
Facebook tarafından 2019 yılı başında geliştirilen kripto para birimi Libra, yeni endişelerle gündeme gelmeyi sürdürüyor. Fransa ve Almanya’nın birlikte Avrupa’da Libra kullanımının önüne geçmesine dair anlaşmaya varmasıyla birlikte söz konusu sanal paraya ilişkin zaten var olan endişeler, daha da güçlendi.
13 Eylül günü birlikte ortak bir yazılı açıklama yapan Fransa ve Almanya Maliye Bakanlıkları Avrupa’da Libra kullanımının engellenmesine yönelik anlaşmaya vardıklarını bildirmişti. Açıklamada yer alan “Hiçbir özel kuruluşun ulusların egemenliğine ait olan parasal gücü talep edemeyeceği” şeklindeki ifadesi dikkat çekti.
Fransa, hükümetlerin bağımsızlığını riske attığı gerekçesiyle Libra’nın Avrupa’da yaygınlaşmasına müsaade etmeyeceğini önceden bildirmişti.Libra biriminin uygulanmasının düzenleme, vergi, para politikası ve ödemeler gibi hususlara ilişkin sonuçları dünyanın önde gelen merkez bankaları tarafından incelenmeye alındı. Ayrıca G-7 ülkeleri de Libra ve diğer sanal para birimlerini düzenleme konusunu incelemek için bir görev grubu meydana getirdi.
Buna karşın Facebook ise Libra’nın ülkelerin merkez bankalarının para arzı üzerindeki kontrolünü tehlikeye attığı suçlamalarını kabul etmeyerek savunmaya geçti. Uzmanlardan bazıları Libra’nın etkilerini görmek için yeterince zaman geçmediğini, henüz bunun için çok erken olduğunu savunuyorlar.
Facebook, söz konusu para birimini piyasaya sürerken “küresel bir para birimi ve finansal altyapı sistemi” olacağını öne sürmüştü. Almanya’nın başta gelen ekonomi ve düşünce kuruluşlarından biri olan Ekonomi Araştırma Enstitüsü’nün (Ifo) uzmanlarından Prof. Dr. Marcel Thum’a göre Facebook Libra’yı iki sebep için piyasaya sundu.
Bunlardan ilkini şirketin ek kar elde etmek istemesi olarak belirleyen Thum, ikincisinin ise Facebook’un satılabilir metaya dönüştürülebilecek daha çok tüketici verisi elde etmesini sağlaması olarak belirledi.
Thum’a göre bir kripto para birimi oluşturacak kuruluşun çok sayıda potansiyel kullanıcıya ulaşabilmesi büyük önem taşıyor.Ardından Facebook ve Libra’daki yetkilerin bu özellikleri taşıdığını, bu sebeple de güçlerin birleştirilmesinin potansiyel müşteri sayısını ve projenin güvenilirliğini artırdığını savundu. Libra’ya yönelik endişelerini sürdüren Thum, güçlü bankacılık sistemleri ve kredi kartı kullanımının yaygın olduğu sanayileşmiş ülkelerde Libra’nın çok fazla faydası olmayabileceğini bildirdi.
Ardından etkin bir ödeme sistemi bulundurmayan daha az gelişmiş ülkelerde Libra’nın büyük oranda fayda sağlayabileceğini ve finansal sisteme katılımı teşvik edebileceğini ekledi. Gelişmiş ülkelerde bankacılık sektörünün krizlere karşı düzenleme ve denetleme altında olduğunu anımsatırken, düzenleyici ve denetleyici kurumların Libra ile ilgili hizmetleri dikkatle takip etmesi gerektiğini öne sürdü.
Thum, Almanya ve Fransa’nın Libra’ya karşı aşırı tepki gösterdiğini düşünüyor.“Para transferini kolaylaştıran Mastercard veya Visa gibi servis sağlayıcılarımız zaten var.” diyen Thum, Libra’nın yalnızca ödemeleri kolaylaştırdığı sürece, hiç sorun yaratmadığını açıkladı.
Burada Fransa’nın Libra’ya yönelik eleştirilerine karşıt bir görüşle, hiçbir yeniliğin ulusal egemenliği tehdit edemeyeceğini söyledi. Bir kez daha kurumların bazı düzeltmelere ihtiyaç duyduğunu yineleyen Thum, Libra’nın sunacağı hizmetlerdeki kafa karışıklığı dolayısıyla onun geleceğini tahmin etmenin mümkün olmayacağını söyledi.
Thum’un açıklamaları burada son bulurken, Norveç’te “Yes to Cash” kampanyasının kurucusu Hans Christian Faerden, dijital olan her şeyin takip edilebileceğini düşünüyor. Kendilerine ait olan tüm şeyleri büyük firmalara vermeye sıcak bakmayan Faerden, özel hayatın ihlaline dikkat çekti.
Paranın sanal değil fiziksel olması gerektiğini savunan Faerden, “Diğer sorun ise para fiziksel olmazsa çocuklarımıza paranın değerini nasıl öğreteceğiz?” dedi. Ardından Norveç hükümetinin nakit para sisteminin tamamen kaldırılmasına ilişkin planına karşı “Yes to Cash” kampanyasında başarı yakalandığını hatırlatarak, nakit para kullanımının süreceğini bildirdi.