Deutsche Bank Türkiye Ekonomisti Yiğit Onay, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) attığı adımlara ve ekonomiye ilişkin değerlendirmelerini paylaştı.
TCMB’nin son Enflasyon Raporu’nda 2025 yılı enflasyon tahmin aralığını yüzde 31-33 bandına yükselttiğine işaret eden Onay, bu kararın para politikasında erken bir gevşeme algısını engellemek adına bilinçli bir tercih olduğunu söyledi.
Onay, “Orta Vadeli Program’da hem yatırımcı iletişimlerinde benimsenmişken, yıl bitmeden bu hedefi yukarı çekmek güvercin bir mesaj üretebilirdi” yorumunu yaptı.
Onay’a göre 2026 hedefinin korunması aynı zamanda Hazine ve Maliye Bakanlığı’na, yönetilen–yönlendirilen fiyatlarda beklenen enflasyonun dikkate alınması gerektiğine dair bir sinyal niteliği taşıyor.
2025 ve 2026 için Büyüme Tahmini
Türkiye ekonomisinde sert bir yavaşlama beklemediklerini dile getiren ekonomist, olumsuz bir arz şoku olmadığı sürece hızlı bir soğuma öngörmediklerini, büyümenin 2025 yılında yüzde 3,5, 2026 yılında yüzde 4 bandında gerçekleşebileceğini bildirdi.
Sektörel görünümde ise tekstil ve giyim tarafında zayıflığın belirginleştiğini, buna karşın inşaat, hizmetler, yüksek teknoloji ve savunma sanayi gibi alanların daha dirençli bir performans sergilediğini ifade etti.
Tahvil Piyasasına İlişkin Değerlendirme
TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın tahvil portföyüne ilişkin mesajlarını ele alan Onay, piyasada yeterince fiyatlanmayan kritik bir unsur olduğunu söyledi ve “İkinci çeyrekte tahvil alımlarıyla menkul kıymet portföyünün bilanço oranı yüzde 3’e yaklaşmıştı. Şu an yüzde 2’nin hafif altına geriledi; yani artış için alan var” dedi.
TCMB’nin bu açıklamasının Hazine’nin yönetilen ve yönlendirilen fiyat ayarlamalarında beklenen enflasyona daha fazla odaklanmasını teşvik ettiğini belirtti. Bu iletişimin enflasyon beklentileri ve dolaylı olarak da tahvil piyasası açısından olumlu olduğunu vurguladı.
Onay, yılbaşından bu yana fiyatlamanın zayıf kalmasını dezenflasyondaki yavaşlama, faiz indirimine yönelik belirsizlik ve Ocak ayı yüksek borçlanma programıyla ilişkilendirdi. İleriye dönük değerlere bakıldığında mevcut seviyelerin tahvil piyasası açısından hala cazip olduğunu kaydetti.
“Reel Sektörde Riskler Artıyor”
Finans dışı şirketlerin döviz açık pozisyonunun 185 milyar dolara yükselmesini değerlendiren ekonomist, riskin arttığını ancak makro ölçekte hala yönetilebilir olduğunu aktardı.
Onay, “Reel sektörün döviz açık pozisyonunun milli gelire oranı yüzde 12 seviyesinde. 2018’de yüzde 25’leri görmüştük; dolayısıyla risk geçmiş dönemin oldukça altında ve yönetilebilir durumda” yorumunu yaptı.
Yetkili, şirketlerin yurt dışından doğrudan borçlanmalarında hızlanma görülmesi durumunda TCMB’nin bu alana müdahale edebileceğini dile getirdi.