde bankalara rezervleri için faiz ödemeye başladı. O dönemde politika faizi sıfıra yakındı ve piyasalar merkez bankasının tahvil alımlarıyla dolup taşmıştı. Faiz ödemesi sayesinde rezerv bolluğuna rağmen FED faiz oranları üzerinde kontrol sağlayabildi.
Bu sistem zamanla geliştirildi ve 2019’da resmiyet kazandı. FED yetkilileri, bu sistemden önceki döneme dönme isteği taşımıyor.
New York eski başkanı William Dudley, bu yeni sistemin para politikası uygulamasını kolaylaştırdığını ve FED’in piyasaya doğrudan müdahalesine gerek kalmadığını belirtiyor. Ancak bu sistem, bankacılık sektörüne haksız bir sübvansiyon sağladığı yönündeki eleştrilerden de kurtulamadı. Ayrıca FED’in kârlı bir kurumken zarar eder hale gelmesine neden oldu. Eskiden hazineye aktarılan kârlar, şimdi kırmızı bilanço nedeniyle kesildi.
Cruz, bu uygulamaya son verilmesinin nihai amacının bütçe açıklanı azaltmak olduğunu söylüyor. Ancak eleştirmenler, Cruz’un önerisinin öngörülemeyen sonuçlar doğuracağını ve mevcut sistemi yanlış anladığını savunuyor.
Dudley, bu sistemin zararlarının sistemin kendisinden değil, FED’in uzun vadeli tahvil alım kararlarından kaynaklandığını söylüyor. Bu da gelir-gider dengesizliğine ve zararlara yol açıyor.
Powell, Haziran’da Senato’ya yaptığı açıklamada, “Rezervlerin kıt olduğu eski sisteme dönmek istenirse bu uzun, engebeli ve dalgalı bir yol olur,” dedi.
FED’in faiz ödeme gücünü kaybetmesi, kısa vadeli faizlerin kontrolden çıkmasını önlemek için fazla likiditeyi hızla piyasadan çekmeye zorlayabilir. Bu da FED’in elindeki tahvillerin büyük kısmını satmak zorunda kalması anlamına gelir.
FED’in eski üst düzey yetkililerinden ve şu anda Duke Üniversitesi’nde profesör olan Ellen Meade, bu tür hızlı satışların faizleri yükselteceğini ve eski sisteme dönüşün makroekonomik acılarla birlikte geleceğini belirtiyor.
Bilanço belirsizliği
FED, faiz kontrol araçlarını değiştirmese bile bilanço büyüklüğünün ne kadar olması gerektiği sorusu gündemde.
2022’den bu yana 2 trilyon dolardan fazla tahvil sattı. Piyasalar, bu küçülmenin 6,7 trilyon dolardan 6,1 trilyon dolara inildiğinde sona ereceğini öngörüyor. Ancak FED Guvernörü ve Powell’ın potansiyel haleflerinden biri olan Christopher Waller, bu rakamın 5,9 trilyon dolara kadar düşebileceğini söyledi.
Powell’ın bir diğer olası halefi olan eski FED guvernörü Kevin Warsh ise çok daha agresif bir bilanço küçültmesi istiyor. Warsh, yaptığı son televizyon röportajlarında, Main Street’i canlandırmak için faiz indirimi ve aynı zamanda Wall Street’teki spekülasyonu dizginlemek için büyük tahvil satışları öngören bir strateji önerdi.
Ancak araştırma şirketi Wrightson ICAP, bu politikaya şüpheyle yaklaşıyor ve Warsh’ın görüşlerinin önümüzdeki yıl ABD ekonomi politikasında her şeyin masada olacağının canlı bir hatırlatıcısı olduğunu belirtiyor.
Bu tartışmaların ne kadarının gerçek bir strateji, ne kadarının politik retorik olduğu henüz net değil. LH Meyer analiz şirketinden Derek Tang, son gelişmelerin büyük ölçüde Cumhuriyetçilerin FED’i daha gevşek politika uygulamaya zorlamaya yönelik “taş üstüne taş bırakmayan” çabalarının bir parçası olduğunu söylüyor.
Tang, “Bilanço, FED’in faiz belirleme ve portföy kararlarının Trump yönetiminin mali alanıyla kesiştiği büyük bir cephe haline geldi” dedi.